bugün

türk futbolu hem taktiği hem kurgusu hem ligiyle tam bir kaostur.

her an herşey olabilir de olmayabilirde.

san marino ya puan verebilir de brezilya yı yenebilirizde.

real madrid i bir takımımız yenebilirde sigma dan fark yiyebilirizde.

liverpool u yenebiliriz de fark yiyebilirizde.

belli bir düzenimiz yoktur. sadece o an ki yüreğimiz vardır.
2009/2010 sezonu itibariyle büyük değişim göstermiştir. üç büyükler* sezonu kupasız kapamıştır.
1 haziran 2010 itibari ile gelişecektir. bunun sebebi 10 yabancıya izin verilmesidir. inşallah zamanla tamamen bu kural kalkar. yabancı sınırı kaldığı sürece yerli futbolcular yatar, çalışmaz ,rekabet olmaz.sonra mehmet topuz a o kadar, bi başkasına şu kadar para istenir. sercan bu piyasada paha biçilemez olur. şimdi türk futbolcusunun kafasını kullanması gerekir. çalışması formayı kapması gerekir. yabancı kontenjanının artırılması yerli futbolcunun şişirilme fiyatları düşürür. artık pabuç pahalı olacaktır. şimdi "aa ama ülke yabancı futbolcu çöplüğü olacak" diyen arkadaşlar olacaktır. varsın olsun. bu geçecektir. hiçbir devrim ertesi gün sonuç vermez, etkisi sonra ortaya çıkar. zamanında ingiliz takımlarının avrupaya gönderilmemesini, stad devrimlerini hep beraber hatırlayalım. adamların şimdi nerde olduğunu görüyoruz. "gelir eşitsizliği var, anadolu takımları çok kötü etkilenecek" diyenler olacaktır. bursaspor diyorum onlara sadece. kısacası özetlersek yerli futbolcular için ekmek aslanın ağzında olacak, bu rekabet türk futboluna iyi yansıyacaktır. gereksiz fiyat şişirmeleri de azalacaktır yerli futbolcular için.sıkıysa çalışmasınlar şimdi yerli futbolcular da göreyim g.tlerini! *
(bkz: güldürmeyin beni)

hangi türk futbolu. takımlara yabancı futbolcu sınırını 10'a çıkar, sahada 6 tanesini oynatma izni ver sonra türk futbolu de. ya bi siktir git. türkiye futbol federasyonu diyoruz bide. yalandan kim ölmüş.
bir kaç cümle ile teknik direktörler açısından olaya bakmak istediğim ülkemiz futboludur.

hani kahvede dedeler soruyor ya "aragones, del bosque, christoph daum neden bu kadar büyük kontratlarla geliyorlar ve yaptırımı olağanüstü düzeyde bu kontratların?" bunun sebebi yine kendimiziz be üstad. şimdi adama sorarlar 3 yıl için getirdiğin teknik direktörü ilk senesinden sonra kovarsan bundan sonra gelecek teknik direktörler daha ağır şartlar koymazlar mı kontratlarına?

fifa'da uefa'da en çok davası olan türk futbolu ise adamlar senin sahip olamadığın avukatlara sahip olmazlar mı bu kontratları yaparken? e oluyorlar işte, sen de götüne bakarak geri döner, taraftarı kandırmak için bir yığın emeklisi gelmiş futbolcuyu getirirsin takıma yıldız diye işte.

şimdi diyelim ki christoph daum gönderilecek, ve bir şekilde yine cas'a falan gidecek bu gönderiliş tarzı, ardından da atıyorum marcelo lippi getirtilmeye çalışılacak, adam salak mı ki, kovulmasına karşı çok ağır kontratlar koydurmayacak kontratına? söyle be azizim, yıldırımım, adnanım hatta behlülüm, bihterim... yalan mı?
2010-2011 sezonu öncesinde yine 3 büyük takmımızın da avrupanın abuk sabuk takımlarıyla

ön eleme maçlarına çıkmak zorunda olduğu ve çapını belli ettiği futbolumuz.

üstüne üstük hiç bir takımımız da öyle bangır bangır geliyorum demiyor.

yapılan o kadar transfere rağmen yine kalitesiz heyecansız bir lig bizi bekliyor dostlar.

ben fenerbahçelim ama beşiktaş'tan bu sene oldukça pozitif bir futbol bekliyorum.

galatasaray yeni stadına geçene kadar ve kadrosu tam şekillene kadar çok tat vermeyecek yine.

fenerbahçe saatli bir bomba gibi şu young boys'ların istanbul'da bi süpriz yapamayacağını kimse söyleyemez.

trabzonspor da yeterli transferler yapılmadı şenol hocanın eli bağlı yine benzer bi takım izliycez.

bursaspor ş.ligi başlayana kadar ligde iyi puan toplamalı yoksa her iki kulvarda mutlaka çok zorlanacak.

ankara takımları bu sene daha iyi kadrolar kurdular ve bir önceki sezondan bursaspor örneği var

süpriz yapabilirler.

kayseri,kasımpaşa,antep yine ligin ortasında olacaklar ,b.belediye yine ters takım olacak

ama bir izmir takımı da var bu sene farklı olarak gözönünde bakalım bucaspor neler yapabilecek.

ve yorumcu olarak yine rıdvan'la sergen'e hayran olucak.

hadi bakalım kolay gele ...
22 kişinin bir top için kıçını yırtması durumudur. sadece bize özeldir.
bir bok olmadan dev aynasında gördüğümüz futboldur. ön eleme turlarında 3. sınıf takımlarla eşleşiriz, taraftar forumlarında ezeriz, 3 atarız 5 atarız, amına bile koruz lafları dolanır, maçlar oynanınca görürüz ki bir bok değilmişiz. ama yine de kendimizi de aynasında görmeye devam ederiz. yakıştıramayız futbolumuzu o bok yerlerde olmasından dolayı.

galatasaray ne idüğü belirsiz futbolculara yönelir, fenerbahçe'yi reddetmeyen forvet kalmaz tüm avrupa'da, beşiktaş basiretsiz yönetiminin son çaresi olarak fenerbahçe'nin 5 yıl önceki transfer politikasına dönmüş, tutunamayan, emeklilik yıllarını geçirmeye gelmiş futbolculara yönelmiştir. ama en büyük bizim takımlar. yaşasın fenerbahçe, cimbom, karakartal.

kabul etmeliyiz artık, paramız olmazsa (ki onu nereden buluyorlar ilginç) futbolcuları bu ülkeye getirmenin imkanı yok. futbolumuzun kalitesi, yönetimlerin iş bilirliği, kurumsallaşma...vs gibi konularda yerlerde sürünüyoruz, tek tesellimiz, tesellimiz yok.

hakan şükür'den sonra forvet yetiştiremeyen bir futbol işte bizimkisi. ömer üründül'ün her maçı yorumlayabildiği bir futbol. erman toroğlu ve ahmet çakar'ın hakem hocası kesildikleri bir futbol buradaki. ilker yasin'in ülke futbolunun en önemli maçlarını anlattığı bir ülke işte.

ulan bir de bizler bu sikimsonik futbol için, bu takımlar için birbirimizi kırıyoruz. ayıp lan! kendi adıma kimlerle futbol tartışması yaptıysam özür diliyorum. dilimi eşşek arıları soksun, parmaklarımı keneler kemirsin.
Diğer liglerle kıyaslama yaparsak, hiç iç açıcı bir halde olmayan futbol.
diğer liglerle kıyaslama yaparsak, avrupa'daki en iyi 7-8 ligden birine sahiptir.
sabri, selçuk şahin ve bilica bu ligde oynuyor, ayhan akman, ibrahim üzülmez, bekir'de bonus.
gittikçe berbatlaşan bir futbol türüdür.guus hiddink'in gelmesi ile umarım biraz toparlar.
şimdi şu futbol denen illete bulaşmak istemiyorum yoksa çözerim de, hayır uğraştım bir güzelliğini de göremedim futbolun ki türk futbolunu yazayım... sonra futbolculara baktım şöyle, coğunluğu zenci ve beyaz ırk mensubu (yazar burada yabancı futbolculara değinmek istedi, ırkçılık yapmamıştır). nerde bir golcu var adını bile yazamadığım hatta ismini arama motorunda bile bulamadığım futbolculardan oluşuyor. ( kızların futboldan anlamaması falan filan geçelim) yani türk futbolu iyi mi desem, kötü mü desem burdan bir sonuç çıkmıyor... ama bildiğim bir şey var ki; türk futbolu erkek çocuk daha tay tay durmaya başlamadan ayağına top verilen, 3 yaşında babasıyla, 6 yaşından sonra da mahalle maçlarında boy gösteren bir tür olmasına rağmen yurt dışındaki diğer ülke takımlarına bakıldığında (ingiltere, fransa, italya vs. neyse ) çok vasat gibi geliyor. yanlışım varsa daha usta kalemler düzeltsin efenim...

yazar buradaki çelişkiye değinmek istemiş şöyle ki açalım;

basketbol amerika'da tıpkı türkiye'de futbolun sokakta başlaması gibi sokakta başlar ve adım attığında basket topuyla oynar çocuk, her mahalle arasında nerdeyse (uzaktan öyle görünüyor, abartmış olabilirim) bir basket potası var ve adamlar dünyayı sallıyor, hani böyle olması gerekmez mi 3 yaşından beri futbol ve futbol topuyla haşır neşir olmuş türk insanı neden bu kadar geride kalmış...

tamam bahaneleri biliyorum; teknik yetersizlik, alt yapıdaki bozukluk bik bik bik falan işte, böyle şeyler yani sonuçta hepsi birer geyikten ibaret olan şeyler. hepsi 'nasıl başarılı değilim ama'nın açıklaması hiçbirisi 'nasıl başarıyı yakalarım'ın açıklaması değil ki sorun da tam olarak burda yatıyor...

kısaca artık sadede gelsek diyorum...
galatasarayın zayıflamasıyla birlikte düşüşe geçen futbolumuz...

ps:beşiktaşlıyım...
dünyanın en berbat futboludur.en güzel olduğu zamanlarda bile güzelliği yabancılarına borçlu olan futbol.hagi alex ve daha adları aklımıza gelmeyen nice simalar bu konuya örnek verilebilir.
yasakların futbolu. kahveye gitmesek, trt çekmese maçları izleyemiyeceğiz.
bu gece fenerbahçe,galatasaray ve trabzonspor'un elenmesiyle uefa avrupa ligi'nde temsilcisi kalmayan futbolu dibe vurmuş, bir ülkenin üzerinde durulması gereken bir konu.

artık avrupa kupalarında türkiye'yi temsil edecek tek takım kalan bursaspor'a başarılar.

edit; beşiktaş ? onlar yunan gö*ü yalamaktan çoktan yunanlı oldular bile benim için.
milli takımı hariç bi cacık olmayan futboldur. dünya çapında ne bir yıldız futbolcusu vardır ne de klübü. ama aynı futbolcular milli formayı giydiler mi birden aşka gelirler o da ayrı konu.
(bkz: türk futbolunun a q)

(bkz: paokmania)
yorum yapmaya dahi değmeyen, ki nereden başlayacağımı da gerçekten bilemediğim, çapsız, vizyonsuz salaklar tarafından sikertilen şey.
Konu çok bildik bir konu aslında; Futbol...
Dünyada milyarlarca insanın takip ettiği ve hiçbir zaman popülaritesini kaybetmeyen, kimine göre spor, kimine göre eğlence, kimine göre bir felsefe, yaşam biçimi ya da hayatın tam da merkezi. Belki de Bill Shankley’in dediği gibi asla sadece futbol olmayan oyun...
Türkiye futbolun neresinde peki?
90’lı yılların başı itibariyle serbest piyasa ekonimisi ve dışa açılım politikası futbol federasyonunun özerkleşmesiyle birlikte bu iflah olmaz oyunun uluslararası arenasında Türk takımlarının boy göstermesi de gecikmedi.
Türkiye’de kuruluşları, sahip oldukları taraftar kitleleri ve felsefeleriyle 3 büyük takım vardı. Bunlardan Galatasaray ise avrupa yolunda başarı için ciddi adımlar atıyordu.

Derken 1988 de UEFA da dönen politik oyunlarla kaybedilen şimdinin şampiyonlar liginde Galatasaray yarı finalde elenmiş ve tarihi bir başlangıç yapmıştı. Artık unutulmuş , hatta o arenada hiç kafasını kaldırmamış bir ülkenin de avrupa arenasında bir sesi vardı; GALATASARAY

Bu rüzgar devam etti. Kupa galipleri kupasında çeyrek final geldi. Avrupa şampiyon kulüpler kupasından sonra yeni yapılanmaya geçen kupa-1 ilk kez şampiyonlar ligi olarak oynanmaya başladığında sene 1993, avrupayı kasıp kavuran Cantona’lı Manchester United Galatasaray’ın rakibiydi. Herkes kırmızı şeytanların bu ilk şölende olmamasını hayal bile edemiyordu. Ama hayal edilemeyeni gerçekleştiren Galatasaray dur dedi dünya devine. Hem de şimdi ki gibi takımlar arasındaki farklar bu kadar az değilken dağlar kadar büyük farklar varken aştı o dağları unutulmuş hiç olmamış toprakların çocukları...
Bu rüzgar devam etmeliydi. Öyle de oldu. Şampiyonlar ligini evi gibi gördü hep avrupanın asil çocukları rakipler hep çekindi onlardan, samiyen cehennemi dediler boğazda boğulduk dediler ama hep şaşırdılar şoka girdiler. Her seferinde aslanın pençesinden nasiplerini aldılar. Peki kimler mi?
Milan, Real Madrid, Manchester United, Barcelona, Juventus, Arsenal... ve daha niceleri...

Avrupadan 2 kupa getirdi en sonunda bu ülkeye Galatasaray, öyle bir noktaya gelmişti ki sanki Milan’ı yenmek Real Madrid’le oynamak adet olmuştu onları yenmek sıradan olmuştu bu takım için. Taraftar bile tebrikleri kabul ederken mütevaziydi. Çünkü o takım Galatasaraydı. Avrupada artık bir yeri vardı bunlar şaşılacak şeyler değildi artık nasıl bir barcelonanın milanı yenmesi şaşılacak birşey değilse, Galatasaray da o noktadaydı artık...

Farkımız yoktu onlardan, inanmayı öğretti cesaret verdi bu ülkenin güvensiz çocuklarına isterse yapabileceklerini gösterdi. Bu belki de alınan tüm o kupalardan daha değerliydi. Bu ülkeye en büyük hediyeydi aslında, bir potansiyelin uyanışını ateşledi Galatasaray...

Belki başarıya doydu belki ağır geldi belki de bir geçiş dönemiydi. Sonraki senelerde bir düşüş yaşadı fakat asla yaptıkları unutulmadı. Yeri geldi en büyük rakibinin gollerini alkışladı ama hiçbir zaman başarısızlığını kapatmak için çamur atmadı Galatasaray. Tribünden su da yağdırdı ezeli rakibine belki ama yeri geldi çiçeklerle karşılayıp alkışlarla uğurlamasını da bildi.

Nerden geldi bu yazı aklıma; Beşiktaş Helsinkiyi eledi ya, işte ordan
Helsinki futbolun ne olduğunu halkın yüzde 90’ının bilmediği analitik, soğuk ülkenin finlandiyanın helsinki takımını elediği için. Modernizmiyle , harika sosyal devlet yapısıyla, power metal gruplarıyla Nokiasıyla ve çoğu kişinin bilmediği Fin Vodkasıyla ünlü ama asla futboluyla anılmayan kuzeyin gece gündüz ülkesi finlandiyanın takımı helsinkiyi elediği için. bununla övünür olduk, q7 ler gutiler helsinki için.

Yeni avrupa yolumuz hayırlı olsun...
futbolcu maaşlarının diğer amatör sporlardaki maaşların seviyesine indirilmesiyle sorunun çözülmesinin büyük ihtimal olduğu yurdumuzun futbolu.böylece gerçek futbol sevgisi olanlar kalacak.
fenerbahçe olmasa bir hiçtir.
voleybol ve basketbolun inadına düşüştedir.
büyüklerin büyüklüklerini unutarak sürekli bursa'dan gol haberi beklediği futboldur.
bursa'dan gol haberi beklemek yerine, bursaspor gibi yapıp altyapıdan sercan'lar, volkan'lar çıkarılırsa tekrar 90'lı yılların sonu, 2000'li yılların başındaki ihtişamına kavuşabilir.