bugün

entry'ler (123)

yazarın bayan olduğunu nasıl etsem sorunu

çaresizlik (!) boyutunda sorun. öyle büyük bir sorundur ki oturup ağlayabiliriz de. aha gördün mü ağlayabiliriz dedim bayan olduğumu belli ettim. büyük bir sorun değilmiş demek ki. aslında nah böyle başlıklar biz kadınlar * için bu konuda o kadar işlevsel oluyor ki hemen belli ediveriyoruz cinsel kimliğimizi hay allah.

ya o değil de hacı, avantaj demişsin ne avantajı? buradaki her entry için dişi bireylere yüz elli bin dolar mı veriyormuş moderasyon? öyleyse hakkımı isterim. gencim, güzelim. öpt tşk kib bye.

aniden biten aşk

esasen aşkın değil de ilişkinin aniden bitmesi. bir nevi piç gibi kalınması...

aniden bitiyorsa bir aşk aniden de başlamıştır. zira bende öyle oldu, başkalarınınkini bilemem tabi.
arkadaşımdı o, her şeyimi paylaştığım, hatta ondan önceki sevgilimle alakalı sıkıntılarımı anlattığım, sabaha karşı arayıp ''şu an ağlıyorum içtim'' diye kendisine ağladığım.. çünkü beni ondan daha iyi anlayacak olan yoktu, aynıydık, yaşadıklarımız benzemekteydi birbirine. ben bir erkeğin dost olmak isteyebileceği en kafa kızlardandım onun için. maç muhabbeti de yapardım, küfür de ederdim. ağlardım da aynı zamanda o da ağlardı yanımda. birbirimize bir cinsiyet yüklemeden yan yanaydık.

hani olur ya, yavaş yavaş bizde de arkadaşlık farklı boyutlara dönüştü. belki de birbirimizi görmeye başladık.

''olm bizi bizden başka kimse almaz birbirimiznen evlenek bencem''
''ı ıh sen üstüme gül neyin koklarsın''
''ayıp ettin bee ne gülü senden başka. yirim ben seni''
''balayına nereye gitcez lan?''
''balayını düşündüğüne göre evlenme teklifimi kabul ediyosun demektir''
''dur daha evet demedim. hele nereye gideceğimizi söyle. hem ben paraşütte nikah da isterim''
''paraşütte nikah mı? olsun lan! bulmuşum senin gibi hatunu... balayına havana nasıl?''
''evet evet evet o zaman''

böyle şakaca takılıyoruzlar arttıkça arttı. sevgilim şeklinde hitap ediyorduk birbirimize. yalnız dışarıdan sorarsan hala arkadaşız ve dalga geçiyoruz aşkla meşkle... bir de baktık ki bir ilişki başlamış bile... farkında değiliz, böyle başkalarından kıskanıyoruz birbirimizi falan. artık birbirilerimizin eski sevgililerini bile duymaya tahammül edemiyoruz, neredeydin sen diye azarlıyoruz birbirimizi.

ama hala dışarıdan sorarsan ''yok canııım canımız sıkılıyor takılıyoruz öyle''...

sevdiğini söylüyor bir ara. bunun gerçek olmasını istiyorum aslında içten içe, ama yine anlamamışa vuruyorum.

''eheh beni sevmicen de kimi sevcen olm daş gibin hatunum'' gibi mal bi cümle çıkıyor ağzımdan.
işte o an ne oluyorsa oluyor. öpmeye yelteniyor, afallıyorum. ''ne oldu lan nerelere geldik böyle'' diyorum, kızarıyorum...

yaptıklarımız o andan sonra pek de değişmiyor, sadece soranlara ''yok canııım canımız sıkılıyor takılıyoruz öyle'' değil, ''ehueh biz sevgili olduk'' diyoruz yavşak yavşak. bazen düşünmeden de edemiyorum ''bence biz bu aralar birbirimize iyi geliriz'' aşkı mı bu aşk? aman düşünmeyeyim bunları, seviyorum ulan deyip akıntıya bırakıyorum kendimi.

meğer bilmiyormuşum, o akıntının sonu yüksek bir şelaleymiş... akıntının ivmelendirmesiyle keyiflenen vücudumun sonu şelaleden düşüp paramparça olmakmış...

bitiyor... ansızın... başladığı gibi...

düşünmekten korktuğummuş. bu aralar birbirimize iyi geliriz aşkıymış... meğer eros'a bizi vur diye yalvarmışız da haberimiz yokmuş.

evet o aralar iyi de geldi, terapi gibiydi.
aniden bitti, sebep de yoktu, öylesine bitti.
etkisiyse hala sürmekte...

velhasıl; aniden başlayandır aniden biten aşk.

şu da entarinin metaforu olsun;
belediye havuzunun kenarlarında ayakta durmaya çalışan çocuk olur ya. aniden düşer havuza, ağlayarak aniden çıkar. ben o'ydum işte.

büşra

türbanlı kızla liberal gazeteci gencin aşkını konu alan film. 12 mart 2010'da vizyona girecekmiş. fragmandan ibaretmiş gibi görünüyor. umarım yanıltır. http://bit.ly/6dHOGT

ezan sesinden nefret etmek

ezanı sevme, ben de sevmiyorum bazen. ''tam uykuya dalıyordum, bu ne be!'' diyorum hatta. evet sevmemeyi anlarım da...

nefret etmek nedir arkadaşım? bu kadar mı tahammülsüzsünüz kendinizden farklı olana? yoksa nefretin ne kadar güçlü ve keskin bir kavram olduğundan mı bihabersiniz?

hah şunu söyleyecektim, di mi yaa, tanım: korkulası bir durumdur ezandan nefret etmek.

ufuk uras

''yeni sol parti mağdurlar hareketi olacak. akp'ye muhalefet ancak ezilenler için daha çok demokrasi ve daha çok özgürlük isteyerek yapılabilir.''

''alevi kesimde politik rönesans yaşanıyor. aleviler ilk defa chp'nin dolgu malzemesi, sadece seçmen kitlesi olmaktan çıktılar. siyasi özne oluyorlar.''

''türbanda esas mesele üniversitelerde türbanlı kızların eğitim hakkının engellenmesidir. bu savunulamaz. evren yasağını savunmayı solculuk sanıyorlar.''

http://taraf.com.tr/makale/8901.htm

felsefeyi bilim sanmak

harun yahya'yı bilim adamı sanmaya tercih edilesidir.

göksel

(#6658002)

insafsız

söz ver albümünden mükemmel bir göksel şarkısı. ancak bu albüm ne piyasada var ki bu şarkı için her yerde o albümü arıyorum, ne de bu güzelim şarkı internette herhangi bir yerde bulunabiliyor. google'a, youtube'a bu şarkıyı aratmak için yanaştığınızda, bu oluşumlar alakasız ''göksel yok ibrahim erkal'ın insafsızını verelim size?'' minvalinde telkinlerle sinir bozuyor. kanımca göksel'in kariyerinin en iyi şarkısı olmasına rağmen ne göksel bu eserinin değerini biliyor, ne de pop melodilerinde iki tepinip tüketmeye alışmış gençlik... eski şarkılarımızın değerlerini bilmeliyiz, dudaklarında arzu kollarında yalnız ben, albümüm aman böyle aman şöyle diye gezen göksel'e kızgınım bu konuda. (o da beni çok kaale alır ya neyse)
ablacım, sen o ne hissettiğini bilmişliğini sözlerine yansıttığın, dokunaklı melodilere sahip, seni inanılmaz kılan, tozlu raflarıa atıp umursamadığın şarkılarına sahip çık önce. dudaklarında arzu'yu, senden başka'yı, fikrimin ince gülü'yü söyleme bana. yeterince söylediler zateb, inan ki senin sandığından fazla sahip çıkılıyor o şarkılara. evet sen bunu söyle. ya da biri bunu cover'lasın. lütfen. kodumun şarkısı yok hiçbir yerde diyeceğim o olacak.

sözleri:

Hayat geminde
Sıradan bir yolcuyum
iplerim elinde
Ben sadece oyuncuyum

Usandım dertten
Yorgunum ben
Hayat oyununda... aaah

Ne aşktan yana
Ne dosttan yana
Gülmedim ki daha
Yalnızım yalnız
Oyunun insafsız
Bu oyun insafsız

Görüp geçirdim
Bulaşıp toz toprağa
Tutup çevirdim
Yüzüme güldün acıyla

okan bayülgen

seneye haftada tam beş gün program yapacağını söylemiş bir röportajda. müthiş müthiş!

küsen kadın

(bkz: küstüren erkek)

ayakların üşümesi

baş ağrısıyla birlikte haddinden fazla seyrediyorsa soğuk algınlığına yakalandığınıza delalettir.

bakirelikle kafayı bozmuş erkek

kadından kelli kendi ömrünü, beynini yemiş erkektir. evlense bile mutlu olamaz bu. ya karımın ruhu bakire değildiyse, anal ya da oral yolla ilişkilere girdiyse, ya benle sevişirken o filmdeki adeleli yakışıklı aktörü düşünüyorsa... der de der. komplekslidir. kendine güveni olmadığı için karşısındakine de güveni yoktur.
eğer kadın olup da bunlardan biriyle evlendiyseniz vay halinize. evlenirken bakireyseniz; sizi zimmetli malı olarak görür, kuşkucudur. orgazm edemiyorsa, mastürbasyon yoluyla kendinizi tatmin etmenizden endişe duyar. evlenirken bakire değildiyseniz,onunla evli kaldığınız her an bu önünüze gelecektir. ona göre potansiyel bir orospusunuzdur. evlenmeden önce ilk deneyiminizi onunla yaşadıysanız bile, sizi bacak aranıza sahip çıkamayan, hemen veren biri olarak addedecektir. diyelim ki bir kızınız oldu ve büyüdü, dışarı çıkmak, arkadaşlarıyla buluşmak istiyor. ''sana benziyor. sen de atlamıştın hemen üstüme'' vari cümlelerle yerle bir edecektir sizi.
boşandığınızda yine gözleri sizin üzerinizdedir. sizi takip eder. hayatınızda ondan başka birilerinin olmasını hazmedemez. sevgililerinize ''o benim karımdı senden önce ben yattım'' minvalinde zavallıca sözler sarfeder. eğer elinde çıplak fotoğraflarınız ya da videolarınız vardıysa internete bile verebilir sinirinden.
fenadır kısacası. her şekilde uzak olması gerekendir.

emo

prim yapmak isteyenlerin, hayat felsefesinin ne kadar ulvi olduğunu gösterme çabasında olanların bok atma yarışına girdikleri kişiler. evet son yıllarda moda bu. bir zarar veriyorsa sadece kendisine veren, kendi hallerinde müziklerini dinleyen emo'ları; aşağılamak ve nefret ettiğini her fırsatta beyan etmek. hem de kendi hal ve hareketlerindeki gülünçlüklere hiç bakmadan. ne demiş bunlara bok atarak yaşam refahını yükselttiğine inanan birisi facebook zımbırtısında bir bakalım:

--spoiler--
boyle turkceyı mahaf edınce leınıze ne gecıor rahatlıomusunuz askere gıdınce nabcaksınız sızı bole alırlar askere haha yanı ısınız gucunuz bos ıslerle uğreşmak sırmce hak verıyorum bıraz dungun olsanız adam zannederler sızı....
--spoiler--

aferin, sevdim seni genç. ne de güzel kullanıyorsun türkçeyi sen öyle! emolar boş işlerle uğraşıyorlar sana göre, sense ''emolar boştur'' cümlesini kullanarak ne kadar dolu olduğunu bizlere kanıtlıyorsun.

not: artık emoları yerin dibine sokmak prim yapmıyor canlar. yeni akım emolara bok atanlara bok atmak. ondan attım ben de şeyi.

bakire olmamak

tilkinin kuyruğunun olmamasıyla eş tutulan olgu.

''gerizekalıyım ben birader bana yanaşma. tilkide kuyruk organının dengeyi sağlamaya yaradığını da bilmem, kızlık zarının sadece ilk regle kadar enfeksiyona karşı korumaktan başka bir işlevi olmadığını da. namusu bacak arasında ararım dişi sinek görsem laf atarım. yeah bebeğim. evet tam orası.''

ismail yk ya ciddi ciddi özenen bünye

gece gece namlı peyniri yemek ister muhtemelen.

bakire olmamak

sıradan bir olgu olduğundan mütevellit filhakika alkışlanacak bir şey değildir. tıpkı bakire sıfatını taşımanın olmadığı gibi. bedenden geçildi ruha da taşındı bu, yok beyine falan. yakında ''gülüşü bakire değil bu kızın, bedeni olsa kaç yazar?'' tarzı cümleler bizi bekliyor haberiniz olsun. oldu paşam, bedenimi saklayayım, ruhumu muhafaza edeyim, beynimden ''seks''in s'si geçmesin. neden? sen onlarca karıyla yiyiştikten sonra karşıma geçip ''ruhu da bedeni de bakire aferin ona'' de, beni alkışla diye.

hıristiyan okulları arası bilim yarışması

amerika'da tanrı'nın varlığını ispatlama amacı üzerine kurulu, fuar niteliğindeki bilimsel (!) oluşum. deneylerden bazılarının içinde ''dua ederek bakterilerin biyolojik değişimlere uğramasını gözleme'' de varmış.

şu adreste de bununla ilgili bilgiler var:
http://objectiveministrie...creation/sciencefair.html

seni pezevenklerin elinden aldım

pezevenklerin elinden aldıktan sonra, kişiyi itin götüne sokmayı kendisine meşru gören insanımsı söylemi. bir pezevenk fahişesine nasıl davranırsa aynı hareketler, aynı muameleler...

pezevenk söylemi:
''bu gece işe çıkacaksın ölsen bile! seni kurtardım töreden, abi kurşunundan. açlıktan ölüyordun. bana minnet borçlusun''

ibo söylemi:
''seni pezevenklerin elinden aldım. bana saygısızlık ediyorsun. cevap veriyorsun. seni ben yarattım. nankörsün nankör!''

bir boka benzemeyen yazarlar

kimin ne yazdığının derdine düşmüş yazarlardır. genelde kilometrelerce öteden başlıklara bakıp nesil tahmini yapmaya kalkışırlar.

daha once 26 kizla cikmis erkek

ayşe, ceyda, nalan, neslihan, deniz, esra, sıdıka, melahat, derya, nil, sinem, hale, jale, merve, hülya, açelya, süheyla, nermin, şermin, defne, feraye, zeliha, vildan, ipek, pınar ve nükhet'in ömrünü tüketip, beddualarını almış; şimdi de dilruba'yı beklemektedir.

oturup 27 tane hatun ismi yazıcam diye ben niye kastım orası muamma tabi.