bugün

''CNN Türk'te yayınlanan BeşN birK programına konuk olan istanbul Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Filiz Meriçli, türbanlı öğrencilere ders vermeyeceğini açıkladı.

'Atatürk ilkelerine ve Atatürk cumhuriyetini korumakta kararlıyız. Özgürlük denince bu da benim özgürlüğüm, bentürbanlı bir öğrenciye ders vermek istemiyorum' şeklinde görüşlerini dile getiren Meriçli sözlerini şöyle sürdürdü: "Yasalara saygılıyız, yasalar da anayasamızdır. Anayasamızda Atatürk ve cumhuriyetin ilkeleri mevcuttur.

Burada da Türkiye laiktir. Türkiye cumhuriyeti laik bir cumhuriyet olarak yaşayacaktır. Yasamız budur, biz de bu yasaya saygılı olarak Anayasa'ya aykırı herhangi bir yasanın çıkmasını kabul edemeyiz" ''

http://www.odatv.com/inde...tegory=0&videoid=1543

----------------------------------------------------------------------------------

evet, durum bundan ibaret. türbanlı bir öğrenciye ders vermek istemeyen profesörlerle dolu güzel ülkemiz.
üniversiteyi babasının çiftliği zanneden, üniversiteleri kapatır gideriz, türbanlılara hak ettikleri notu vermeyiz diyen çılgın akademisyenlerden sonra bir de bu versiyonu geldi.
taze taze daha, rejimden yeni çıktı.

öyle bir ülke ki burası tesev'in araştırmasına göre, hakimler ve savcıların %60'ı rejim söz konusu olduğunda hukuk mukuk dinlemem diyenlerden oluşuyor.
yani bir ilelebetçilik sarmış dört bir yanı.
tarihte hiçbir medeniyetin, hiçbir ülkenin ilelebet yaşadığı görülmemiştir, fakat türkiye cumhuriyeti bu konuda bir ilke imza atmak için çılgın yasalar çıkartıyor, ulusalcıların her konuşmasında ''ilelebet'' fikri defalarca vurgulanıyor. ilelebet süreceği için devlete resmi bir ideoloji benimsettiriliyor, değiştirilemez maddeler anayasaya konuluyor.

yani kime ders verip vermeyeceğin senin elinde mi? parayla mı aldın sen o ünvanı, kendin mi kurdun üniversiteyi?
bakkal mı zannnettiniz üniversiteleri? istediğin zaman aç istediğin zaman kapa, türbanlıları alma, s.ki 35 santimetreden küçük olanlara blow job yapma, nedir yani?

ek: vay anasını kardeşim, ne kadar türban karşıtı varmış da fikir beyan etmiyormuş kimse. abanın eksiye canlar.
bir eğitimcinin ağzına yakıştıramadığım bir cümle.'sen türbana karşı olabilirsin ama orda görevini yerine getirmek adına o öğrenciye o eğitimi vermelisin' dediğim insan.
laik olduğu düşünülen bir ülkede rektörlük adı altında nasıl bir diktatörlük kurulduğunun acı itirafı.*
--spoiler--
"senin gibi hocadan ders almak istemiyorum"
--spoiler--
türbanlı bir öğrenciye bir ders vermek istiyorum şeklinde modifiye edildiğinde amacına daha fazla ulaşacağını düşündüğüm ifadedir. keza o öğrencinin gerçek bir derse ihtiyacı vardır. seneledir içine edilen eğitim sisteminde öğrenmesi gereken ilk dersi alamamıştır. belki de onun suçu değildir, her şey herkesin seçimi olmaz bazen..
sayfa sayfa, kitap kitap, kütüphane kütüphane, özellikle avrupa ve dünya tarihini hatim eden ulu önderimiz, ilk öğretmen mustafa kemal atatürk'ümüzün ilke ve inkılaplarının önemi anlatılmalıdır. bu cennet vatanın o kara günlerden nasıl kurtulduğu, hali hazırdaki hak ve özgürlüklerin hangi pahalara kazanıldığı ve herşeyden önce belki de kendisine pasif olsa da verilen misyonun aslında dahili ve harici düzenbazların oyunu olduğu öğretilmelidir.
işte kapı orda güle güle denilen hocadır. sen olmazsın bir başkası olur.
gerçekleri görebilen bir hocanın sözüdür.

dinsizlikle bir alakası yoktur zira türbanın dinle bir alakası yoktur. işte kapı orda güle güle denilemez. senin çapın ne diye sorarlar adama önce. okumuş profesör olmuş biri söz konusu olan. sen ne oldun hayatta acaba? diye sorarlar.
biz de kendisini o kursude gormek istemiyoruz ama ne yapalim simdilik el mahkum, ee senin de elin mahkum hanim, devletten aliyorsan parani devletin yolladigi talebeye de seve seve ba-ka-cak-sin.

bu fikri destekleyenler varsa bir omur gorusmeyelim lutfen...
bir sonraki cümlesinin 'artık müslüman öğrencilere de ders vermeyeceğim' olması muhtemel acınası insansı.
Sınıfta şapkayı çıkartan sistemin nasıl olur da türbana izin verir sorusuna karşılık veremeyen bir kişinin yapacak tek yolu kalmıştır. işte bu yolda türbanlı öğrenciye ders vermemektir.
bir insan istemediği kimseye ders vermeye zorlanamaz, bu da o kadar masum bir cümledir işte. size yapmak zorunda olmadığınız ve yapmak istemediğiniz birşey yaptırılmak istense ne yapardınız. türbanlı bir doktorun erkek hastayı tedavi etmek istemediği bir yerde, zorla ameliyata sokabilirler mi? ya da siz yapmak istemediğiniz şeyi yapmak zorunda bırakılırsanız ve yine de ben yapamam derseniz, arkanızdan hem de üniversite öğrencilerinin s.ktir git, yok pedagosyona koyarım cümlelerini duysanız, okusanız ne hissdersiniz. insaf, hani size dininiz "kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyi başkasına yapmayınız" diye emrediyordu, sizin dinden anladığınız ve üniversiteye kadar aldığınız eğitim ancak bu kadar işte...

eklemeli bildirme: bu ve bir yukarıdaki entrynin yazılmasına sebep olan entryler silinmiştir.
bu ülkenin en büyük sorunlarından ve hatta en büyük olanı kendi alanı dışında herkese ya da her soruna karışan insanlarıdr.bu en küçüğünden en büyüğüne bir devlet memuru, esnaf, iş adamı vs... hiç bir kurum kendi alanında kendini yetiştirme çabası gütmemekte aksine diğer alanlarda kendi adını gösterme ya da işgal ettiği kuru farklı kulvarlara taşıma amacında.
ülkemizdeki üniversite hocalarının yegane yaptıkları siyaset vb konular olmuştur bu her devirde aynıdır bu topraklarda.kendini bir kaç makale yazmak yerine sorun yaratmak ya da ateşe körükle gitmek konusunda eğitmiştir.eğer sen bir öğretmensen ve bu kurum üniversite ise önce okulunun adını biraz dünya arenasında göstermeyi dene, makale sıralamasına bile giremeyen kurumların sayın hocaları kendini cumhuriyet bekçisi sanmakta ve bu kibirle ne yapacaklarını bilmemktedir.
kendini bir memur yerine koymakla sabah 9 , akşam 5 seanslarında okula bir öğrenci edsında takılarak budurm devam etmektedir.

öğretmen her zaman tarafsızlığını korumak zorundadır bu onun işgal ettiği mevkiye olan borcudur, kendi halkına aldığı paraya karşılık vermesi gereken bir vatan borcudur.türban serbest ya da yasak olması onlar için bir eylem güdümüne sürüklenmemlidir, bu durum ülke içinde en son yapması gereken insanlar tarafından yapıldığından kimin kime hesap vereceği konusu tartışılmalıdır.
ülkede 10 geçmeyen anayasa prof.'u var onlardan kendinden bi haber okuduğum okuldaki bu yetisinden dolayı eski öğrenci şimdiki avukatlara bilgi satma peşinde, ve birde saygı gibi anlamını bilmeden kullandıkları bu onuru senden beklemektedir.

bu kurumlar eğer bir ilim irfan kurumu ise yapmaları gereken zaten bellidir, kendilerini bu konulara karşı sorumlu hissedeceklerine biraz kendi alanlarına yoğunlaşsalar belkide bu sorunlar tartışılmayacaktı, unutulmamalı ki cumhurbaşkanıda , başbakanda onların eğitimden geçmektedir, solcusu türbana karşı durur ben ona ders vermem derse ,sağcısıda başı açık olana vermem derse ne olacak? zaten sorunlu bir eğitim toplumuyuz bu sorunu gidermesi gerekenler daha fala artırsa ortada anlaşılamayan bir handigap olacaktır.
bu tip haberlerin fox,cnn turk gibi kanallardan çıkıyor olması dikkat çekicidir.
yemiyoruz efendim yemiyoruz.
bırakın türbanı takacak olanlar yani kadınlar tartışsın
hiç değilse kadınlarla direkt ilgili bu mevzuuda sap kalmayalım.
herkesin ahir hayatı kendine,
yuh be
lüzumsuz fakat zararsız bir son çırpınış sözü. boğulmadan önce çıkartılan son kabarcık gibi. keşke bunun daha basit bir çözümü olsaydı. keşke "türban"lılar bu kadar kinle doldurulmasaydı ve "türban" sembol olmasaydı ve bilim adamları, kadınları bugün "türban" dan nefret etmeseydiler de işlerini yapsalardı. keşke bu dünya da hiç kötülük olmasaydı da tanrı erdemlerine bağlı, onlardan hiç şaşmayan kullarını görüp dinlere gerek duymasaydı, başörtüsü farz olmasaydı... belki o zaman koca koca hocalar insanoğlunun kendini gerçekleştirmesine katkıda bulunmak için çalışırlardı sadece... işlerini yaparlardı.
(bkz: dingil hocalardan ders almak istemiyorum)

(bkz: Filiz Meriçli)
(bkz: hasta erkek diye tedavi etmeyen bayan doktor) a göre çok daha mantıklı ve doğru olan açıklamadır.
istanbul üniversitesi'nde görevli bir profesörün ağzından çıktığına inanamadığım sözler. anlam veremedim veremiyorum insanlar yapıyor hep rol.*

programın birazını izledim malum porfesörün kurduğu cümlelerden bir kaçını duydum ve dayanamayıp kapattım. cümleler tam da günümüz tuncay özkan grubunun*klişe cümleleriydi zaten. bir profesör, başörtüsü/türban ne derseniz deyin bu örtüyü takanların içinde sadece inancından ötürü başını örten bir grup olduğunu nasıl inkar eder ve kendini kandırmaya çalışır? insanlar nasıl bu kadar sadece kendilerini düşünür oldular? biraz empati yahu... çok şey istemiyorum.

sayın hocam siz inkar etseniz de başörtülü mağdur insanlar var ve onlar haklı kavgalarını kazanmak üzereler. hükümet muhalifliğini yapın ama bunu yaparken faşist olmayın. çünkü ağzınızdan çıkanlar*buram buram faşizm kokuyor. bu ülkenin aydın dediğimiz insanları da böle sözler sarfederse bu ülke kimden umutlu olsun sayın hocam? siz böyle derseniz birileri de*senin gibi hocadan ders almak istemiyorum der ve son derece de haklıdır. karşılık da veremezsiniz.

at gözlüklerinizden kurtulmanız dileğiyle...
o zaman cumaya gidenleri, namaz kılanları, şenliklerde içki içmeyenleri de bulup birer birer fişleyiniz sayın profesör, onlara da ders vermeyiniz. isviçreli bilimadamları kıçınızın kılı kadar buluşa imza atarken siz de ancak ekürilerinizle "buluş"ur böyle bildiriler yayımlar, ülkeyi bir anda fersahlarca öteye taşırsınız.
yerinde bir istektir. turbanla kafalarla beraber beyinler de örtülmüştür bu tip insanlari egitmek icin neden caba gostersin ki insanlar... egitim ileri gitmek icin bir anahtardir turban ise bu duruma ters bir ideolojinin simgesidir.
ısrarla kınadığım ve bir profesörün ağzından çıkmaması gereken beyanat. bilgi yoluyla cihaddan, üniversitelerde din yaymaktan bahsedilmiş. hala anlam veremiyorum evet...

başörtülülerin içinde din yaymak gibi amaçları olan irtica özlemi yüreklerini ve beyinlerini dağlayan insanların olduğu bir gerçek. ben de kabul ediyorum bunu. fakat bu başörtülülerin hepsinin bu amaçlar içinde olduğunu göstermez. başörtülüleri okula alırsın, sonra da üniversitelerde yapılacak muhtemel din yayma ve irtica eksenli faaliyetler için hukuksal önlemleri alırsın, yaptırımları artırırsın böylece üniversitelerde olaylar çıkmaz. demokratik bir hukuk devletinin bu durumda yapması gereken budur. kimseyi mağdur etmemek.

hükümetin bu icraatını eleştirirken de önce başı örtülü arkadaşlarımızı okullarda görmek ve neler yapıp yapamadıklarına bakmak lazımdır. hükümet bu özgürlüğü getirirken, irtica yanlıları için gerekli önlemleri almış mı bakmak lazımdır. üniversitelerde bu tip olayların çıktığı ve olaylarının sorumlularına yaptırım uygulanmadığını görünce eleştirmek en doğrusudur. devlet yıllardır inancı gereği başörtüsü takan insanların eğitim hakkını ellerinden alarak onları adeta yok etti. bırakın bari yeni nesil eğitim alabilsin. çekin şu ellerinizi insanların üstünden artık. size ne kardeşim kızın neye inandığından? kafasındaki örtüden mi anlayacaksınız ne düşünceler içerisinde olduğunu?
o zaman isteyen istediğini söylesin sonra biri çıksın münferit desin iş kapansın cümlesi. bu ülkenin başbakanı şiir okudu diye hapis yatmış bir insan. söylediklerinin sorumluluğunu çok ağır bir şekilde haksızlığa uğrayarak çekmiş birisi. ama bu rektör bozuntusu * halen koltuğunda ve halen bilim adamıyım diye geçinmekte. yediği ayarlar yedi sülalesine yeter ancak ilkokul üç düzeyinde ben bunu yaptım ama sende bunu yapmıştın mantığı ile savunmayın şunu.
tanım : erkeklerden ve başı açık nice "irticacıdan" haberi olmayan öğretmen söylemi.

sevgili ulusözlük yazarlarına da ayrıca bir hatırlatmam olacak, komunisti gibi irticacı öğrenci de var üniversitelerimizde. komunist dediğiniz adamlar da hatırla sevgilide izlediğiniz kadar "cicili bicili" varlıklar değillerdir, rejim yıkma yanlısıdır. aynı "irticacı" kelimesindeki gibi.

hatırlatma kısmına gelince, azıcık gözünü açan herkesin görebileceği bir şey var. kimse dikkat çeken adamı görev için yollamaz üniversitelere. siz asıl "türünü belli etmeyen" baylardan ve bayanlardan korkunuz sayın hocam, değerli ulusözlük sakinleri. koskoca üniversite yöneten insanlar, istese tek tek toplayıp ayıklayabilecek istihbarata sahip olması gereken insanlar, giriş kapısında kıyafet yasağı koyuyor. hiç birimizin bu kadar "saf" olmadığını hepimiz biliyoruz. yapmayın.
allah'tan mezarlıklar müdür değilmiş bu şahıs. yoksa mezar yeri filan vermezdi!
akpnin aldığı oy oranlarını tek başına açıklayabilecek olan, densizce sarf edilmiş söz. hala bile bu sözü hakla hukukla anlatmaya çalışan adamlar var ne diyeyim bilemiyorum. bir öğrenciye sırf inancı, giyimi, tipi, ırkı vs. yüzünden ders vermemek hak değildir. "e canım istemiyor yahu, zorla mı?" ulan o zaman çözüm gayet basit. siktir olup gideceksin, kendin gibi kokuşmuş insanlarla bir köye yerleşeceksiniz, akşamları da çay eşliğinde türbanlı kadınların ne kadar cahil olduğunu konuşarak ömrünüzü tüketeceksiniz. bu kadar basit. ama yok eğer profesör olarak oralara gelmişsen, o kürsüye geçmişsen, o zaman bileceksin ki o üniversiteyi hak ederek kazanan öğrenciler var ve sen bu adamlara ister seve seve ister başka şekillerde o dersi anlatmaya mec-bur-sun.

şimdi gelelim işin siyasi boyutuna. geçen gün süheyl batum da türban konusuna değindi. o çok daha yumuşak bir tonla söyledi tabi. dedi ki, devletin belirli sınırları varmış, "bu benim inancım" diyen herkesi dinlersen bunun önünü alamazmışsın. ama kendisinin de unuttuğu nokta şu; demokrasinin en önemli kurallarından birisi temsiliyettir. insanlar kendileri gibi olduğunu düşündükleri kişiler tarafından temsil edilmeyi isterler. ve bu toplumun neredeyse yarısına yakını, belki daha bile fazlası, kadınların başını örtmesi gerektiği inancına sahip. elbette çoğunluk böyle düşünüyor diye herkesin başını kapattıramazsın. ama öte yandan, tutup da bu çoğunluğun olduğu haliyle meclise girip temsil edilmelerini de engelleyemezsin. engelleyemedin de zaten. ne oldu? laiklik elden gidiyor çığırtkanlığı yapa yapa koskoca meclisin yarısından fazlasını o sevmediğin, hor gördüğün insanların temsilcilerine kaptırdın. şimdi de çıkıp diyorsun ki bunlar makarna oyları. al sana makarna oyu. kimse kusura bakmasın ama akpnin seçmeni, chpnin seçmeninden çok daha akıllıca hareket etmiş, şu an baktığımda onu görüyorum. çünkü eğer ikinci seçimde çözülmeler başlasaydı, akp de iktidarını kaybetmiş olsaydı o zamana kadar elde ettiklerini de kaybedeceklerdi ve muhtemelen "türbanlı öğrenciye ders vermem" diyen kokuşmuşların ayakta alkışlandığı bir ülkede varlıklarını zor bela devam ettiriyor olurlardı.

edit: söylemeden edemeyeceğim, türbanlı kadın doktorlar, hemşireler erkek hastalarına bakmaktan kaçınıyorlarsa, ya da başka mesleklerin gerekliliklerini yerine getirmedikleri halde o meslekten para kazanıyorlarsa onlar da siktirsinler gitsinler. böyle şey olmaz kardeşim. sen mesleğinin gerektirdiği şeyleri yapmamayı bir özgürlük olarak addetemezsin. bu senin özgürlüğün falan değildir. mesleğinin gerekliliklerini yapmak istemiyorsan siktir olup gidebilir, maaşınız batsın diyerek istifa edebilirsin. ama hem al maaşı, hem de mesleğinin gerektirdiği şeyi yapma. sonra da buna özgürlük de. ha siktir oradan.

kaldı ki bu kafadaki insanların profesör unvanı alabilmiş olması bile bizim için başlı başına bir problemdir. üniversitede hocaysan eğer, anarşist öğrencilerin de olur, kemalist, şeriatçı, milliyetçi, ırkçı, komünist ve daha pek çok faklı uçlardan öğrencilerin olabilir. kaldı ki üniversite öğrencisi yaşı ve yapısı gereği marjinaldir. öyle de olmalıdır. senin beğenmediğin adama ders anlatmamak gibi bir özgürlüğün yok. varsa eğer öyle bir özgürlük biçimi, başbakan da çıksın desin ki, "benim gibi düşünmeyen insanların haklarını ve çıkarlarını korumak istemiyorum." ondan sonra da içkiyi top yekun yasaklasın. başörtüsü zorunluluğu getirsin vs. ona da diyebilecek misin, bu onun özgürlüğüdür diye?
kutsal meslek öğretmenliğe saygısızlıktır. kişileri türbanlı türbansız diye ayırmak mevcut hükumetin işidir, bizim olmamalıdır.