bugün

-senin meslek neydi bakiim?
+mimarım ben.
-hımm...çok güzel...hangisi? iç mi dış mı?
+!!!* ikisi de diil sadece mimar.*
-olur mu canım ööle şey?! iç mimar mısın dış mimar mı işte?
+* ya aslında dış mimarlık diye bişi yok
-nası yok?
+ya neyse boşver hepsini yapıyoruz biz takma sen
-ne iş olsa yaparsın yani?
+...

görüldüğü üzere mimar deyince kendi kafalarında bodoslama iç ve dış olarak ayıran insanlara dert anlatma zorluğu çekilir. iç mimarlığın sadece yapı içinin tasarımıyla ilgilendiğini ayrıca dış mimarlık diye birşeyin de olmadığını,eğer ima etmeye çalıştıkları,yapının bahçesi ve çevresiyse bunu yapanın peyzaj mimarı olduğunu ve nihayetinde mimarlığın bunların hepsini kapsadığını mimarların da bunların hepsini yapabileceğini anlatılmaya çalışılsa da inatla anlaşılamayacağı durumdur. türkiye'de mimar olmak bilmeyenin anlaması açısından zordur.
daha kötüsü mimarlık öğrencisi olmak ondan da daha kötüsü şehir ve bölge plancısı olmak en berbatı ise peyzaj mimarı olmaktır.

mimarın ne yaptığını bilmeyen,mimarinin bir uygarlık sanatı olduğunu anlamayan bireylerin dahası türkiye de müteahhitlik gibi bir güruhun altında ezilmiş olmadır.

türk mimarlarının yaratıcılık ve zekadan yana hiçbir zaafının olmamasına karşın yıllardan beri türkiye nin en büyük yasal rant sektörü haline gelmiş yap-satçılık ile günden güne perişan olmaktır.

mimar olmak mimar olup para kazanabilmek değildir.mimar olmak yapı çizebilmek değildir.mimar olmak uygarlığı şekillendirmektir.mimar bunu gelişen ve yükselen medeniyete o medeniyete uygun eserler vererek yapar.zamanının en gelişmiş medeniyeti osmanlıya en görkemli eserlerini bırakan koca sinan gibi.

bugün gelişmiş ülkelerde gördüğünüz düzen,uyum,görkem ve estetik yapılar, o medeniyetin ne durumda olduğunu göstermek için bir mimarın haznesinde şekillenip var olmuştur.

türkiye de mimar olmak türk medeniyetinin ancak daha da gelişip kendini belli etmesiyle mümkün olacaktır.oysa aldığınız bir diploma ve çizdiğiniz bir kaç planla,hayalleriniz ve sorumluluklarınız arasında kalmak demektir.
kadir topbaş gibi kendisiyle aynı mesleği paylaşan insanlara bile hakaret edebilen bir insanın saçma sapan eleştirilerine maruz kalmaktır. türkiyede mimar olmak sağlam bir şirkete veya isme sahip değilseniz hiç bir şey olmaktır.
iranda iç çamaşırı tasarımcısı olmaktır.
çaycılıktan başlayıp müteahhitlikte son bulan olaylar bütünü. gözaltı morlukları da kaçınılmaz..
inşaat mühendislerinin, şantiyede projeyi uygulamaya çalışırken sizi sık sık anmasıdır.
türkiye'yi çirkin ve çürük beton yığınlarına boğmuş, köyünden kendi çıkmış ama vizyonu çıkamamış müteahhitlerin salt masraf olarak değerlendirdiği* yüksek bir sanat dalı için yıllarca okulda dirsek çürütmektir.

mimari dediğin dört duvardır güzel kardeşim diyorsanız sorun yok. özgür ve güzel yapılarsa amaç, işiniz zor gibi.
öğrenim hayatın boyunca hocaların ısrarla vizyonunuzu geniş tutun masrafı önemsemeyin demesine rağmen, senin istemdışı olarak, ytong yerine çift kat tuğla arasına strafor, sıvasız çatı betonları gibi çözümler üretmeye çalıştığın, parayı önemsememen gerekirken bile tek sorununun masraf oldugunu düşündüğün ve en acısı seni buna zorlayan bünyelerin bulunmasıdır...
bursali olmaya ve ya esdeger anlamlara benzetilmesiyle one cikar bu tanim daha cok ulkemizde..
- ne işyapıyosun sen kızım
+ peyzaj mimarıyım amcacım
- ne mimarı pesaj mı ?
+ yok amcacım peyzaj . manzara demek çevre düzenlemesi yapıyoruz bitkisel malzeme kullanarak destekliyoruz .yapay göletler çocuk oyun alanları spor kompleksleri ,mesire alanları ,kent parkları gibi ortak kullanımalanları tasarlıyoruz .
- bahçıvansın yane
+ taktir sizin amcacım .(mal olu mal )
sende çok yuvarlak pencere kullanır mısın birader geyiği ve sizinki iç mi dış mı lafını duya duya para kazanmaya çalışmak.
insanların eline kagıt kalem alarak 'ben söyle düşündüydüm, kolonları söyle koysak daha ferah olmaz mı?' gibisinden karsınıza gelerek işinize karışmasıdır. türk insanının karakteristik özelliğidir: herşeyi bilir! sen bosu bosuna okumussundur!
Bugün büromuza müteahhidin biri elinde tapusuyla çıka geldi. Bizden bu tapuyu araştırmamızı; ne kadar inşaat alanı çıkar, kaç kat olur, kaç daire çıkar, kaçar metrekare olur diyerek tapuyu bize bırakıp güzel bir taslak hazırlamamızı istedi. Buraya kadar her şey normal fakat bizden bir şey daha istedi ki türkiye'de mimar olmanın nasıl bir şey olduğunu gösterir gibiydi. Ne istediğini merak etmişsinizdir ve aynen yazıyorum. Kolonu az olsun dedi evet aynen bunu istedi bizden. Bizde zaten mimarlık ofisi değil yarım ekmek köfte yapan bir şirketiz. Ve bizim sevgili müteahhidimiz, kolonu az olsun derken aslında soğanı az olsun demek istemişti. Evet bunu demek istemişti. Yoksa bunun başka açıklaması olamazdı. Gördüğünüz gibi bugün yaşadığım bu olay aslında türkiye'de mimar olmanın özeti gibiydi.
Üç kuruş daha nasıl kazanabilirim zihniyetiyle hareket eden bu zihni bulanık insanlar o kolonların gerçekte binayı taşıdığını ve biz mimarların bir projeyi tasarlarken ne kadar sıkıntılar çekip acaba bu binayı daha güzel ve daha sağlam nasıl yapabiliriz diye günlerimizi gecelerimizi harcadığımızdan bihaberler. Kolonu az olsun. Sanki biz keyfimize göre koyuyoruz o kolonları. Ne kadar gerekiyorsa o kadar ne bir eksik ne bir fazla. Ama bizim içine sanki veli göçer girmiş müteahhitlerimiz ne binanın sağlamlığına önem veriyor ne de estetiğine. Demiyorum para kazanmasınlar elbette kazanacaklar sonuçta babalarının hayrına bu işle uğraşmıyorlar ama biraz insaf be kardeşim. O binada insanlar oturuyor be güzel kardeşim.
işinizi asla ağız tadıyla yapamayacağınız anlamına gelir. çünkü karşınıza gelen müşteriler her daim işi sizden daha iyi biliyordur.
bir de "dış mimarlık" sorunsalı vardır ki evlere şenlik:

- ne işle meşgulsünüz?
+ mimarım ben.
- hmm, iç mi dış mı?
+ köfte sever misiniz?
- evet.
+ içli köfte mi, dışlı köfte mi?
- tamam anladım görüşürüz....
(bkz: benim)
(bkz: gurur da duyarım)
Mimar Sinan'ın akademi olduğu günlerde orada okumuş ve mezun olmuş daha sonra öğretim görevlisi olmuş şuan profesör doktor ünvanına sahip güzide! bir akademisyenimizin mimar tanımıdır.
Dünyanın başka hiçbir yerinde mimarlığa bu gözle bakıldığını sanmıyorum.
--spoiler--
mimarlar pezevenk gibidir. projeler fahişe.
şimdi mimarın pezevenk olduğunu düşünelim.
-Bir müşteri arar 'Sarışın olsun, 25 yaşından büyük olmasın, kısa boylu ve zayıf olsun' der.
Eline böylesi yoktur. Esmer, 30 yaşında, uzun ama zayıf bir kız yollarsın. Adam kızı geri göndermez. çünkü ihtiyacı var. kullanır.
Nasıl ?
-Abi sen beni dinle. bak bu kızın her türlü gideri var. pişman olmayacaksın. istediğin gibi kullanabilirsin.
--
Mimarlık bundan çok farklı değildir.
Müşteri gelir sana
-Pencereleri şöyle olsun, tuvalet şurda olsun, mutfak tezgahını şöyle yerleştirin, ahşap kullanımı yoğun olsun.
Sen ne yapacaksın ?
Pencereleri küçük olacak-Abi büyük yaparsak ısıtma sorunu olur-, tuvaleti başka bir alanda değerlendireceksibn-Abi tuvaleti oraya koyarsak arkasındaki oda çok küçük olur, bişeye benzemez. alandan kaybederiz-, mutfakta l tezgah kullanacaksın-abi kaç yıl geçerse geçsin. modası geçmiyor. en kullanışlısı bu-, ahşap kullanmayacaksın-abi temizliği zor onun. sizi düşündük biz-

Yalan söyleyeceksin. Müşterinin istediğini yapmayacak, kendi istediğini kabul ettireceksin müşteriye.

Mimarın da pezevengin de birbirinden hiçbir farkı yoktur.
Siz pezevenk projeniz fahişe olacak.
Unutmayın bunu.
--spoiler--
Öğrendim ki ben aslında pezevenk olmak için yırtınıyormuşum.
Halbüse piyasa da o kadar çok pezevenk vardı ki okula gitmeden de öğrenebilirmişim mesleği.
Türkiye de mimar olmak mı demiştiniz ?

(bkz: pezevenk)
(bkz: legoları birleştirmek)
acayip şekilli binaların yapılmasına olanak sağlar. işini güzel yapanlara pek yer verilmez çünkü malzeme kullanımını normal değerlerde kullanırlar dolayısı ile müteahitlerin cebine ambargo koyarlar.
iç mi dışmı sorunsuna, içli dışlı olarak cevap vermektir.
(bkz: içli dışlı mimar)
iç mi dış mı sorularını cevaplamaktan sıkılan öğrencilerimizle empati kuran 7 tepe üniversitesi mimarlık fakültesi dekanı sayın gülcan dağtepe, soruların hiç yoktan mantıklı bir kapıya çıkmasını sağlamak adına dış mimarlık bölümünü kurmuş ve ilk öğrencilerini 2012-2013 yılının sonbahar döneminde kabul edeceğini açıkladı.
iş başvurularında mimarları satış pazarlama bölümüne almak istemeleri. ulan 4 yıl satış danışmanı olmak için mi okudum ben? o sabahlara kadar uykusuz çizim yaptığım günleri asgari ücret için mi yaptım? çok umutsuzum be sözlük..
kendi evini yapamazlar. git evine bak. ama işte döktürürler.
tasarım ve uygulama çizimini üstlendiğiniz bir projeden, patronunuz ve şirketi trilyonlar kazanırken sizin 3 kuruşluk maaşa talim etmek zorunda olmanızdır. yine de diğer meslek grupları ve türkiyedeki yaşam standardı göz önüne alındığında türkiyede mimar olmak hakkıyla yaşamak için iyi bir adımdır.
ne yazık ki olay, iç mi dış mı sorusundan daha içler acısı. ve tekrar, ne yazık ki görüldüğü üzre mimarım diyen çoğu mimar karşısındakine mesleğini kelimelerle anlatma ve hala kanıtlama çabasında. türkiyede değil ama, normal şartlarda mimar olmak çizerek anlatmaktır. öyle çiz ki, iç mi dış mı ya gerek kalmasın, dekoratörle mimar arasındaki fark yapılarından anlaşılsın. bırak bilmeyen de öyle kalsın, neyin eksilir, bu mu dert?
ve hepimizin yakındığı, bizleri kısıtlayan etken, işverenlerin maliyet hesapları. kullandığınız malzeme pahalı bulunur, çıktığınız ara bahçe kat lüks bulunur, eklediğiniz sosyal mekanlar ihtiyaç dışı bellenir, ... işverene sunum esnasında sadece proje tanıtmakla kalınmaz, gelen mali eleştiriler ince ince karşı tarafa yönlendirilirse, çoğunlukla sonuç alınabileceğini düşünüyorum. mimarların korkak olmaması, işverenleri eleştirebilmesi gerek. tabii o ince çizgiyi tutturamazsanız, patronunuz işi, siz de işinizi kaybedebilirsiniz. e o zaman ne diyelim? risk budur.