iranlı yönetmen mecid mecidi'nin iki küçük kardeşin bir eski ayakkabı yüzünden yaşadığı küçük hüznü kocaman yapıp önümüze sunduğu sıcak film.
iran sineması'nın en güzel örneklerinden biri.. yönetmenliğini majid majidi yapmıştır.. oscar'a aday gösterilmiş, fakat alamamıştır..
1997 yılında Majid Majidi'nin senaristliğini ve yönetmenliğini yaptığı film. iranda çekilmiştir.
ya da cennetin çocukları.

bir çift ayakkabının öyküsü. evet majid majidi'nin o sanat ve dram dolu filmi. iran sineması'ndaki şu küçük çocuklara hastayım. filmi az önce izledim ve bu gecenin sessizliğine karıştırıyor insanı.

zehra ve ali'nin öyküsü ayrıca. yaşamın mücadelesi. ali'yi amir farrokh hashemian oynuyor. ali'nin babasını; reza naji ve masum küçük kız zehra'yı da bahar seddiqi.

ali ve zehra'nın kardeşlik duyguları muazzamdı, baya baya etkilendim. kardeşlerim olsa bağrıma basardım onları o derece. zehra'nın koşa koşa okuldan gelip gizlice ayakkabısını abisine verip, ali'nin onu giyip koşa koşa okula gitmesi sonra. ve zehra'nın kaybolan ayakkabısı için ali'nin kendini yiyip bitirmesi. her yerde bir hayat yatıyor aslında.

zehra babasına çay götürüyor, babası da cami için şekerleri kırıyor, önünde şeker yığını var. babası, zehra şeker niye getirmedin? diye soruyor. burada var ya şeker baba şeklinde cevaplıyor. olmaz kızım, bunlar caminin, oradan git şeker getir der babası.

ali'nin şehre ilk defa gitmesi ve zillere basıp çekinme, korku, utanma duygusunun yüze yansımış hali, çok ustalıkla işlenmiş. çok duru, film sizi kollardan tutuyor, boşluğa bırakıyor ve orada yol alıyorsunuz.

zehra'nın kanala düşürdüğü ayakkabısının peşinden koştuğunda dağıldım, ali'nin hocasına gelip nolur nolur katılmam dediği ve ağladığı sahnede bittim, 3. olmadım diye boynunu büktüğü sahnede sanki yok olup gittim.

ali'nin katıldığı yarışma sahnesi çok dokunaklıydı. 3. olana ayakkabı veriyorlar. ali de, ben 3. olup kardeşim zehra'ya hediye edeceğim onları diyor. (yarışmadan aldığı ayakkabıyı değiştirip) ama ali birinci olur.

+ aferin ali, aferin, aferin oğlum!
= üçüncü mü oldum hocam!

babası da hem kızına hem ali'ye bir çift ayakkabı alır. sondaysa, şişmiş ve su toplamış bacaklar, ali ayaklarını sokuyor havuza. ve kaplumbağalar da uçar'daki kırmızı balıklar burada da var.

mümkünse tek başınıza izleyin, öyle kalabalık olup izlemeye kalkışmayın ve her 1 yılda bir aralıklarla izleyin, izlettirin...
selam sinema ile 90'ların ortalarında bir açılım yapan iran yeni dalga sinemasının en başarılı örneklerinden. film, iki kardeşin küçük fakat manidar sırlarını samimi ve duygusal boyutta büyüterek unutulmazlar listesine giriveriyor. tabi burda ince bir dantel gibi işlenmiş ve içselleştirilmiş yoksulluğun realitesi, günümüz dünyasının tam ve mutlak karşısında küçük görülen şeylere verilen önemliliğin yaşam koşullarının farklılığının yansımalarından kaynaklandığını düşündürüyor. bu düşündürüş yapmacıklıktan uzak olunca tadından yenmiyor kuşkusuz.

ali ve zehra'nın hikayesi ve içlerinde büyüttükleri sırları doğal ve gerçekçi bir tavır içeriyor. bu üslup kimi zaman yıllar önce de sica 'nın yönettiği bisiklet hırsızları 'na kadar götürdü beni büyük bir hazla. zehra'nın kanala düşürdüğü ayakkabısının arkasından koşuşu, derse geç kalmış ali'nin öğretmeni tarafından kovulurken ki ağlaması akıldan çıkmıyor doğal tarafından. içli içli düşüncelere dalar buluyorsun kendini.

kaliteli bir sinema filmi yapıvermenin büyük bütçelere, onlara, bunlara gereksiniminin olmadığını tekrardan gösteriyor cennetin çocukları! hatta şöyle akıla kazıyor falan. gerek yok, cidden yok!

can yakan ayakkabı değiş tokuşları, kiranın sürekli istenilip ödenemediğinin uyku esnasında duyuluşu peşisıra gözün kapanışı, ali'nin yarışmada 1. olduğu halde 3. olup olmadığını sorması ve en mühimi ali ve zehra'nın duygusal ve güçlü kardeşlik bağı filmin mühim halkaları. gene buna zehra'nın okuldaki kızın ayakkabısını eskidiği için atmasına gösterdiği tepki ve beden dersi sırasında gizlenen ayakkabının birden özgüven yaratması muhteşem güzellikte sahneler!

izlenmesi gereken iran sinemasını dünyaya açan bir başyapıt cennetin çocukları! de sica gerçekçi dışavurumunu iran'ın sosyal koşullarıyla özgün bir harmanlayış bu olsa gerek.

10 üzerinden 8.5!
97 yapımı bir dram. senaristi ve yönetmeni majid majidi olan izlerken ağlamamak için kendinizi zor tutacağınız bir film.

--spoiler--
herşey ali'nin tamirciden aldığı ayakkabının kendini bilmez bir eskici tarafından çöp sanılıp alınması ile başlar zira o ayakkabı alinin kız kardeşi zehranın okula giderken giydiği ayakkabıdır. bundan sonraki süreçte ali ve zehra * okula giderken aynı ayakkabıyı giyerler okulun koşu yarışmasında ikinciye bir spor ayakkabı verilecektir. ali kız kardeşine ayakkabıyı almak için yarışa katılır. ve birinci olur. ağlamaktadır. çünkü sadece 2.ye ayakkabı verilecektir. son derece yoksul bir ailenin ik çocuğu olan ali ve zehranın hayatlarından bir kesit sunan bu film izleyenleri hıçkırıklara boğarken sahip olduğumuz yaşamında ne derece harika olduğunu hatırlatmasıyla insanı derin düşüncelere sevk eder.
--spoiler--

izlemenizi tavsiye ederim.
detaylı bilgi için:_(film,_1997)
Harika bir film.Hele filmin finali insanı gerçekten duygulandırır.*
--spoiler--
Ali bir gün okula geldiğinde koşu yarışması ödüllerini görür ve gözü hemen 3.lük ödülü olan spor ayakkabıya takılır.eğer 3. olursa kız kardeşine yeni bir spor ayakkabı alabileceğinin hayallerini kurarak hocasının yanına gider ama bir sorunla karşılaşır,başvuru süresinin geçtiğini başvuru için geç kaldığı hocası tarafından söylenir.Ali ağlamaya başlayarak bu yarışmada yarışmak istediğini,çok başarılı olacağını hocasını zorda olsa ikna eder.Hocasıda bir şans tanır ve Ali bu yarışmaya katılır.
Ali yarışmada 1. olur herkes resim çektirmeye çalışırken aliyi kutlarken ali 3. olamadığı için ağlamaya başlar.
--spoiler--
yoksulluğun en güzel anlatıldığı iran yapımı film.

aynı zamanda bu film; kardeşliği, azmi ve bugün unutulan nice değerleri de anlatır.
insanın içini parçalayan bir ayakkabı öyküsü. muhteşem bir dram.

--spoiler--

majid majidi'nin (ya da mecid mecidi'nin) 1997 yapımı filminde kız kardeşinin ayakkabısını kaybeden ali'nin kendi ayakkabısını kız kardeşi zehra ile müşterek kullanması anlatılıyor. filmin en etkileyici sahnesi ise kanımca; üçüncüye spor ayakkabı verilecek olan koşu yarışını ali'nin birinci bitirip "üçüncü mü oldum" sorusudur. akabinde birinci olduğunu öğrenir ve bu yüzden ağlar.

--spoiler--
1997 yapımlı Majid Majidi imzalı dram. Filmde Ali ve Zehra adlı iki kardeşin yoksulluk içindeki yaşamlarını nasıl büyük bir serüvene dönüştürdükleri çok çarpıcı bir şekilde anlatılır.Mutlaka izlenilmesi gereken bir filmdir.
(bkz: bacheha ye aseman)
filmi izledikten sonra dolaptaki ayakkabılarımdan utandım. evet bu bir film ama çevremiz de cennetin çocuklarıyla dolu değil mi?
sade, naif, sarsıcı bir film...
an itibariyle trt'de yayınlanmasıyla izleme şansı bulduğum, 1997 iran yapımı,saflığı ve ezilmişliği sadelikle anlatan film. bir çift ayakkabıyı birlikte kullanan iki kardeş,onlara ayakkabı alacak parası olmayan bir baba ve koşulsuz bir şükür duygusu. azgelişmiş toplumlara ayna tutan bir film.
gece gece ağlatan film. fakirliğin gözünü zikiim.
insanı duygusal yönden mahveden filmdir. bu filmi o durumları yaşayan daha iyi anlar daha çok duygulanır. keyfiniz yerindeyken izleyin daha az sarsılırsınız.
insanlara şükretmeyi öğreten bir başyapıt.
bir çift ayakkabıdan üretilen sıcacık bir film. en hoş sahnelerden biri yarışma sonunda üzülen ali ye fotoğrafçının başını dik tut diyerek bizi dürttüğü sahnedir. başka bir sahne de ali' nin yarışmaya katılmak için direttiği sahnedir.
insanın ağzına sıçan filmler diye bi liste yapılsa kesinlikle kafadan girecek filmdir. fakirliğin, yokluğun bu kadar güzel betimlenişi insanı şaşırtıyor. her şeyden önce filmin ana öznesi masumiyet bir kere. onu da ali'nin birinci olduğuna sevinememesinden anlıyoruz zaten. bi galip gelme hırsı yok. biraz sufice. kardeşine bir şey diyememesi, sessizliğin aslında sıradan bir şey olmaması bir tokat gibi yüzümüze iniyor. her hali ile on numara bi film. filmlerin maradonası.
ali öğretmene yalvarırken gözünden düşen her damla benim kalbime ateş eden birer kurşun gibiydi.
vay anasını
"Majid Majidi’nin yazıp yönettiği, Türkçeye –ingilizce’den- Cennetin Çocukları ismiyle çevrilen Bacheha Ye Aseman, iki küçük kardeşin küçük bir sırrını anlatıyor. Ali’nin, kız kardeşi Zehra’nın ayakkabısını kaybetmesi ve akabinde ayakkabısını kardeşiyle ortak kullanması üzerinden bir hikâyeyi konu edinmiş.

Aynı zamanda mahalle kültürüyle, iç içe hayatlarla, samimi ilişkilerle yaşamın içinden bir film olmuş. Şark kültürünü ihtiva etmesi sebebiyle bize yakın, candan bir film. Sofistike bir hava kesinlikle yok.

Film, ajitasyona girmeden, fakir edebiyatı yapmadan, arabeskleştirmeden basit gerçekleri bir takım metaforlar üzerinden açık bir şekilde ortaya koyuyor. Yoksul bir ailenin tüm gerçekliği ortaya konmuş. Temiz bir film. insanın duygularına nokta atışı yapıyor."

devamı: http://erdemligenclik.net...bir-sir-buyuk-bir-macera/
fedakarlığı ve fakirliği, zengin duygularla anlatmış muhteşem film.
basit bir eski pembe ayakkabı = Oscar adaylığı.

bizimkiler kıçını yırtsın aday adaylığı alabiliyorlar. zihniyetimizde mi sıkıntı var bilmem ki amk.

edit: filmi küçümsemiyorum. majid abi hep böyle yapıyor. niye bizden değil bu adam. fatih hoca bi ikna etse bari.
dağ gibi adamların taşlaşmış kalplerini puf yastığa dönüştürebilen bir filmdir bu. ellerin dert görmesin mecit mecidi.
sonunda imdb top 250'ye çok da güzel bir yerden giriş yapmış olan harika dram ve aile filmi. DAha zevkli olmasını isteyenleri ailesinden olduğunu düşündüğü kişilerle birlikte izlesin. Oscar verilmemesi saçmalık bile değil yanlı kutsal odunun absürt komedi tadındaki hareketlerinden biri.