bir gün laz bir abimiz bankayı arıyor.. sistemlerimiz off ta daha sonra arayın diyorlar. 1 saat sonra ben of'tayım sistem nerde siz tarif edin diye tekrar arıyor.
en buyuk yalan yarışmasi duzenlenir. once fransız gelir, yalanını söyler:
- geçenlerde oturuyordum, fransa'dan bir sıçtım, britanya adasi oldu, $imdi ingilizler orada yaşıyor

herkes tepki verir "vay be nasıl sıçmış oha" diye.
sonra bizim namık kemal gelir
- ben de bu fransızın evinde oturuyordum, fransız ve arkadaşları adaya geçmek istedi, benim aleti kaldirdim uzattım, fransa'dan ingiltere'ye yol oldu.

der.. bu defa cok buyuk tepki gelir.. fransız "öyle iş mi olur ne biçim aletmiş bu" diyince namık kemal bombayi patlatir:
- eee.. öyle göte böyle yarak
güney amerika'da ırkçı bir beyaz her fırsatta yanında çalışan zenciyi aşağılamakta, ona hakaret etmektedir. yine bir gün:
- hey sen hiç düşündün mü, siz kahrolası zencilerin neden bütün vücutları siyah da, avuçiçleri beyaz ?
- bilmem, hiç düşünmedim.
- çünkü tanrı sizi siyaha boyadığında hala dört ayak üzerinde dolaşıyordunuz da ondan muhahahaha...
- peki sen hiç düşündün mü, o güzel karının bütün vücudu beyaz da neden amında çıkan kıllar siyah?
- ?!...
- çünkü onu bi güzel becerirken boyam daha kurumamıştı !
karimla 5 yildizli resort hotelin kumsalinda guneslenirken canim sigara cekti
odamiza paketi almaya gittim, genc bir gorevli kadin odamizi topluyordu..
sigara paketini dolaptan aldim mini bardan da 2 adet soguk bira kaptim
tam odadan cikarken de otelin kurallarini bilmedigim icin sordum:
"kumsalda bira icebilir miyiz?.." diye..

"tabii neden olmasin?.." dedi kiz yerden dogrulurken,
"ama musaade et once suralari bir toparlayim..!"
Kadının biri gece rüya görüp hemen kocasını uyandırmış;

kadın:kocacığım az önce çok tuhaf bir rüya gördüm,rüyamda penis pazarındaydım,der.
adam:yaaa penis fiyatları nasıldı peki?
kadın:30cm likler 500 dolar,25 cm likler 300 dolar,20cm likler 200 dolar,15cm likler 100 dolardı.
adam:benimki ne kadardı,diye sorar.
kadın:seninkinin bedava veriyolardı,deyince adam çok sinirlenir ve derhal yatar.

kısa süre sonra bu kez de adam kadını uyandırır rüya gördüm diye

adam:karıcığım rüyamda vajina pazarındaydım.
kadın:yaaa,fiyatlar nasıldı peki?
adam:2cm çapındakiler 500 dolar,3cm çapındakiler 400 dolar,5 cm çapındakiler 300 dolar,8 cm çapındakiler 200 dolardı.
kadın:ee benimki ne kadardı diye sorar.

adam cevabı yapıştırır

"pazar seninkinin üzerine kurulmuştu hanım!"
-bakireliğimi kaza sonucu kaybettim
+kaza kaç cmdi?
iki sarhoş mezarlığın duvarına
yaslanmış içiyorlarmış,
birden karşıdan bir cenaze görünmüş.
sarhoş merak ediyor, bu adam niye öldü diye koşarak gidiyor.
yanaşıyor, nesi vardı neden öldü diyor.
bu adam hep içerdi hep sarhoş gezerdi, ayyaşın biriydi diyorlar

arkadaşının yanına gidiyor oda bizim gibi çok içiyormuş diyor.
biraz duraksıyorlar.

biraz sonra başka bir cenaze geliyor
ağlayan zırlayan.
sarhoş yine merak edip
cenazenin yanına gidiyor neden öldüğünü soruyor.
diyorlar ki takdiri ilahi hiç içki içmez hiç sigara içmez bir adamdı...

sarhoş koşa koşa
arkadaşının yanına geliyor
içelim anasını satayım içenle içmeyenin
arasında 5 dakika var.
(#3002397) burada anlatılan fıkranın orjinali midir? değil midir bilemedim ama kayıtlara geçsin istedim.

A Russian, an American and a blonde are talking one day. The Russian says, "We were the first in space!"
The American laughs and says, "So what! We were the first on the moon!"
The blonde says, "Who cares? We're gonna be the first on the sun!"
The Russian and the American look at each other and laugh. "You can't land on the sun, you fool! You'll burn up!"
The blonde turned up her nose and replied "We're not stupid you know. We're gonna go at night!"
iki genç, bir gün çılgınlık yapıp mezarlıkta yatmaya karar verirler, tulumları alıp yolu tutarlar. mezarlığa gelip, bir yer bulduktan sonra uyumaya başlarlar...

+ kalk, olum lan acayip ses duydum.
= yat uyu lan, kedidir kedi.

neyse sesin geldiği yöne doğru giderler. yaşlı bir adam elinde çekiçle mezar taşına vurmaktadır.

+ lan olum bu adam n'apıyor bu saatte burada?
= gel soralım.

= amca bu saatte elindeki bu çekiçle n'apıyorsun sen?

adam yavaşca döner ve "salaklar adımı yanlı$ yazmı$lar" der.

+ ?+&+^^
= ?'!/%^^
suudı'nin biri , vize almak için abd konsolosluguna başvurmuş.
görevli soruyor,bizimki de yanıtlıyor:
+ name ?
-abdul rauf bin selam.
+ sex ?
- 5 tımes per week.
+ no, no !!! male, or female ?
- male, female, sometimes camel!
memleketimizde iyimserler kötümserlere kızınca "hiç mi pozitif bir şey yok bu memlekette birader" diye çıkışırlar. işte size pozitif bir bahçıvan....
seyahatten dönen ev sahibi havaalanından bahçıvanına telefon açmış, konuşuyorlar:
- nasıl, her şey yolunda mı?
- yolunda... küreğin sapı kırıldı, şu anda onu tamir ediyordum.
- neden kırıldı?
- köpeğinize mezar kazarken zorlamışım, ondan kırıldı.
- nee! köpeğim mi öldü?
- maalesef havuza düştü?
- benim köpeğim çok iyi yüzerdi; havuzda nasıl ölür?
- havuzun suyu boşalmıştı, atlayınca beto na çakıldı.
- havuzu yeni doldurtmuştuk, neden boşalttınız?
- itfaiyeciler evdeki yangını söndürürken ilave suya ihtiyaç duydular.
- neee evde yangın mı çıktı?
- evet efendim. annenizin vefatı dolayısıyla taziyeye gelenlerden biri yanık sigara bırakmış.
- annem mi öldü? yahu kadın daha iki hafta önce sapasağlamdı?
- haklısınız da... yatak odanızda karınızla en yakın arkadaşınızı aynı yatakta görünce kalbine inmiş.
- yahu hiç pozitif bir haber yok mu adam sende?
- var efendim... geçen gün siz aids testi yaptırmıştınız ya... sonucu geldi…..
pozitif.
Parktaki ağaçların arasında çıplak, birbirine sarılmış ve malum vaziyette duran bir bayan ve erkek heykeli vardır. Sarhoş bir peri gelir ve muziplik olsun diye onları karanlıkta beş dakikalığına canlandırır. -Hadi bakalım, hayatta yapmak isteyip de yapamadığınız en önemli şeyi, yani seksi yapın, der. iki heykel fırsat bu fırsat karanlıkta, yaprak hışırtıları arasında alt alta üst üste yuvarlanmaya başlarlar. Peri uyarır: -Çabuk olun süreniz bitiyor, en çok istediğiniz şeyi bir an önce yapın. O sırada erkek heykel kadın heykele seslenir:

-Hadi şimdi de güvercinleri sen tut, üstüne ben kaka yapayım..
temel'le dursun amerika'da geziyolar(daha kızılderili zamanları) gece olmuş kamp kurmuşlar yatmışlar. sabah bi uyanmışlar, bi kızılderili kabilesi bunların etrafını sarmış, bizimkilere dik dik bakıyor. dursun demiş "temel kalk, kalk kızılderililer etrafımızı sardı ne bok yicez lan!?" temel gayet sakin: "bişi olmaz bana bırak sen" demiş çıkmış çadırdan. gece yatmadan önceki kuru fasulyelerin etkisiyle gök gürültüsü şeklinde bi gaz çıkarmış, bütün kabile kaçmış. dursun demiş: "vay be temel, ne kaçırdın herifleri! buranın adı laz ve gaz olsun(las vegas)" demiş. sonra gezmeye devam etmişler, akşam olunca çadır kurup yatmışlar. bi kalkmışlar, aynı sahne. dursun temel'i telaşla uyandırmış, temel de çıkmış çadırdan, almış sazını, bi "tinnnkk" ettirmiş, bütün kabile kaçmış. dursun demiş "ula temel helal olsun sana! buranın da adı tek saz olsun(teksas)" demiş. sonra gezmeye devam etmişler. gene kamp kurmuşlar, kalkmışlar aynı olay. temel gelmiş, sazını almış bi "tinkkk"'letmiş gene, kabilede tık yok. bi daha tinkletmiş, hala yok. almış dındırıdındın çalmaya başlamış, kabile oralı değil. şef gelmiş almış sazı temel'in götüne sokmuş. dursun da demiş "la temel buranın da adı arkansas olsun bence" sonra kızılderililer bunları almışlar götürmüşler kamplarına. direklere bağlayacakken temel'in götündeki sazı anî bi şekilde çıkarmışlar, temel'in göt kanıyo tabi. dursun'a demiş "lan dursun "buranın da adı kansas olsun" dersen ebeni sikerim ona göre!" demiş.

bi japon karadenizde bi kahvehaneye girmiş demiş "lan içinizde erkek olan varsa benimle çıksın dövüşsün!" temel gönüllü olmuş. japon bi güzel pataklamış temel'i. gelmişler, temel ağız burun dağınık, japon kasıla kasıla demiş: "ona takamasi'nin katamotosuyla vurdum"(bi çeşit vurma tekniği) demiş. ertesi gün gene gelmiş japon meydan okumuş, temel gene gönüllü olmuş, japon gene benzetmiş temel'i. kahveye kasıla kasıla gelmiş demiş: "ona takorama'nın karamaki'siyle vurdum" demiş. ertesi gün gene meydan okumuş, temel gene gönüllü olmuş. gelmişler kahveye, bu sefer japon'un ağzı yüzü dağınık. temel de demiş: "ona toyota'nın krikosuyla vurdum!"

bilim adamları bi mağarada fosiller bulmuş ve yaşını 3576 olarak hesaplamışlar. fakat bu kgb fbi gibi servisleri denemek için onları bi teste tabii tutmaya karar vermişler. önce fbi gelmiş, bilim adamları demişler "mağaradaki fosilin yaşını tahmin edin". fbi girmiş içeri bi hafta sonra çıkmışlar demişler "bu fosil 4000 yaşındadır." bilim adamları onları tebrik etmiş, epey yaklaştıkları için. sonra kgb girmiş içeri 5 gün sonra çıkmış demişler "bu fosil 3650 yaşındadır". bilim adamları onları da tebrik etmişler. son olarakta bizim mi̇t ekibi girmiş mağaraya, bi hafta geçmiş çıkan yok. 2 hafta geçmiş yok. millet meraktan kuduruyo. gazeteciler filan toplanmış hep mağaranın çıkışında bekliyolar. sonunda bi ay sonra bi mi̇t ajanı çıkmış dışarı, kıyafeti dağınık bi şekilde. herkes sormuş "efendim noldu hesaplayabildiniz mi yaşını?" mi̇t ajanı bi soluklanmış nefes almış, bi sigara yakmış. demiş "bu fosil 3576 yaşındadır" herkes şok olmuş tam bildi diye. "efendim yaşını tam bildiniz nasıl yaptınız bunu!??!" adam sigarasından bi nefes almış, demiş: "zor oldu ama konuşturduk ipneyi"
dursun rusya ya gidecektir ve temel'e danışmak ister:

dursun: ula temel ben rusya ya gidecegim
temel : dursun ne edeceksin orada eidis var bulaşırsa
dursun: sanane temel bulaşacaksa bana bulaşacak
temel : olur mu dursun geri geleceksin senden karına,karından bana,benden anana bulaşacak demiş...

gibi insanı gülme krizine sokan kısa hikayelerdir...
başbakan rte isviçre ye gidiyor. isviçre başbakanı ona bakanları tanıtıyor. işte dışişleri bakanımız, maliye bakanımız, milli savunma bakanımız, denizcilik bakanımız..rte bir dakika diyor. 'isviçre de deniz yok ki denizcilik bakanlığınız var' diyor. isviçre başbakanı da 'haklısınız sayın başbakan ama sizde de adalet yok ama adalet bakanlığı var' yanıtını veriyor.
bir profesör konferans vermek üzere salona girmiş.
ama bakmış ki salon, ön sırada oturan seyis dışında boşmuş.
konuşup konuşmama konusunda tereddüde düşen profesör sonunda seyise sormuş:
- buradaki tek kişi sensin. sana göre konuşmalı mıyım, yoksa
konuşmamalı mıyım?
seyis cevap vermiş:
- hocam ben basit bir insanım, bu konulardan anlamam.
fakat ahıra gelseydim ve bütün atların kaçıp bir tanesinin kaldığını
görseydim, yine de onu beslerdim.
bu sözlere hak veren profesör konferansa başlamiş.
iki saatin üzerinde konuşmuş durmuş, konferanstan sonra da kendini
mutlu hissetmiş,
dinleyicisinin de konferansın çok iyi olduğunu onaylanmasını isteyerek sormuş:
- konuşmamı nasıl buldun?
seyis cevap vermiş:
- hocam sana daha önce basit bir adam olduğumu ve bu konulardan pek
anlamadığımı söylemiştim.
gene de eğer ahıra gelir, biri dışında tüm atların kaçtığını
görseydim, onu beslerdim,
ama elimdeki tüm yemi ona verip de hayvanı çatlatmazdım.
(bkz: en gerekli anlarda fıkra anlatamamak)
Avcının birisi kahvehanede oturmuş etrafındaki meraklı kalabalığa dünkü av macerasını anlatmaktadır...

- elimde tüfekle yürüyorum, bi baktım karşımda bi aslan. yürüdüğümü görmüş üstüme doğru koşuyor. ateş ettim tüfekte fişek yok. cebimden çakıyı çektim. aslan üstüme atladı. çakıyı düşürdüm elimden. aslanla güreşirken aslan yoruldu tabi, ben de arka bacaklarını tuttum ayırdım.

tam bu sıra da avcının telefonu çalar kahveden çıkar konuşur 3 - 5 dakika sonra gelir yerine oturur. yanındakine sorar

-nerde kalmıştık
+bacaklarını tutup ayırmıştın abi
-haa çaldım yarrağı çaldım yarrağı
*
yıllardır sünetçilik yapan bir adam günün birinde mesleğini bırakmaya karar veririr. her yaptığı sünnetten saklağı parçaları da toparlayarak bir terzinin yolunu tutar. terziye bunların benim için manevi değeri büyük bunlardan bana bir şey yaparmısın ben tatile gidiyorum döndüğümde sana uğrar alırım der. aradan bir zaman geçer adam geri döner ve doğru terziye gider benim emanet hazır mı diye sorar terzi sünnetçiye bir deri cüzdanı uzatır adam sinirlenir bunca senenin birikimi bu kadarcık bir cüzdan mı diye sorar terzi cevap verir öyle deme abi okşayınca bavul oluyor.
gheorghe hagi uzun ve başarılı bir hayattan sonra öbür dünyaya intikal eder.
bir müddet cehennemde ikamet ettikten sonra cennete gitme vakti gelmiştir.
hagi ye bir melek rehberlik etmektedir.
dünyada kazandığı başarıları hatırlatması açısından ona bir ev tahsis edilmiştir.
şirin mi şirin bahçeli bir ev. çatısında da bir galatasaray bayrağı.
hagi çok mutlu olur, duygulanır. o sırada karşıda dev bir saray görür.
saray öyle büyük, öyle ihtişamlı. altın ve mücevherlerle süslü, mükkemel ötesi. tepesinde de dev bir fenerbahçe bayrağı.

hagi içerler, dayanamaz meleğe sorar:
- ben alex ten daha büyük başarılar kazandım. onun evi neden benimkinden haha güzel.
melek cevap verir:
- hagicim, orası alex in değil, tanrı nın evi.
zamanın birinde dünyada hiç kadın kalmaz. bilim adamları dişi bir orangutandan insan üretmenin yolunu bulurlar. bulurlar bulmasına ama orangutanı dölleyecek gönüllü bulmakta zorluk çekerler. orangutanı döllemeye gönüllü olacak kişiye 20,000 usd vermeyi taahhüt ederler. bi allahın kulu ademoğlunun bekasını düşünüp de elini taşın altına sokmaz. bilim merkezi çalışanlarından biri "ben bir adam tanıyorum. o bu işi yapar" der ve temele gider. (bkz: temel)

-20000 dolara orangutan s.ker misin temel kardeş?
-hmmm. bana birkaç gün verin düşüneyim..
bir kaç gün sonra..

-uşağum ben düşündüm, 20000 dolar çok, en fazla 10000 veririm.
temel'in tek kolu yokmuş.
bir kolu ile hayatını yaşayan temel en çok galatada balık tutmayı severmiş.
ama gelin görün ki bunu tek kolu olmadığı için yapamıyormuş.

yine bir gün kederli bir şekilde balık tutanları seyrederken,
iki kolu da olmayan bir adama gözü ilişmiş.
adam etrafa gülücükler saçarak, hafif tempoda koşuyormuş.

temel bir adama bakmış, bir kendine(?)
dayanamamış adamın yanına gitmiş.

- ula hemşerim, hem kolların yok, hem de gülebiliyosun, bunun sırrı nedir?
- ula demiş adam, yat kalk dua et bir kolun var. benim haburada kıçım kaşınıyor, kaşıyamadığıma bi sağa bi sola koşup duruyorum.
fadime balıkçılık yapmaktadır ve ondan başka kimse balık tutamamaktadır. fadime kasa kasa balık tutar ama diğer balıkçılar eli boş dönerler. karar verirler fadimeye sormaya:
-yav fadime sen nasil baluk tutaysun? biz hiç bişey tutamayruk!
-ben her sabah kalktığımda temelin s.kine bakarım. ne tarafa yatmışsa o tarafa doğru açılırım denize.
içlerinden çok bilmiş biri:
-peki ya kalkıksa temelin s.ki?
fadime yapıştırmış cevabı: o zaman ne işim var balukta?
temel orta yaşın üstünde mazbut biridir. şeytana uyup
nataşa ile birlikte olmaya karar verir. Parada
anlaşırlar. Bir gece birlikte olmak üzere. Odaya
çıkarlar.temel heyecanla nataşa'yı yatağa atar.
işini halleder.mutludur temel. biraz zaman geçince
tekrar dener.uğraşır ama olmaz bir türlü.
Ben bir banyoya girip çıkayım sen bekle der.
girer banyoya ama bir türlü çıkmaz.aradan uzun zaman
geçince nataşa merak eder,banyonun kapısını açar
temel küveti su doldurmuş içine oturmuş
söyleniyor,
" Mına koduğumun Arşimet'i,hani suyun kaldırma
kuvveti vardı."
temel ile dursun büyük umutlarla almanyaya giderler fakat umduklarini bulamazlar.
temel der ki
-dursun cel ayrulalum 3 sene sonra gene bulusuruz haburiya..
aradan 3 sene gecer temel ayni yere surune surune gelir, ustu basi yirtik pirtik.
dursun da ayni yere limuzinle gelir...

temel bunu gorunce
-ula dursun nasi habukada zangin oldun diye sorar..
dursun
-habu almanlar cok aptal, bi fal makinesi icat ettum 100 dolar veriler ellerini makineye koyiler, makine de onlara fallarini gosteri.
temel bunun uzerine
-ben cideyrum 3 sene sonra gene haburada bulusuruk..
aradan 3 sene gecer dursun ayni yere limuzinle gelir,temel bu sefer ozel helikopterle gelir.

dursun şaşirir ve sorar
-ula ne ettunda zengin oldun bu kadar
temel der ki
-hakkaten habu almanlar cok aptal senin su fal makinende bi degisikluk yaptum
100 dolar veriler ellerini koyiler,100 dolar daha vermeden ellerini alamiler...