askeri kırdıran enveri paşa...
(bkz: ruhi su kültür ve sanat vakfı)
(bkz: ruhi su dostlar korosu)
kadıköy'de boğa'nın hemen yukarısındaki (mavi'nin oradaki ara) nazım hikmet kültür merkezi'nde filmlerin gösterildiği, toplantıların yapıldığı salonun adı.
o kadar eşsiz bir sesi vardırki, dostlar başına...
büyük ses, büyük yetenek.
konservatuarda klasik şan eğitimi görmüş bir sesin terbiyesini aşık geleneğine getirmiş müthiş yorumcu, sanat adamı ve halk adamı. geçmişin bilinmeyen türkü ve şiirlerini 68 döneminde ortaya çıkarmak için canla başla çalışmıştır.
Her daim Hasan Mutlucan ile karıştırılan türkücü.
yakın müzik tarihimizdeki ustaların ustasıdır.
insanların türküleri kendilerinden güzel,
kendilerinden umutlu,
kendilerinden kederli,
daha uzun ömürlü kendilerinden.
Sevdim insanlardan çok türkülerini.
insansız yaşayabildim
türküsüz hiçbir zaman.
Hiçbir zaman beni aldatmadı türküler de.
Türküleri anladım hangi dilde söylenirse söylensin.
Bu dünyada yiyip içtiklerimin,
gezip tozduklarımın,
görüp işittiklerimin,
dokunduklarımın, anladıklarımın
hiçbiri, hiçbiri,
beni bahtiyar etmedi türküler kadar... *
opera sanatcısı olmasına rahmen kendini türkülere adamış örnek şahsiyetlerdir bir tanesidir.

hayata gözlerini yumuşunun 23. yılın da yarın zincirli kuyu mezarlığında anılacaktır.
an itibari ile ölüm yıldönümü sebebiyle özgür radyo'da resitalleri sunulan unutulmaz sanatçı.
ruhi su, halk müziğinin ve bağlamanın dönüm noktalarından biridir. basbariton sesiyle ve bağlama çalış tarzıyla bir çok türküyü adeta yeniden yaratmış, taşralısını da kentlisini de müziğinin zemininde, aynı duygularla buluşturabilmiştir. ayrıca kendisine ait bir çok bestesi vardır ve önemli bir kısmı dönemin şartlarından etkilenmiş protest tarzda türkülerdir. şişli meydanında üç kız, ellerinde pankartlar, dinleyin arkadaşlar gibi besteler ruhi su'nun eseridir. yetiştirdiği öğrencileri de ruhi su'nun gölgesinde kendilerine has tarzlar oluşturabilmiştir. sadık gürbüz ve sümeyra en bilinen iki öğrencisidir.

ruhi su benzeri bir halk müziği ustası her durumda türkülerin ve halk kültürünün gidişatına yön verecek, çeki düzen getirebilecek niteliğe sahiptir. mevcut duruma şöyle bir göz atarsak; türkü söylediğini iddia edenlerin çok büyük bir kısmı birbirinin kopyası. kadınların hemen hepsinin sesi ağlak, sözler acılı arabesk, müzik ise berbat. sadece bu türde yayın yapan kanalları ya da radyoları dinlediğinizde bütün gün aynı şarkıyı dinliyormuş hissine kapılıyorsunuz. işte böyle bir ortamda bile böyle bir yetenek, halk müziğinin gidişatını değiştirebilecek bir güce sahiptir.

ruhi su konserlerine çıkmadan önce hazırladığı repertuara sadık olan bir sanatçıymış. bendeki kasetlerin birinde, söylediği türkü bittikten sonra her ağızdan farklı bir türkü adının çıktığı seyircilere ruhi su: "şimdi bize bırakın, şimdi bize bırakıın" diye hafiften azarlıyordu. kimi zaman daha sert konuştuğu da söylenegelir. peçeteye yazılan her şeyi okuyanlardan kat be kat daha saygılı bir davranıştır bu.
türkülerinin toplandığı 25 albümü hemen her yerde bulabilirsiniz. ama bazı kayıtlarına ulaşamadığı da biliniyor.

dönemin şartları deyip geçebilirsiniz, çok klasik bir tavır da diyebilirsiniz ama ruhi su'nun müziğinden bahsediyorsak onun nasıl öldüğünden daha doğrusu öldürüldüğünden de bahsetmek gerek. dünyanın herhangi bir yerinde baştacı edilecek bu üstadı devlet, komünistlikten ötürü hapisanelere tıkmıştır. son yıllarında kemik kanseri teşhisi konulduğunda tedavi görmek için almanya'ya gitmek istemiş ancak kendi kendisinin bekaasından sorumlu necip devletimiz ruhi su'nun pasasportunu yenilemeyip ölüme terk etmiştir. türkülerinde bahsettiği halkının acısından kendisi de payını almıştır böylece.
dinledikce hayranligimi kazanan büyük üstad. yillar sonu onu taniyip aradan yinede yillar gecsede hatirlayacagiz onu.
siyasi figürlerimiz haline gelmiş büyük sanatçı. onu zülfü livaneli ve ardından grup kızılırmak izler.
türküleri soyadına yakışır su gibi okuyan yolundan hiç bir zaman şaşmayan usta ses. ve hiç bir şey onu görüşünden ve yolundan yıldırmamıştır.

nazım hikmetin ilk şiirlerini besteleyendir.
ölümüne kadar 16 tane 45'lik plak, 11 uzunçalar çıkardı.
Nazım Hikmet hapishaneden çıktığında dostlarıyla buluştuğu bir gecede Ruhi Su türküler söylemiştir. Bu türküleri dinleyen Nazım Hikmet ellerini çapraz biçimde göğsüne tutarak, "Ruhi sen türkü söylerken, en acılı türküde bile bir yeis duymuyorum, ellerimi böyle göğsüme vurasım geliyor" demiştir. 1963 yılında Nazım Hikmet'in ölüm haberi Ruhi Su'ya ulaşınca Ruhi Su üzüntüyle odaya kapanmış ve çıktığında bir halk türküsünün ezgisi üzerine "karalı bir haber düşmüş geliyor" sözleriyle başlayan şiirini yazmıştır. Ruhi Su, Nazım Hikmet şiirlerini ilk besteleyen kişidir.
mezarı kurşunlanan sanatçımız.

http://tinyurl.com/ma2xb4
sanki onu bekleyerek açılmış gibi olan ankara devlet konservatuvarı'nda okur ve opera bölümünü 1942'de bitirir. hayranları onun bas bariton opera icralarını bilmezler, çünkü devlet operası'ndaki görevine 1952 yılında son verilmişti. ruhi su, bu olay üzerine türkülerimize yöneldi; köroğlu, pir sultan, muhiy, karacaoğlan, dadaloğlu... sonra rumeli türküleri. bu olayı, gavur operasından ulusal türküye dönüş saymak yanlıştır. batı müzik yazısı, hiçbir folklor ürünüyle çatışmaz çünkü; bütün iş, bilimsel müzik yazısı içinde folklorik ürünün yerli yerine oturmasını sağlamaktır.

türkülerimize bilimsel müzik yöntemini uyguluyordu ruhi su. bunun tam olarak anlaşıldığını sanmıyorum. ama onun işi elbet bununla kalmadı, kendisi de besteledi türküler. dehası ve ölümsüzlüğü buradadır. bizim, bize özgü değil, uygar dünyadan olduğumuzu gösterdi. uluslararası ününün kaynağı budur.
24 yıl geçse de insanlığın onurundan bir kere daha vazgeçtiği günün üzerinden, unutmadık, bir kere daha rahmetle anıyoruz.

" daha adil ve güzel bir dünyayi düşlediler, belki o dünyayı göremediler ama, görmüşçesine söylediler " .
(bkz: ele geniş olan şu yalan dünya)
1912-1985 yılları arasında yaşamış devrimci ozandır.DP ve 12 Eylül faşist cuntasınında baskılarına rağmen türküleri günümüze dek gelmiştir.
(bkz: kurtuluş savaşı destanı)

http://www.youtube.com/watch?v=AMF1ugBLpTc&feature=related
ahmet kaya' ya: at teper gibi bağlama çalıyosun, böyle bağlama çalınmaz, bağlamayı dövmene gerek yok diyen sanatçı. yıllar sonra üstad (bkz: ahmet kaya) verdiği ilk konserin afişine ''bağlama böyle de çalınır'' yazdıracaktır..
(bkz: üç kız bir ana)
isimli türküsüyle mest eden üstaddır.
o yokken bağlama bir garip. o yokken türküler her daim öksüz.

şimdiki akademisyenler çağdaşlık savsatası altında bağlamayı hor göre dursunlar usta, bağlamanın zincirlerini çoktan kırmıştı. türküleri otantikliğinin dışına çıkmadan o kadar güzel söylüyorduki, herkesin zır zır zırlanarak ''dillendirdiği batılalaşalım, çok seslenelim'' zevzekliğini ezip geçmiş rahmetli. * bağlamayı kendine özgü çalışı, sınırsız repertuarı, okuduğu ilahiler ... sonra da ağlıyoruz bağlama neden bu kadar yetersiz diye. biz yetersiz olmayalım sakın !