bugün

joseph alois schumpeter tarafından 1942 yılında ünlü kitabı capitalism, socialism and democracy'de bahsedilen, orijinali creative destruction olan kavramdır,

buna göre schumpeter'in kapitalizm'inde, girişimciler tarafında sergilenen her yenilikçi girişim, sürdürülebilir uzun-dönem ekonomik büyümenin itici gücüdür, ancak aynı zamanda ilerleyen tekonojilerle birlikte bazı monopol güçleri de piyasada yok eder,

diğer bir deyişle,
'girişimcilerin kar oranlarını artırmak için teknolojiden daha fazla faydalanarak sürekli olarak üretim tekniklerini değiştirmeleri, halihazırda ekonomik yapının da değiştirilmesidir.'

wikipedia'ya göre, kavramı schumpeter'den önce 1842 - 1913 yılları arasında mikhail bakunin, friedrich nietzsche ve werner sombart da kullanmıştır, ancak popüler bir hale getiren hiç kuşkusuz joseph alois schumpeter olmuştur.
yaratıcı yıkım en yalın haliyle, eskiyi yeniyle değiştirmektir. geçerliliği kalmamış fikirleri, yatırımları ortadan kaldırmak, yıkmak, piyasa koşullarının ve bilgi ekonomisinin gerektirdiklerini yaratmaktır. bu yüzden, yaratıcı yıkımı benimseyen şirketler, bir yandan yanıp kül olurken diğer yandan küllerinden yeniden doğan birer şirkettirler.

örgütsel anlamda yaratıcı yıkım, yeni fikirler benimsemek ve eskilerini terketmektir. bilgi çağına ayak uydurmak isteyen şirketler, uygulamalarını evrimsel bir süreçle değiştirirken yeni ekonominin gerektirdiği yönetim ilkelerini devrimsel bir şekilde uygulamaya koymak zorundadır. saldırıdan çok savunmaya önem veren bu süreç, piyasaya ayak uydurabilmek için faydalı bir reçeteyken, sürekli yenilenen piyasayı geride bırakmak için yetersiz kalmaktadır. bu reçeteyle operasyonel anlamda başarı yakalanabilir, ancak uzun vadeli bir başarı için yaratıcı yıkımın daha yaratıcı bir şekilde ele alınması gereklidir.

nedir bu daha yaratıcı bir yıkım?
uzun vadede pazarda daha başarılı olabilmek için öncelikle, başarılı bir organizasyonun aynı zamanda sürekli olacağına dair önyargı bir kenara bırakılmalı. hiçbir şirketin var olma hakkı sonsuza dek sürmez, bu hak sürekli olarak yeniden kazanılmalıdır. bu hakkı kazanabilmek için şirket, yatırımlarında sürekli değişime açık olmalıdır. piyasa, nasıl zayıf oyuncuları birer birer eliyorsa, şirket de artık kar getirmeyen bir zamanların gözde yatırımlarını, rakipleri onu pazar dışına çıkmaya zorlamadan, elden çıkarmaya hazır olmalıdır. bununla birlikte, yeniliklere açık olarak, yaratıcı yatırımları teşvik etmeli, yani yarat, yürüt, sat anlayışını benimsemelidir.
nietzsche'ye göre bu kavram, yaşam gücünün ortaya çıkışıdır. düşünüre göre yaşam, sürekli bir kaos halidir. bu ortamda insanın doğasından gelen bir özelliği vardır ki o da yıkıp yeniden yapmaktır.

ilerlemeci ve aydınlanmacılara bir kez daha el sallar ve oturun oturduğunuz yere der nietzsche.

modernitenin bahsettiği "ilerleme", yaratıcı yıkımdan ötesi değildir, der düşünür.

bu kavramı daha sonra kapitalizmle eklemleyen ise (bkz: schumpeter)'dir.
Schumpeter'in iktisadi analize en önemli katkısı, ekonomideki dalgalanmaları kötü hasat ve doğal afetler gibi dış faktörlerle açıklamayıp, teknolojik yeniliklere ve işadamlarının girişimlerine bağlamasıdır. Schumpeter sanayinin gelişimini sağlayan gücü sermaye olarak tanımlamıştır.

Schumpeter, mal sağlanmasında olabilecek; yeni ürünler, üretim yöntemleri, satış yöntemleri, satış piyasaları gibi her tür değişikliği yenilik olarak tanımladı. Ona göre, bu tür yenilikler ancak piyasada kendilerini kabul ettirdikleri ve rakip firmaları buna bağlı olarak yenilikler yapmaya teşvik ettikleri ve böylelikle iktisadı ileri götürdükleri zaman tam olarak iktisadi idiler. Ancak yenilikler düzensiz aralıklarla ortaya çıktıklarından yenilik ile durgunluk arasında karşılıklı bir etkileşim ortaya çıkmaktaydı. Ekonomideki bu devri dönüşümler Schumpeter'e göre kapitalizmin doğasında vardı.

Schumpeter, kapitalist sistemdeki yaklaşık elli yıllık gelişme dönemlerini devreler veya döngüler olarak tanımlamıştır. Bu devrelerle birlikte, araştırma ve geliştirme (AR-GE) çalışmaları ve yenilikleri (inovasyon) kapsayan teknolojik değişim dalgalarını “ardışık sanayi devrimleri” olarak isimlendirmiştir.

1939 yılında yayınladığı Business Cycles (iş Çevrimleri) adlı kitabında konjonktür dalgaları konusunda geliştirdiği teorisini açıklamıştır. Bu teoriye göre, ekonomik yaşamın canlanması için yenilik (inovasyon) yapılması gerekmektedir. Aksi takdirde, ekonomide durgunluk denge haline gelecektir. Bunun sonucunda da, kâr ve faiz oranları düşecek; sermaye birikimi durma noktasına gelecektir. Ancak, [kapitalist sistemin ruhuna uygun olarak] kârını artırmak isteyen girişimci [kapitalist], yenilik (inovasyon) yapılması için ne gerekiyorsa yerine getirecek ve sonuç olarak, ekonomideki durgunluk süreci yerini ekonomik canlanma sürecine bırakacaktır. Yenilik (inovasyon) yapılması için emek ve toprağı yatırıma yönlendiren girişimci ayrıca, bu süreçte yaratılan tasarruf miktarı yeterli olmadığı için kredi kullanmak zorunda kalacaktır. Özetle yenilik (inovasyon), ekonomik sistemin içinde dinamik hareketlilik yaratan bir kaynak olarak ortaya çıkacaktır. (Aydoğuş, vd., 2009)

Schumpeter, ekonomideki dalgalanmaları refah, durgunluk, buhran ve canlanma olarak dört ayrı safhada incelemiştir. Yatırımların artması refah evresine geçişin bir göstergesidir. Ekonominin refah evresinde (yüksek konjonktür noktasında), kredi ile finanse edilen yeniliklerin (inovasyon) faktör fiyatları artar. Ayrıca, teknik yenilikler (inovasyon) nedeniyle piyasaya çıkan üretimin artmasının sonucu olarak [arzın talebe göre aşırı artması durumu] mal fiyatları düşer. Mal fiyatlarının düşmesi, faktör fiyatlarının ise yükselmesi nedeniyle, refah evresinin ilerleyen döneminde finansman sağlamak için yeni talepler olmaz ve giderek ekonomide zararlar ortaya çıkar. Yatırımlar durma noktasına gelir ve ekonomi durgunluk evresine girer. Ekonomideki durgunluk nedeniyle kâr oranları hızla düşer ve ekonomide hemen her sektörde iflaslar görülür. Ekonomi artık buhran evresine girmiştir. Kapitalist, krizden çıkış yollarını arar ve yenilik (inovasyon) yapmak için yatırım yapar. Böylece, başka bir yenilik (inovasyon) dalgası ortaya çıkar; ekonomi canlanma evresine geçer ve devresel dalgalanma yeniden başlar. (Aydoğuş, vd., 2009)

Teknolojik yenilik (inovasyon) kapitalist sistemde kalkınmanın itici gücüdür. Yenilik (inovasyon) sayesinde maliyetler azalır ve mamul mal fiyatlarında düşüş yaşanır. Ayrıca, ekonominin canlanmasıyla birlikte reel ücretler yükselir. (Aydoğuş, vd., 2009)

Sonuç olarak, Schumpeter ekonomik sistemin kriz evresinden çıkarak yeniden canlanma evresine geçişinin teknolojik yeniliklerle (inovasyon) gerçekleştiğini belirtmiştir.