bugün

"demokrasinin esas prensibi, halkın egemenliğidir. ama milletin kendini yönetecekleri seçebilmesi için yetişkin ve iyi eğitim görmesi şarttır. eğer bu sağlanamazsa demokrasi otokrasiye dönüşebilir." diyen fliozof.
(bkz: platonik aşk)
faşistlikle alaksı olmayan kişidir. platon'a faşist demek faşizme hakarettir.

edit1: okuma yazma bilen ilk faşist tümcesi kinyas ve kayra adlı kitapta geçen bir tümce olup; platon'un hayatı ile alakası yoktur.

edit2: ah be kinyas ve kayra ne hale soktun bu gençliği.
devlet yapıtını her sayfasını özümseye özümseye uzun sayılabilecek bi sürede bitirdiğim ilkçağ filozofu. çok sağlam adamdır yalnız okunulmama korkusundan mı ustasına saygısından mı bilemiyorum her yapıtında sokratesi konuşturur. sokrates yapıtlarında birilerini durmadan göt eder, tartıştığı kişinin ilk fikrinin tam zıttını bir fikri savunmasına neden olur. kişi x beyazdır diye başlasa, sokrates sora sora, karşıdaki de her soruya "evet öyledir", "ben de katılıyorum", "tanri şahidimdir ki öyledir" diye diye sonunda "x vallahi de billahi de siyahtır"a kadar gider.

devlet kitabında ayrıca hemen her yönetim şekli mevcuttur. faşizminden tut demokrasisine kadar. ne de güzel bir filozoftur kendisi. ibni sina ve ibn rüşd kendinden çokça esinlenmiştir. aristoya bin basar.
platon'a iki soru sormuslar:

birincisi; "insanoğlunun sizi en çok şaşırtan davranışları nedir?"

platon tek tek sıralamış :

-çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. ne var ki çocukluklarını özlerler...

-para kazanmak için sağlıklarını yitirirler. ama sağlıklarını geri almak için de para öderler...

-yarından endişe ederken bugünü unuturlar. dolayısıyla ne bugünü ne de yarını yaşarlar.

-hiç ölmeyecek gibi yaşarlar. ancak hiç yaşamamış gibi ölürler...

sıra gelmiş ikinci soruya; "peki sen ne öneriyorsun?"

bilge yine sıralamış:

-kimseye kendinizi "sevdirmeye" kalkmayın! yapılması gereken tek şey, sadece kendinizi "sevilmeye" bırakmaktır...

-önemli olan hayatta "en çok şeye sahip olmak" değil, "en az şeye ihtiyaç duymaktır!"
filozofların devlet yönetiminde olması gerektiğini savunan filozof. ustası socrates gibi gericidir.
doga tanrinin insanliga mektupu dur demisti.
devletini okudukça tarihteki ilk komunist olduğuna kanaat getirmeye başladım. güzel arkadaşım iyi tasarlamışsın sistemi ama hani özel mülk demedilermi sana mal canın yongasıdır diye. birde bu altın maya demir maya ne oluyor. özel mülkü yasak et ardından beni demir mayalılar sınıfına koy sonrada de ki: bu adam niye ararşik gocuğu giyiyor.
karanlıktan korkan bir çocuğu kolaylıkla hoşgörebiliriz. yaşamdaki asıl trajedi; yetişkinlerin aydınlıktan korkmasıdır sözünü, milattan önce 427-347 yılları arasında söyleyen düşünür. filozof olmasına rağmen, sözünün bu kadar yıl sonra geçerli olabileceğini o da düşünmemiştir herhalde.
gerçek adı aristocles tir.
Sanatçılara "gerçeğin taklitinin taklitini yapıyorlar" mantığıyla yaklaşan filozof. Gerçek olan ideadır. Dünya üzerinde bulunan her madde ideanın taklitidir. Sanatçılar ise o görünen taklitleri yansıtarak, taklitin taklitini yapıyorlar mantığı güdendir. Velhasıl-ı kelam "devlet adamları ve sanatçılar filozoflardan daha değersizdir" cümlesi ile tanınır. Kendisi şiir yazmak üzerine eğitim almış olsa dahi, şiirin bilgiyle değil, tanrısal bir emirle yazıldığını öne sürmüş kişidir. Tezini ise bir şairin şiir yazarken kendinden geçmesi ile açıklamış muhabbet insanıdır. Sanatı sadece gereksiz işlerle uğraşanların yaptığını düşünerek kalbimi kırandır.
sorgulanmamış hayat yaşanmaya değmez sözünü söylemiş harika filozof. kesinlikle araştırılması gerekir. *
ne yazık ki bir platon uzmanı olan ahmet cevizci'den asla öğrenilemeyecek filozoftur. ha, ondan öğrenilmez de ahmet arslan'dan mı öğrenilir, ne yazık ki hayır. homeros ve hesiodos üzerinden öğrenilir.
madde ve idea olarak tüm evreni ikiye ayıran filozoftur.

kendisi hocası kadar düşünmese de ihtiyarlığına doğru biraz kıvırmıştır.

kurduğu academia okulu ile felsefesini şanslı çocuklara nakletmiştir.

(bkz: eflatun).
babası ariston dur.
platon adını geniş devasal omuzlarından almış olan favori felsefecimiz.
sokrates in sevgilisidir.

kadın erkek aşkını anlamsız ve sığ buldugunu söylemiş enteresan kişilik.
bu zatın birde "mağara alegorisi" diye bi çalışması yahut terorisi yahut her nesisye işte vardır ki nasıl atlanmış bilemiyorum başlığı bilem açılmamış. neyse ben şöyle açıklıyım bu teoriyi; bir mağara içerisinde duvara karşı, hayatları boyunca hiç dışarıya çıkmamış ve güneş yüzü görmemiş, hareket edemeyecek şekilde bütün vücudu sabitlenerek oturtulmuş insanlar vardır.bu insanların arkasında bir ateş yakılmış ve bu insanlarla ateş arasında sürekli bir şeyler yapan, günlük hayatını idame ettiren varlıklar vardır. dolayısıyla bu hareketleri yapan varlıkların gölgeleri duvara yansır ve yerlerinde sabit olarak duran insanlar sadece ve sadece bu yansıyan hareketeri görür ve gerçek hayatı bundan ibaret sanırlar hatta sanmazlar bütün hayatları boyunca sadece onları gördükleri için gerçek hayat onlar için odur. daha sonra bu insanlar arasından bir kişi serbest bırakılarak, güneş ışığına çıkarılır ve asıl hayatı görmesi sağlanır bu insan ilk başta şok geçirir, inanamaz ancak daha sonradan alışır. bu olaylardan sonra bu insan tekrar mağaraya götürülüp bağlanır, efendim olay işte tam olarak burda kopar bu insan gördüklerini bildiklerini diğer sabitlenmiş insanlara anlatır ancak nafile uğraşır. çünkü diğer insanlar kendisinin delirmiş olduğunu düşünür, söylediklerine inanmazlar. evet olay bundan ibaretttir.

şimdi gelelim kıssadan hisseye;
bu durum çeşitli bakış açılarından yorumlanabilir bunlardan bazıları eğitim, sosyal hayat, vb.

bu olaya sosyal hayat açısından baktığımızda;

bu bağlanmış insanlar; toplumu, bu insanları buraya bağlayanlar; toplumu kendi istediği gibi yönlendiren gücü, gölgeler ise toplumun görebilmesine izin verilen gerçekleri simgeler. evet efendim o gerçekleri gören ve açıklamaya çalışan kişide toplumun delisidir! dimi...

evet eflatun abimiz zamanında böyle bir çalışmada bulunmuş işte. şahsi görüşüm günümüzü, günümüz insanlığı ve otoriter yapısını olduça güzel bi benzetmeyle açıklamış. kendisi tebrik edilesidir.
An itibariyle okumakta bulunduğum kitabın; devlet' in yazarı.

1.kitap ve sanırım 2. ve 3. kitaba da taşan sürekli bir adalet sorgulaması var ki bu bölümler benim en beğenerek tüm alıcılarımı açarak okuduğum bölümlerdir. Anladım ki adaletli olmak çok kolay. Ama adaleti tanımlamak bir o kadar zor. Bu bütün kavramlar ve onların pratiğe dökülmesinde aynı sanırım. Dürüst olmak daha kolaydır dürüstlüğü dile dökmekten, tanımlamaktan. Böyle söyleyince saçma geliyor ama ben bunu öğrendim Platonun adaleti sorgularkenki ıkınmasından. Bir diğer güzel sorgulaması da şudur ki; ideal hakim ve hekim nasıl olmalıdır ? Platon der ki iyi bir hekim bir çok hastalıkla yüzleşmiş hatta bunları bizzat yaşamış sağlıksız insanlarla sık sık karşılaşmış onlarla içiçe yaşamış olmalıdır. Bu durum hekimi, kötüyü tecrübe ederek öğrenmeye götürür böylece daha iyi bir hekim yapar. Fakat bir hakim asla kötüyle içiçe yaşamamalı kötüyü tecribe etmemeli kötü bir düşünceyi içinde bulundurmamalıdır, ruhunu kirletmemelidir. Çünkü hakim işini ruhuyla yapar, hekim ise aklıyla. Bu nedenle hekim aklını hakim ise ruhunu kirletmemelidir. Peki hakim kötüyü nasıl öğrenecek ? Tecrübe ederek değil salt bilgi yoluyla. Bu şekilde hem iyiyi hem de kötüyü bilmede yeterli olacaktır.Böyle sağlam saptamalarının yanında garip takıntıları da gözüme çarpmadı değil Platon' un. Müzik ve jimnastiğe takması gibi. Ama vardır bir nedeni koskoca Platon değil mi efendim.

Velhasıl iyidir hoştur kendisi düşünmüştür, düşündüğünü yazmıştır. Düşünerek kendisine, düşündüklerini yazarak da insanlığa olan görevini yerine getirmiştir. Gay olduğu söylentileri de belli bir inanca olan yakınlığı dolayısıyla uydurulmuş bir safsatadır diye düşündüğüm ve ümit ettiğimdir. Eğer gayse de alıp karşıma vajinayı sayfalarca sorgulatmak istediğimdir. Okumak istediğim bir diğer kitabı ise şölen dir.

edit : imla (hassasım ben bu konuda)
sokrates'in öğrencisidir.platon, varlığı fenomenler dünyası ve idealar dünyası olmak üzere ikiye ayırır.fenomenler dünyası duyularla algılanır ki değişkendir,idealar dünyası ise akılla,değişmezdir.ona göre evrenin bilgisine ideanın bilgisiyle varılır.devlet adlı eserinde bu düşüncesini mağara örneğiyle anlatmıştır.
açık toplumun ilk düşmanı ve baskıcı rejimlerin ilk ilham kaynağıdır platon. faşisttir ve gaydir. gay oluşu hakkında tartışma falanda yoktur açıkça eserlerinden anlaşılabilir.

öjeni teorisi platon imalı bir sapkınlıktır. bu sapıklığı daha sonra hitler teslim alacak ve milyonlarca insanın ölümüne sebebiyet verecektir.
sanatı aşağılayan filozoftur.
platon a göre adalet herkesin üstüne düşen işi layığıyla yapmasıyla sadece sağlanabilir.

(bkz: devlet)
hoşgelmiş 7. nesil yazar sürünsün efenim sözlükte.
edit; hayır 6. nesilmiş aaaa
6. nesil bir yazardır, hoşgelmiştir.

fakat an itibari ile 'yoksa ece kscg nin bir farklı versiyonu mu?' diye düşündüren yazar oluvermiştir.

sırayla sol framede görülen:
gaydalamak
gaybent
gaybana

(bkz: hele otur bi soluklan yiğidim) *