bugün

Amerikan destekli propaganda filmi. bir ara ırak'a karşı da çıkarıyorlardı böyle filmler, sonra amerika oraya demokrasi getirdi. yarın öbür gün iran'da bu zulme dur demek içinde gider demokrasi getirir.

Siz hala uyuyun sonra sıra bize gelir. bizimle ilgili filmler çıkar. Bizde hatalarımızı anlarız sonra amerika bizede demokrasi getirir. işin tuhaf anı zırt pırt milleti amerikan yardakçılığı ile suçlayan yurdum kemalistlerinin, bu "amerikan" filmine balıklama atlaması.

Amerika'yı da tebrik etmek lazım, iyi kırdırıyor milleti kendi inançlarıyla. Halen gece yarisi ekspresi filminin gerçek olduğunu zanneden müslüman ülkeleri mevcut. Tıpkı bu filmin gerçek olduğunu zanneden üstün zekalılar gibi.
gayet sıradan hatta sıkıcı olan film ama o recm sahnesi insanın kanını donduruyor. izlemeyin.
şeriat yanlısı insanlar izleseydi, tüh keşke bir taş da ben atabilseydim, ya da kardeşim o çukur o kadar acemice kazılır mı? işi bilmiyorlarki ah ben orda olacaktımki! falan gibi tepkiler verirlerdi sanırım. şeriat ülkelerinde artık çok sıradan, günlük, rutin bir eğlence haline gelen recmin, insanın içine işleyecek derecede derin aktarıldığı bir film. filmi izleyip insanlığından utanan insanlar zaten normal olan insanlar, anormal insanlar utanmayacağı için, haliyle film amacına pek ulaşmıyor. ancak bizler salya sümük ağlıyoruz, elimizden birşey gelmediği için kendimizi yırtınıyoruz ama herşey aynı şekilde devam ediyor ve daha bilmediğimiz nice süreyya lar katlediliyor, katledilecek. keşke bütün insanlar, gerçekten iyi birer insan olabilse, batıl kavramlar yerine, insan olmanın gerektirdiği gibi davranabilse, diye içten içe bana bir kez daha yalvartan bir film.
13 yaşındaki soroya, değişik suçlardan sabıkalı 20 yaşındaki ali ile evlendirilir. 23 yıl evli kalırlar. eşi, 14 yaşındaki bir kız çocuğuyla evlenebilmek için iftiralarla boşanmaya zorlar soraya'yı. 4 çocuğu vardır, ikisi kızdır. kızları kendi yaşadıklarını yaşamasın diye onların geleceği için para biriktirmek ister. eşinden boşanmayı reddeder, bu reddin karşılığında eşinin türlü eziyetlerine katlanır. ali'ye göre bu dünya sadece erkeklere aittir, iftiralarla oğullarını da annelerinden nefret ettirir. şeriatın hüküm sürdüğü ülkede, zina ile suçlanan soraya recm cezasına çarptırılır. 1986'da da taşlanarak öldürülür.

filmi izledikten hemen sonra ne kadar kısa olduğu yönünde saçma bir izlenime kapılmak mümkün, aynı isimli romandan alıntılanarak çekilen filmi izlerken kısa ve değersiz olanın insan hayatı olduğunu anlamak ise kaçınılmaz.
kadın ne yaparsa yapsın akıbeti bir erkeğin iki dudağının arasındadır *. iç acıtan, halimize şükrettiren film.
kadına sordular

+ o adamla yatmadığını ispatla?
- ben masumum. masumiyet nasıl ispatlanabilir?! o halde o benim masum olmadığımı ispatlasın.

sözleriyle aklıma kazınan filmdir de.
filmde geçen köy ahalisiyle hem "insan" olarak, hem de "müslüman" olarak aynı kategoride adlandırılmamdan dolayı beni çok üzen filmdir.
yüreğim yandı nasıl bir acı insanın kendi evladı tarafından taşlanması,kocası tarafından iftiraya maruz kalması..kesinlikle izleyin.
Filmi uzun metrajlı yapacağız diye hikayeyi gereksiz sahne ve görüntülerle uzatarak,güzelim hikayenin içine edilmiş filmdir.
filmi izlerken gözlerinizden nefret fışkırıp o adi mollaların kanını içseniz doymaz bir hale gelirsiniz. ayrıca bulunduğunuz ülkeye ( laiklik yanına özellikle ) şükreder ve kahrolsun şeriat yaşasın laiklik dersiniz. garantisini veriyorum.
yeteri kadar iğrenç, zorlayıcı, sert film izledim.
tecavüzü, kanı, oral sex yaparken cinsel organı yiyeni, şiddeti vs. hepsini de izledim. sonuna kadar.

işte bu öyle bir film ki, yarıda bıraktım ilk kez bi filmi, üstelik beğenerek izlerken. dondum. ne olacağını bildiğim halde ve o recm sahnesi daha gelmediği halde bıraktım, izleyemedim filmi.
bir erkek olarak falan değil, bir insan olarak bu yeryüzünde; utanıyorum ben; diyebileceğim bu.

son olarak, zehra rolündeki kadın. shohreh aghdashloo. muhteşem.
iran'daki iğrenç molla düzeninin kurbanı olan zavallı masum bir kadının dramını anlatıyor. şia düzeninin islam diniyle uzaktan yakından alakası bile olamaz.
bu filmi aslında "başıma bi şey gelmicekse atatürk'ü sevmiyom." diyen kadınlar izlemeli.
izlemeli ki atatürk olmasaydı neler olacağını anlasınlar...

bir kadın olarak bunu diliyorum...
izledim ve içinde bulunduğum şu dinden, insanlığımdan, dünyadan, kısacası her şeyden utandım ve nefret ettim. bu mu lan sizin din anlayışınız, bir kadını iki şahidin lafıyla hayvanlar gibi orgazm olarak recmetmek mi? eğer buysa sizin din anlayışınız, eğer buysa gerçek islam; onu alın, iyice kırıştırın ve en güzel yerinize sokun! ama iyice sokun, en derinlere kadar. inanın siz bunu yaparken ben de sizin hayvanlığınız kadar zevk duyacağım bundan.

edit: bu filmi izleyin ve muhakkak izlettirin. hangi yolun yolcusu olduğumuzu görün.
hani derler ya insanın kanını donduran cinsten diye, aynen öyle işte.

tüyleri diken diken eden, kanınızın çekildiğini hissettiren, dini afedersiniz götünden anlayıp kendi kafasından kurallar uyduranlara bir kez daha lanet yağdırmanıza neden olan bir film.

bir insan hayatı bu kadar ucuz olmamalı. iki yalancı şahitle bir annenin canına kıymak hele ki taşlayarak bu kadar basit olmamalı. bembeyaz gelinliği günahkar eller tarafından atılan taşlarla kırmızıya boyamak bir de bunu resmen naralar atarak, coşku içinde yapmak hangi dinde hangi kitapta var?

izlerken biraz senaristlere sövdüm, ulan bu kadar acımasız olamazsınız diye, ama olayın yaşanmış olduğunu düşününce senaristten önce sövülmesi gerekenin, müslümanım diye geçinip, sonuçlarının oldukça kötü olacağını bildiği bir olayda yalancı şahitlik edenler olduğu kanısına varmak zor olmadı.


film içinde insanı yaralayan çokça sahne var ama en fenalarından biri, recm sırasında sorayanın babasının "o sürtük benim kızım değil." demesi.

neyse böyle anlatmayla okumayla olmaz, bulun izleyin. kanınız çekilse de, gözünüz yaştan göremez olsa da izleyin.
nice filmleri odun tepkisizliğinde izlemiş biri olarak, beni dahi hüzünlendirmiş filmdir. evvela filme tamamen teknik gözden bakarsak, zaman zaman sıkılabilirsiniz, kamera açılarıyla falanda ortalama bir film diyebiliriz. ama zaten filmi izleme sebebi, işlediği konu.

iftira atılmış genç bir kadının, kana susamış, allahuekber diye bağıran yaratıklar tarafından taşlanmasını izleyeceksiniz bu filmde, hala izlemediyseniz. özellikle son sahneler çok can alıcı, sanki kefen niyetine giydiği beyaz elbisesiyle çukura götürülüşü, saniyeler ilerledikçe elbisesinin gitgide kızıllaşması... hele filmin sonunda soraya'dan kalan son fotoğraf gösteriliyor ki, 9 yaşında güzel gözleriyle size bakıyor. film bitince bunların yanıbaşınızda gerçekten yaşandığını bilmenin ruh haliyle, şükrediyorsunuz doğduğunuz ülkeye, bu ülkeyi size emanet edenlere...

şeriat şeriat diye gezen avellere, insanları "laikçi" diye yaftalayan denyolara, atatürk'ü değil humeyni'yi seviyorum diyenlere; zorla izlettirilmesi gereken filmdir. ha size şunuda söyleyebilirler, şeriatta recmin yeri yok olmaz böyle bişey diye. olur diyin, bal gibi olur kardeşim. günümüzde ramazanda içki içti diye, oruç tutmuyor diye insanlara saldırılıyorsa, şeriat rejiminde bunun olmayacağı garantisini nasıl vereceklermiş sorun onlara. sorun, ama anlatın aynı zamanda, bağımsızlığın, laikliğin, ülkemizin nimetlerini anlatın böyle örnekler vererek. elinizden geleni yapın ki, gün gelir bu ülke bu rotaya ciddi ciddi girerse, en azından elinizden geleni yapmış olmanın rahatlığını yaşarsınız.
düşüncesini iliklerimize kadar sokan film.
kalbimi sıkıştıran, kıvranarak izlediğim film.
filmin tamamı ağır şekilde etkiledi beni. iki elimle saçlarımı yolarken buldum kendimi son dakikalarda, ağlaya ağlaya. süreyya'ya reva görülen ölüm çeşidi, farklılaşarak ama aynı kafalardan, aynı inançlardan çıkma haliyle yaşanıyor ülkemizde de. gerçekten kahrolsun böyle din, kahrolsun yarattığı zihniyetler.
bu gerçeklerle yaşamı sürdürmek felaket bir şey.
2008 yapımı dokunaklı cyrus nowrasteh filmidir. filmin başlıca oyuncuları ise Mozhan Marno (Soraya M.), Jim Caviezel ( F. Sahebjam), Shohreh Aghdashloo (Zahra).

--spoiler--

Süreyya, iran'ın köylerinden birinde yaşayan 4 çocuk annesi bir kadın. iffetli, tertemiz bir kadın. Kocasıyla geçimsizlikleri olmasına rağmen, kocası tarafından dayağa -ve üstü kapalı aktarılsa da tecavüzlere- rağmen iki kızının da haklarını savunmak adına boşanmaya yanaşmıyor. Boşanmaya yanaşsa erkek çocuklarının imkanlarına kavuşmayacak kızları, bunun farkında, tek derdi kendisi gibi olmasın kızları. Kocası ise Süreyya'dan kurtulmak adına her yolu deniyor. Tahmin etmek zor olmasa gerek, bir molla-bir şahit-bir muhtar ve dedikodular bir araya getirilince usul usul galeyana getirilen köy halkı da -halası Zehra ve bir iki arkadaşı dışında- Süreyya'nın kocasını aldattığı fikrinden şüphe etmiyor. Ve çok geçmeden kendi erkek evlatları da dahil herkes tarafından istenmeyen kişi, dinsiz, fahişe ilan ediliyor. Bunun cezası ise "recm" .

Köyün ortasında taşlanmaya giden süreci izlerken bir şekilde kaçabilmesini diliyorsun Süreyya'nın . Taşlanma sahnelerini ise gözünü kaçırmadan izlemen imkansız. Atılan her taş suratına suratına çarpıyor sanki. Boğazına öyle bir düğüm çöküyor, öyle bir yumruk oturuyor ki, tarifi imkansız. Bu yazı için bir hafta bekledim, düğüm hiç olmazsa bir nebze gevşer mi diye, nafile... Biliyorum ki, babasının titreyen ellerinden çıkan taş, erkek evlatlarının ellerinden fırlayan taşlar öldürdü Süreyya' yı zaten, geri kalan taşlar boşuna. Bir anneyi, bir evladı başka türlü öldürmeye lüzum yok ki. Canından can verdiği ellerden çıkan taşlar suratınıza çarpsa bitmez misiniz?

--spoiler--

referans alanlar için belirteyim, filmin imdb notu 7,9 .

alıntı için kaynak ve daha fazlası : http://alternatifseyirlik.blogspot.com/ .
izlerken iyi ki bu şartlar altında yaşamıyoruz demeye utandıracak kadar acı veren, hazmedilmesi zor ve mutlaka izlenmesi gereken bir film.
gerçeği yansıttığı bilindiği için izlemesi bile zor olan film. etkisi kalıcıdır.
biz burda oturuyoruz.
biz burdayız.
biz burda konsere gideriz akşam.
doğumgünümüzde mum dikeriz, pasta keseriz.
işlerimizden nefret ederiz.
arabamıza benzin alırız.
arabamıza benzin almak için bütün ay çalışırız.
mac'ten allık almak için. nine west'ten topuklu, mango'dan dekolte, bi de evimize cicili bicili tuzluk ve biberlik...
çalışırız bütün ay. bunun için. ne yaptığımızı ve niye yaptığımızı bilmeden.
biz burda oturuyoruz.
burdayız.
oturuyoruz.

dünyanın başka bir yerinde bir kadın,
elleri kolları bağlı,
bir çukura sokuluyor.
ve taşlanıyor.

biz burda yaşıyoruz.
kendimizden utanmadan.
burdayız.
saklanıyoruz.

öyle küfürler edesim var ki bize, kitlenip kalıyorum. silip silip duruyorum.

hiç bi şey yapamazsam soraya adına, allah benim de belamı versin, soktuğumun dertlerimin de...

utanıyorum.
iran'da meydana gelmiş gerçek bir hayat hikayesine dayanan film, bir kadına uygulanan hemde haksız recmi konu edinir. kuran'da recm olmamasına rağmen sicili bozuk bir molla ve 14 yaşında bir çocukla evlenmek isteyen kocanın, dini nasıl değiştirdiklerine şahit olunacak bir film.

film şirazi'nin "olmayın riyakarlık edenlerden / bir yandan yüksek sesle kuran ı dillendirirken / öte yandan ahlaksızlıklarını gizlediklerini zannedenlerden" sözü ile başlar.

recm son derece gerçekçi bir sahne ile, izleyenlerin kanını dondurur. soraya'nın (süreyya)
söylediği "ölümden korkmuyorum. ama taşlanarak ölmekten korkuyorum. çok acı veriyor olsa gerek" sözü ise uzun süre akıllardan çıkmaz.

izlemeye dayanabilecekler için;
bknz recm sahnesi:http://www.youtube.com/watch?v=5_DFbw4IW-s
yeni akmış kan gibi sıcak, mezar taşı gibi soğuk filmdir. göz çukurların sancır, her sahnesini yürekli bi şekilde izlemeye dayanabilirsen. sofunun cahili, şeytanın oyuncağıdır lafını bir kez daha akla getirir.
iyi ki Atatürk varmış dedirten film.
(bkz: Vurun kahpeye)
(bkz: Recm)