bugün

entry'ler (308)

doktor hasta diyalogları

aile hekimi odasında cengiz kurtoğlu dinliyor ve eşlik ediyordu ben kapıyı çalınca sağolsun azıcık kıstı sesini.

Dr: (Yüzünden düşen bin parça) Neyiniz var?
Herhangi1i: (Kaşınarak) Alerji oldum sanırım
Dr: Kaşındın ya beni de kaşıntı tuttu alerjiye alerjim var.
Herhangi1i: Geçmiş olsun.
Dr: Başka bir şey var mı?
Herhangi1i: Yok
Dr: Bunun için mi geldiniz? Ben olsam gelmem kaşınırdım oh rahat.
Herhangi1i: Peki bana ilaç falan yazar mısınız ben gideyim.
Dr: Geçmezse üç güne tekrar gelirsin.
Herhangi1i: Hıhı.

Böyle manyağı da bana denk gelir, aile hekimimi değiştirebilir miyim acaba?

herkese her şeyini anlatan aşırı içten kişi

bu kişi tanımadığınız biriyse daha da fenadır, parkta gelir yanınıza oturur, bankada hayatını anlatır, bir de şehirlerarası otobüste bununla yolculuk yapıyorsanız uyuma numarası bile kafi gelmez.

bir yazarın cinsiyetini tespit etmek

soru eklerini birleşik yazıyorsa az kitap okuduğunu ama başlık açmaya çalıştığını anlayabiliriz.

paranın tüm erkeklerden yakışıklı olması

kimine göre bu gerçekten böyle. arkadaşım ve büyükannesi arasındaki diyalog şöyleydi:

Nine: Eeee pelin anlat şu konuştuğun oğlanı, yakışıklı mı?
pelin: yaa iyi biri işte.
nine: ne iş yapıyor?
pelin: lojistik frmaları var.
nine: o nasıl ki?
pelin: bir sürü tırları falan var.
nine: ayyy çok yakışıklı.

--spoiler--
maalesef gerçek.
--spoiler--

elektriği kesilen öğrenci evi

bu benim başıma gelmişti, 2008 kış, kar kıyamet birden bire sigorta attı, karanlık ve soğuk evde tek başımaydım. Yatağa yatıp, babamı aradım, durumdan bahsetmedim telefonla konuşmayı sevmeyen babamla tam 20 dakika konuştum. Hava soğuk herhangi1i kombiyi kapatma, ışık yak korkma demişti, tamam demiştim. O kış gecesi ve öğrencilik yine de güzeldi sözlük. Babam hala o geceyi ışıklı ve ılık geçirdiğimi sanıyor.

tecavüze uğradıysa çocuk değil anası ölsün

bir ara ''akıl tutulması'' sözü pek meşhurdu, ben buna ''vicdan tutulması'' derim!

tecavüze uğrayan kadınlar da doğurmalı

peki bu tecavüze uğrayan kadınlar zorla kadın olduysa? mesela çocuksa, 13 yaşındaysa bilmem kaç pislik herif tecavüz ettiyse, yargı da buna ''rızasıyla'' demişse. rızam yok arkadaş, benim bu zihniyete rızam yok! Rızası olan varsa da tez zamanda yargı ona rızası var raporu versin, amin.

milyoner programına katılan batmanlı yarışmacı

saf anadolu insanı, kazanmasını istediğim yarışmacıdır.

yaran youtube yorumları

http://www.youtube.com/wa...LQPP5Q&feature=relmfu

(mustafa cecelli - es)

Bu şarkıyı dınleyınce tecavüze ugramıs gibi hissediyorum
Karnımda bir bebek acı onun adı
Kürtajda yasak zaten büyütüp besleyecegim mecburen

--spoiler--
pes
--spoiler--

eski sevgilinin hastanelik olması

ne kadar kırgın kızgın olsanız da, ayak küçük parmağınızı koltuğun ucuna çarparsınız da acır ya, kalbiniz öyle acır. Tabii kalbiniz varsa.

beşiktaş

koca kafa gitti, laneti üzerinde kaldı canım beşiktaş.

kürtaj vs tayyiptaj

kürtaj çocuk aldırmaktır, tayyiptaj engelli olduğunu bile bile o çocuğu dünyaya getirmektir.
kürtaj çocuk aldırmaktır, tayyiptaj tecavüze uğrayan kadını zorla doğurtup devlet bakar demektir.

martin heidegger

insanın öteki insanlar ile, öteki insanlar için ve öteki insanlara karşı sürdürdüğü günlük yaşam uğraşında, sürekli olarak ötekiler karşısında farklı olma kaygısı yatar. Bu, ötekiler karşısındaki farkı kapatma, kendisi ötekilerden geriyse, bu geriliği giderme veya ötekilerden üstünse, onları altta tutma kaygısıdır. Ötekilerle kendisi arasındaki mesafenin kaygısı insanın kendisine de örtülü kalan bu kaygı ötekilerle birlikte olmayı gerginleştirir. Günlük insan bu mesafeliliğin ne kadar az farkındaysa, bu kaygı o kadar sarsılmaz ve kökten biçimde etkisini gösterir.

Ne var ki, birlikte olmanın içerdiği bu mesafelilikte insan, ötekilerle birlikte varolan günlük insan olarak, ötekilerine uyma, ötekiler için ne geçerliyse onu geçerli sayma durumundadır. Burada insan kendisi değildir; onun kendisi olmamasını ötekiler üzerlerine almışlardır. insanın günlük yaşam olanakları ötekilerin koyduğu ölçülerce yönetilir. Bu ötekiler belirli değildir. Her öteki bütün ötekilerin yerine geçebilir. Önemli olan, insanın farkında olmaksızın devraldığı, ötekilerin sessiz, göze batmayan egemenliğidir. insanın kendisi ötekilerin bir parçası olarak, onların gücünü sağlamlaştırır. Aslında onların bir parçası olduğunu gizlemek için insanın ötekiler diye adlandırdığı şey, günlük birlikte olmayı oluşturanlar, yani her zaman burada olanlardır. Ötekilerin kimliği, ne bu ne de şu kimse, ne insanın kendisi ne bazı kimseler ne de hepsinin toplamıdır. Onların kimliği kimsesizlik ya da herkesdir.

insana her zaman en yakın olan, içinde insanın günlük yaşam uğraşmalarının olup bittiği alan kamu alanıdır. Gerek kamu ulaşım araçlarının gerek haberleşme araçlarının (örneğin gazetenin) kullanımında her öteki diğer ötekinden farksızdır. Bu ötekilerle-birlikte-olması da insanın kendisi ötekiler içinde erir ve her ötekinin kendi farklılık ve özelliği artan biçimde ortadan kalkar. Bu göze batmamazlık ve belirsizlik içinde herkes alanı; ve bu alanın egemenliği gelişir. Herkes neden hoşlanır ve nasıl eğlenirse, biz de ondan hoşlanır ve öyle eğleniriz. Sanat ve edebiyatı herkes nasıl okur, görür ve yargılarsa, biz de öyle okur, görür ve yargılarız. “Kalabalık”tan herkes nasıl kaçınırsa, biz de öyle kaçınırız. Herkesi öfkelendiren, bizi de öfkelendirir. Belirlilikten yoksun ve hepimizden oluşan herkes alanı, insana günlük varoluş biçimini dikte eder.

herkes alanının kendine özgü nitelikleri vardır. Birlikte olmanın içerdiği mesafelilik, temelini, birlikte olmanın sağladığı sıradan olmasında bulur. Sıradan olma, herkes alanını oluşturan özelliklerinden biridir. Herkes alanı, varlığını ancak sıradan olma ile korur. Neyin yapılıp yapılmaması gerektiği, neyin geçerli neyin geçersiz olduğu, sonuç ve başarının nasıl elde edileceğinin ölçülerini veren sıradan olma, bu ölçülerle herkes alanını ayakta tutar. Neyin göze alınabileceğinin sınırlarının önceden çizilmişliğinde, sıradan olma, önce çıkmak isteyen her türlü kural dışılığı gözetim altına alır. Her türlü üstünlük sessizce bastırılır. Özgün olan her şey hemen alışılagelmişin, çoktan bilinenin düzeyine indirilir. Uzun çaba ve didinmelerle kazanılan her şey, çabucak kullanıma hazır duruma girer. Bütün sırlar güçlerini yitirir. Sıradan olma kaygısı insanın temel bir eğilimini, bütün varlık olanaklarının tekdüzeleşmesi eğilimini açığa çıkarır.

Mesafelilik, sıradan olma, tek-düzeleşme, herkes alanının varlık tarzları olarak,kamuoyu oluştururlar. Her türlü dünya ve insan görüşünü düzenleyen, her zaman haklı olan kamudur. Ve bu, kamunun, nesneler ile temele inen bir bağ kurabilmesi, şeyleri açıkça görebilmesinden değil,düzeyli ile düzeysiz, bozulmuş ile bozulmamış arasında hiç bir fark gözetmemesinden ötürüdür. Kamu her şeyi bulanıklaştırır ve açıklıktan yoksun olan’ı, bilinen, kolayca kullanılabilen bir gereç gibi ortaya sürer.

Herkes alanı her yerde hazır bulunur, ama insanın karar vermesi gerektiği yerde herkes ortadan çekilmiş, kaçıp gitmiştir. Ne var ki bütün kararlar önceden herkes alanınca verildiği için, herkes alanı insanın sorumluluğunu insanın üzerinden alır. Herkes alanı kolayca herşeyin sorumluluğunu yüklenebilir, çünkü bu alanda yapılıp edilmiş olanlardan ötürü hiç kimseden tek başına kendisini sorumlu sayması beklenmez. Yapılıp edilenlerden sorumlu hep herkes, daha doğrusu hiç kimsedir.

böylece herkes alanı insanın günlük yaşam yükünü hafifletir, insanın yaşamayı kolaylaştırma eğilimine yardımcı olur. insanın varoluş yükünün hafifletilmesinde sürekli olarak insanın yardımına koşan herkes alanı, bununla sürekli olarak kendi egemenliğini sağlamlaştırır. Herkes alanında her kimse ötekidir ve hiç kimse kendisi değildir. Günlük insanın kimliği sorusunun karşılığı olan herkes insanın ötekilerle-birlikte-olmasında kendi varoluşunda teslim ettiği hiçkimsedir.

Heidegger, Martin. "Günlük insan ve Onlar Alanı", Çeviri: Akın Etan, Çağdaş Felsefe, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1979.

martin heidegger

heidegger'e farklı bir gönderme yaptırmış Onur Ünlü http://www.youtube.com/watch?v=UOiMDMcyLAM

atanamayan öğretmenin polis olup öğretmen dövmesi

aynalara tükürmek gibi bir şey.

aşık olduğunu anlama yolları

ailenizle yemektesinizdir, kardeşinizin çorbasından sinek gibi bir şey çıkar, herkes sinirli ve şaşkındır. siz çorbaya gülümseyerek bakarsınız, sevdiğinizle beraber çorba içerken hıçkırık tutmuştur, bir kaşık çorbayı içemediğiniz gün gelir aklınıza. masadaki herkes sineğe gülümsediğinizi zanneder. akıl tutulması işte.

sözlük yazarlarının itirafları

günlerdir olmadık zamanlarda aklıma gelen eski sevgilime bakmak için facebooka girdim, bir baktım ki yok, silmiş beni sözlük. ona değil de kendime yabancılaştım, facebook da arkadaşı tanıyorsan ekle diyor, hay bin kunduz.

geçmişi anımsatan kokular

ıhlamur kokusu, sobanın üstünde yanan portakal mandila kabuğu kokusu.

o da beni düşünüyor mudur hissi

mutsuzluktan başka bir şey getirmeyen sorudur, anlık gülümsersin ya düşünüyorsa diye, telefonuna bakarsın, maillerine nereden nasıl haberleşiyorsan bakarsın, ses yoktur. Düşünmüyor, düşünse yanında olurdu, ama ben de yanında değilim düşünüyorum derim. düşünüyorum öyleyse o da beni düşünüyor. delirtir bu soru.

intihar notundaki imla hatalarından rahatsız olmak

öyle yanlızımki en iyisi ölmek, herkez kendi derdinde. ölüorum.

yalnızım ki, herkes, ölüyorum. evet bunu ben de yapardım hataları bulurdum.