bugün

oss celebretylerinden birisi. oz turkce kullanicam diye acayip acayip kelimelere uydurmustur.
'Dil bir medeniyet olayıdır. Bir medeniyetin kurduğu dil, başka bir medeniyetin düşündüklerini söyleyemez. Yetmez onu söylemeye...'
Nurullah ATAÇ
türk edebiyatında "deneme" denilince akla gelen ilk isimlerin başında yer alan yazardır.
final dergisi dersanesinin sınav kitapçıklarındaki paragraf sorularında sıkça ismi geçen kişidir.
türkçeye vurgundur. dil sorunumuzu çözmeden toplumumuzun kalkınamayacağını, ilerleyemeyeceğini anlatabilmek için bütün gücü ile bu konuya vermişti kendini. ataç'ı, başka konulara değinmekten korktuğu için sadece dil üzerinde durmakla yerenler yanında, birtakım anlayışlı kişiler de, onun haklı olduğunu, fakat abartıcılığa düştüğünü, temel sorunumuzun bu olamayacağını söylemişlerdir. daha iyi niyetliler ise, bir sorunu toplumun bilincine sokmak için abartıcılığa gitmekten başka yol olamayacağını söyleyerek, dil özleşmesinin göründüğünce doğru olmadığını, istemeyerek, ortaya koydular. çünkü abartma, gerçeği olduğundan başka türlü göstermek değil miydi?
eleştiri türünün üstatı."ben yumurta yapmasını bilmem ama yumurtanın iisinden anlarım" sözünün müçidi...
galatasaray lisesi'nde okumuştur..fransızca öğrenmiştir..deneme türünün babası sayılır..

(bkz: günlerin getirdiği)
(bkz: karalama defteri)
(bkz: sözden söze)
(bkz: ararken)
(bkz: diyelim)
(bkz: söz arasında)
(bkz: okuruma mektuplar)
(bkz: günce)
(bkz: prospro ile caliban)
(bkz: söyleşiler)
(bkz: dergilerde)
Deneme konusunda; Montaigne'nin Türkiye versiyonu diyebiliriz kendisine.
uzun paragraf sorularına konu olan ancak gerçek şahsiyetine ve eserlerine nail olamadığım insan. bu durum aklımda 'acaba nurullah ataç sadece uzun paragraf soruları için ösym tarafından yaratılmış bir karakter mi' sorusunu uyandırıyor.
" bir şairin kendi yaratmadığı, başkasından öğrendiği herşey eskidir. "
eserlerinde, arapça diye 've' kelimesini bile kullanmamıştır.
tenkit üstadı.
"ben'in ülkesidir." diye tanımladığı denemenin türkiyedeki en büyük üstadı olduğu gibi eleştirileri ve yaptığı çevirilerle edebiyatımızı zenginleştirmiş bununla da kalmamış başllattığı dilde sadeleşme hareketi sayesinde edebiyatımıza sayısız yetenek kazandırmış üstattır. saygı duyulasıdır.
bir sözelci olarak össye hazırlanırken denemelerde, çıkmış sorularda, çalışma kitaplarında oldukça uzun paragraflarıyla karşılaştığım kişidir.
Dil devrimini rayından çıkarıp kucağına oturtan şahsiyettir.
21 Ağustos 1898 tarihinde istanbul Beylerbeyi'nde doğdu. ilkokuldan sonra dört yıl kadar Galatasaray Sultanisi'ne, sonra da bir süre Edebiyat Fakültesi'ne (1922) gittiyse de Fransızca öğrenmesi ve yetişmesi okullarda değil, kendi kendine ve özeldir.
1921'de Nişantaşı Lisesi'nde Fransızca okutarak başladığı öğretmenlik hayatı, 1925/26 arası Ticaret Vekaletindeki görevi bir yana hep Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı olarak istanbul, Adana ve Ankara'da 31 Mayıs 1945'e kadar sürdü, sonra Cunhurbaşkanlığı Mütercimliği'ne geçerek emekliye ayrılıncaya kadar (7 Şubat 1951) bu görevde çalıştı. 17 Mayıs 1957 tarihinde öldü.
Türkçe'nin özleşmesi, arınması için yılmadan savaştı, bu uğurda yazdığı yazılarda hiçbir yabancı söz kullanmadığı oldu, kendine özgü, devrik cümleleri çoğunlukta; yeni bir dil ve anlatım biçimi yarattı, genç yazarların çoğu onun etkisinde kaldılar. Kabul edilmiş değerleri yeniden ele alarak tartışmalara yol açması onun arayıcı olumlu yönlerinden biri oldu.
her türden sayısız eser vermiş, öss'nin de çok sevdiği yazar.
türkçeye bay ve bayan sözcüklerini kazandırmış yazar. türkçenin özleşmesi için yaptığı çalışmalara tabi ki lafımız yok, ancak bu sözcüklere gerek yoktu sanki.
kendisi cumhuriyetimizin ilk eleştirmen ve dil bilimcilerinden. ya da bir dönemin tekeli. yabancı sözcükleri orijinalleri şeklinde kullanır ve mesela kitaba beti, mektuba betik gibi öztürkçe karşılıklar bulmuştur. bir nevi dil milliyetçisi de diye biliriz ki türk milli eğitiminden geçmiş inek öğrencilerin etkilenmesi oldukça olasıdır.
orta okul yıllarımda, varlık yayınların tarafından basılmış olan yeşil bir kitabını türkçe öğretmeninin masasına atmak marifetiyle aktivistlik ve anarşistliğimi de konuşturmuşumdur o ayrı.
Tüm varlığını edebiyata adamış, eşine az rastlanır yazarlarımızdandır. yüreğini de kafasını da edebiyat sorunlarıyla doldurmuştur.
günlerin getirdiğini yazan günlerin götürdüğü adam.
"ataç'ın iliksiz kemikten daha iğrenç, şişe kırıklarından daha haysiyetsiz 'tilcik'leri ile küfür bile edilmez."
cemil meriç
eskiden güncelerini okuduğum, o zaman hoşuma giden, şimdi ise öztürkçe konusundaki aptalca hassasiyeti -özellikle çakma entellerin yayın evi olarak gördüğüm bazı yayın evlerinin de bu hassasiyeti göstermesi- kendisinden 'soğumama'( türkçe ne kadar yetersiz bir dil!) neden olan yazar.
17 Mayıs 1957 tarihinde aramızdan ayrılmış büyük üstad yazar.
(bkz: seni çok özledik)
Yazılarını okumazsınız. gözleriniz harfleri takip ederken konuşma biçimini almanız gerek. yoksa saçma sapan sesler çıkarabilirsiniz.