bugün

amerika da başlayıp, dünyanın en büyük bankalarından birinin iflas etmesine neden olan, iyiden iyiye tüm dünyada etkisini göstermeye başlamış olan ekonomik kriz. şimdi de türkiye nin önde gelen bazı yöneticilerinin kriz hakkında yaptıkları yorumlara bakalım.

merkez bankası başkanı: hiçbir ülke bu krizin dışında kalamaz.

tobb başkanı:krizin faturası herkese çıkar.

iş bankası genel müdürü: meslek hayatımda bunla kıyaslanabilecek hiçbir kriz görmedim.

rte: merak etmeyin bize bir şey olmaz.

başbakanın kriz yorumunu hiçbir stratejiye ve çözüme dayandırmaya dahi gerek duymaması iç ferahlatıcıdır. *****
sosyalist tayfanın yüzyıllar sonra bulduğu fırsatı değerlendirmek adına her müdahaleyi kapitalistliğin yanlışlarının düzeltilmesi olarak aktardığı kriz. mevcut hükümetin piyasaları ferahlatacak açıklamalar yapamamaları da halkımızı daha kriz bize gelmeden endişelendirmiştir.
bu krizi onceden gorup tahmin eden turk brokerlar mevcuttur.

(bkz: orhan gencebay)
(bkz: batsin bu dunya)
türkiye'yi etkisinin sınırlı olacağı düşünülen abd merkezli finansal krizdir.
borsalar tanrısı wall street'in battığı krizdir.

üretmeden tüketmenin,
paradan para kazanmanın: üç kağıt ekonomisinin dünyanın başına getirdiği beladır.
amerika'nın krizden kurtulmak için çözüm yolu hazırdır;

(bkz: üçüncü dünya savaşı)
beceriksiz hükümetlere amerikadan yetişen yardımdır.
-efendim malum kriz var..
şeklinde söylemlerle yapılan pisliklerden ve beceriksizliklerden sıyrılmak için fırsattır.
'ya kriz olmasaydı' tanrı korusun...
bayram tatiline denk gelmesi nedeniyle; şu an için ülkemizde etkilerini çok fazla hissettiremeyen ekonomik kriz...
zeitgeist the movie de anlatılan üçüncü konu olan federal reserve sisteminin akla geldiği krizdir.
izlemeyenler için türkçe alt yazılı hali:
(bkz: zeitgeist the movie/#3467128)
rte'nin üzerine basa basa türkiye'yi etkilemeyeceğini açıkladığı kriz.
sebeplerini anlamak için okuyun: (tamer korkmaz yazmış, okuduğunuza değer)

http://yenisafak.com.tr/Y...0.2008&y=TamerKorkmaz
31.12.2007 tarihinde imkb-100 endeksi 55.698 puanla kapamış.
10.10.2008 tarihinde imkb-100 endeksi 28.496 puanla kapamış.
düşüş: %48,838

gördüğünüz gibi kriz yok! herşey süper gidiyor!
küresel çapta merkez bankaları faiz indirsin biz faiz baz puanını 50 artıralım(0,5) ve 20'nin üzerine çıksın. millet likidite sorunu çözüyor biz körüklüyoruz...
yalçın doğan'ın bugünkü yazısı:

FiRMA anlı-şanlı. Sentetik iplik üretiyor. Kendi alanında Türkiye'nin en büyüklerinden.

Bizim büyük bankalardan birinden kredi istiyor. Bizim büyük banka, bizim anlı-şanlı firmaya kredi vermiyor. Vermiyor, çünkü:

1- Bizim büyük banka, bir süredir Avrupa bankalarından para transferi yapamıyor. Kendisini güvende tutmak için, parayı kendisinde tutuyor. Parayı kendisinde tutması, orta ve uzun vadede kendi aleyhine. Artık para satamıyor.

2- Banka velev ki, firmaya kredi açıyor, kredinin geri dönüşünden emin değil. Korkulu rüya yerine, parayı cepte tutmayı tercih ediyor. Ekonomi daralıyor.

Bizim beş-altı bin kişi çalıştıran anlı-şanlı firmada, işçi sayısı hızla azalmaya başlıyor.

En büyük korku, işsizlik. Krizin kitleler açısından Türkçe'si. Bu krizin izleri mi, değil mi? Yoksa sen de, krizcilerden misin?

Hamdolsun, bizebişeyolmaz.

KÖTÜ FIRSATÇILAR

Madem ki kriz, fırsat bu fırsat diyenler türüyor.

Başka bir firma, öteki şirket, beriki fabrika, diğer kuruluş derken, krizi bahane edenler türüyor. işleri pek iyi gitmeyen, sıkıntıya düşenler iki yol izliyor.

1- işçiye ücretsiz tatil. Tatilleri uzatarak.

2- işten çıkarmalar.

En büyük korku, işsizlik. Krizin kitleler açısından Türkçe'si. Bu krizin izleri mi, değil mi? Yoksa sen de, krizcilerden misin?

Hamdolsun, bizebişeyolmaz.

AKSAYAN GERi DÖNÜŞLER

Bizim başka büyük bankalarımızdan biri.

Bir süredir verdiği kredinin geri dönüşünde ciddi aksaklıklar yaşıyor. Kredileri olağan olarak takip ediyor, ne zaman geri dönecek, nasıl geri dönecek, diye. Normal banka işlemi. Normal olmayan son zamanlarda yaşanıyor.

Geri dönüşlerde çok ciddi aksamalar var. Yaklaşık dört kat.

Diyelim ki, eskiden verdiği kredinin on tanesi zamanında geri dönmezken, şimdi kırkı geri dönmüyor.

Bu krizin izleri mi, değil mi? Yoksa sen de, krizcilerden misin?

Hamdolsun, bizebişeyolmaz.

MÜTHiŞ AKIŞA FREN

Sıcak para. Son yedi yıldır şakır şakır akıyor Türkiye'ye. Fıstık gibi yüksek faize koşuyor.

Sıcak para akıyor, Türkiye'nin dış borcu daha sıcak artıyor. AKP iktidara geldiğinde 130 milyar dolar olan toplam dış borç, şimdi 285 milyar dolar.

Bu mali genişleme ve ucuz döviz ve ucuz ithalat sonucu, Türkiye iyi bir büyüme hızı yakalıyor.

Ancak, şimdi ne sıcak para var, ne soğuk para. Şimdi yabancı musluklardan para yerine, kriz akıyor. Bunun sonucunda:

1- Türkiye artan dış borcunu ödemekte güçlük çekecek.

2- Büyüme hızı düşecek. Yatırımlar azalacak. Zaten düşmüş ve azalmış bile.

3- işsizlik artacak. Zaten artmaya başlamış bile.

4- Tüketim azalacak. Zaten azalmış bile.

Dünya Bankası ve IMF Başkanları canını dişine takmış, bağırıyor, "kriz herkesi etkileyecek" diye. AB ülkeleri tarihin görmediği bir miktar, 2.5 trilyon dolarla kurtarma operasyonlarına giriyor, Türkiye'de reel sektörde durgunluk başlıyor.

Bu krizin izleri mi, değil mi? Yoksa sen de, krizcilerden misin?

Hamdolsun, bizebişeyolmaz.

Belki, soğukkanlı görünme rolü. "Krizden Türkiye yeni fırsatlar elde edecektir" sözü ise, içerde ve dışarıdaki manzaraya bakınca, bu rolü çoktan aşıyor. Sözlükte karşılığında, cehalet, yazıyor.

http://www.hurriyet.com.t...1&gid=61&sz=73106
Krize Karşı Halkın insanca Yaşam Hakkının Korunması Şarttır!

Sermayenin 30 yıllık neo-liberal yağma düzeni krizde.
Çöküş hızla yayılıyor, yığınsal işsizlik ve açlık tehdidi tüm dünyayı sarıyor.

Yıllardır "yoksullaştırıcı" büyüme modeline hapsedilen, sıcak paraya bağımlı Türkiye, daha 2001 krizinin acılarını sarmamışken yeni bir yıkım tehlikesiyle karşı karşıya.
Türkiye, birçok bağımlı ülke gibi topun ağzında ama ülkenin Başbakanı hamdolsun, krizden etkilenmeyiz, kriz bizi teğet geçer türünden açıklamalar yapıyor.
Krizi, halkın sırtından "yeni bir fırsata dönüştürmekten" söz ediyor.

Kriz Başbakan ve çevresine teğet geçmiş olabilir ama halkın midesine saplandı bile! Ekonomi zaten tıkandı. Elektrik, su, doğalgaz gibi temel ihtiyaçlara zam üstüne zam yapıldı. Zamlara yenileri de eklenecek. Halk karanlıkta kalmak, susuz kalmak, soğukta kalmak tehlikesiyle karşı karşıya. Hastanelerde sigortalılara da muayene ücreti getiren "sağlık reformu" yüzünden, halk hastaneye bile gidemeyecek.

Sermayenin sömürü düzeni krizde.
Kimi iktidarının, kimi milyar dolarlarının, kimi ekmek parasının derdinde.

Krizin sorumlusu sermaye, krizin yükünü halkın sırtına yüklemeye çalışıyor. Halkın insanca yaşam ve çalışma hakkını gasp edecek önlemlerle, kendi karlarını korumak istiyor. Sermayeye devlet desteği talep ediyor. Vergi borçlarının affedilmesini, vergi oranlarının azaltılmasını, işsizlik Fonlarının kendisine aktarılmasını, yeni bir IMF anlaşması yapılmasını, eğitim, sağlık gibi kamu harcamalarının daha da kısılmasını talep ediyor.

Bütün bunlar daha başlangıç. Bankalar kapanma tehlikesiyle karşılaştıkça, şirketler iflas ettikçe, sermaye daha da saldırganlaşacak. Şirketler işçileri işten çıkartacak. Kimi işçiler yasadışı olarak yarı fiyatına çalıştırılacak. Daha az işçi, daha düşük ücrete, daha çok sömürülecek. Sermayedarların en insaflısı işçileri işten çıkartılmak yerine eksik maaş verilmesini önermeye başladı bile. işten atılan işçiler aileleriyle birlikte açlık tehlikesi ile yüz yüze kalacak.
Küçük esnaf batacak, elindeki hacze gidecek. Köylüler, kredi borçlarını ödeyemeyecek, topraklarını kaybedecek. Türkiye halkı büyük bir yıkıma sürüklenecek.

Kriz, toplumu biraz daha çürütecek. Hırsızlık, fuhuş gibi suçlar ve intiharlar artacak. Toplumsal çürüme yaygınlaşacak. Çocuklar okullardan alınıp sokağa para kazanmaya yollanacak, aileler dağılacak. Hükümet tepkileri bastırmak için daha çok baskı uygulayacak. Son günlerde artan işkence olayları çığırından çıkacak. Bir tek güvenlik kuvvetlerinin işleri ve maaşları güvencede olacak.

Krizin sorumlusu sermaye ise, krizin yükünü krizde hiçbir sorumluluğu olmayan halkın sırtına yıkan önlemler sayesinde daha da zenginleşecek. Tekeller daha da büyüyecek, borsalar yine yağmayı sürdürecek, çokuluslu şirketler yine tarımı, ülke kaynaklarını hortumlayacak. Zengin daha da zengin, yoksul daha da yoksul olacak.
Kimi iktidarının, kimi milyar dolarlarının, kimi ekmeğinin derdinde.
Sermaye karlarının derdinde, halk yaşamını sürdürme derdinde. Sermayenin krizinin halkın yıkımına dönüşmemesi için, halkın insanca yaşama hakkının güvence altına alınması şarttır.

Yağma düzeninin sorumlularından IMF ile yeni bir anlaşma yapılmamalı, kaynaklar krizin sorumlusu sermaye için değil, halk için, halkın gerçek ihtiyaçlarını karşılayacak bir üretim sisteminin oluşturulması için harcanmalıdır.

Kriz gerekçesiyle örgütlenme hakkının engellenmesi ve demokratik tüm etkinliklerin baskı ve zor kullanılarak bastırılması terk edilmelidir. Sendikal ve siyasal örgütlenmelerin önündeki yasal yasadışı tüm engeller kaldırılmalıdır.

Krize karşı halkın insanca yaşam ve çalışma hakkının güvence altına alınması için acil olarak şu önlemlerin alınması şarttır:

1- işten çıkarmalar yasaklanmalıdır. işçi ücretlerinin düşürülmesi, esnek çalıştırma ve taşeron sistemi engellenmeli, asgari ücret vergi dışı bırakılmalı, işsizliğin azaltılması için çalışma saatleri kısaltılmalıdır.

2- Temel gıda maddeleri, konut kiraları ve enerji fiyatları kontrol altına alınmalıdır.

3- Elektrik, su, doğalgaz kullanımı asgari ihtiyaç sınırına kadar ücretsiz olmalıdır.

4- Sabah 06.00-09.00 ile akşam 18.00-20.00 saatleri arasında ulaşım ücretsiz olmalıdır.

5- Açlığa önlem olarak kadınlara, asgari ücret düzeyinde mutfak maaşı verilmelidir.

6- Eğitimde hiçbir ad altında para alınmamalı, eğitimin okul dışı giderleri de devlet tarafından karşılanmalıdır. Okulların elektrik, su, doğalgaz gibi temel giderleri ücretsiz karşılanmalı ve bununla ilgili tüm borçları silinmelidir.

7- Hastanelerde hiçbir ücret alınmamalı, sağlık parasız olmalıdır.

8- Çiftçilerin kredi borç faizleri silinmeli, tarımsal borçlar üretimi olumsuz etkilemeyecek şekilde düzenlenmeli, tarımsal üretim devlet tarafından korunup desteklenmelidir.

9- Kredi kartı ve tüketici kredisi borç faizleri silinmeli ve borçlar makul vadelerle yeniden yapılandırılmalıdır.

10- Kürt Sorununda savaş ve şiddet politikaları terk edilmeli ve demokratik çözüm getirilerek savaşa harcanan kaynaklar Doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz in bölgesel kalkınmasına harcanmalıdır.

Ancak bu şartlar yerine getirilirse halk krizden korunmuş olur. Halkın krize karşı bu şartlarının yerine getirilmesi için kaynak vardır:

1. Kurumlar vergisi, lüks tüketim vergileri artırılmalı, servet vergisi uygulaması başlatılmalıdır.

2. Borsa ve faiz gelirlerinden alınan vergiler yükseltilmelidir.

3. istihdam yaratan ve halkın temel ihtiyaçlarını güvence altına alan kamu yatırımları yeniden başlatılmalı ve KiT işçilerine yönetimde söz ve karar hakkı tanınmalıdır.

4. Yabancı sermaye çıkışı ve kar transferi yasaklanmalıdır.

5. Banka batıranlar cezalandırılmalı, kurtarma operasyonları yapılmamalı, ortaklarının varlıklarına el konulmalı, batan banka ve şirketlerin işsiz bıraktığı işçilere iş güvencesi verilmelidir

HALKEVLERi MERKEZ YÜRÜTME KURULU
öncelikle hükümet, önemli yerli firmaları mutlaka ayakta tutmalıdır. çünkü o firmalar önemli derecede istihdam yaratmaktadır. istahdam olan yerde işçi maaş alır. maaş alınca da bunu ekonomiye kazandırır. talep yaratır. çarkları döndürür. ama hükümet ülkesine tamamen arkasını dönmüş, imf'den gelecek krediyi beklemekte. tamam liberal ekonomi uyguluyorsun ama bütün dünyada devletler az ya da çok müdahale ediyorlar bu ortamda. örneğin sönmez filament'in ayakta tutulması hayati önem arzetmekteydi benim açımdan. ama hükümet bir açıklama bile yapmadı onunla ilgili. kapandı yılların tekstil devi.

bu imf bize 2001'de batan bankalarınızı kurtarmayın dememiş miydi? bu krizde kendileri ne yaptı? batan bankalarını bir şekilde ayakta tuttular. biz ne yaptık 2001'de? müdahale etmedik. ekonomik sistemde banka bir güçtür. idraktır. şimdi aynı şeyi firmalarımıza yapıyoruz. her geçen hafta bir kaç firma kepenkleri indiriyor. ingiltere'de hükümet zam yapıyor çalışanına. neden? çarklar dönsün diye. bizimkiler de zam yapıyor. neye? doğalgaza. ne zaman? tam kışa girerken. ne kadar? %22. e peki nasıl talep yaratacağız? çarkları nasıl döndüreceğiz ülke içinde? yıllardır bel bağladığımız yabancı sermaye de kaçıyor. sonumuz bok söyliyim burdan. bu hükümet 2009'u zor çıkarır. erhan göksel aylar önce söylemişti. millet temel ihtiyaçlarını karşılamak için kuyruğa girecek diye.

(bkz: geçmiş olsun)
en fazla da kuresellesmeye karsi olanlari vurmustur.
artık götümüzün ağzında değil içimizde hissettiğimiz isterik krizdir. 2009 da daha da kötü olacak krizdir. sadece ekonomik boyutunda değil, her türlü konuda acı çeken dünya bu krizle birlikte oluşumunu tamamlamıştır. küresel ısınma, gelir dengesizlikleri, savaşlar, din, cahillik vs gibi konularla zaten çok meşgul olan dünya bu krizi eline alınca suratına doğru patlattığından dolayı bu saydığımız konular 2009 da kendini daha net gösterecektir. kapitalizimden sosyalizme doğru geçecek diyor ekonomistler, durum daha farklı aslında. çünkü ikisininde iyi yanlarını alacaklar. yani sosyalizmin güzel yanlarını kapitalizmin güzel yanlarını. zaten üçüncü dünya savaşını da bu yaklaşım tahrik edecek. çünkü global düzeyde iç içe geçmiş dünya için sosyalizmin her türlü yanı yanlış olacak bunu kaldıramayacaktır. şirketler devletleşince örneğin bizim telekom'mumuz gibi, başka bir devletin olacak ve bizim devletimizde bunu otomatikman kaldıramıyacaktır. sadece bizim devletimizde değil diğer çoğu ülke ve özelleştirilmiş büyük şirketlerin hepsi buna örnek olacaktır. bir diğeri ise ülkeler de yaşayan karışık halklar. daha geçen yıl içinde avrupada tonla göçmenlere karşı tonlarca olay yaşandı. kendi ülkelerinde aç kaldığını düşünen halk, göçmenlerden nefret edecek devletleşen kurumlar yabancı halkları istemeyecek dinler diller her zaman ki gibi artacak faşizm kendini gösterecektir. ve gelelim en önemlisine, bütün bunlarla uğraşan dünyanın görmediği bir şey var. iklimler. değişen ve geri döndürülemeyecek şekilde biten bir iklimin peşinde ki bir dünyada ekonomi düşünüyoruz. 2012 lere doğru az önce saydığımız şeylere uğraşmış dünya bu dediğimiz zamana gelince, gerçekle yüzleşecek. kavimler olarak yaşayacak, geriye kalan ufak tefek toplulukların yeri yurdu olmayacaktır. çünkü nerde su, nerde kaynak orada yaşayacaktır. ve yavaş yavaş meşhur sona yaklaşacak belkide ani bir sonla bitireceklerdir kendi ırklarının sonu. aslında bu hep böyle olmuştur. yani dünya her seferinde kendini yenilemiştir. bundan 530 milyon yıl önce yaşayan trilobitler gibi ve ya dinazorlar gibi, ya da ondan önce yaşayan bilmem hangi tür gibi. bir şekilde hep yenilemiştir kendini. asla bitmez aslında sadece üzerlerinden gelir geçer ırklar ve ya türler. sakın mahvettik diye düşünmeyelim. biz sadece zamanımızı doldurduk. bırakalım nasıl geleceğini izleyelim kıyametin. ve bu son'a karşı gelmek yerine yardım edelim. türlerin sonu için....
yaşadığımız krizi incelemeden önce joseph schumpeter'in kapitalizmin başarısını sorgularken söylediği sözlere bir göz atalım;

--spoiler--
Kapitalizm, kendine has özelliği yüzünden ekonomik bir değişim metodu veya tipidir. Ve durgun bir durum göstermez, hiçbir zaman da gösteremez.

Yeni milli pazarların veya dış piyasaların açılması; el sanatları atölyelerinden, yoğun ve büyük işletmelere geçiş, kapitalist sistemin durmadan, yorulmadan içinden bir ihtilal, yenilenme havasını tutmakta; bütün bu elemanlar, gene devamlı olarak eski faktörleri yok etmekte, yenilerini yaratmaktadır. bu yaratıcı yıkım gelişimi kapitalizmin esas temelidir.
--spoiler--

abd finansal yapısı, yeniçağa uyum sağlayamadı...
olağanüstü fonları çok daha büyük bir zenginlik oluşturacak yeni icatlara yönlendirmek yerine gayrimenkul kolaycılığına saptı...
şimdi sistem kendine uyum sağlayamayan finans piyasasını yıkıyor...
sonra da yeniden inşa edecek...
schumpeter'in deyimiyle tam bir yaratıcı yıkım.
zamanın ruhunu...
tarihin temposunu yakalayamayınca hayat seni tasfiye ediyor...
zaten kriz demek de bu...

bütün bu tartışmalar kapsamında, krizden sonra ne olacak sorusu da gündeme gelmektedir. işte bu noktada, schumpeter'in yaratıcı yıkımından bahsetmek gerekir.
schumpeter'e göre;

--spoiler--
kapitalist motoru harekete geçiren ve bu hareketliliği koruyan temel itki kapitalist girişimin yarattığı yeni tüketici mallarından, yeni üretim yöntemlerinden, yeni piyasalardan, sanayi örgütlerinin yeni biçimlerinden gelmektedir. (bu,) iktisadi yapının içinde ardı arkası kesilmeyen (d)evrimleri güden, sürekli olarak eskiyi yok eden, sürekli olarak yeniyi yaratandır. Bu yaratıcı yıkım (creative destruction) süreci, kapitalizm hakkındaki en esaslı gerçektir.
--spoiler--

schumpeter, yaratıcı yıkımı daha ziyade teknoloji alanıyla ilgili olarak geliştirmiş olsa da, kapitalist sistemin geneli için ve iktisadi döngü bağlamında da paralel görüşler, hem bizzat kendisi tarafından, hem de onu takip eden efsanevi fed başkanı alan greenspan da dahil, birçok iktisatçı tarafından geliştirilmiştir.
kuvvetle muhtemeldir ki, kriz sonrasında abd finans ve bankacılık sektörü çok daha güçlenmiş bir şekilde yoluna devam edecek. yani, bu yıkımdan yaratıcı bir şekilde çıkacaktır.

nereden mi belli? esasında, kktc'den. bizdeki bankacılık krizi henüz hafızalarda tazedir. 2000 - 2001 döneminde türkiye ve kuzey kıbrıs'ta yaşanan finans sektörü ağırlıklı kriz sonrasında benzer bir süreç yaşanmıştı.
hatta, bizde mudilerin meşhur meclis baskını sonrasında, bankacılık ve finans sektöründe önce müdahale ve kamulaştırma, ardından da esaslı bir yeniden yapılanma süreci yaşanmıştı.
bu sayede, bugün kuzey kıbrıs'ta da türkiye'de de (para, finans, petrol, gıda ve diğer emtia gibi) çok yönlü küresel şoklara rağmen, eskiye nazaran daha güçlü bir bankacılık ve finans sektörü gözlemlenmektedir.