bugün

coffee stain studios tarafından geliştirilmiş first person shooter tarzı bilgisayar oyunu. kendi zamanına göre oldukça başarılı kurgulanmış ve ödül almış oyun.
titanic ve avatar filmleriyle 3 oscar kazanmış olan yönetmen james cameron'un yapımcılığını üstlendiği, 4 şubat'ta vizyona girecek olan 3 boyutlu sualtı macera filmi.
james cameron'ın yapımcı sıfatıyla gördüğümüz 3 boyutlu su altı macera filmi. bütçesi yaklaşık 30 milyon dolar olacak ve 4 şubatta amerika'da gösterime girecektir.
Kıvanç Tatlıtuğ'un 27 Ocak'ta Los Angeles'ta galasına özel davet edildiği filmmiş.
james cameron'un isminin geçmesi beklentileri büyük ölçüde yükselten fakat izleyince hayal kırıklığı yaşatacakmış gibi görünen film.

umarım yanıltır beni ve benim gibi düşünenleri.
görsel olarak gayet güzel bir film. klostrofobisi olanlar için yorucu olduğu gerçek zira film boyunca içleri sıkılacaktır.
özeti kısaca şöyle...

--spoiler--
bir tropikal fırtına yüzünden mağaranın derinliklerine inmek zorunda kalan ekip, denize açılan ve bilinmeyen bir çıkış ararken, şiddetli sular, ölümcül zeminler ve yavaş yavaş artan panik ile savaşmak zorundadır. usta dalgıç frank mcguire, güney pasifik'teki esa-ala mağaraları'nı aylardır araştırmaktadır. ancak çıkış yolu beklenmedik bir sel ile tıkandığı zaman, 17 yaşındaki oğlu josh ve ekibi finanse eden carl hurley'nin de dahil olduğu ekip planlarını değiştirmek zorunda kalırlar.
--spoiler--
3d sayesinde kendimi mağara dalgıçı gibi hissettiğim film.ayrıca benden mağara dalgıçı olmazmış onu anladım.dar geçitlerde sıkışma,gün ışığına hasret kalma vs..puanım 8/10
3 boyut tekniği gerçekten iyidir. zaten cameron varsa, pek endişe edilmez. film çok çok iyi değil. ama izlerken sıkılmıyorsunuz. güzel bir tempoda gidiyor.
klasik bi 3d atraksiyonu. genel olarak film güzel ama biraz daha duygu katabilirlermiş. sinemada bi kaç eleman çıktı filmin orta yerinde büyük ihtimalle elemanlarda klostrofobi vardı. kapalı alan fln tırsan varsa hiç gitmesin bayağı boğazını, kafanı tutuyosun. öyle işte mağaracılık dalgıçlık fln hevesi olan varsa gitsin yoksa bi olayı yok.
hani öyle ayıldım bayıldım diyemem. james'in avatarından sonraki büyük beklentiden de kaynaklanıyor olabilir.
ama dar alanlarda olmasına rağmen 3D gayet güzeldi. özellikle filmin ilk yarısında 3D ye doyduk diyebilirim.
mutlaka izlenmesi gereken filmler listesine giremez ama öneririm.
3d'si, ismi ve yönetmeniyle insanların aklını çelen, fakat dandiklikte, basitlikte, üstünkörülükte sınır tanımamış bir film.

--spoiler--
filmde senaryo yok. amaçsızca mağaranın derinliklerinde gezen ordan oraya sürüklenen bir gurup insan, ölme sıraları bile önceden kestirilebilecek dizilimle ölürler. beyaz suratlı olan, sürekli duygusal hallerde, sadece seyircinin düşündüğü gibi düşünen, dolayısıyla seyircinin kurtulmasını istediği kişi kurtulur.
bu kadar batırdınız en azından kişilik çözümlemesi yapsaydınız da sanatsallıktan puan alsaydınız. o da yok. bunun yanında çekim hataları da cabası. joshua, boynundaki ışığı yaktığı sırada arkasında gölge oluşabilirdi mesela. ama onu bile gözden kaçırmışlar. o ne yüce bir ışık öyle dememek elde değil.
spoilerımı burda sonlandırırken 3d'sinin çok güzel olduğunu belirteyim. artık tercih sizin.*
--spoiler--
edit: bu filme gideceğinize oturun 1-2 bölüm breaking bad izleyin. *
6 yapımcısından biri james cameron olan, bir alister grierson filmi. kendileri bile filme pek güvenmiyor olsalar gerek ki james cameron filmi gibi göstermeye çalışmışlar. yemezler ama.
sırf 3d için bile izlenebilecek film.

--spoiler--
beni etkileyen iki sahne olmuştur. birincisi Victoria'nın ölümü, ikinicisi ise Carl'ın vic öldükten sonra onu bulduğundaki ruh hali.
--spoiler--
kısa bir sürede olsa mağracılık yapmış biri olarak beni bile nefessiz bıraktı bazı sahnelerinde. film sonuna kadar hızını hiç kaybetmedi. organizmanın hayatta kalmak için verdiği müthiş mücadele ve yine egonun ön plana geçip hırsların mahkumu olan insanlar.
gerçekten çok etkileyici bir filim, izlerken kendimi nasıl kasmışsam filim bitince her yerim ağrıyordu.

--spoiler--
beni en çok etkileyen sahne josh un babasını boğduğu sahneydi.
--spoiler--
3d olduğu göz ardı edilirse gayet vasat bir film. ancak bir klostrofobik olarak beni yeterince rahatsız etmiştir. 3d ile zaten yeterince kendimi mağaralarda ve su altında hissettim bu bile yeterli. the mist'in son sahnesinde nasıl içim daraldıysa bu filmden de aynı çıktım. 5 dakka sonra tüm film anlamını yitirmişti. çerezlik olarak güzel. mümkünse klostrofobikler izlesin *
baştan aşağı mantık hatalarıyla dolu bir 3d denemesi. ne akla hizmetle ve neden 3d yapılmış bu anlayamadım. 3d hissiyatını verebilecek sahne sayısı gerçekten çok kısıtlıydı. standart bir çekimde izlemek hem daha kolay hemde keyifli olurdu diye düşünüyorum. mantık hataları o kadar çok ki oturup yazmakla bitmez, hemde bunlar temel mantık hataları öyle ıncık cıncık dava da değil.

--spoiler--
dayanamadım lan, final sahnesi ile ilgili olarak:
ulan hadi şans eseri vurgun yemedin de akciğer embolisi nasıl olmadın be adam?
--spoiler--
vaktime de parama da yazık oldu. 3d olmasaymış da olurmuş yani. hadi onu geçtim o mantık hatalarına ne demeli? bir de artık şu son sahneyi filmin başında vermeyin be kardeşim, salondan çıkıp gidesim geliyor.
mükemmelin altında, vasatın üstünde bir filmdi. su altı sahneleri güzeldi. ben hep doğa üstü, bilim kurguya kaçan olaylar bekledim ama hayal kırıklığına uğradım olsun filmden çıkarken parama da acımadım açıkçası.
3 de olarak cırt bir film. çok bomba bir film degil çok kötü de degil. izledim çok şey kazandım, izlemedim ölürmüyüm kahrımdan tarzı film de degil.
bu filme kötü diyenlere hassiktir diyoruz hassiktir.
gün itibariyle r5 sürümü torrent linklerine düşmüş, yılın en fazla isim yapmış filmlerinden ama overrated bir film olduğu da gözlerden kaçmayan film.
james cameron'un gerçek bir olaydan esinlenerek yapmış olduğu macera,gerilim tarzı filmidir.

--spoiler--
"Kubilay Han buyurdu: Xanadu'da,
Görkemli bir zevk kubbesi dikilsin,
Alph'in, o kutsal ırmağın aktığı,
insan ölçüsüne sığmayacak mağaralardan geçip,
Günyüzü görmeyen denize döküldüğü yerde."
--spoiler--
nefes darlığı yapan film.

--------- spoylır-------
amerikan sinemasında bir ekibin sikim gibi ortamlara girip sonra da teker teker öldükleri o kadar çok film var ki. 2011'de hala bu klişeyle senaryo yazmak denyoluğun bir tık üstüne tekabül ediyor kanımca. based on a true story diyorsunuz eyvallah diyoruz ama kimse de çıkıp demiyor ki bilader bu arkadaşlar neden periyodik olarak onbeş dakkada bir ölüyorlar? neden hiç aynı anda iki kişi birden ölmüyor mesela?

çünkü yönetmen film süresince ekiptekileri iktisatlı bir şekilde harcama gayreti içinde. topu topu 8-10 kişi var ekipte öyle har vurup harman savurmamalı. üç beş tanesini daha filmin başında paldır küldür öldürüp film boyunca başka kimse ölmezse seyirciler paramızı istiyoruz diye gişelere hücum ederler.

bir de can çekişen birini apar topar boğma durumları var bu arkadaşların. es kaza ayağınız falan kırılırsa sıçtınız. hemen hayırsever biri gelip boğuyor sizi. neymiş acı çekmeyecekmişiz. lan yarraam zaten canım yanıyor bir de ciğerlerimi patlatmanın manası var mı! kati surette uyulması gereken bir prosedür gibi uygulanıyor bu boğma işi.

bir de eldeki kısıtlı imkanlarla ekiptekileri öldürmek için baya bir kafa patlatmışlar belli ki. hatunun saçı makaraya takılıyor. eleman sırtüstü yere düşünce onun için özel olarak imal edilmiş bir dikit ciğerleri deliveriyor falan. şanssız devenin çölde bir kutup ayısına rastlama ihtimali bile daha fazla aslında. eldeki imkanlarla gerçekleştirilebilecek maksimum talihsizlik elde edilmiş.
bravo diyorum vallahi bravo. üç arkadaş gittik filme. bu dramatik hikayeyi izlerken gülmekten altımıza işiyorduk. tamam biz hafiften kafadan çiziğiz ama sizin filmde de bir y.raklık var gibi.

------------- sıpoylır bitti --------
james cameroon filmidir.
eğer duygusalsanız, her şeye ağlayabilme gibi bir meziyetiniz varsa ya da ağlamaktan 3 de gözlük camlarınız buğuyla kaplanabilir film boyunca.