döneminde laugh track'siz ve pembe panjurlu evlerdeki mutlu mesut aileleri konu almayan bir sitcom yokken, malcolm pek cok konuda bilineni kirmak icin yola cikti ve bunu yapti da. cok katmanlı, gerçek karakterlerin bulunduğu hafif karanlık inanılmaz bir sitcomdur. gerek cold openingleri gerek fiziksel komedisi, yeri gelince beyin zorlayıcı psikolojik komedisi insanı her açıdan tatmin eder. birkaç kez bitirdim, bilmem kac kez de oyun oynarken yanda bitmiştir. yine de hala önceden görmediğim ayrıntıları farkediyorum. karakter ve dunya kurgusu o kadar iyi ki. ozellikle stevie ve hal gördüğüm en katmanlı, iyi kurgulanmis karakterlerden.

ufak bir dipnot geçeyim, hal aslında louis'in gölgesinde kalan, daha karaktersiz bir yardimci karakter olarak yazilmis orijinal script'te. bryan cranston bu karakteri %90 kendisi oluşturdu. kendisinden hicbir sey beklenmezken, audition'da o kadar iyi bir performans gostermis ki insanları sandalyelerinden düşürmüş ve karakteri ondan baska birinin oynaması söz konusu bile olmamış sonrasında. bundan dolayı son sezonlarda yazış zayıflamış, dizi karikaturize olma safhasindayken bile hal'ın bomba bölümlerini görebiliyoruz. bryan ayni zamanda birkaç bölümü yönetmiş de olmali yanlis hatirlamiyorsam ve creditlenmemis bir ton emeği var. bu dizi ve ardindan heisenberg karakteri adamın başarısının kesinlikle tesadüf olmadığını gösterdi bana.

malcolm bir yandan da şuanki pc medya furyasına bu işlerin nasıl yapılması gerektiğini göstermiş yapımdir, 20 sene önceden hem de. homoseksuellik, ırkçılık, ableizm gibi sert zor konular insanı baymadan ince ince işlenmiş, toplumun bunlara olan orumcekkafali bakış açısıyla guzelce dalga geçilmiştir. ama bunu yaparken herkesi cinsel kimlikten ibaret gören günümüz pc showlar gibi insanı baymadan, ilkokulda "hepimiz iyi gecinmeliyiz arkadaslar" temali kamu spotu izliyormus gibi hissettirmeden yapar.
bu dizinin bir ilginç yanı ise, sonrasında diziyle ilişiği olmuş çocuk/genclerin pek olayla alakadar olmak istememesi. frankie muniz o donemle ilgili hiçbir sey hatırlamadığıni soyluyor ve oyunculugu bıraktı. reese'i oynayan justin berfield 1 - 2 seyde yer alsa da o da devam etmedi. dewey'i oynayan eric per sullivan ise diziyle bütün bağlarını tamamen koparmış durumda, hicbir roportaja, hicbir etkinlige katılmadı. hatta covid döneminde bir reunition düzenlenmişti bağış toplamak adina, online olarak script okuyacaklardi toplanıp. herkes geldi, eric ona bile gelmedi ve bunun için hicbir sebep sunmadı. geçen senelerde ortaya çıkan,dizinin yazar veya yapımcı (unuttum)larindan birine yoneltilmis cinsel saldiri iddialariyla, en azindan çok guvenli bir calisma ortami olmadığı hissi olustu bende ve bu üzdü. umarim o sekilde degildir diyorum.
2023'te reboot denmiş fakat olmasa daha iyi.

Geç edit: suan disney+'dan izleyebilirsiniz.

Dediğim bazı lafları üstüne alınıp bana yürümüş, ne idüğü belirsiz, kavga çıkarmakla beslendiği belli insan. Halbuki comarlar harici kimseye bisi demedim. Sanirim kendini iyi bilen bir kişi, bu da güzel bir ozellik.

Offf. Bu dizi nedir?
Yerli veya yabancı olarak son zamanlarda izlediğim en iyi hikaye anlatıcıları bu insanlar. Gurur duydum, Ve ben medya tüketirim.
Hikayede bir bok yok, hatta mahsun'un aşık olduğu kızın arkı 3 saatlik Türk drama dizileri gibi çekilmiş. O tarafın sığlığını mı yansıttılar bilmiyorum ama orası sıktı. Ama boyle bir anlatim olamaz. Istiyorsa bad acid trip'e, istiyorsa istanbulun en bok semtine götürüyor. Her karakter ayrı bir dünya, hepsi canlı. Leyla hariç.
Sultan karakteri diziye girdiğinde aklım uçtu zaten. Ayça Damgaci resmen hayat uflemis içine. Izlerken tacize uğramış hissettim kendimi. That's good tv. Sırf bu karakterle tek başına imdb puanına +2 ekledi Ayça ve kendini takibe aldım. Bu performans için görürsem ozel olarak tesekkur falan ederim, o kadar eğlendim yani.

Dizi, inanılmaz kafalar, hersey oldugu gibi ortada, karanlık ve sert biraz ama ne kendini ne digerlerini ciddiye almıyor. Dizinin Kendi karakteri olması ve bunu sürdürmesi çok iyi, kült yapımlar bu sekilde ortaya çıkıyor.
Son bölümlerde düzenli bir kalite düşmesi yaşanıyor, bomba final bekliyorum açıkçası yoksa biraz azalarak bitmiş olacak. Ama boyle bi kafanin ulkemden şuan çıkması bile beni mutlu etti ya. Koşun gençler, Koşun koçsunuz.

mtv türkiye'nin zamanında yaptığı anime köşesi gibi şeyden keşfettiğim inanılmaz manga serisi. mtv'de yayinlanan o 1 veya 2 sezonluk kısacık, garip şey beni çok çekti ve mangasını da okudum. bu manga malesef anime - manga zevkimi, standardımı daha başlarda çok yükseğe çekti. sonrasında 2 senede 1 bölüm falan şeklinde ova çıkardılar, animenin kırıp yumusatmaya çalıştığı herseyde mangaya sadık kaldıkları güzel bir çalışma oldu.

animenin hellsing'e tek katkısı o güzel intro şarkısıdır denebilir. bu uyarlama ilk yapıldığında mangaka kohta hirano animeden hiç mi hiç memnun olmadığını yazmış, hatta bir kindarlik belirtisi olarak çıkan dvd'nin coverini çizmeyi reddetmiştir (adamım). o yüzden animeyi izleyip beğenenleri mangayi okumaya veya ova'yi izlemeye davet ediyorum. hellsing'i olusturan vampirler, şiddet, gore (ki animede buyuk ölçüde kısılmıştı) olduğu kadar karakterlerin derinliği ve birbirleriyle alakasıdır. Alucard vs alucard, alucard vs integra ilişkileri bu hikaye için çok önemli özellikle, animede bunların yüzeyi bile kazınmamış. ve tabii en önemlisi, key antagonist , hitlerin kendisi tarafından göreve getirilmiş bir nazi lider, hatta yanlış hatırlamıyorsam bu bütün nazi arki animeden silinmişti. bundan dolayi ciddi storyline ve karakter eksikleri var. gördüğüm en güçlü karakter ölümü sahneleri ve final bu mangada btw.
ilginç bilgi, şuan 50 yaşındaki mangaka kohta hirano öncesinde hentai cizeriydi. internette aranan şeyler bulunabildigi dönemde zar zor bulup indirmiştim. çoğu hikayeden oluşuyordu zaten. 2009'da yeni bir seriye başladı, drifters. hellsing gibi avrupai gore mindfuck bir işten sonra bana fazla tarihsel geldi ve bitiremedim. formul-bazlı fabrikasyon skimsonik işlerin kaynadigi şu zamanlarda geri dönülebilir.

basketbolun 10 yılına her açıdan yön vermiş ikondur.

ıverson biraz private adam. projectlerde büyümüş, gücün zayıflık göstermemek olduğuna inanan ve kendini hep bu şekilde güçlendirmeyi başarmış biri (bkz: dovmesi) ve insanlar bu yüzden onun yaşadıklarını genelde bilmez ve overrated olduğunu düşünür. kaç kişi mj'in karşısına gelip, coolunu bozmadan geçip sayısını atmıştır? karşısındaki zaten boru değil, hem mj hem idolu. o anın gerilimini düşünmek bile benim sinirlerimi bosaltmaya yetiyor kaldi ki coherent bir düşünce hareket içinde olayım. işte binlerce oyuncudan farkı da o zaten. hustle. dare. yaptığı ettiğinin yanında en çok hustle'ıyla herkesin saygısını kazandı. dönemin en sert adamları ıverson'dan daha hard oynayan yok diyordu. boyunu, kilosunu biliyorsunuz. ki o dönem şuanki gibi "eli değdi canim acıdı, aa noldu sana uf mu oldu gel öpeyim kuzumu" nba'i değil. physicality var. neredeyse her maçta ciddi çürükler, kesikler ediniyor, buna ragmen boyle oynuyor adam. bir kez shaq'tan üst bacağa aldığı dizle 2 ay yatmış. shaq'tan diz alınca normal bir insan ölebilir amk.

biri bu başlıkta en buyuk degil en yetenekli basketbol oyuncusu demiş. katılıyorum. millet erkenden gelip practise yaparken kendisi bi kova tavuk gömüp forma giyip maça çıkarmış. kendisi bu durumun sorulmasindan vs haz etmese de, (bkz: we re talkin about practice man x 24) acaba bi 10'ar dk erken gelip, azıcık practice'lese şuan balon lebron'a falan toz yutturuyor olabilir miydi diye düşünüyor insan. çok isterdim ama herkesin olayı farklı. ıverson baskete suanki gevşekler gibi "işimi yaparım parami alirim evime giderim kazanamasak da banane lol" şeklinde yaklaşmadı. içinden gelmesi gerekiyordu, mucadele etmesi gerekiyordu oynamasi için, kalbiyle oynuyordu çünkü. philly'nin bir zamanki koç değişiminde de bundan sorun yaşandı. ıverson olecegini bilse oyuna teknik - soguk yaklaşmadı çünkü. o yüzden icindeki ateş sondugunde ve vücudu elvermemeye başladığında da işi bitirdi. laproş gibi greedylikten 50 yıl basket oynayacak adam değildi yani zaten.

ya ben 1 sey biliyorsam dunyada: bir iste en cok ilerleyen o işin en iyi yapanı değil. en cok ilerleyeni en iyi pazarlamacisi. şuanki örneklerde mevcut.

bu arada lisedeki çete kurma olayının aslı öyle değil, görmüşken düzelteyim. kendisinin kalabalık bir grup arkadaşı olduğunu biliyoruz. bunlar dolaşıp eğlenirken bir başka grupla karşılaşıyor (bu grup tamamen beyaz. ıverson'un grup tamamen siyahi.) ve laf atışması vs derken kavga çıkıyor. olayda bi ton kişi kavga etmiş olmasına rağmen sadece ıverson ve 3 zenci arkadaşı gözaltına alınıyor. ıverson'un olayda bir kadının kafasında sandalye kırdığı söyleniyor ve sırada 17 yaşında olan ıverson, yetişkin olarak yargılanabilmesi için çete kurmakla suçlanıyor. ıverson ve 3 arkadaşı bir süre ceza yatıyorlar, ve bu sürede halktan ciddi bir tepki olup yürüyüşler vs duzenlenince bu gerzekler de ellerinde hiçbir delil olmayan bu suçlamayı düşürmek zorunda kalıyor. ama buna rağmen lisenin son sınıfını mecburen basketboldan uzakta, açık lise vari bir okulda okumak zorunda kalıyor. ama ıverson lisenin ilk 3 yılında oynadığı, win ustune win alip adından bahsettirdigi yetenegini coktaan ortaliga salmisti. bu performansı gören biri (unuttum kimdi ya) bağlı olduğu universiteden ıverson'a ulaşıp full scholarship teklif ediyor. ve ıverson efsanesi başlıyor. o college takımını da göğe çıkarıyor eli değmişken.

bunun yanında kendisi stil ikonu olarak da ciddi bir geçerliliğe sahiptir. cornrow'u gettoluktan o çıkardı, dövme olayını mainstreama çıkaran birkaç öncü saymak gerekirse biri odur. sleeve ve bandleri zaten demeye gerek bile yok. ama nba yine yapmıştır yapacağını ve şuan kimseyi bu konuda konusturmasalar da, zamanında bir whitewash gecirmislerdir, zincir ve rap muzik gibi zencilikle iliskilendirilen pek cok seye kısa dönem ban getirilmistir. sistematik ırkçılık ıverson'un önünü 1 2 yerde değil hayatının her anında kesmiştir yani. şimdi nba yakınıp dursun hype yok, su yok bu yok diye. basketbolu bir show, heyecanla bekleyecegin mutlu mesut izleyecegin bir sey olmaktan çıkarıp birkac dinozorun, artık rookielerin kanını mı iciyorlar nasil yapiyorlarsa, 100000 yıl basket oynamasını, birkaç "uff niye geldik ya evde cips yiyebilirdim neyse hicbiseyin anlami yok hayatta zaten, 2 atiyim da eve gidebilelim" jokic yapan kendileri. kreş öğretmeni ve faşist lider sentezi yönetimle bütün ruhunu sıkıp bitirmiş olan kendileri. umarim hiç para kazanamazsın nba. nenen, beben ölsün nba.

ıste böyle. ıverson bir underdog'dur yani. valinin özel izniyle hicbir zaman hicbir sey yapmadı. yaptığı her seyin arkasında kendi çabası olan hatta etrafındakilerin yaptığı da %90 kendi çabası olan bir insandır. yalnizca corporate kimliğini o kadar sert belirleyemedi ve kitlelere kendini sevdirme derdinde olmadı. siyasetci lebron kadar piyasa kaşarı olmayı midesi kaldırmaz. shaq gibi heryerde sebeklik yapmayı da (shaq'i severim, kufur etmeyin). oyuna saygı ile geldi ve fuel kalmayınca işi bitirdi.

Inci sözlükten hallice bir yer olmuş. Bu kadar sert beklemiyordum burayı. Hatta hallice demiyim çünkü inci'de siksok muhabbeti yanında bir iki de olsa yararlı muhabbet veya insan oluyodu.

14 yasinda erkek meslek lisesi güruhu biraz utanıp geri çekilirse de güzel olabilir. Veya bu muhabbetleri whatsapp grubuna taşıyın.
Bos kafa nato mermer insan iyi bağırıp çağırır da utanmak icin biraz beyin lazim ama, dogru.

Sözlükte kadin var mi ki?
Ben sadece kadinlardan "amli manyak" falan diye bahseden hasta ruhlular görüyorum. Erkek teknik meslek lisesi gibi mekan.
Kim var kimin gotu kalkmis, kimi begenmediniz yavrum. He olum. Kofte, pattis ister misin annem? Ne yapalim seni memnun etmek icin kuzucum. Anne taklidi yapsak uzaklascak misin?

noktalama işaretlerinden sonra diğer cümleye geçmeden bir adet boşluk bırakılır. noktalama işaretlerinden sonra bir adet boşluk bırakmayı öğrenmeden yazar olamazsın. aşağıdaki imla butonu boşluk bırakma konusunda yardımcı olabilir. noktalama işaretinden önce boşluk bırakmak daha büyük hatadır. bu hata metnindeki gibi noktala işaretinden sonra boşluk bırakmayı öğrenmelisin.

Keşke imla hatası belirten uyarıyı 10 yasindaki cocuk yazmis gibi olmasa. Hem itici bir hitap hem de "Noktala isareti" diye bir sey yok Türkçede. Ironik

Skyrim'in uzayda gecen versiyonu olsa o derinliğin %10unu gorebilirdik ki skyrim TES'in en yuzeysel oyunudur. 20 yilda yaptık diye inanılmaz hypelayip, zamaninda open world rpg genresinin en iyi işlerini çıkarıp "bethesda çubuğun ucuna bok sürüp çıkarsa oynarım" dedirten bethesda bu sefer cidden çubuğun ucuna bok sürüp cikarttı ve millet bunu bayılarak oynadı. Once cyberpunk sonra hogwarts legacy'de yaşanan hayal kırıklığını yaşamamak için önce korsan çekmiştim ve mutluyum. Size para vereni...
Skyrim'de totali 1500 - 1750 saat (bir kısmı eski steamimde, bir kısmı yenisinde, bir kismi korsan oynandığı icin ortalama minimum süre) olup starfield'e 30 saat katlanamamis bir open world rpg hastası olarak elder scrolls'un da yenisinin çıkıp ağzıma etmesini istemiyorum pek. Hoş ben nene olmadan cikacak gibi de degil.

Username'im bunların en sevdiğim şarkısıdır. Tam anlamiyla istedigini yapan, hicbir akımı takip etmemis kendi akımını yaratmis gruplardan. Bu yüzden kategorilendirmek zor. Punk diyip birakmak da haksızlık.
93 - 09 arasi olan vokali vefat etmis gecen senelerde.

Ekşi'nin çaylaktan çıkmak için 18k kişilik sıraya sokmasinin ve bu sıranın bana asla gelmeyeceğini anlamamin üstüne Uludağ candır diyerek buraya geldim ama Uludağ'in Uludağ'ligi kalmamış. Ekşi'deki bazı muhabbetler insanin içini soguttu doğru. Ama Uludağ'a gelince Çinçin'e girmiş gibi oldum. Bu kadar avam düşünceler beklemiyordum, sonuçta en azından okuma yazma bilen bir kitle diye bakıyorum ama malesef bazı konularda zir cahillik full gaz devam gibi görünüyor

Kadınla erkeği ayırt etmek için dudak üstündeki birkaç kıla ihtiyaç duyan kişiler keşke 2 3 kadın görerek büyüseymiş. Normal kadınların kılları olur arkadaslar, soyliyim. Hayır yarın öbür gün 31'i bırakıp, ananızın evinden ayrılıp, medeniyete karışmanız falan gerekir, o zaman siz rezil olursunuz. Ortadogulu 3 IQlu kıl yumağı halinizle birinin kolundaki kıla bıyığa laf edersiniz, 30 senelik bakir hayatınız 50 senelik bakir hayata dönüşüverir.

Hayir cinsel açlığın tavan olup, ortalama bir erkegin "am ehe ehe am" diye gezdigi bir ulkede neden kadınlara bu kadar yuruyosunuz? %80inizin nefes alsin yeter abici amip oldugunuz belli. Rahat bırakın su kadinlari da onlar da size yanassin he olmaz mi?

Burada nasil bir isin karaca başlığı olmaz, ben mi bulamadim acaba?

Tombul duruşu ve 6 oktav sesiyle turkiye'nin bir soul queeni olsa olacak kişi. ender ingilizce soul-blues tarzı performanslarını izleyince, keşke amerika veya ingiltere'de doğmuş olsa da şu işin dünya çapındaki pirlerinin arasına ismini yazdırdaymış diye düşündürdü. Bir de kadına "bağırıyorsun" demişler. Hoca da durur mu, hemen yapıştırmış cevabı: "bağırmıyorum. 6 oktav sesim var."
gürül gürül ve oldukça rafine bir sesi var gerçekten. Ne tarz okumuşsa gerçekten kalite katmış yaptığı işe. 2000'ler sonrası Türkçe poptan veya arabeskten haz etmesem de, ışın'ın soylediklerinden cok keyif alıyorum. "Başka bahar" çok güzel bir şarkı.

Görüntü/seksten öte kafası biseye basmayana dogal olarak anormal gelen harekettir. Cinsel açlığın zirvesi ülkede az görülmesi doğaldır. Herkes kendine göre bir partner arar sonuçta.

Buna anime diyeni 1 kez 1 tane animeyi izlemeye davet ediyorum. Neden bahsettigini bilmeden konusmak bu olsa gerek.

Efsanevi bir çizgi dizi olmasının yaninda biri m. Night shamalahayanalanmalayn tarafindan olmak uzere 2 kez live action adaptation gecirmistir. Adaptationlar su sekilde ozetlenebilir: bu gözler neler gördü.

Son cikan dizi de, Z jenerasyonu anlasın ve sevsin diye budana budana, orası alınıp burasına sokulana takılana, milletin ırkiyla karakteriyle oynana oynana katledilmistir. Z kuşağı bir seyleri anlasın diye hersey tiktok dansina dönüşecek yakında. Bu kuşağın sığlığı mı yansıyor suanki yapımlara yoksa prodüktörlerin genel sığlığı mı anlamadım. Netekim bot yorumlari ve/veya normalde Michael bay filmi izleyip keyif alan kesimin ortak çabasıyla oldukça haksız bir puanda imdb'de. Orijinal kreatorler başta isin icindeyken sonrasinda çekilmişler. Nedenini anlıyorum. Adamlar ölü değil ama yataklarinda falan bi yerde ters donuyolardir şimdi.

Herkes kendi sahip olmadığını ister.
Ben para isterim. Sevgim var.