bugün

naat olarak okunup n'at olarak yazıldığı bilinir. .peygamberin güzel vasıflarını övmek için yazılan eserlerdir. eski edebiyatta yazılmış en güzel n'at'in fuzûlî'nin yazdığı su kasidesi olarak bilinir. yeni edebiyattaki en güzel örneği de arif nihat asya'ya aittir.
KAMER

Birlik aktarında ne burcular vardır ne burcular
Sürgülenmiş, geçmiş yürek yüreğe
Aşktan baygın rayihalar, ıtırlar
Teklik semaverinde fokurdar
Güzelliğin görgüsü
Buhurdanlar çağıldar buruk koylarda

işte nezaketin zarafeti Sevgilimiz
Nasıl da salınır incelikler deryasında nasıl
Hasretiyle kavrulmuş
Gönüller meclisimiz
Nasıl da kıvranıyor ateşin firdevsinde nasıl
Can feryad, can figan, can yangın yeri

Kâinatın kalbi aşkınla taşar durur
Çalkalanır gök deryası
Susar şemsler tekkesi
Coşar zahirler ardında görklü ehad denizi
Caşar da deşer ruh dağını
Dağlaya, dağdağa
Vur mızrabı canın canına, mühürle ey

Sırların sırrında belirmiş aşkın karası
Gömülmüş susuzluğun göğsüne
Uçsuz umman
ins aynalarının hirasında
Bu aynasızlık da ne
Bu mahşeri ıssızlık kalbe nerden musallat
Gel dindir gecemizi
Ölsün sessizliğimiz

ÇAĞRI

Şu cihan çöllerinde
Muazzez deryana hasret
Bin sessizlikle yıkanmış
Kurak bir ırmak sesim
Ağlar, çağlar, dağlar ey

Rikkatinin zarafeti dahi
Kırk korku salmış hasmına
Tevazunda heybet dağları
Nadide görkeminde
Rahmetin kâinatı saklıydı

Firkatin tamusunda
Sensizlikten eriyen
Figan peteklerine
Her gün bir hüzün yılı
Canımız ağrıyor ey

Mahcupların Efendisi
Masumların Efendisi
Mazlumların Efendisi
Öksüzlerin Efendisi
Issızların Efendisi

Efendim, Efendimiz
Sözlerin tesellimiz
Biz seni görmeden gördük
Biz seni duymadan duyduk
Bağrına bizi de bas

MEVLÎD

Doğ ruhumuza Efendim
Saraylar çökertelim
Kurutalım kötülüğün gölünü
Çorak canları tufan bassın
Küfrün ateşi sönsün
Dünya ravzana dönsün

Doğ ruhumuza Efendim
Ebvâ’da gül mevsimi
Çözsün dilsiz cevheri
Mübarek validenin
Mahzun kemiklerine bile
Göz koyanlar kahrolsun

Doğ ruhumuza Efendim
Badiye yaylamızda feyiz
Sahralar vahalarla çağlasın
Hayalinle donansın cihan
Mefkûrenle dirilsin naaşlar
Naatlar serden geçsin

Doğ ruhumuza Efendim
Doğ da imana boya
Zamane Kureyşleri
Doğ ruhumuza Efendimiz
iki cihan serverimiz
Doğ ki ölsün yasımız

PENÂH

Risâlet göklerinin şemsi
Riyaset tarihinin başkenti
Senin senalar kokan
O mübarek gönlündü

Adaletinden selamet
Cesaretinden nezaket taşardı
iraden doruklar kadar
Merhametin âlemler aşardı

Fârân dağlarında bir Gül
Uğruna gülistanlar feda
Cömertler cömerdi ellerin
Şifalar nehriydi alınlara

Öyle bir merhaba eylemiş ki
Hayatın ömürlere
Sonsuzluk düşleri zât-ı âlinle
Yârenlik hayalleri

Penâhımızsın ulu önder
Karanlık kuyularda hilalimiz
Işığın içindeki rehberimizsin
Nur dolar baktığın yer

Biz dünyaya bulanmış
Sevenlerini çek çıkar
Devranın batağından
Canın canımıza Hira

MUSADDIK

Zişan bakışında fezalar
Derya içre deryalardı

Uhud yağmuruyla örülü
Çöller kendinden geçmiş
Vefalı miğferinde kan
Dağların gözünde yaş
Kırgın mübarek dişin
Yerlere yas göklere yas

Senden önce gelenler
Senden sonra gelenler
Seni görmeden sevdiler
Alemde böylesi kime nasib

Sen en çok sevilen insan
Sen hakanlar hakanı
Sünnetinde binbir lisan
Ömrünle onur onurlanır

Musaddık ey Musaddık
Sıddıkların Efendisi
Güzellerinle çiçeklendi devran
Senin görklü medeniyetinden
Çalınanla başladı
Nakıs Rönesans bile

Cihanda ilerlemiş ne varsa
Şaheser devriminden hediye

SEVi

Seni öldürmeye gelenler
Sende dirildiler
Fidyelerle salardın esirleri
Onlar esir aldıkları ashabını
Vahşice şehid ederken
Merhametin, kanat sesleriydi arzın
Adaletinde yoğrulurdu çorak sahra
Seni sevmek ey
Hakk’a iman etmekti

Şair Bilal Yavuz Naatleri
Hz. Muhammed ' i övmek amacıyla yazılan şiirlerdir.
en güzel ismet özel şiirlerindendir.

Ne yesek
Lokmaya vurulur gibi değil
Yuduma gelmiyor içtiklerimiz
Dernekler toplanıyor dışta tutmak için
Kanat vuruşlarını yumuşak tutan etkeni
Utançlı sessizliği tanımaz kalemlerle
Kapanıyor bilanço
Top mermisi, kör testere
Defalarca boyanmış çaput parçaları
Sıkıştırdık günlerimiz arasına ki
Serazat kahkahalar atalım
Yapmacıktan nefretimiz
Sebep olsun kavgamıza
Bekleyiş arzından kovsunlar bizi
Ne yemen biraz öncemiz diyelim
Ne biraz sonramız meksika
http://www.youtube.com/watch?v=JtCsll8hxak ismet özel'in pıtraklı sesiyle iç sızlatan övgüdür.
(...)
güneşin
koskoca beldeye suskunluk yaygısını serdiği
yazlar yok
yok artık altında suskun yolları saklı tutan
karla örtülmüş kırların kışı
gitti giden yerine gelmedi başka biri ...

-gitti giden yerine gelmeyecek başka biri!

(bkz: şehir ve sen)
zafer şık şiirlerinin genel adı.
sevgili dilencisi, serazad sevdanın halcesi, sarhoş kalbin lisanından, gül kırmızı ve aşk sızı...
en güzel insanı, en güzel anlatan şiir türü.

-'neler duydu şu dünyada,
mevlidine hayran kulaklarımız.
ne adlar ezberledi ey nebi!
adına alışkın dudaklarımız...'

-'Ey kupkuru çölleri Cennet'e çeviren Gül;
Gel o bayıltan renklerinle gönlüme dökül!
Vaktidir, ağlayan gözlerimin içine gül!.
Ey kupkuru çölleri Cennet'e çeviren Gül!'

vs.

Ayrıca en güzellerinden biri için (bkz: yağmur)
güzel bir örnek için; (bkz: #516796)
divan edebiyatında önemli kişilere yazılan övgü içerikli şiirler.
ismet özel'in bir yusuf masalı adlı kitabından:
------------

dinleyin ey vakti duymak doruğuna varanlar!
falları grafiklerde bakılanlar siz de işitin!
külden martı doğuran odalıklar
ve kâhyalar
kara pıhtıyla damgalanmış veznelerde dili
şehvetsiz çilingirler, yaltak çerçiler
celepler ki sıvışık, natırlar ki nadan
ey hayat rengini sazendelik sanan
yırtlaz kalabalık!
dinleyin bendeki kırgın ikindiyi
hepiniz kulak verin!

güneşin
koskoca beldeye suskunluk yaygısını serdiği
yazlar yok
yok artık altında suskun yolları saklı tutan
karla örtülmüş kırların kışı
gitti giden yerine gelmedi başka biri
orada
duyumsatmadı kendini hiçlik bile
belli ki son yüzyılımız göğsümüzden
varla yok harman eden sesi uçursak
diye bize verildi
yetti bir yüzyıl böceklerde ve otlarda
soluyuş izlerimiz silmek için
ne yesek
lokmaya vurulur gibi değil
yuduma gelmiyor içtiklerimiz
dernekler toplanıyor dışta tutmak için
kanat vuruşlarını yumuşak kılan etkeni
utançlı sessizliği tanımaz kalemlerle
kapanıyor bilanço

top mermisi, kör testere
defalarca boyanmış çaput parçaları
sıkıştırdık günlerimiz arasına ki
serazat kahkahalar atalım
yapmacıktan nefretimiz
sebep olsun kavgamıza
bekleyiş arzından kovsunlar bizi
ne yemen biraz öncemiz diyelim
ne biraz sonramız meksika.

canı pek bir dünya son yüzyılda yaşadığımız
yüzü perdahla kavi, peçesi paramparça
üstü başı kükürtlü bu dünyadan
kancıklık
sıçradı çevirdiğimiz sayfalara
artık kimse bize haber vermeyecek
hemen şu tepenin ardında
saldırmaya hazır ve müsellâh
bir düşman taburu durduğunu
çünkü gerçekten yok
böyle bir ordu
bir düşmanımız kaldı
kendi
dudaklarımız
arasında.

biliyoruz günden güne çopurlaşan yer yuvarlağında
bizleri yan çizen birer hemşehri haline sokan nedir
çırpını çırpını giden atlardan indik
girmek için patavatsız yurttaşlar sırasına
zihnimiz acizlerin şikâyeti sığacak kadar
kanırtılırken ses etmedik
öcümüz alınacak korkusuyla irkildik
kaldıysa bir soru içimizde
o da bir şey:
nerdedir yerle gök arasındaki ulak
nerde biz?

kimseden bir işaret gelmeyecek
bir melek kimsenin alnını sıvazlamasa
söylemez kimse size dünyadaki ömrü boyunca
hiç bir insana yan bakışı olmayan kimdi
kimdi yan gözle bakmadı kır çiçeklerine bile
öğretmek için cephe nedir
kıyam etti
torunu kucağında
dönünce bütün gövdesiyle döndü
bir bu anlaşılsaydı son yüzyılda
bir bilinebilseydi
nedir veçhe.

dinleyin ey vakti duymak doruğuna varanlar!
sıyırın kahkaha sırçasını cildinizden
omzunuzdan vaveylâ heybesini atın
boşa çıksın reislerin, kâhinlerin, şairlerin kuvveti
güler yüzlü olmak neydi onu hatırlayın
neydi söğüt gölgesinde gülümsemek
ağız dolusu gülmeden taşlıkta.
hz. muhammed'i öven kasidelere verilen addır.
(bkz: su kasidesi)*
bir şeyin niteliklerini övme..
(bkz: Arif Nihat Asya)'nın bir şiiri.