bugün

Yapamayacağın şeylerin yapabileceklerini engellemesine izin verme! Başarının sırrı, doğru fırsat geldiğinde hazır olmaktır.
egeye yapay bi ada yapalım. bütün sol görüşleri adaya yollayalım onlar orada yaşasınlar. bizde şeriatı getirelim.
Bana söylenilene göre çok tuhaf bi mantığım, anlaşılmaz düşünce sistemim varmış.
Gel bu kafanın içinde sen yaşa diyemedim. Ben daha tek 1 (bir) gezegen karşıtlık * açısıyla böyle "çözümlenemez" düşüncelerimle bocalıyorsam...
Herkes anlayışı, saygıyı sadece kendine bekliyor, kimse karsısındaki ne hisseder önemsemiyor. En yakınım dedigin insan bile...
Evim diyemediğim bir evde kalmaktan bıktım.
görsel
Şu sandalyeyle olan ilişkimi, tam şu andan itibaren
özne nesne ilişkisinden, nesne nesne iliskisine taşıyorum.
Hadi bakalım sandalye, bundan sonra ben de nesneyim senin gibi...Şartları eşitledik. Bu saatten sonra ben de cansız ruhsuz tahta gibi gamsız hatta odun bir maddeyim.
Özne olmak kadar insanı yoran başka bir şey yok şu hayatta.
Çok geliyorlar üstümüze, çok fazla sorumluluk ve duygu karmaşası var. Ama yeter...Ben de şu sandalye, yahut şu duvar ya da şu sikimsonik şey gibi olacağım. Nesne...En rahat oluş şekli nesne olmak. Kafan rahat olur. Ne olmuş ne bitmiş hiç onemli değildir. Sen öylece durursun, öylece bakarsın...
Aklıma ne geldiiii...Zeki demirkubuzun yazgı isimli filmindeki musa karakteri de bir nevi bir sandalyeyi canlandirmiyor muydu?
Evet, o film alper kamunun yabancı romanindaki murseult karakteri uzerine kurulmuştu zaten. Yani musa, murseult'tu.
O zaman murseult da sandalye oluyor. Tamam işte ben de sandalyeyim...al sana varoluşçuluk al sana yapı söküm al sana post yapısalcılık....Olay sandalye olmakmış meğer lan...
Bak ya...Resmen bir ephifani yaşadım hohohoyloylaloyyaa...
Lan ben neyim böyle lan...allahım sen yardım et bana.
kendime not: sarhoş olmayı hiç özlememişim.

hep aynı şey oluyor. birilerine mesaj atma hissi hiç geçmiyor.

alkolü bırakman isabetli karar. bu günü hakettin, doya doya kutla. ama bunu tekrarlama.
allah'ın, kullarını günahlarına rağmen çok sevdiğini düşünürüm, sadece kendine çeki düzen vermek gerekiyor sanırım. şu yalan dünyada mutsuz yaşamak için bir dakikamız bile yok. umudunuzu her zaman diri tutun.
Bugün benim doğum günüm. Bir yıl daha yaş aldım hayattan. Corona günlerinde pek çok şey daha fazla anlam kazandı benim için. Sahil kenarında doya doya yürüyüş yapmayı, ciğerlerimi dolduracak kadar oksijen almayı, şehri dolaşmayı ve arkadaşlarla buluşmayı özledim.

Meğer rutin ve basit şeyler bile ne kadar da değerliymiş! Bugünler geçtiğinde, hayatta kalanlar için bambaşka alışkanlıklarla dolu bir dünya olacak sanırım. Eğer dersimizi aldıysak, hem sevdiklerimize hem de yaşadığımız gezegene daha iyi bakmamız gerektiğini anlarız umarım.
Buraya yazdıklarımın çoğunun gerçek kişiliğimle alakası yok.
Öyle kafam dağılsın diye sıçıp sıvıyorum, idare et ve kusura bakma sözlük.
Şu an dut yemiş bülbülüm söyleyecek hiçbir şeyim yok!
O kişiye Nedensiz bir şekilde sempati duyuyorum. Her girdiğimde profiline bakıyorum bir şey yazmış mı diye ama işte... aslında bir şey yapacağım yok yazdığında ama bilemiyorum sözlük, aktif olmasını isterdim sadece.
Biz çok tuhaf insanlariz ya. Bir sey normal zamanda olmasa tuh olmadi der geceriz ama istedigimiz zaman olmadiginda hungur hungur aglayabilecek durumdayiz, çunku kafamiza takiyoruz. olacak mi, nasil olur olursa gibi.
Lavabodan su gitmiyor ise lavabo aç yapın. Kurcalamayın.

Sabahtan beri temizlik yapıyoruz ev arkadaşım ile, mutfakta lavabonun altındaki dolaba da salça, kahvaltılık, Menemen vs gibi kavanozları dizdik bugün silip.
Fayansları komple cifledik, her yeri sildik ettik.
Akşam yemeğinin bulaşıklarını yıkarken lavabodan su gitmedi. Hortuma bakarken, laaaasp bi çıktı hortum temizlenen her yer kirli su oldu.
Elim ayağım titredi, bacağım attı. Tansiyonum çıktı. 5 dk varoluşsal sancılar çektim.
Biraz sövdüm, normalde yapmam. Ama o lavabo bunu çoktan haketti.
Çok üzüldüm. Ağlayasım geldi. Utanmasam ağlardım.
Ömrümde ilk defa taşınıyorum. Yani hep etrafımdakiler olurdu taşınan, göçen, veda eden. Ben bu evdeki ilk gecemi hatırlamıyorum  (büyük ihtimalle mışıl mışıl uyuyordum) ama son gecemi hatırlıyor olacağım.

6 aylık bebekliğimden 30'una 13 gün kalmış biri olarak acıları, mutlulukları, kavgaları, ağlamaları, gülmeleri, hastalıkları, bayramları, huzuru ve beni ben yapan her şeyi yaşadığım bu eve, bir daha dönmemek üzere, bu gece veda ediyorum.

Duvarlarında hala yankılanan bebekliğimin seslerini duyuyorum. Sabah okula gitmeden önce annemin yaptığı tostun kokusu burnumda.  Gizli gizli ağladığım bu odada göz yaşlarım hala taze. Havasına sinen ruhumu söküp almak ise pek mümkün değil.

Benim, daha doğrusu bizim için 29 yıllık bir devir kapanıyor. Bu sadece bir tebdil-i ikametgah değil, devr-i ervah.

Tek ve en mühim tesellim, bu eve geldiğimiz mevcutla gidiyor olmamız. Çok şükür, bin şükür...
kimse onun gibi olamayacak ama artık bende o adam değilim zaten. zaman bizi değiştirirken hayat rolümüzü de değiştirdi. elveda.
Hevesim kalmadı, ot gibiyim.
görsel
Gel dese koşa koşa giderim gibi geliyor ama bi yandan yakınlaşmak bile istemiyorum.

Bu nasıl iş?
Sanırım beni ayakta tutan kin duygusu.
Söylemek istediğim o kadar çok şey var ki sözlük. Bu böyle 1 entry ile anlatılacak gibi değil.

istifa etmek istiyorum mesela. Mobing gırtlağıma kadar dayandı. Yetti artık. Ama istifa edemiyorum. Ben gider çay dağıtır kuru ekmeğimi alırım ama 1 yaşındaki oğlumun geçimini nasıl sağlayacağım?

Hergün işe gitmek için 3 saatim yolda geçiyor. Hafta içi oğlumu uyanık göremiyorum. Özlüyor insan.

Bunun yanında, nasıl kendi işimi kurup onu karlı hale getirebileceğimi çok iyi biliyorum. Ama bu süreçte oğluma nasıl bakacağım? işten arta kalan 2 saatte kendi işimin temellerini atmaya başlayabilecek miyim?

Bundan 7-8 sene sonra, oğlum bana "baba gösterim var haftaya, tüm aileler katılıyor" dediğinde içim yanmayacak mı bu işte kalsam? Hayatımın çoğunluğunu bir maaş uğruna satıyorum sözlük. Bu içimi o kadar acıtıyor ki...
70'lerde olsak bir sürü plak alırdım sana,

80'lerde açık hava sinemasına götürür,

izledikten sonra muhallebi ısmarlardım,

90'larda mahallenin bütün güzel misketlerini kazanır dökerdim avuçlarına,

21.yüzyılda nasıl sevilir inan ki bilmiyorum,

içim ısınmadı bu yüzyıla,

bağışla...
öyle bir istediğim olsa öyle bir istediğim gerçekleşse ki, " kim dua etti lan bana acaba" diye düşünsem. bunu düşünür müyüm bilmiyorum da işte bir umut.
çok değil bir 5 sene evvelini o kadar çok özlüyorum ki. şimdilerde nefes alırken dahi yoruluyorum.