tuzla daki tersahanelerde 21 ağustostan bu güne 5 işcinin ölümü ile gelişen süreçtir. işçiler genelde elektrik çarpması sonucu hayatlarını kaybederken iş yeri sahiplerinin konuyla ilgili duyarsızlıkları kapitalist sistemde üretici güç olan işçilerin ne kadar değer gördüğüne dair çok iyi bir örnektir. ölen işçilerin isimleri ve ölüm tarihleri:

Cabbar Ongun (21 ağustos 2007)
Güney Akarsu, (23 ağustos 2007)
Cengiz Tatlı,(30 ağustos 2007)
Kenan Kara (31 ağustos 2007)
Bekir Özmen (3 eylül 2007)
iş kazaları dünya bilançosu yıllık; 330 000 ölü, 150 milyon yaralı.
ölüm nedenleri aslında çok temel güvenlik önlemlerinin alınmamış olmasından kaynaklanmaktadır. Elektrik çarpması sonucu gerçekleşen son ölümlerin de bir türlü değiştirilmeyen eskimiş ve parçalanmış kablolardan kaynaklandığı belirtiliyor. işçilerin tersanelerde kullandığı vinç, kaynak motoru gibi aletlerin ilkel ve eski olması, baret, gözlük, eldiven, kemer, çelik burunlu ayakkabı gibi en basit koruyucu malzemelerin dahi işçilere verilmemesi küçük yaralanmalarla atlatılabilecek kazaların ölümlerle sonuçlanmasına yol açıyor. işçilerin anlatımlarına göre koruyucu malzemeler işçilere ancak öldükten sonra savcı tutanak tutmadan önce giydiriliyor.

Bunun yanında işçilerin bilmedikleri işi yapmak zorunda bırakılması da ölümlerin nedeni olarak gösteriliyor. Örneğin hiç tecrübesi olmayan işçilerin iskele kurmak ya da vinç kullanmak zorunda kalması ölümle sonuçlanan kazalara neden oluyor.

tabi tüm bunların yanında son dönemlerde artan taşeronlaşma da hat safhaya ulaşmış sadece tuzlada 100'e yakın taşeron firma işçilerin bölünmesine ve rakip esnaf gibi çalışır duruma gelmelerine neden olmuştur.
insan hayatından daha değerli bir $ey olduğunu görmemizi sağlayan ölümlerdir. bu lanet olası ticaret aracı pislik $eyin ismi paradır. kapitalizm lanetlenmeli, patronlara küfredilmeli, yürüyü$ler düzenlemelidir. (bkz: kahrolsun kapitalizm)
1983 den 2007 ortasına kadar toplamda 45 iken ağustos ayından bu yana toplamı 15 olan, taşeron firmaların hiç bir sosyal hak gözetmeksizin köle gibi çalıştırdığı işçilerin ölümleridir. insan hayatı-para endeksinde vicdan, namus gibi etkenlerin değer kaybının sürdüğünün resmidir aynı zamanda.
liberaller ve kapitalizm severler tarafından yorumlanmasını beklediğim, ama daha çok bekleyeceğim, sosyal devletin
yokluğunu gösteren ölümlerdir.

para insan canından daha değerlidir türkiye'de.
var olsun patron yalakası sendika başkanları; çok yaşayın insan hayatını hiçe sayan patronlar. onlar yaşayamadı, onların yerine de siz yaşayın. her ölen işçiyle cebinizi biraz daha doldurun. doldurun ki çoluk çocuğunuz bolluk içinde büyüsün, ölen işçilerin ailesinin aksine. solcuyuz diye geçinen parti liderlerimiz de yataklarında rahat uyusunlar.
yanlış başlık doğrusu için;
(bkz: tuzla tershanelerindeki işçi cinayetleri)
devirimci basının evet devrimci basın diye bir şey var bu ülkede neredeyse 2 yıldır haber yaptığı, ancak ölümler arttıkça medyamın ve sözlüğümün ilgilendiği vahşi kapitalizm alanına ait ölüm haberleri.

Sadece bir devrimci yayına girip "tersane" yazdığınızda karşınıza çıkacak yığınla haberden 3'ü.

Haber tarihi: 15 Ağustos 2006
http://www.alinteri.org/?p=2123

Haber tarihi: 21 Temmuz 2007
http://www.alinteri.org/?p=5471

Haber Tarihi: 17 Ocak 2008
http://www.alinteri.org/?p=6846

Edit: Aman boşverin. Kadınlar kapanacak mı kapanmayacak mı onu konuşalım. Daha zevkli.
iki öncesi itibari ile 16. işçi hayatını kaybetmiştir. bakalım daha ne kadar böyle sürecek.
bir de kimsesizler var bu ölülerin arasında ve doğal olarak öldüklerini bizler bilemiyoruz. çünkü işçinin ölmesi doğal bir hal aldığı için patron özellikle hapisten çıkmış, ailesi olmayan adamları alıyor işe. ne sigorta derdi var ne işçinin kimi kimsesiyle muhatap olma derdi var. öylece ölüp gidiyorlar, arada denizden ceset çıkıyor bilmem kaç aylık. ve işin garibi kimse garipsemiyor bu olan biteni...
(bkz: insan)
(bkz: insan gibi yaşamak)
işçiler,hem kendilerinin hem de bağlı bulundukları taşeron firmaların para kazanması için canlarını ortaya koyarlarken,bu taşeron firmalar onların can güvenliği için ne yapmaktadır? bu hiçe sayma zihniyeti daha çok ocaklar söndüreceğe benziyor.
phantom of the opera müzikalinin tersane versiyonunu andıran ölümler.
akp'li yüzsüz bi bakan hemen çıkıp bişey yok lan yola devam açıklaması yapmıştır.
vatan millet sakaryacı, islamcı, faşizan kişilerin garip şekilde görmezden geldikleri, hakkında yorum yapmadıkları, yapamadıkları, kapitalist yönetim tarzının bir sonucu olarak açığa çıkmış durum. Bu arkadaşlara göre asıl tehlike DTP'dir kürtlerdir, ateistlerdir, komünistlerdir. Bakalım bu halk ne kadar kanacak bu oyunlara.
(bkz: tuzla da herkes suclu)
beni ''tuzla tersaneleri gene de e-5'ten çok daha emniyetliymiş'' diye düşündürten gerçek.
not : trafik kazalarında ülkemizde yılda ortalama 5000 kişi ölüyor, buna hastaneye kaldırıldıktan sonra ölenler dahil değil.
daha henüz yeni piyasa yapan haberdir oysaki bu ülkenin aydınları devrimcileri bunu daha önceden bas bas bağırıp yada dergilerinde yazıp çizip söyliyorlardı özellikle sözlüğümüzlede röportaj yapan RED dergisi bunu ilk sayılarında söyleyip uyarmıştı.
"sayın başkan, değerli milletvekilleri; bu kürsüde ve çeşitli platformlarda tuzla'daki ölümle sonuçlanan iş kazaları denilen seri cinayetlerle ilgili çeşitli görüşler ortaya konuldu fakat bildiğiniz gibi sonuç alınamadı. 'hata yapmak insani, tekrarlamak şeytanidir.' denilir. kamuoyu vicdanını yaralayan bu skandallar serisi, bilinmelidir ki ferdî değil yapısal bir sorundur.
sayın başbakan gemi inşa sektöründeki büyümeden bahsederken, bilmiyorum bu halı altına atılan, kan parasıyla örtbas edilen, hakkını aramak isteyen sendikalı işçilerin işinden, sessiz kalanın canından olduğu bu toplumsal maliyet ve faturadan, bu insanlık faciasından haberdar mıdır? iş yasası'nın 2'nci maddesinin 'ana iş bölünerek alt işverene aktarılamaz.' maddesinin tuzla'da her gün ihlal edildiğini bilmekte midir?

sevgili arkadaşlar, tersane sahibi milletvekilleri de aramızda bulunuyor, ama parlamentoda bir tek tersane işçimiz yok! siyaseti emekçi sınıflara açmadan, kapsama alanını genişletmeden, anlaşılan o ki ekonomideki öncelikler değişmeyecektir. nasrettin hoca'nın deyişiyle el elin eşeğini türkü söyleyerek aramaktadır. herkese 'haklısın, sen de haklısın' tavrıyla bu insanlık pazarındaki faciaların üzerine gidilemeyeceği ortadadır.

seçim bölgemdeki bu gidişat konusunda daha yazın başında beni uyaran ve tersane ziyaretlerimize eşlik eden disk'e bağlı limter-iş Sendikamızın bütün öngörüleri doğrulanmıştır. disk kongresine katılan sayın çalışma bakanı, gizli ölümleri ortaya çıkaran disk'e bağlı limter-iş'i bütün buluşmalardan ve görüşmelerden çıkararak, aslında disk'de ifade ettiği 'diyalog' çağrılarının da çok dışında kalmıştır. yakınları dava açmasın diye kan parası uygulamasının kurumsallaştırılmasının üzerine gitmek bu kadar zor mudur? siyasi baskıyla sendikalı işçilerin işten çıkarılması, haklarında dava açılması ve tutuklanmalarını neyle açıklayacağız? daha dün, geçenlerde sincan'da teka mühendislikte yasa dışı uygulamalara ve grevci işçilere karşı, işverenin baskısına karşı bakan neden sessiz kalmaktadır? daha geçenlerde bu kürsüde tersanelerdeki ölüm oranlarının ilo, yani uluslararası çalışma örgütü verileri seviyesinde olduğu sizlere söylendi ve yanıltıldınız. ankara ve cenevre'deki ilo yetkililerine açtım sordum, 'kesin olarak böyle bir veri üretilmediğini.' belirttiler, ilo web sayfalarında böyle bir verinin olmadığı açık bir şekilde ifade edildi.

sevgili arkadaşlar, yine bu kürsülerde iş kazalarının mukadderat olduğu, takdiri ilahi olduğu söylendi hatta biz biliyoruz ki bunlar takdiri ilahi değil, takdiri fanidir, pekâlâ önlenebilir, seri cinayetler karşısında seri önlemler alınabilir ve bu cinayetlerde, bu iş kazalarında sadece deneyimsiz işçiler değil, teknikerler, mühendisler de iş kazası geçirmektedir. işçiler, mühendisler baret, gözlük takmadıkları için değil, fanla gaz boşalımı yapılmadığı için, kablolar düzgün bir şekilde birbirinden ayrılmadığı için, iskeleler düzgün kurulmadığı için, bütün bu maliyetler tersane sahiplerinin maliyet hesabında makine parkına yapılan yatırımla karşılaştırıldığında ufak kaldığı için, yoğun sipariş altında yoğun işçi çalıştırıp, bu hayat kurtarıcı önlemler para ve vakit kaybı olarak görüldüğü için gerçekleşmektedir.

tuzla'da 44 işveren, 563 alt işveren vardır. sektördeki büyümeye tekabül eden iş güvenliği ve iş sağlığı önlemleri alınmadan işi hızlandıran modern üretim sistemlerinin kazaya neden olduğu raporlarda açıkça teyit edilmiştir. egemen mantık, 'eğitimsiz köylüler geldi, tuzla'da ölümler arttı.' şeklinde ortaya çıkmaktadır. yani, süreçten mağdur olanı kendi mağduriyetinin sorumlusu olarak göstermek, asıl sorumluları görünmez kılmak anlamına gelmektedir. işçileri eğitmek söylemiyle, dikkati mali ve siyasi olarak güçlü ve dönüştürme gücü olan sorumlulardan kaçırıp, zavallı, eğitimsiz göçmenlere kaydırmaya yaramaktadır. eğer, eğitimler baret nasıl takılır, hangi kablo nereye takılır seviyesinde kalırsa çözüm olmaz. öncelikle tehlike arz eden iş ortamının düzeltilmesi için ciddi iş güvenliği yatırımları yapmak ve dünya örneklerinden öğrenmeleri konusunda öncelikle işverenlerin kendileri eğitilmelidir.

tersanede yapılan montaj üretimi parçalarının yüzde 57'si çevredeki fason atölyede gerçekleşmektedir.

bu usulsüz taşeronluk sözleşmeleriyle gemi yatırım-onarım işi alt işverene ve hukuka aykırı bir şekilde devredilmektedir.

aristo, 'zenginlerin sayısı az, yoksullarınki çoktur.' diyordu. yoksulların egemenliğinin olduğu ülkede bir demokrasi vardır. yoksulların egemen olduğu bir demokraside iş katliamları olmaz, sendikalı olmak suç olmaz, iş kazalarında ölüm olmaz ve görüyoruz ki bir kere daha, kapitalizmin ne vicdanı vardır ne de merhameti vardır. o yüzden paranın değil, vicdanın ve insanlığın egemen olduğu bir dünyada bu sorunlar yaşanmaz.

nazım hikmet, 'artık hiçbir söz teselli etmiyor beni/ ne kendiminki, ne başkasınınki.' demişti. zamanında 'ya barbarlık ya sosyalizm!' diyenlerin kehanetinin, tuzla örneğinde ortaya çıktığını hepimiz gördük.

hepimize kolaylıklar diliyorum."

mehmet ufuk uras
özgürlük ve dayanışma partisi istanbul milletvekili

-tbmm 21 şubat 2008 birinci oturum-
son penguen ve uykusuz sayılarında ön sıralardan yerini almış olaydır. ivedilikle önlem ve çözüm beklemektedir. ama uğraşıcak çok daha mühim meseleleri vardır devlet erkanının. arada sırada diğer ülkelerden şeyhler gelir, çankaya'yı her daim hazır eylemek gerekir!
tuzla işçi ölümlerinin detay kısmına dair sölyenebilecek bir çok şey var tabi ki ancak bu ve benzeri şeylere zemin kuran ve bunları meşrulaştıran olguyu hatırlamakta fayda var: kapitalizmde amaç sadece ve sadece kardır.

nasıl ki sermayenin bitmek tükenmek bilmeyen kar hırsı yüzünden küresel ısınmayla göz göre göre yeryüzünün ayvayı yemeye doğru gitmesi ve kapitalizmin buna aldırış etmemesi gerçeği varsa, bu hadise de aşağı yukarı böyledir. tuzla tershanelerindeki işçi ölümlerinin de, silah tüccarlarının karı için çıkartılan savaşların getirdiği ölümlerin de, küresel sermayenin sömürü için yaptığı işgallerde meydana gelen ölümlerin de kapitalizm için bir önemi yok. "kar varsa yola devam". bu nedenle tuzla tershanelerindeki isci olumleri kapitalizmin bir kuralıdır ve bu nedenle ona karşı durulmalıdır.
"durmak yok ölmeye devam"

http://www.haberturk.com/...cat=200&dt=2008/03/13
teker teker öldürmek yetmedi şimdi patlatmayı seciyorlar. hala mı göremiyorsunuz, adamlar kendilerine karsı gelenleri öldürüyorlar yahu. birer birer de değil artık toplu ölümler de başladı bugün kazara patlama olur yarın gemi devrilir.

bütün bunlar olurken devlet ne yapıyor sosyal güvenlik yasasını değiştiriyor. değişmesin gereken bişey var ama o yasa değil.
(bkz: tuzla tersanesi cinayetlerini protesto eylemi)
bugün bir yenisi daha eklenmiştir bu cinayetlere. ironik olan da, daha doğrusu bu konuda neden hala birşeyler yapılmamasının nedenini açıkça ortaya seren ne biliyor musunuz? daha önce ufuk uras'ın dikkat çektiği* bu bölgede tershanesi olan milletvekilleri.

--alıntı--
Tersane işçileri, daha önceki gün adı sıkça "iş cinayetleri" ile gündeme gelen Selah Tersanesi'nde Lord Marin adlı taşeron firma için çalışan Deniz Kaşıkeman adlı işçinin bir iş cinayetine kurban gitmesini protesto etmek için eyleme hazırlanırken, dün tersanelerden yeni bir ölüm haberi geldi. Tuzla Tersaneler Bölgesi'nde kurulu eski AKP milletvekili Cengiz Kaptanoğlu'na ait Desan Tersanesi'nde, iskeleden kaynak yaptığı geminin güvertesine düşen Murat Çalışkan (31) adlı evli ve iki çocuk babası işçi yaşamını yitirdi. Gece saatlerinde çalışırken iş cinayetine kurban giden işçinin cesedi sabah saatlerinde eve gelmemesi üzerine aramaya çıkan ailesi tarafından bulundu. Bir ambarda bulunan Çalışkan'ın cesedi, Tuzla Devlet Hastanesi morguna kaldırılırken, tehlikeli ve riskli bir işkolu olduğu bilindiği halde tesanelerde gece saatlerinde de çalışmanın devam etmesi, hükümetin ''inceleme ve denetimlerimizi yapıyoruz'' söylemleri hakkında soru işaretleri uyandırdı.
--alıntı--

haberin tamamı: http://www.birgun.net/wor...mp;month=05&year=2008

işte sosyal politikaları güçlü akp'niz, kına yakın.
Yıllar önce okuduğum gazap üzümleri... grev kırıcıları bulmak zor değildi, insanlar açtı ve bireysel kurtuluşa odaklanmışlardı. insanlığa rağmen insanlık adına mücadele edenlerin sonunu ise okuyanlar bilir. izliyorum dayanabildiğim kadarıyla haberleri kamera aceleyle uzaklaşıyor ölümlerin nedenlerini haykıran işçiden, ee doğaldır birilerinin hangi bardan çıkıp hangi gece klubüne gittiği daha merak uyandırıyor benim toplumumda. halen ekonominin iyiye gittiğinden istikrardan bahsedip akp şakşakçılığı yapanlar tuzla tarafına dönüp bakmıyor bile, hükümet insanları mezarda emekli edecek yasaları çıkaradursun, patronlar sendikalaşmayı önlemek adına taşaron firmalarla anlaşıp cebinden çıkacak bir kuruş için yüzlerce kişinin hayatını teknik bilgisi olmayanların ellerine teslim etsin , çark dönsün yeter ki, toplumun temeline dinamit döşeyen o çark dönsün, dişlilerinde birkaç ceset... çevir şu kanalı aç bakalım seda sayanı.