bugün

okur gibi elinde gazete olan, halbuki kafasında 40 tilki birbirini kovalayan, cebinde bafra sigarası olan amcadır.
sanrının yerini almış yeni bir nick. ama güzel yazıyor çok, takipteyiz efendim.

ak sakallı mı bari diye iğrenç espiri yapmama sebebiyet veren. *
son zamanların takip edilesi yeniden gelmiş yazarı. edebiyat üzerindeki çalışmaları hayretler içersinde alkışlarla izlenesi...
parklarda boş bira şişelerini toplamaktan vazgeçip boş bira şişelerini doldurup çalılıkların arkasında pusuya yatan amcadır...

günlerden bir gün parktaki amcamız yine bütün bulanıklığıyla çalılıkların arasında gizlenirken birden bir kaç yaprağı eliyle iterek kendisine yarattığı pencereden parka gelen ve az önce doldurduğu şişeleri fondip yapan kargo grubunu görür... gözlerine inanamasından belli olan şok, çok geçmeden kulaklarından ensesine doğru akan bir sıcaklığa dönüşür... hissettiği sıcaklık gelen güzel müzik sesini duymak için açılmış bir kapı şekli alan kulaklarındaki pisliğin akmasıdır... açılan kulaklarının duyduğu sesler;

Pencereyi kapattı, istanbul'a baktı
Yaşadığı bir şey vardı onları ayıran
Mavinin morun bütün tonlarını gördüğünü sandı
Sonra öyle bir şey olmadığını ispatladı
Bir hatanın izi aklında, sonunda ikisini sarsan bir şey
Yüzyüze olunca, yüzyüze olunca
Ruhlarda hiçbir sızı yok
Bir tek soru var o da kalplerde
Bir çizgi koydu yaşamına
Bir nokta yaşadıklarına
Bir ünlem aradı sonra
Günlerce unuttuğu bir insana
Hiç kimseyi üzmeden nasıl hata yapıldı
Hiç kimseyi üzmeden yaşanılan yaşandı
yalniz kalmaktan degil yalniz olmaktan kork sen

idir... ses kesildiğinde nefesi kesilmişti... sırt üstü uzandı çalılıklardaki böcükleri hiç düşünmeden... gökyüzündeki yıldızlara baktı... yıldızlar dilek tut dercesine kayarken, hayelleriyle birlikte hayatınında kaydığını farketti ve başladı yıldızları tutmaya...
cebinde saklar yıldızları o gün bu gündür... bir dilek duyduğunda elini cebine atması ondandır... yalnızlığını yok edenlere minnet için... kaç yıldızı kaldığını düşünmeden.
*
sen adın?

bilemedin ki hiçbir zaman! hep değiştirdin. bulmak istedin ruhuna yakışacak bir ismi!
senin adın? aşk! hep varolduğuna inandığın. bir yerlerde hala insanları mutlu eden. şiirler, romanlar, hikayeler yazdıran. şarkılar besteleten. filmler çektirten.
senin adın? mutluluk! hep ulaşılmak istenen! kaf dağı'nın ardındaki. bir gün, eninde sonunda elde edeceğin!
senin adın? hayat! binbir türlü kahpeliğin ve güzelliğin aynı anda gerçeklleşebildiği muhteşem bir sahne!
senin adın? huzur! ne bir kitap ismi ne de bir sokak! bilen gönüllerde sonsuza kadar varolması için tanrı'ya dua edilen.
senin adın? kavga! kendini korumak amaçlı, korkak ruhlara telaş verebilen.
senin adın? öfke! içine atmaktan artık sıkıldığın! her an, her yerde kustuğun. ruhunu ve mideni bulandıran her şeyi boşaltabildiğin.

senin adın?

sen koy adını dostum! gerçek ismini unut! kimliğini, içten bir gülüş uğruna küçük bir çocuğa hediye et! gözlerini yum! cinsiyet farketmeksizin, çok çok uzaklarda, gerçek anlamda bir dostun senin için evreni varedene dua ettiğini bil!

ve, inan! *
uzun uzun ve dolu dolu yazan amcadır. hangi parktaysa gidilip ziyaret edilmek istenendir.
nickiyle kafamda kirli ve eski paltolu, orta yaşlı, ama nedense adam gibi adam * bir siluet oluşmasını sağlayan yazar
(bkz: yazlığa gitmiş devlet memuru)
(bkz: çağrışım)
torbacı
(bkz: ayrancı parkı)
emekli bekçi.
sözlükte sadece 26 entrysi bulunmasına rağmen 156 karma puanı ile çikita muz mertebesine erişmiş üçüncü nesil yazar. hakan günday hayranı; aynı zargana gibi, cennetten kovulan gibi, egoinman gibi, sadece uykum var gibi...
parktaki amca olduğu tamamen varsanıdır...
parkın salıncaklarından birinde durmadan sallanmaktan başı dönmüş, başının dönmesinden olacak ki sürekli hayal gören yaramaz bir velettir.
kendini saatlerdir parkta onu izleyen bunak amca gibi hayal etmesinin nedeni, amcanın parkta velede bakıp gençliğini ve yapamadıklarını hatırlayarak biri bitmeden diğerini yaktığı sigaralarının yarattığı dumanın gözlerini yakması sonucu dökülen yaşları görüp, neden döküldüklerini düşünmesidir.
birden bir başka veledin annesinin gelip ''yeter artık saatlerdir biniyosun! birazda benim kızım sallansın'' demesiyle salıncakla bağlarını koparıp. amcanın yanına oturup sigaraya başlaması, amcayı hayal etmesi yerine amcalığa ilk adımı attığı an olarak tarihteki yerini almıştır. *
+hamdi su adama baksana
-baktım oturuyo iste
+kimbilir ne hayatlar yasadı,nasil gunler gecirdi
-yasamistir
+o durgun halinin altinda belki de bir katil yatmaktadir
-abartma len
+öyle deme kac sevda gecmistir basindan hayata küsmüs bir zengindir belki
-hmmm.anladım
+is cikmaz mi diyosun
-yuru diyorum.
sevimli sevimli tartışmamız sırasında ulan sevgili kardeşim şeklinde hitap edişiyle beni ve halusinojen kardeşimi sağlam bi güldürmüş güzel insan.

az önce çaylak olduğunu öğrendiğimden mütevellit biraz olsun taşak geçmekte istemiyor değilim hani ama yinede bi geçmiş olsun demekten kendimi alamıyorum.
bi kaç arkadaş bizim evin ordaki parkta gece muhabbet ederken her seferinde gelip ne güzel arkadaşlığınız var diyen bize hayat dersi veren amcadır. boyuna bira içer bu güne kadar bize çok kez ne güzel arkadaşlığınız var deyip muhabbete ortak olmasına rağmen ismini bile bilmemekteyim. **
deniz baykal in kalp krizi gecirmesi diye başlık açarak 1 nisana yenik düşen 3. nesil çaylak.
az ama güzel yazan yazar. karmasından da belli zaten. takipteyim.
kimsesiz bir emeklidir.Görüldüğünde selam verilmelidir. Hatta vakit varsa oturup hali hatrı sorulmalıdır. şöyledir..böyledir..
kaç senelik dost olmamıza rağmen kararlı bir şekilde doğum gününü unutmaktayım.
kararlılığımın sebebi kusurabakma huyu olmaması galiba diye kendime sitemlerdeyim.
itiraf etmekte, af dilemekteyim.
Başka bir platformda da olsa yeniden yazı yazmaya başlaman ne güzel. Whatpaddeki hikayenin girişini okudum, ellerine sağlık çok güzel olmuş… Yanlız merakta kaldım devamı gelecek mi?