bugün

entry'ler (262)

karakteri bozuk insanlar

Ne yapacağı belli olmayan kişilerdir. Uzak durmak gerekir.

silinip silinip utanmadan geri dönen yazar

Yüzsüzdür.

bir yazara eski nick altına yazıp saldırmak

Terbiyesizliktir.

tarihi yargılıyorum

her satırının altı çizilmesi gereken bir kitapdır.

--spoiler--

örtünme tutkunluğumuzun telaşında kendimizi görmez, görmek istemez olduk. "biz" diye birbirinden farklı, birbirlerine zır görüntülerimizi benimsedik. görüntülerimizle çarpıştık, görüntülerimizi savaştırdık. soyunalım. soyunalım ki bizi giydirenlerle yüzleşelim, kendimizi görebilelim. tekrar giyineceksek, istediğimiz gibi giyinebilmemiz için soyunmamız lâzım.

--spoiler--

tao te ching

kırılmamak için bükül
düz olmak için eğril
dolmak için boşal
parçalan ki yenilen
az şeye sahip olanlar
çoğa kavuşabilirler
çok şeyi olanların zihni karışır.*

abdülhak şinasi hisar

tecrübe babalara kâr etse bile oğullara miras kalmaz.demiştir.

ilk adam

(bkz: Le Premier Homme)

auguste comte

sosyoloji ismini öne süren ilk sosyologtur.

edip cansever

yok düş kuracak vakit bile,her şeyi bir yana bırakıyoruz söylene söylene.sözünün sahibidir.

filiz genç

kağıt süsleme sanatlarının en önemlilerinden olan ebru sanatçısıdır. devlet güzel sanatlar akademisinde eski tarz silt ve ebru hocalığı yapmıştır.

erkekler

bazen insana dünyayı dar edebilecek güce sahip olabilen insan kişisidir.

akordeon

roni margulies şiiridir.

bir çocuk bindi kadıköy vapuruna
kocaman, ölü bir deniz kuşu gibi
boynuna asılı bir akordeonla.
filikalardan birine yaslandı, yakınında
olmak istermiş gibi batarsa vapur.
ne kimse gördü çocuğu, ne duydu kimse
kendinden büyük akordeonunu, ağır,
çekingen bir tavırla çalmaya başladığında.

biliriz, beğeniriz umuduyla en sevilen
şarkılarını çaldı bilmem kaç ülkenin:
oçi Çorniya, oh suzannah, bir viyana
valsi, bir polonez, beatles. Çaldıkça

açıldı. elinin altındaydı tüm dünya.
işine giden, kendi derdine dalmış
insanlardan dilenen bir çocuk değil artık,
kanatlanmış uçan bir martıydı adeta.

kimbilir, diye düşündüm, ne zaman gelmiş
doğduğu yemyeşil dağ köyünden kosova`da.
ben yeni dönmüştüm doğduğum yere londra`dan.
indim vapurdan, dudaklarımda suzannah.
hem avucumuzun içi kadar küçük artık dünya,
hem de yabancıyız nereye gitsek aslında.

yeni fikir sokak

kadıköy moda'nın en nezih sokaklarındandır.sağlı, sollu ağaçları ile, bir orman da yürüyormuşsun hissi uyandırır insana.

marjinal kadınlar

pınar çekirge'nin kitabıdır.

--spoiler--

bir kadına ne verirseniz verin, onu daha da büyük hale getirir. ona sperm verirseniz, size bir çocuk verir. ona bir ev verirsiniz, size bir yuva verir.ona sebze verirsiniz, size yemek verir. ona bir gülücük verirsiniz, size kalbini verir. ona bir şarkı söyleyin, size konser verir, kendisine verileni, çarpıp çoğaltarak geri verir. bu yüzden ona çamur atarsanız ,karşılığında bir bataklıkta boğulmaya hazır olun.

--spoiler--

oruç aruoba

acaba kaç kişinin aklından
arada bir de olsa geçiyorsun? diye
sormağa kalkışmıştım, kendi kendime;
biraz da alaylıca yanıt da hemen geldi,
senin aklından geçen kaç kişi varsa, o kadar.*

cahit zarifoğlu

haydi gel,
takatim var sevdana;
cürmüm kadar!. dizelerini sahibi şair ve yazardır.

alex de souza

tanışma imkanı bulduğum, candan samimi ve bir o kadarda alçak gönüllüdür.

bayan postacı

şu sıralar kadıköy ve cıvarında sıkça raslanılan, işlerini iyi yaptıklarına inandığım hemcinslerim.

alzheimer

hiçbir zaman. hiç bir hastalık bu kadar iç acıtıcı olmamıştır.

hissetmek

duymak, anlamak, sezmektir.