Beni içten istemediğini anlarsam baktığın yerde de göremezsin beni.
tanım yapılması en zor sözlerden biri. çok azdır böylesi. aşk üzerine, orada burada yazılmış, söylenmiş sıradan sözlerin, kimi sözde aşkların sığlığını kafaya vuran cümle. sözler önemsizdir genelde ama, böyle bir söz de, gerçekten aşık olandan çıkar. bu söz, ağız sözü değil, yürek sözü.

birisi, "seni seviyorum" dediğinde, inanmadan önce bu söz hatırlanmalı. baktığınız yönde olacak mı bakalım?
(bkz: onum arkam sagim solum sobe)*
Sevmek sevgilinin baktığı yerde, sustuğu yerde olmaktır....
yere göğe sığdırılamayan insana, ne temiz duygularla söylenmiş sözdür. ama buna rağmen yıllarca bir damla değer görmezseniz, ne yöne baksa göremeyecektir sizi.
senin içine girdiğim zaman dışımda kalıyorsun
sana senin dışından bakınca içime sığmıyorsun... *
(bkz: özdemir asaf)
(bkz: işte budur)
içinde iki anlam barındıran cümle. hem sen zahmet etme bana bakmayla ben senin yörüngende dolaşırım gibi, hem de öyle aşık ederim ki kendime baktığın her yerde beni görürsün gibi.
özdemir asafın büyüklüğünü anlatan cümlelerdendir. ancak sadece cümle deyip geçmek yazık olacaktır çünkü uzunluğundan çok daha fazlasını anlatan bir edebi eserdir. ancak aslı baktığın yönde olurum değil yerde olurumdur. bunun gibi bir çok eseri vardır üstadın. `Beni öyle bir yalana inandır ki
Ömrünce sürsün doğruluğu`
hayatımın bir dönemini karartan özdemir asaf cümlesi. sanırım süper baba'daydı, toprak sergen ile sevinç erbulak'ın yakınlaşmalarını izliyoruz bir bölümde. ben de kızlara karşı yeni bir düstur arıyorum sanırım o aralar. toprak sergen pat diye yapıştırdı bu cümleyi sevinç erbulak onu bir yerlerde ararken: sen bana bakma ben senin baktığın yönde olurum...

kızda yelkenler fora. tamam dedim yalnis, düsturun budur, sonra bir soruşturma, özdemir asaf çıktı yazarı. bir solukta okudum yazdıklarını, özdemir asaf ne yazmışsa o'yum yani, kızlara karşı sürekli bir ilgi, fedakarlık, onların baktığı yönlere koşup bu cümleyi söylemeye çalışıyorum, kan ter içindeyim koşturmaktan. öylesine kaptırdım ki kendimi özdemir asaf'a, tüm renklerden hızlı kirleniyor diye beyaz bile giymiyorum.

yaz kış ceketle dolaşıyorum o zamanlar, lavinia falan yok ama ayşe'lere fatma'lara söylüyorum bunu:

sana gitme demeyeceğim,
üşüyorsun ceketimi al.
günün en güzel saatleri bunlar.
yanımda kal.

neyse ben gayet fedakar, gayet ilgili halimle devam diyorum kızlarla ilişkilerime ama sanki birşeyler yalnış * gidiyor. takıldığım bütün kızlar, onlarla ilgilenmeyen arkadaşlarımla çıkmaya başlıyor.

tak bi soruşturma daha, benim özdemir asaf, Halit Özdemir Arun çıkıyor. ulen diyorum işte bu yüzden.

nasıl mutsuzum anlatamam, biri lazım bana, beni kurtaracak biri. kitap raflarının önünden geçerken bir kitap görüyorum, içime gir ama sigaranı söndürme . evet cezmi ersöz'le karşılaşan her ergen gibi bütün kitaplarını okuyorum bir solukta.

gerçekliğini yitirmiş hayaletler için ölmek gereksiz bir eylemdir diyorum sıksık. kızlar yeniden etrafımda, nasıl mutsuzum anlatamam daha doğrusu sürekli mutsuz numarası yapıyorum halbuki kelebekler uçuşuyor etrafta ama sürekli onlara içimdeki kilitli demir kapı'dan, gizli bahçemden bahsediyorum. ne ekmeğini yemişim bu adamın şimdi hatırlıyorum.

peşin edit: for my wife, life : şu ekmeğini yemişim cümlesi başıma iş açacak gibi duruyor ya neyse.

(bkz: yalnis le nuit in evlenmesi)
"gerçek" sevgi ve aşkı anlatan hiç bir söz bu sözün gölgesinde kalmaktan kurtulamaz. üstüne söylenen, söylenebilecek her sözün boynu bükük kalır.
"sen bana bakma ben senin baktığın yönde olurum." **
sözün bittiği yerdeyiz.
karşılık beklemeyen aşktır.
evlenilesi insan tipi.
(bkz: ben sana gülüm demem gülün ömrü az olur)
(bkz: fakir edebiyatı)