bugün

kıymetli sözcükler seçmek gerekir, bazı aşklara olan inancı yaşatmak için.
aşkı yaşamak ve yaşatmak tamamen farklı kavramlardır çoğu zaman. milyonlarca engebenin içinden yaşayan yalnızca o anı tanır, yalnızca karşısındakine odaklanır, aşk başka bir şeye dönüşüverir istemeden. monotonlaşmadan bahsetmiyorum, yalnızca farkında olmadan yitirdiği potansiyelin, aslında ona bittiğinde kocaman gözükmesinden korkuyorum. çok umrumdaymış gibi.
kıymetli sözcükler diyorum çünkü aşkı en kötü anlatan kişi aslında o aşkı yaşayan kişinin ta kendisidir kimi zaman. objektif olmaktan uzak, yaşadığı haz-acı-korku-zevk ve türevindeki tüm duyguları onu yanıltır. fakat kimilerine göre bu karmaşanın sıkıştığı noktadır aşk aslında. çıkmaz sokağın ortasında uyuyan bebek gibidir aşk. uyandırılmamalıdır. zira uyandırılmayı pek sevmez. sihirli hisler yerlerini kaybederler. onların yerini daha zalimleri alır. üstelik nankörce, hiç korkmadan, acımadan insan bünyesine tesir eden zehir gibi. narkozdan uyanmak gibi... bak bu biraz umrumda sanırım.
yaşarken güzel olur da hep bitince mi kokar sizce de dışkı gibi? bence hep o kokuyu duyar insan, algılamasında bazı aksaklıklar vardır yalnızca. yalnızdır insan hep. iki kişiyi birleştiren duygu muydu aşk? fazla sıktığında bollaşan, kaybettiğin anda senle olan, sensiz de yaşayabilen. ona can vemen yetmiyor mu sence de? yaşattıkları kadarıyla sınırlar insanı hep. bu can sıkıcı sanırım biraz. daha sıkıcıları da var aslında, sen birini seversin o da başkasını. ikinizin yaşadığı şey de aşktır aslında ama küstahlaşabilme potansiyeli yüksek olduğu için kırıcı da olur bazen. sen onu o başkasını, başkası da seni... bu zincirleme aşk sendromu uzayabilir. her tende farklı kokar, her halukarda acı-zevk verebilir fakat yine de kendisini tanıtmaz size. sizin onu tanımanızı ister. birinci kişiye göre harkuladeyken 3.tekil şahıs için tam bir hayal kırıklığı olabilir.
ilahi aşk da tehlikeli tanımlara gebe olabilir. yaşayacağanız bir travma sizi ateist de edebilir olamayacağınız kadar dindar birisi de. kişiliğinizi şekillendirmeye başlayabilir aşk hakkındaki her varsayımınız. sizi siz olmaktan çıkarabilir. sözümona filozoflar türetebilir sağda solda, 'aşka dair neçok düşünce beyanında bulunmak isteyen alim varmış meğer'' dedirtebilir mesela en basitinden. helenini arayan bir savaş beklentisi de olabilir, dağı deldirip kavuşmayı da bekleyebilir...
evet, aşk.
o'dur, sevilesi varlık, oyş!
mantıklı bir yanı yoktur!
kaybedilen ve muhtemelen bir daha açığa çıkmayacak olandır.
Ask karsindakini bulunmaz Hint kumasi sanmanla sersemin teki oldugunu anlaman arasinda gecen zamandir.
beni yoran duygudur. hele tek taraflı olanı nasıl acı verir bilemezsiniz.
bazen yalnızca o dinliyor diye, aynı şarkıyı beğenip, sevip, dinlemektir.
bazen dijital saatin xy:xy olduğunu görüp "ulan harbiden beni düşünüyor mu?" diye düşünmektir.
bazen hiç gelmeyeceğini bilerek beklemek, bazen de gelen her mesajın ondan olduğunu sanıp telefona sarılmaktır. çoğunlukla hüsranla sonuçlanır.
bazen...
bazen...
bazen...

çok zordur.
sivilcedir. olgunlaşma zamanı vardır o zaman gelince de patlar.
kırılmaktan korktuğum için bulaşmadığım duygu sarmalı.
leylanındır mecnun
şirinindir ferhat
ben divane aşkın binevasiyem...
bir kelime öğretenin kulu kölesi olmaktır.
tek bir insan olmaktır.
çok sevince aseksüel olmaktır.
diğer uyaranlara kapanmaktır.
ölene dek bir elin tutuşuna tir tir titremektir.
aşk mutluluğun ve sevinç in en önemli değeri olarak görülür ama en büyük hüzünler pişmanlıklar ve acılar onda gizlidir. inanın bu kederle yüzleşenler gün geldiğinde aşık olmaktan ve sevgiden korkar hale gelirler. yalnız gençlerin olmasının daha doğrusu ipi tek bir birey olarak göğüslemeyi seçenlerin çoğunluğu bu teçrubeyi tatmalarının nedenidir. tabi bu hepsi için geçerli değil.
https://pbs.twimg.com/med...BP4zY4bCEAIeBlj.jpg:large
insanların her daim istediği, hiçbir zaman tam manasıyla sahip olamadığı ve yaşamaya başladığı anda ondan kurtulmak için her türlü yolu denediği şeydir.
Aşk ne bilmiyorum ama, sizin klavyede yaşadıklarınız değil ondan eminim.
kimilerine göre 2 hafta kimine göre ömürlük bana göre 3 gün keşke daha uzun olsa.
Biraz da cesaretti aslında aşk. Gözünü budaktan sakınmamaktı. Ve kabullenmekti olanı da, olmayacak olanı da...
ışık etrafında öleceğini bilmeden dönüp duran kelebekler misali, ısrarla ardında koşulan etrafına pervane olunan, tadına doyulmayan, verdiği acıları tatmak için istenilen duygudur.
zordur bir aşka aşk demek. ama aşkın kimyası hep zorluklar içindedir.
"annesinden dayak yediği halde, yine anne diye ağlayan bir çocuktur 'aşk'. " *
şimdi ilişkisinde 6' aydan sonra ay beni çok boğuyorsun triplerine giren kızların asla tatmadığı ve umuyorum ki tadamayacağı bir duygu. insan sevgilisinin ona olan ilgisinden bunalır mı ? hele aşığının ?

sonra neden bu kadar insan aşka inanmıyor. hep sizin gibi kaypaklar yüzünden.
yeri geldiginde surundurendir.
yoktur aşk... var ise bir kaç kez nasıl denenebilinir ki?

çaya su çekmekmidir aşk ilk tadı verir mi?

birkaç bedende aşkı buldum diyenler elinizden kaydığında üzülmeyin sakin haa.. kirletmeyin o yüce duyguyu yine bulursunuz zaten...

Aşk tek bir insanda olandır tek bir kişiye duyulan ebedi duygudur ne azalir nede yok olur..
bugüne kadar söylenenlerin üzerine söylenecek sözlerin hala var olabileceği kavram. çünkü hayatlarımız farklı,anılarımız,hayata bakış açılarımız bambaşka,algılarımız ve yaşadıklarımız yönetiyor düşüncelerimizi. her kavram üstüne yorum yaparken kişiliğimizden de bir ipucu sunmuş oluyoruz dinleyen ve okuyanlara.

o yüzden benim anılarımdan biriktirdiklerime göre aşk,bir sahiplenme ihtiyacı ve ait olma ihtiyacının hemen hemen aynı tonda ve renkte birleşmesidir. ben bunu görüp bunu yaşadım. ne yüz güzelliği,ne vücut,en fazla işin tuzu biberi olabildi. her zaman aklımda destek olmak,yaralarını sarmak,onu büsbütün mutlu hale getirmek vardı. aşka böyle bir anlam vermemin zaten var olan yardımseverlikle de ilişkili olduğu şüphesiz. ama yazarlar,cidden birçoğunuza özeniyorum şayet anlattığınız yoğunlukta bir aşk yaşıyorsanız. öyle bir aşk varsa,ben gerçekten hepinizi ayrı ayrı alkışlıyorum. günümüzde aşka delil olarak sunulabilecek birçok fedakarlık yaptım,4 saat mesafelik yola halı,masa mı taşımadım;içim rahat etmedi de 40 saate yakın uyumamışken bir 6-7 saat daha mı eklemedim evine kadar götürmek için,durumu sıkıştığında aslında çatır çatır yiyebileceğim parayı mı son kuruşuna kadar vermedim. bunlar hep oldu işte. ve evet bunları yaparken içimde hep o gülüşünün huzuru oldu. bir beklentim yoktu aslında hiçbir zaman,sadece mutlu etmeyi seviyordum. öyle ayılıp bayılma durumları olmuyordu ama,yarın bir gün evimizi düzenimizi hemencecik kuralım diye onun için çalışıyor,onun için savaşıyordum. etrafımdaki herkese de anlatıyordum gelecek planlarımı. bir adet kıza da farklı amaçla hiçbir zaman bakmadım,çevre buna epey müsait olmasına rağmen..

söyleyiverin bana da,sizinki mi güzel yoksa benimki mi ? güzelse neden,değilse neden ? ne buldunuz da yazdınız bu kadar romantik kelimeler ? inanın rahatsız ediyor beni,erişemediğim için size dalga geçiyorum o kelimelerle.

bir rahatsız ediverin.
pozitif ve negatif olarak uzun uzun bahsedilecek bir duygu durum gercek bir aşk yaşanmaya başladıgında hayatta zevk almadıgın şeylerden zevk alınır ama işler yolunda gitmedigi zaman dünyaların başına yıkıldıgı gecelerin kabus oldugu durum kısaca kalbin beyni yenmesi.....

Her ne kadar klasikleşmiş olsada onu gördüğünde karnında kelebeklerin uçması durumudur. Tabii o kelebeklerin aslında g*tünden çıkmak için çırpındığını anladığınız anda aşka olan inancınız da biter.