bugün

evrakları bugün teslim ettim artık çağırılmayı bekliyorum sözlük ben zabıt katibi oldum 20 yaşında ne bok yicem bilmiyorum. allah tan sene başında hukuktan bana yazan kıza pas vermedim yoksa şimdi terkederdi gelecekteki üstüm. gülsem mi ağlsam mı bilemedim.
yazık bu mesleği yapan insana. memurum demeye utanırsın.

bir hafta içi günü, saat 21.30
- abi nerdesin ya ?
- ya sorma adliyedeyim yarına yetişecek kararlar var.

bir haftasonu günü, saat 12.30
- abi nerdesin ya ?
- ya sorma nöbetçiyim.

herhangi bir gün, herhangi bir saat
- abi nerdesin ya ?
- mahzendeyim, dosya arıyoruz amk.

-koca adalet bakanlığı mahkemeye yazı işleri müdürü bulamaz, gariban katibe katip maaşına müdürlük yaptırır.
-hakimin savcının yeri gelir eşyasını taşır.
-kendi işiymiş gibi ifade alır, şüpheli sorgular, avukata laf yetiştirir.
-kağıt dilenir (kağıt yetişmiyor efenim)
-ezildikçe sesi kısılır bunların.

devletin en amele mesleğidir. havası forsu dışarıdan parlak gözükür.

sen şimdi bu yazıyı okuyup tedirgin oluyorsun, biliyorum. her şey tedirgin olmanız için, bu mesleği yapıp kişiliğinizin nasıl değişeceğini gözlemleyerek zevk duyuyorum artık. canavarlaştım o pembe dosyaların arasında, hatta sapıklaştım, hatta azıttım... sen de azıt bro azıt.
mahkeme ve savcılık kaleminde, yazı işleri müdürleri tarafından kendilerine verilen işleri yapar ve özellikle yargılamanın yapılış şeklini tutanağa geçirip verilen kararları yazmak suretiyle hakimin yargılama, savcının soruşturma faaliyetine yardımcı olurlar.

zabıt katipleri tarafların ve hakimin duruşmada, cumhuriyet savcılarının soruşturma sırasında yaptıkları işlemlerin resmi tanığı durumundadırlar.

zabıt katipleri hakimin gözetimi ve emri altındadır. gerek duruşmada, gerek mahkeme dışında hakim huzuru ile yapılacak bütün işlemlerde zabıt katibinin bulunması şarttır.

zabıt katibi, hakimin gözetimi altında yargılamanın işleyişini tutanağa yazar, duruşmanın bitiminde tutanak hazır bulunan hakimlerle, zabıt katibi tarafından derhal imza edilir.

zabıt katibi mahkemenin zorunlu bir unsuru olup, hakim zabıt katibi bulunmaksızın mahkeme olarak bir yargılama işlerinde bulunamaz; mesela, hakimin yaptığı duruşmanın tutanağını da kendisinin düzenlemesi mümkün değildir.

hakimler gibi zabıt katiplerinin de davada tarafsız olmaları gerekir. bunun için hakimler hakkındaki hükümlere göre zabıt katipleri de reddolunabilir.
devletin en çilekeş memurları.
adalet bakanlığı'nın taşra teşkilatı yani adliyeleri, fedakarlığı ile ayakta tutan ve kurum içi adaletsizlikte türkiye cumhuriyeti'nin kesinlikle bir numaralı kurumu olan bu bakanlığın isimsiz işçileridir.

bir katip düşünün ki, katiplik yapar, aynı zamanda hakimlik savcılık yapar, aynı zamanda hukuki danışmanlık yapar, aynı zamanda teknisyenlik yapar, aynı zamanda veri hazırlama ve kontrol işletmenliği yapar, uşaklık yapar, taşımacılık yapar, badana bile yapar ulan.
Cumhuriyet Savcılarının ve hakimlerin görevlerini yerine getirmeleri için gerekli olan en önemli personel. Böyle bir meslek grubu olmasaydı, Cumhuriyet Savcıları ifadeleri kendileri yazar, hakimler duruşma tutanaklarını kendileri tutar, hiçbir forsları kalmazdı, tam tersi olarak düşünüldüğünde bir zabıt katibi herhangi bir soruşturmada pek de güzel ifade alabilmektedir.
anasının ak sütü gibi helal olan 201 liralık mesai ücreti ve aylık 70-80 liraya denk gelen ulaşım yardımı kendisine çok görülmüştür.

adalet için bu kadar fedakarca çalışıp cefa çeken tüm adliye çalışanlarına yapılan zalimlikten başka bir şey değildir.

(bkz: adaleti olmayan adalet bakanlığı)
2013 alımları için ilanı verilmiş olan meslek grubu.

http://ilan.memurlar.net/ilan/22146/
tekrar tekrar daktilo sınavına sokulup kalite kontrolden geçirilmesi düşünülen çilekeş meslek grubu. öğretmene polise doktora hatta hakim savcıya sonradan sınav yapıp bakalım işin özelliklerini taşıyo musun diye sorulmaz ama katibe sorulur, üstelik sınav da 90 kelime klavye sınavı, sanırsın adliyede katipler motor gibi yazmaktan bişey yapmıyor, bu işin hiç bilgi kısmı mevzuat kısmı yok. çiledir zabıt katipliği, mecburiyetten yapılır ancak, severek yapılacak şey değildir.
adliyede çok iyileri de olduğu halde geneli sırf avukata artislik ve kompleks yapan meslek grubudur.
152 yazdığım ve 83 puan yaptığım fakat mülakatta elendiğim memurluk çeşidi.
bazen hakimler çok kötü bağırıyor gariplere üzülüyorum... hele öyle bazı hakimler var ki konuştuğundan kelime anlaşılmıyor..
170 yazıp mülakatta da 96 alarak bugün eğitimin bitmesiyle mahkememe atandığım mesleğimsi.

çok zormuş amk. 170 yazdım deyince hemen duruşmaya çıkardılar.
bir hevesle memur olduk diye sevinilen lakin dışı seni içi beni yakan meslektir. en güzel tarafı ayın 15inde maaşını almandır.
bu mesleği seçmeyi düşünenlere deniz baykal tonundan sesleniyorum;
(bkz: olma sakın ha olma)
adliyede hint keneviri bitki kırıntısı kadar değeri olmayan envai çeşit işlerin cefakar adamı.
sanıldığı kadar kolay olmayan meslektir. adliyenin bel kemiğidir. bu işi icra edenler bir zaman sonra adliyenin her alanında çalışabilir hale gelirler.
boyun ve bel fıtığı gibi hastalıklara en kolay rastlanan, buna rağmen yıpranma payı almayan meslek grubudur. ceza mahkemesinde çalışan bir katip cmk'ya, hukuk mahkemesinde çalışan bir katip hmk'ya gayet hakimdir, hatta bazı davaları, daha açıldığında red mi kabul mü diye tahmin eder, donanımlıdır ama kimin umrunda. her gün onlarca sayfa döküman üretir ama veri hazırlama kontrol işletmeni sınıfına alınmaz, bilgisayar başında saatlerce çakılır ama bunun tazminatını alamaz. hafta sonu mesaiye gel çalışam dendiğinde itiraz edemez ama fazla mesai ücreti alamaz.

düşünsenize, hafta sonu boş beleşe çalışıyorsunuz ama karşılığı yok. anayasaya göre angarya suç değil mi. ama adliyede anayasa ve yasalar suçlular için uygulanır, personel için uygulanmaz. her adalet bakanı değişiminde umulur ki bi tanesi de şu adliye personelinin yüzüne baksın, hakim savcılara değil de bir kere de adliye personeline sizin derdiniz var mı diye sorsun, ama bugüne kadar hiç olmadı böyle.

başka kurumlardaki memurlar üç evrak yapıyorlar, hemen yoruluyorlar, fazla mesai filan istiyorlar, iddia ediyorum ki o memurlar adliyede bir hafta çalışsınlar çoğu bayılırlar, telef olurlar. bir saatte tonla iş üretir katip, akşama kadar yaptığı işi sayamazsınız, çünkü üretmek zorunda. her iş süreli, yapmadığın zaman hakkında soruşturma açılması an meselesi. diğer memurlar gibi izin alınma durumu da yok, hiç bir koruma kalkanın yok, anında soruşturmaya başlıyorlar.
Bir arkadaşımın icra ettiği meslek. Ya da uğraş bilmiyorum artık.

Çocuk hayatından bıkmış, sıkılmış..
olabilmek için torpil patlatmanın çok önemli olduğu meslek grubu maalesef.

kamuya "memur" olabilmek için önünüzde duran fırsatlardan en kolay yoldur bu meslek; lise mezunu ol, KPSS'den 70 ve üzeri puan al, üç dakikada 90 kelime yaz (yazamıyorsan öl), el yapımı parça tesirli sağlam bir torpil patlat ve etrafa saçılan şarapnel parçaları eşliğinde o cümleyi sarf et: yaşasın sonunda devlete sırtımı dayadım.

türkiye'de memur algısı bellidir. çalışmayan, ne az ne çok bir maaş alıp soft bir hayat yaşayan, krediyle orta sınıf bir araba alıp ilk fırsatta evlenerek yıllık izninde köye babasının dedesinin elini öpmeye giden insan.

ancak "zabıt katibi" için adliye çok farklıdır. sosyal hayatından insanlara olan bakış açısına kadar farklı şeylere sürükleyen bir maceranın başlangıcıdır. her yönüyle insanı etkiler.

hakim-savcı kişisiyle aracısız olarak direkmen işleri yürütmek, adliye teşkilatında işleyiş böyle. öyle şef, müdür, genel müdür, sorumlu, amir vs. aracılığıyla hakim-savcı'ya erişim yoktur, doğrudan doğruya bu adliyenin en kutsal kişiliklerine bağlı çalışma ortamından bahsediyorum ki sen zabıt katibisin, katipsin, niteliksiz bir memursun onların çoğunun gözünde ve bu doğrudan ilişkinin yarattığı insanlık dramlarını bu mesleği yapanlar daha mesleğinin ilk aylarında net olarak tecrübe etmeye başlarlar ve sinir dolu bir hayatın kapıları açılır.

hukuki işlemlerin, teknik ayrıntılara doğru bir şekilde işlenebilmesi ve veri girişi bu mesleğin şu anda özüdür ki bu meslek yavaş yavaş yazmanlıktan çıkmaya başlıyor. klavye kullanmadan tensip zaptı hatta karar hazırlamaktan bahsediyorum.

neyse konuyu fazla dağıtmadan, torpil adı verilen kayırmacılıkla bu mesleğe girenlerin arasında gerçekten işini hakkıyla yapanların olduğunu veya oha denicek kpss puanı ve yuh artık denecek klavye başarısıyla bu mesleğe girenler arasından iki cümleyi sağlıklı ve akıcı konuşamayan, yakalama emri çıkartılmasını on defa anlatılmasına rağmen anlamayan denyoları da gördük.

değinmek istediğim bir husus da; "emek sömürüsü" denen kavramın yalnızca işçi sınıfına ait olmadığını bürokraside de yetkiyi elinde bulunduranın bunu kolaylıkla yapabileceğidir. hele ki yazan-yazdıran çiftini düşünürsek "yazdıran" kişide yetki olduğunda kendisini aradan çıkartıp işin zihni kısmını dahi astına devrederek adaletsizlik ve zulüm örnekleri sergileyenlerin "yargıç" sıfatını taşıdığı duruşma salonlarında ancak piknik yapılır.
meslek hayatı boyunca idari soruşturma yemeyeni yoktur. adli soruşturma yemeyenlerin de biraz şansı vardır. çalıştığın birimin on metre ötesinde bulunan duruşma salonunda sanık da olursun, tanık da olursun, ya da kendini bilmez her konuda mutlak haklı olduğunu düşünerek kafaya sıyırmış bir müştekinin hakaretine maruz kalıp "katılma talebin var mı" sorusuna da muhatap olabilirsin. o yüzden zabıt katibinin duruşma salonunda tek bir yeri yoktur, onu o salonda dört sıfatla da görebilirsiniz.
özetle; babalık iznine ayrıldığında dahi adliyedeki dosyalarını düşünüp evladı ile işi arasında vicdanı sıkışan insandır.
iki sene önce 79,75 kpss puanımla birlikte klavye aşamasını da geçip mülakatta elendiğim meslek grubudur bu. iki sene sonra artık lise mezunu olmadığım için ve tembel bir adam olduğum için 72,50 puan aldım. bu sene de 4 bin küsür katip alınıyor. fakat o da ne? bu sene başvurular kpss puan sıralamasına göre. bu işsizlik ortamında muhtemelen insanlar abanacaktır bu kadroya. bu sefer daha yolun başında hakkımı kaybetmiş olurum. ben ki gururlu adamın önde gideniyim; çoğu egoist hakim, savcı tayfasının yanında zaten kriz geçiririm biliyorum da "bırakmıyor son gördüğüm/bırakmıyor geçim derdi..." * yine de bir umut başvuracağım. az önce bir test yapayım dedim, parmaklarım formundan bir şey kaybetmemiş; dua et sözlük okuyucusu, sıralamam tutsun da bir kez daha deneyeyim şunu. bankalardan tık yok zaten.

cedit: şimdi daha önce girdiğim komisyonun ve şimdi girmeyi düşündüğüm komisyonun puan sıralamalarını inceledim. gördüm ki, "tanrılar katip olmamı istemiyor." peki.

4 sene sonra 2. cedit: ulan yıllar sonra uludağ sözlüğe gireyim bakayım zabıt katipliği hakkında ne yazılmış diye girdim. bu giriyi görünce üslubu tanıdık geldi; baktım, ben yazmışım!

7 sene sonra beni tekrardan zabıt katipliği sınavına sokan sisteme sokayım. 29 yaşına geldim. ulan ne kötü oldum ya, insan onca zaman aynı yerinde sayar mı? saymış işte. yalnız inceldiği yerden kopsun diyorum şu noktada. 2 gün sonra mülakatım var ve umurumda değil. gayet rahat girip çıkacağım. komisyona giren çıkan mı var? giren yine bana olur ama olursa olsun. şimdi sigara sarmaya gidiyorum. sonucu daha sonra güncelleyeceğim.
erkek olanları yaz kızım espirilerine maruz kalanlardır.
an itibari ile sınavlarını kazandığım meslek.