bugün

Parçalanmış Divan, Tuz Günleri, Erken Sözler, Yenilgiler Tarihi kitaplarını yazan şairimizdir..
şehir tiyatroları ve bbt bünyesinde birçok oyunun yönetmenliğini üstlenmiş önemli bir tiyatrocu.
iBB BAŞKANI KADiR TOPbaş'ın sanat danışmanı kenan ışık'ın desteğiyle şehir tiyatroları başına getirildiği iddia edilen şehir tiyatroları yeni başkanı. *
"istanbul büyükşehir belediyesi şehir tiyatroları genel sanat yönetmenliği'ne, m.nurullah tuncer'in yerine şehir tiyatroları yönetim kurulu seçilmiş üyesi olan yönetmen, yazar, şair orhan alkaya atandı."

-istanbul büyükşehir belediyesi resmi web sitesi-

sevindiren bir haberdir. ancak şehir tiyatroları'nın en muhalif, en sol görüşlü sanatçılarından birisinin harbiye muhsin ertuğrul sahnesi'nin yıkılmasının sözkonusu olduğu bir dönemde göreve getirilmesi bence manidardır. yine de en sonunda 100 yıllık bir sanat kurumuna yakışır bir genel sanat yönetmeni atandığı için mutluluk duymamak elde değil. kendisine başarılar dilerim.
eğer iddia edildiği gibi "Kendi Gök Kubbemiz" adlı oyunda geçen yahya kemal'in "Galib et, çünkü bu son ordusudur islam'ın" dizelerini makasladıysa çok ayıp etmiş kişidir.

http://www.habervaktim.co...nda_islam_tartismasi.html
6 isimli 7. şiir kitabını piyasaya çıkarmıştır.
artık kendisini al yazmalım dizisinde göreceğiz. öyle bir geçer zaman ki 'de en sevdiğim karakterlerin başındaydı.

not: dizide ölmesine bile çok üzüldüm arkadaş.
Peygamber sabrı olduguna inandigim sanatcidir. Son zamanlardaki "yeni yonetmelik" ve "devlet tiyatrolarinin ozellestirilmesi" tartismalarinda sikca televizyonlarda goruyoruz kendisini. Onca sakirte, bagnaz dusuncelere ve sacmaliklara ragmen beyefendiligini bozmamis ve bu yonuyle kendisine hayran biraktiran insandir. Az once ahmet hakan'in programinda konusurken de ;" su parmagimi da indiriym de.." Diyerek basbakana muthis bi gondermede bulunarak guldurmustur.
zeki bir adam, gerçek bir sanatçıdır. Türkiye hala mümkün adlı kitabı okunmaya değerdir, tavsiye edilir...
şair ve tiyatrocu. iyi adamdır.
şehir tiyatrolarının kapatılmasına tepki gösterenlere karşı; başbakan erdoğan'ın gerici toplumsallığı harekete geçirmeye yönelik nefret dolu sözlerine; akıl,mantık çerçevesinde sanatçı bilgeliği ve duyarlılığı ile yanıt vermiş; tatlı su solcusu ya da yetmez ama evet demokratı ya da ılımlı sanatçımsı olmayan; gerçek bir aydın ve sanatçıdır.

başbakan erdoğan'a yanıtı da şöyledir; madımakta insanları diri diri yakanlar anlamasa da aydın kisvesine bürünüp, şak şakçılık yapanların derin dersler çıkartması gereken sözlerdir; yıllarca kıyıma uğramış, öldürülmüş, sürülmüş aydınlarımızın yobazlığın değil aklı selimin ve aydınlığın kazanması için seslenişidir:

--spoiler--
Sözü sağa sola savurmaya hiç niyetli değilim, ortadan konuşacağım. Fena halde sıkılıp bunalmış bir adam olarak, sözüm doğrudan Başbakan'a.

Bir doğru'dan bahsetmeye başladığınızda karşınıza yalan üretiminin gelmesi bir toplumsal seviye sorunudur. Bu seviyenin tahkîrden tahrike doğru evrilmesi ise, belli bir vâdede linç kültürünü canlandırmaya dönük bir kalkışmayı kışkırtmaktan başka bir şey değildir.

Başbakan, belli bir saikle ve anlaşılması zor olmayan bir psikolojik yönelimle, açıkça bu ülkenin entelektüellerini Kanlı Pazar kitlesinin önünde hedef haline getirmeye soyundu ve tam hızla bu propagandasını sürdürüyor. Bugün, kendi biat kültürünü altüst eden tiyatrocular topun ağzına sürüldü ama Başbakan bununla da yetinmeyip hedefi şimdilik- ülkenin tüm aydın'larına doğru genişletti.

Başbakan liyakata önem vermiyor, bilgiyi küçümsüyor, birikimi, deneyimi hiçe sayıyor ve küçümsenemeyecek kişisel potansiyelini, sadece kendi oy oranını oluşturduğunu düşündüğü 'kindar ihtiyar'ların;yaşları hiç önemli değil- desteğini almaya yönelik harcıyor. iki anlamda da, harcıyor.

Başbakan, geç kalmış bir Münih Darbesi için tetiğini çektiği bir silahın namlusunu kontrol etmemiş görünüyor. Suriye üzerinden yürüttüğü gerilim politikasının günlük konjonktürde yarattığı 'Allah razı olsun'; desteklerinin sürgit olacağını sandığı için mi bilemem, uluslararası bir omuz aldığı zehabına kendisini kaptırmış durumda gözüküyor.

Tam da bu tek alternatifli öngörüyle,'tek adam'lığı, otokratik şefliği ülkenin her alanına şâmil kılabileceğini zannediyor.

Doğrudan tarafı olduğum için an be an izlediğim, ülke tiyatrosunu berhava etme girişimi esnasında, dün medet umduğu entelektüel câmiaya da târiz üzeri hakaret yağdırmakta beis görmüyor.

Bir kin seli boşaltmaya çalışıyor üzerimize Başbakan. Kendi kin tarihini, Tanzimat Fermanı'nın ilân edildiği 1839 senesine kadar uzandırdığına bakılırsa, kullanmamaya hep özen gösterdiğim klişeyle 'mağdur edebiyatı'nın derin ve melodramatik disturuna bağlanarak bir linç atmosferi yaratmaya çalışıyor.

Başbakan ateş, benzin, nefes toplarının bir jonglörün elinde aynı anda çevrilebileceğini zannediyor.

Başbakan cesur bir adam. Ben de öyle sayılırım.

Ama biliyorum ki, Başbakan yüzüme söyleyemeyeceği sözleri masif kitlesi önünde ortaya savurup duruyor. Yarın kitlesi benim, bizim kapılarımıza dayanmaya kalkıştığında, birinci derece azmettirici olacağının farkında bile değil. Çünkü Başbakan 173 yıllık bir nefreti üzerimize doğru püskürtmenin 'haklı' güvenini taşıyor.

Bir McCarthy'cilik eşiğine Başbakan'ın cesaretiyle geldik. Şimdi tahkikat komisyonları için gün sayar gibiyiz. Eleştiriye sıfır toleranslı bir siyasi aktivasyon, hepimizi sigaya çekmeye hazırlanıyor.

Hodri meydan!

Başbakan bize her gün hakaret ediyor. Biz ironiyle karşılıyoruz bu tuhaflığı. Her ironi Başbakan'ı daha beter tahkîre teşvik ediyor. Biz hâlâ edebimizi bozmadık. Ama rû be rû konuşma imkânını tükettiysek eğer, yek e yek karşılaşmaktan daha adamcası yoktur.

Haydi o vakit.

Başbakan gerdikçe geriyor ve kavgada söylenmeyecek sözleri, kendi taraftarlarının kuşattığı geçici ortamlarda kükreyerek sarf ediyor.

'Sen kimsin'; diyor. Yek e yek konuşalım.

'Zavallılar'; diyor. Yılmaz Güney'den mülhem, anlatalım.
'Yarım porsiyon'; diyor. Porsiyonu birlikte tamamlayalım.

Başbakan ayıp ediyor.

Gel, bir de yüzüme söyle Başbakan.

Kindar bir ihtiyar olarak tamamlama hayatını, iyi bir insan olmaya geri dönmek için hiçbir zaman geç değildir.

Sevgi, selam ile, Allah iyiliğini versin.
--spoiler--

http://www.muhalifgazete....-i-cildirtacak-sozler.htm
--spoiler--
Hayatı öbür dünyaya yatırım yapmaya endekslemiş gibi görünüp bugünkü dünyayı yağmalayan bir zihniyet var.
--spoiler--
önce şiirleriyle bilip sevdiğim sonra dizideki meşhur balıkçı olduğunu öğrenince şaşırıp iyi şair sıfatının yanına iyi oyuncu güzel adam sıfatlarını eklediğim şahane insan.
100 yaşına da gelse karizmasından, o güzel bakışından gram kaybetmeyecek olan güzellik. birikiminin yarattığı hayranlık ve sempatiden hiç bahsetmiyorum bile!
neşet ertaş'ın türkülerinin sansürlenmesinin gerektiğini savunan iskender Pala'ya karşı yazdığı yazı ve yazıda kullandığı dil ile dikkat çeken sanatçı.

"Akademik ünvanı 'Profesör' olan emekli subay iskender Pala, akademik rezaletini fâş ettiğimiz gün itibariyle, güle böceğe dönüp, azca da olsa bildiği Divan Edebiyatı ile köşe dolduruyordu. Milletin iddet müddeti doldu zannedip gene destursuz bağa girmiş. iyi ki 'yaz da ver' dediğim bir şerhi var istanbul Şehir Tiyatrosu Repertuar Kurulu üyeliği yaptığı esnâda. Düpedüz ve el yazısıyla, islam inanışlarından gövdeli bir bölümünü 'sapkın' diye tarif edecek kadar 'sünnetli' bir arkadaş bu. Şimdi de, bizim en güncel yaralı bölgemize işemeye kalkışmış: Neşet Ertaş türkülerinin bir kısmı erotizm ile malûlmüş. 'Bazı türküler vardır ki maalesef eski oturak âlemlerinin veya cinsel sapkınlıkların sözcülüğünü yapar gibi,' diyebilecek meşrepte bir adamdan bahsediyoruz."
karizmanın tanımı.
başarılı şairdir. ustaları arasında ece ayhan'ın william blake'in olduğunu düşünmekteyim.
http://www.habervaktim.co...dan-pkklilara-destek.html
yaklaşık bir haftadır "HAYıR" tweetleri atan sanatçı kişilik.

http://www.gercekgundem.c...yiri-orhan-alkaya-soyledi