bugün

entry'ler (38)

disintegration

bugüne kadar sona ermiş bir ilişkiyi tema ya da çıkış noktası olarak benimsemiş birçok popüler albüm görmüştür rock müzik tarihi.

disintegration'ı bunların arasından sıyırıp gelmiş geçmiş en büyük albüm yapan ise o temayı romantize etmekten bir hayli uzak bir şekilde, yabani bir cansızlık suretiyle kendini belli eden o sona yaklaşmış olma gerilimini olabilecek en net biçimde dinleyiciye sunmasıdır. sahip olduğu bu tuhaf yoğunlukla bulutların üzerine çıkmadan da aşkın anlatılabileceğini kanıtlamıştır. kendi dünyamda.

rs

(bkz: robert smith)

pil

public image ltd.'in kısaltması olarak çok da geniş olmayan içinde bulunduğum çevrelerce bilinen şey... kısaltma.

ziggy stardust

her ne kadar uyuşturucudan ölse de, her ne kadar testesteron kurbanı olarak ölse de, her ne kadar megalomanlığı nedeniyle ölse de, yok olmasına 5 (beş) sene kalmış dünyada bir umut çağrısı yapmış çok mülayim bir kişidir.

filistindeki cocuklarin havai fisek zannettikleri

havai fişek değilse havai rokettir. nitekim ikisi de parlar, ikisi de uçar, ikisi de çocukların hayalinde büyüklerin imkansız olarak gördüğü sevgi çiçeklerinin sayısız suretinden biri olabilir. onlar çocuktur.

o değil de, şu postmodern diye adlandırılan hem-absürd-hem-de-hayatın-içindeki-reel-sür-real-dünya'ya, ister-iyi-ister-kötü-şartlar-sağla, bir çocuk getirmenin bir cinayetle eşdeğer olduğunu anlatabileceğin bir ortam, bir dünya... işte bir çocuğun bile imkansız göreceği şey bu'dur, ya da değildir.

baş-bash-bakanın "en az üç çocuk yapın lan anasını-alıp-gidenler" diye bağırarak kustuğu bir ortamda boşa giden bir yakarışı barındıran başlıktır.

drive in saturday

drive-in saturday... david bowie'nin fütürist ve paranoyak bir nostaljiden yarattığı bir şarkısıdır.

şarkıda anlatılana göre dünya kıyamet-vari bir felaket yaşamıştır ve insanlar yeni yeni kendilerine gelmeye başlamışlardır. fakat nasıl sevişileceğini unuttuklarından dolayı üreyememektedirler. seks nasıl yapılır öğrenebilmek için bir açık hava sinemasında eski porno filmleri izlemeye koyulurlar. bowie de o ortamda buddy adında bir oğlan ile sevdiği kızın hikayesini anlatmaktadır.

şarkı 1973 tarihli aladdin sane albümünde bulunur.

türkiye deki israil düşmanlığını anlayamayan insan

yapım eki alan sözcüğün başlı başına bir yapıya dönüştüğü için kesme işareti barındırmayacağını bilmeyen mesih başlığıdır.

türkiye deki israil düşmanlığını anlayamayan insan

iyelik eki olan "-ki" ile bağlaç olan "ki" arasındaki ayrımı bilmeyen mesih başlığıdır.

türkiye deki israil düşmanlığını anlayamayan insan

şahsımı işaret eden insan tipidir. (şahsen hiçbir etnik veya her neyse gruba karşı beslenen kini anlamam.)

(sözlükteki mesihler tarafından "yok" olarak tanımlanmamı "amin" diyerek karşılıyorum.)

osmanliyi reddetmek kendini reddetmektir

eğer doğruysa, osmanlı'yı hayatının sikinde birinde bile aklına getirmeyen kişiye ne olacağı bunu savunan mesihler tarafından bu platformda açıklanmalıdır. nitekim, "sen de osman da umrumda değilsiniz" diyenlerin sayısı azımsanacak kadar fazladır.

çünkü, içlerinde olmaktan dolayı gurur... aslında özel bir şey hissetmiyorum.

on emir

a-ka-pe binasındaki sekiz köşeli jehova yıldızlarında kendini bulan, orgazm yaşayan on tane emirdir.

noel kutlayan müslüman

aşık olduğu insana aşkını itiraf eden, cevap için bir adet miladi takvim parçasını bekleyen müslümandır. aklında ne isa vardır ne de muhammed. uğruna kanadığı şeyin bu dünyadaki yansıması bir isevi takvim yaprağında yaşanacağı için, iki bin nokta noktayı kutlamakta, "dilemekte" mahsur görmez. nitekim filistin'de çocuklar ölmektedir, ortada ne isa vardır ne de mohammed.

osmanlı dan sonra islam aleminde huzur olmaması

her ne kadar tipik bir mehterancı klişesi gibi dursa da, aslında doğru olan bir adet ifadedir. tıpkı anarşizmin bir ideoloji değil de bir durum olması gibi, bu da ideolojilerin ötesinde bazı anlamlar içerir. nitekim ortada kan vardır, çocukların kanı. ne olursa olsun, mehteran tarihçilik ya da bir başkası, bu çocukları kurtarmayı başaracaksa, uğurlar olsun.

public image ltd

pil döneminde çürük johnny john lydon olarak bilinmeyi tercih etmiştir. ilk baştaki kadrosunda eski the clash gitaristi keith lavene ve daha önce bas gitarı eline bile almamış olmasına rağmen vicious'ın aksine doğuştan bir yetenek olduğunu belli eden jah wobble vardır. öyle ki bu bas gitarist grubun ilk albümünü kendi başına götürmüştür.

sunucunun üzerine işediği bir televizyon programında "artık rock'N'roll kilise gibi oldu. bir tarafta sahnedekiler, diğer tarafta onlara tapan asalaklar. halbuki dinleyici ve müzisyen arasında bir bariyer olmamalı" tarzında laflar eden lydon, muhtemelen bu grupta sex pistols'ta yaptıklarından daha ilerisini hedeflemiştir. fakat sonuç maalesef hüsran olmuş, bizim çürük johnny de sistemin oyuncağı olmuştur. bunda uyuşturucunun etkisi büyüktür.

ne olursa olsun, pil galiba en zor post-punk grubudur.

this twilight garden

bir aşk şarkısının ulaşabileceği en üst noktalarda gezinen, bir tarafına a letter to elise'in kazındığı buzdan buharlaşmış camın en parlak yüzeyini oluşturan, wish döneminden bir the cure kaydıdır.

fascination street

rock müzik tarihinin en "ominous", yani uğursuz ve meşum hisleri barındıran şarkısıdır. disintegration'da yağmur temasının açılışını yapan prayers for rain'den önce gelerek albümdeki gerilime dineyicinin aşina olmasını sağlar.

nitekim tüm cure tarihi içinde gitarların en sert olduğu şarkılardan biridir. bastaki yükseklik ve klavyenin soğuk tınıları, robert smith`in kendi varlığına lanet okuyan sözleriyle çok muazzam bir uyum içerisindedir.

ardından gelen dörtlü kombonun (prayers for rain - the same deep water as you - disintegration - homesick) ortak yönleriyle birlikte ele alınca, ürkütücü olduğu anlaşılacaktır.

t s eliot

düşüşümüz bugüne kadar hiç onun gibi anlatılmadı. hepimizin aynı anda istisna barındırmadan düşerken verdiği pozun renkleri, zıtlıkları, yozlaşması ve parlaması; bunların hepsi düşüş edebiyatının üst-teması oldular. ama eliot bu düşüş resmine kendi kanını ekleyip acı çeken ruhları birleştiren, içeriden yanan bir beden olarak dokununca eriten şiirleriyle, bu son düşüşün güzel görünmenin yanına bile yaklaşamayağını göstermiştir.

"çorak ülke" kanın şiiridir.

seventeen seconds

"hayali üçlü"nün o içten amatör ruhlarıyla yaptığı, mükemmelikten uzak olsa da sıcaklığını belli eden ilk maceralarından bir sene sonra çok daha güçlü bir şekilde "biz de varız" dedikleri the cure albümüdür.

bu albümle three imaginary boys'un tipik punk/post-punk yapısı, yerini bas ağırlıklı ve atmosfer alt-yapılı, daha deneysel bir sese bırakmıştır. robert smith'in varoluşçuluktan ciddi bir şekilde etkilenmiş olduğu gerçeği zaman zaman bu albümde kendisini belli eder.

ölmeden okunması gereken kitaplar

tam anlamıyla bir geyik muhabbeti konusudur.

marshall mcluhan'ın ünlü teoremi "araç mesajdır"ın da ifade ettiği gibi, insanın beğenilerinde ve perspektifinde tamamen özgür olabilmesi ne yazık ki bu bilgiye bazen çarpık bir şekilde sınırsız ulaşılabilen dünyada pek mümkün değildir. bilgiye ulaşmak her zaman iyidir, fakat doğru aracın kişinin karşısına çıkması tamamen şansa kalmış bir şeydir.

işte bu sebeple "okunması gereken kitaplar" şeklinde başlayan "ben bilirim"ci yargılar geyik muhabbetinden öteye gitmez. aslında böylesi daha güzeldir.

zoe

"hayat" anlamına gelen bir hıristiyan ismidir. kaynağı yunancadır.