bugün

mehmet ali erbil
ibrahim tatlıses
sibel can
hülya avşar
gülben ergen
mahsun kırmızıgül

gibi gereksiz insanları çok iyi derecede tanıma/bilme sebebi.
ne yazık ki izlenen bir programı yapsan da ,iyi parçaların olsa da işini yapamayan beceriksizin biriyle aynı kefeye konduğunun günüdür.
şu sıralar en fenası da tv deki sabuk yarışma yada onunla bununla yazışma(!) programlarıyla beslenen, kafamıza gözümüze engerekli engereksizleri dayatarak hayat bulan canavar.
popüler kültür, en çok beğenilenin peşinden herkesin gitmesi olgusuna verilen bir isimdir.

bunun hakkında binlerce örnek verilebilir. örnekleri ile ülkemizde bol bol karışlaşılınabilir. dışarıdan etkilenmeye müsait, kültürel olarak belli bir tabakanın altında, tüketime ağırlık veren toplumlarda sıkça görülen bir olgudur. daha özele inersek, kişilikleri tam oturmamış-kişilik arayışı içinde olan- kendini belli bir insan güruhuna kabul ettirememiş, farklı olucam derken farklı olmaya çalışan milyonların aynısı olan insanların kaçışıdır, sığınışıdır. herkesin birbirine benzediği, belli şeyleri konuştuğu, belli başlı şeyleri yiyip içtiği, belli şeyleri izlediği bir toplumun üyesi olmak, popüler kültürün kurduğu çadırın baş köşesinde uyumaktır kısacası.

peki popüler kültür değerleri neden çok sevilir. yaştan yaşa göre nedenler sürekli değişmekte de olsa tüm yaş grupları için tek bir şey söylenebilir ki "kişinin kendini başkalarına kabul ettirebilme çabası" dır popüler kültüre olan aşkı. örnek verelim;

bir genç arkadaşı olmamaktan yakınmaktadır. sorunludur. arayış içerisindedir. ama bu iyi bir gençtir. annesi babası iyi insanlardır, neyin doğru olup neyin yanlış olduğunu bilen, efendi olup efendi konuşan bir gençtir.

ancak hayat istediği gibi gitmez, zira bir noktadan sonra yalnız kalmayı sindiremez. "ya ben nerde yanlış yapıyorum" diyip yeni bir arkadaş grubu edinmeye çalışır. girdiği arkadaş grubunda herkesin siyah giydiğini görür. o da giyer. herkes ne kadar boktan d aolsa duman dinlemektedir, o da dinler. sorgulamak yoktur. zira popüler olan sorgusuz sualsiz, yasaksız yanlışsız sevilmelidir. saçlarını uzatır bla bla bla. tek bir prototipe doğru kayan görünüşün içine tek bir fabrikadan çıkmış beyin yerleştirilir.

üniversitelerimizin çok büyük bir yüzdesi maalesef bu gençlerimizle doludur. hayır ben buna kızmıyorum. tam tersine ne güzel yapıyorlar diyorum. aynı insan tabakasından olmaktansa marjinalliğe doğru yelken açmak istiyorum. popüler kültürü sevmiyorum ama popüler kültürü yemiş insanlara da kıl olmuyorum. facebook tan nefret ediyorum, duman ın dünyanın en kötü müzik grubu olduğunu düşünüyorum, rockerlarla patsocu diye dalga geçiyorum, beyaz gömlek giyip içine muska takan, kolunda ruslarla gezen adamlara küfür ediyorum. starbucks ın önünden geçerken hareket çekiyorum, 'mor ve ötesi çok iyi ya' diyip iki şarkısını sayamayanların yanından hemen uzaklaşıyorum. eldivenlerinin parmaklarını kesenleri anlamıyorum. keçi sakal uzatıp "nasıl olmuş baba?" diyenlere "b*k gibi olmuş" diyorum. cebinde yüzlerce ytl si varken sokakta yatıp da "abi havamız yerinde, şarap sımsıcak, ne kadar farklıyız ulan!, akşama otlanalım bi de ehehe." diyenleri gördükçe sktirin ulan!" diye haykırıp kuğulu parka sigara içmeye koşuyorum. evet montla sıçıyorum.

ama tek başımayım. ve daha ne kadar dayanabilirim bilmiyorum.
(bkz: facebook hayranlığı)
bireyin duyarlılıklarını nasırlaştırıp kendi ürettiğini dayatan kültürdür.
beraberinde yabancılaşma ve konformizmi getirir.
sakınabilene aşkolsun.
medya patronları tarafından yönetilir. kitle kültürüyle eşdeğer olduğu söylenebilir.
belli zaman aralıklarında belli yerlerde toplum tarafından benimsenen alternatifleşmeyi öldüren, insanları bilinçli ya da bilinçsiz kalıba sokan tornadan çıkma, harici beyinler doğuran ilk başta keyif veren zamanla sizi geliştirmediğini anlayarak çırpınarak kaçmaya çalıştığınız fakat çırpındıkca boğulduğunuz ve zamanla alternatifliği bile alt kümesi olarak ele geçiren kültürcük
bazılarını maymun haline getiren gelip geçici heves.
seni beni mal gören insanı yoz eden kültürdür.
sol frame'in ta kendisidir...meğersem kısa zamanda ne çok şey tüketmekteyiz burda...
sıkca oha filan olan, dünyayı bağdat caddesi sanan, mango, zara, dieselden giymezlerse ezilip büzülen, giydiklerinde mutlulukla arzı endam eden, kimileri mor giymek benim yaşam biçimim ya da siyah giymek benim felsefem diyen ama aslında felsefenin ne olduğundan habersiz, bozuk türkçeyle konuşmayı tarz sanan, hayatı flört edip, lüx markalar giymekten ibaret sanan tipleri içinde sürükleyen abuk bir akımdır.
yurdum gencini vıcık vıcık toz pembe şekilde sarmış olan illettir. ne zaman düzelir bu hal ne zaman o gün gelir bilinmez ama en azından süreci hızlandırmak elimizdedir. ne zaman ki tepkiler msn iletileri yerine meydanlarda dile gelir, ne zaman facebook grupları yerine gerçek dernekler kurulur işte o zaman o süreç kısalır. balık almak için elini uzatmak yerine gidilir bir olta yapılır o süreç o zaman kısalır. gözü kapalı bağlanmış insanların gözündeki banttır popüler kültür. tshirtlerdeki che resmidir, kollardaki atatürk imzası şeklindeki dövmedir. ya saaatin pili bitecek ya da bir gün alarm çalıcak.
dünyayı yönetenlerin apolitik kitleler yaratmak için kullandıkları bir araç. gençliği özendir popüler kültüre yanına ver uyuşturucusunu sen dünyayı yönet. emperyalizmin böl-yönet taktiği bu şekilde evrim geçirmiştir günümüzde. sonuçta ortaya sex ve ya uyuşturucu delisi düşünmeyen beyinler çıkmıştır.
ticari aygıtlar tarafından üretilen ve dağıtılan, halkın birbirinden farksız atomlaşmış kitle olarak görüldüğü, bu üretim ve dağıtımda hiçbir denetiminin olmadığı gündelik yaşam kültürüdür. dar anlamıyla eğlenceyi içerir; geniş anlamıyla da egemen toplumsal, ekonomik ilişkileri destekler, haklı çıkarır ve sürüp gitmesinde yardımcı olur. kitle iletişim araçlarıyla yayılan kültür anlık mutlulukları ön plana çıkarır, insanları tüketime yöneltir, kendilerine sunulanları eleştirisiz kabul etmelerine neden olur.
tüketimin egemenliğinde paranın elde edebileceği kadardır her şeyin değeri. sahip olunan metalar karşılığında vazgeçilen değerler kadar insan olunur. sözümona en baş köşeye konulan dini de hümanizmi de meta haline dönüştürür. mekanizması çok basittir. tek tek bireylerin ötekinden daha iyi yaşaması üzerine kurularak insanın doğal özelliği böyledir diye yutturulur reklam imajlar yoluyla. bencillikle, diğerinden daha çok kazanarak, daha iyi yaşamak üzerine kurgulu düzen her dakiaka açlıktan son nefesini veren bebelerin de müsabbibi imiş kime ne. pazar ayininde onlar için günah çıkarırsın ya da günde beş vakit onlara dua ile ruhen arınıp kurtulursun bu rahatsızlıktan. kısacası kapitalizmin sahip olmak felsefesi ile liberalizmin önce ben mantalitesine dayalı yaşadığımız kurmaca hayatlardır. kimsenin kimseyi eleştirme hakkının olmadığı kölesi olduğumuz düzendir. dinimiz güç, imanımız daha çok sahip olmak, ibadetimiz tüketmek, tanrımız paradır.
anlamadığın,bilmediğin müziği,inatla dinlemektir.
--spoiler--
popüler kültür kendi materyal temelini yansıtır. meyvenin çürüğünü el çabukluğuyla müşteriye kakalayan semt pazarındaki satıcıyı geride bırakacak kadar sahtekar ve dolandırıcıdır: heterojenlikten, sen'in sen olduğundan bahseder: aslında sen sana baktığında , sen senden geçerek oluşan tüketim ve moda kültürünün standartlaşmış ve homojen yapısını görürsün. standartlaşmada sen standart oldukça sensin. big mac ancak big mac'larla big mac'tir. sen standart oldukça değer kazandığını sanıp değersizleşir ve yoksunlaşırken, mcdonalds standardı sattıkça zenginleşir.
--spoiler--
* *
günümüzde halk kültürü olarak dönüşüme uğradı denilse de yanlıştır. sahiplik içermez, sınırları kitle kültürüne göre daha geniştir. kendi içinde kült kavramı oluşturur ve insanları ortak bir yerde birleştirir. yerele karşıdır. her ne kadar ilk önce ilkel biçimlilik göstersede daha sonra marka haline gelirler*.
insanlar arasında bir popülarite çabasıdır.temelsizdir.
omurgasızlaştıracaktır. derya baykaldır.
ölüm ölüm dediğin nedir ki gülümdür.
(bkz: yozlaşmak)
Ozan ormeci, Türkiye'deki popüler kültürü, konuyla ilgili bazı düşünürlerin bilimsel teorilerine dayandırarak anlatırken Kadir inanır, Pınar Altuğ gibi sansasyon yaratan kişilerin yanı sıra Fatih Terim ve Zidane gibi kahramanlaştırılan insanların, popüler kültürdeki misyonunu gözlerimizin önüne seriyor. "Guguk Kuşu" ve "Dövüş Kulübü" adlı filmlerdeki karakterleri de irdeleyerek zevkli bir analiz yapıyor.

Bu kitap, içinde yaşadığımız ama belki de farkında olmadığımız popüler kültürü fark etmemizi sağlayacak güncel bir analiz... Filmlerde ya da görsel medyada izlediğimiz bazı karakterlerin, popüler kültüre nasıl hizmet ettiklerini gösteren, farkındalık seviyesine ulaşmamızı sağlayan eşsiz bir kitap...

"Ötekilerin hikâyesi, aslında içinde bulunduğumuz çağın, 'biz'lerin de hikâyesidir."

Kaynak: http://www.netkitap.com/k.../78441/populer_kultur.htm
oldukça eğlenceli bir kitap. ozan ormeci tarafından yazılmıştı. fatih terim, kadir inanır, pınar altuğ, zinedine zidane ve sözlüklerle ilgili bölümler bayağı eğlenceli ve ilginçti. http://www.netkitap.com/k...an-ormeci-elips-kitap.htm
özellikle genç kesimi içine alan, onları yutan, yozlaştıran "kültür"(!).
küçümsenemeyecek sorunlardan biridir. ülkemizin kavram kargaşası içinde olduğu şu dönemlerde yapılan işlerde haliyle, ticari kaygı içinde olan işlerdir. ve ticari kaygı güden işlerin tümü haliyle popüler kültürün malzemesidir. işin garip tarafı hangi gözünü para hırsı bürümüş insan evladı arkasında bıraktığı gençliği sadece daha fazla kazanmak için zehirlemeyi göze alır. ve bu nasıl vatandaşlık, nasıl insanlıktır.