bugün

dünya bağımsız sinemasına yaptığı katkılarla sinema otoriteleri tarafından mahallenin muhtarları sinema ödüllerinde ömür boyu onur ödülüne layık görülen usta türk yönetmenin cumhuriyet üçlemesinin ilk filmi. daha sonra kemal ve atatürk filmlerini çekerek bu kutsal teslisi pardon üçlemeyi tamamlamayı düşünüyormuş; ismini açıklamak istemeyen bir paşamızdan duyduğumuza göre.
hz. muhammed mustafa ve mustafa kemal atatürk'ün ortak adı. bu ismi taşıdığım için gurur duyuyorum.*
filmle ilgili bir tek şey söyleyeceğim. atatürk'ün, yalnız bir adam gibi gösterildiğini eleştirenlere: evet o yalnızdı. çünkü en önde koşandı. ne demek önder. en öndeki demek. kürsüde, en üst basamakta birincinin yanında başkası olur mu?
Film hakkında yapılan olumsuz eleştirileri görünce aynı filmi izleyip izlemediğimizden emin olamadığım bir can dündar filmi.Benim izlediğim filmde Atatürk alkolik olarak gösterilmiyordu.Eleştiren insanların anladığı gibi bir yalnızlığı da vurgulanmıyordu.Neden filmin en can alıcı bölümünü kimsenin vurgulamadığını anlayamıyorum.Atatürk bir akşam dostlarıyla oturduğu akşam yemeğinde bir üstadın söylediği "o kadın" parçasında efkarlanıyor.Onun bu halini gören masadakiler onu yalnız bırakıp odadan çıkıyorlar.Bir sonraki sabah Sabiha Gökçen ona dünkü halinin nedenini sorduğunda işte Atamızın cevabı "Gökçen ben milletimi çok seviyorum.Öyle çok seviyorum ki bazen onlardan ayrılacağım geliyor aklıma.işte bazen böyle şarkılar benim bir gün onlardan ayrılacağımı hatırlatıyor.Efkarlanıyorum..." işte onca eleştirilen filmden çıktığımda benim aklımda kalan sahne buydu.Onun milletine bağlılığı,sevgisi.
mustafa kemal'in de herkes gibi bir insan olduğunu, büyüklü küçüklü hatalarının, yanlışlarının olduğunu, zaaflarının, korkularının olduğunu gösteren filmdir. kusurlarıyla, hatalarıyla yüzleşmek atatürk'ün de bir insan olduğunu unutan, ilahlaştıran kişilerin hoşuna gitmeyecektir haliyle. ama izleyin bu filmi. sağda solda söylenen öyle tırt film böyle tırt film safsatalarına kanmayın, izleyin. görün lider nasıl olurmuş. yüreğiniz el verirse feto ya da bilimum yobaz çete reisiyle mustafa kemal'i kıyaslayın ki bunun düücesininin bile ne kadar abes, ne kadar terbiyesizce olduğunu anlayasınız. her yanı işgal altında olan bir halka nasıl özgürlüğünün verildiğini, ilk 10 yılda katedilen ilerlemeyi görün. peki hiç birini öldürmedi mi? evet öldürdü/öldürttü. kaos günlerinde ya da savaş halinde yaptı. gericileri, yobazları susturmak için yaptı. halkın refahı, kalkınması için yaptı.

sonuç itibariyle hatalarıyla, başarılarıyla, eleştirilebilecek yönleriyle bugüne kadar bize tanıtılandan, gözümüzde mükemmelleştirilenden farklı bir mustafa'ydı karşımızdaki. asi, isyankar, başınabuyruk ama ne olursa olsun gelmiş geçmiş en büyük lider.
herkes gibi bi insan oldugunu göstermeye calismis ama basarisiz olmus bir filmdir. zira mustafa filmine gidecek kitle sırf atatürk'ü yakından tanıyan insanlar değil, daha yeni yeni atatürk kavramını öğrenmeye baslayan cocuklar, cahil insanlar yada atatürk hakkında belgesel olarak izlemek için bunu seçmiş olan yabancılarda vardır. bu açıdan bakıldığında bazı tabuların bu filmde yıkılması yanlış olmuş, çünkü hele bu zamanlarda, atatürk konseptinin bozulmaması ve atatürk'ün herkesin örnek alacağı ve izinden gitmek isteyeceği bir ikon olarak kalması gerekmektedir. fakat filme giden bir çocuk, yada bilgisiz bir insan, bu filmden çok rahatlıkla atatürk'ü hayatının çoğunu yanlız geçiren, alkolizmin kurbanı ve en yakın arkadaşlarını da acımasızca hapise göndermiş bir diktatör olarak tanıyabilir. ve kusurlarını göstermek adına bunun yapılmasını yanlış buluyorum, kusurlar bukadar üstüne basmadan da gösterilebilirdi.
iki tane profesorun -ki turkiye kadar bu unvanin yerlere dusuruldugu ikinci bir ulke var mi acaba- film hakkinda dava acmasiyla hakkinda gunlerdir suren ilkokul 3 seviyesindeki suclamalarin doruk noktasina ulastigi film. http://yenisafak.com.tr/G...2008&c=1&i=149470

aptalligin, ahmakligin bu kadarinihaketmek için m. kemal napti acaba, ne gunahi vardi ki dunyanin en ebleh en kifayetsiz insanciklari onun arkasina sigindilar. bilseler ki ataturk adina yapilan hersey bugun azicik kafasi basan insanlarca sadece g.tleriyle guldukleri sacmaliklar haline geldi. daha fazla yazik etmeyin bu adama artik.
Yobazları bir hayli keyiflendiren,can Dündar'ın ve şakşakçılarının(ya da destekçilerinin) haddini aştığı bir film.Neymiş insani özelliklerini görelim hele holo kardeşiz.Peki görelim insani özelliklerini bir problem yok.Ancak insani özellikleri kisvesiyle Atatürk'ü aciz,alkol ve kadın düşkünü,karanlıktan korkan biri olarak göstermek işte bak bu olmaz.Fetocu tayfa da çok sevindi bu filme.Yalamalar sizi.
(bkz: mustafa filmini muhafazakarların sahiplenmesi) (bkz: #4203289)
Can Dünda'ın yeni belgesel filmi. Kim ne derse desin ben belgeseli çok sevdim. Atamızın farklı yönlerini anlatan güzel bir yapıt.
genelkurmay arşivlerinden yararlanıldığı söyleniyor, turgut özakman hocamız bu iddialara cevap verdi. mustafa filmini her anlamda çürüttü...

özakman'a inanmamızın birincil sebebi can dündar'dan daha güvenilir bir tarihçi olmasıdır. tarihi adım adım bilmesidir.

film bu dedikodulara ön ayak oldu...

filmin dışında medyaya eleştirilerim şunlar. can dündar çok ayıp etti. mustafa ve kemal diye iki ayrı kişilik yaratıldı... filmin ötesine geçenler var, hurafelere sığınanlar, atamızı övüyormuş gibi görünenler...

ah atam hurafelerle özel hayatını konuşuyorlar... tarihin dedikodusunu yapıyorlar... çocuklarımıza kurtuluş'u değil, senin içkini sigaranı anlatıyorlar... fikirlerine ulaşamadılar hala (!) ideolojini kavrayamadılar... fikriyatını kavrayamadan neredeyse yaptıklarının hesabını soruyorlar.
" Bir zaman gelir, beni unutmak ve unutturmak isteyen gayretler
belirebilir. Fikirlerimi inkar edenler ve beni yerenler cikabilir. Hatta bunlar, benim yakin bildigim ve inandiklarim arasindan bile olabilir. Fakat, ektigimiz tohumlar o kadar ozlu ve kuvvetlidirler ki bu fikirler,Hint'ten, Misir'dan doner dolasir gene gelir, verimli neticeleri kalpleri doldurur."
M.Kemal ATATURK
aslında kendisiyle alakalı en süper laf bugün şahsımla aynı salonda filmi izleyen entelektüel kılıklı bir teyze tarafından dile getirildi.

"atatürk hakkında 30 tane kitap okudum bu filmin atatürk ile alakası yok."

e be güzel teyzeceğim o okuduğun 30 kitabın yanlış bu filmin doğru olabileceği gerçeğini niçin aklına hiç getirmiyorsun? hem atatürk hakkında sırf senin okuduğun 30 tane kitap varsa demek ki en az 30 farklı pencereden izlenebilecek bir insanmış bu şahıs. aynı görüşte istersen 300 tane kitap oku ne farkeder?

dolayısıyla bu belgeselde anlatılanlardan mesela atatürk'ün inançlı mı inançsız mı, korkusuz mu yoksa karanlıkta uyumaktan korkan mı, diktatör mü demokratik mi biri olduğunu sittinsene çözemedik, çözemeyiz. bu tıpkı hz. muhammed'in söylediği iddia edilen uydurma hadislere benzer. insanlar aynı onları da işlerine geldiği ölçüde kullanır.
Mustafa zaman gazetesine abone olmus aptal bir taksicidir.
mustafa filmi..
Atamla ilgili bir şeyler izlerken ilk kez tüylerim ürpermedi..
ilk kez gözlerim dolmadı..
ilk kez içim burkulmadı..
ilk kez Türk olduğum, AtaTÜRKçü olduğum için gururlanamadım..
bu muydu MUSTAFA ?
yapmayın sevgili yurttaşlarım kemikleri sızlar Atamın ve Vatanım için şehit edilen yiğitlerin..
Beni anlatan bir film yapmışsın çocuk.
Kızgınım, utanç içindeyim. Sana

değildir kızgınlığım. Filmdeki Mustafa?dan da utanmış değilim.

Başaramamışım. Bundandır utancım. Komutam altında bu vatan için

kanını akıtan mehmetlerden utandım. Özgürlük demiştim çocuk, benim karakterimdir.



ilim demiştim çocuk, tek yol göstericidir. Karanlıktan korkardı

demişsin benim için. Korkardım evet. Bu ulusu boğmak üzere olan

karanlıktan korktum. Ama insaf be çocuk, korkup da kaçmadım ya. Söküp

atmadım mı o karanlığı bu ülkenin üzerinden?



Diktatör demişsin bir de. Hiç okumadın mı çocuk? Nerede benim nesilleri

emanet ettiğim öğretmenler? Anlatmadılar mı sana? Başkomutan olarak

cepheden cepheye koşarken, ülkede hala padişahlık rejimi varken ve bütün kararları tek başıma verebilecekken neden bir meclis kurdum ben çocuk?

Böyle diktatör olur mu?



Ah be çocuğum. Neden ve nasıl düşman ettiler seni bana? Baktım aşktan, sevgiden, aileden bahseden güzel şeyler yazmışsın bugüne kadar. Belli

iyi bir insansın. Çalışkansın, zekisin. Hacıları, hocaları anlarım da

çocuk, seni anlayamıyorum.



Onlar hiç sevmedi beni.

Yüzyıllardır süren iktidarlarını aldım ellerinden. Kara cüppeleri ile

çöktükleri milletin ümüğünden çekip aldım hepsini. Sevmeyecekler beni

elbette çocuk. Peki sen çocuk, sen neden kol kola girdin bu kara

kalplilerle?



Dedim ya çocuk sana değil kızgınlığım. Başaramamışım. Anlatamamışım

demek ki özgürlüğün kıymetini, bağımsız bir ulusun onurlu bir bireyi

olmanın ne büyük bir nimet olduğunu bunca konuşmamda. Yazık olmuş be çocuk.

Onca vatan evladının kanına, onca ananın göz yaşına.Veremem ki şimdi hesabı çocuk, ne o gencecik bedenlere, ne gözü yaşlı annelere. Bu muydu uğruna bizi ölüme gönderdiğin vatan derlerse, bu nesiller miydi ölü evlatlarımızın kanıyla kurduğun ülkeyi emanet ettiğin diye sorarlarsa ne derim ben onlara be çocuk?

Olmadı be çocuk olmadı
* Biz O'nu


Biz, O'nu mısır tarlasında karga kovalamasıyla değil, topraklarımız üzerinden leş kargalarını kovalamasıyla;

Biz, O'nu "Fikriye"siyle denil, emperyalizmin ezmeye çalıştığı tüm uluslara örnek olan fikirleriyle;

Biz, O'nu kendisini çaresiz hisseden birisi olarak değil, tüm gücünü Milli Mücadele döneminde kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına tek yumruk olan ulusundan alan yüceler yücesi yüreğiyle;

Biz, O'nu içki masasından kalkmayan bir "ayyaş" olarak değil, üzerinde güneş batmayan topraklara hükmedenlerle oturduğu masaya yumruğunu vurup Sevr'i parçalayarak suratlarına fırlatan kararlılığıyla;


Biz, O'nu küçük yaşta hocasına beslediği kini ileride devlet yönetimine karıştıracak denli "sığ" bir lider olarak değil; tüm dünyanın takdir ettiği ilerici görüşlerini silah yapıp bir ulusun makûs talihine meydan okuyan büyük devrimci kişiliğiyle;


Biz, O'nu kimseleri ilgilendirmeyecek "özel hayatını "insan yanı" olarak sunma şaklabanlığı ile değil; örneğin 1936'da Yalova'daki köşkü bir ağacın kesilmesini önlemek için rayların üzerinde 4.80 metre kaydıracak kadar dahi ve insan yani ile


Biz, O'nu "Mustafa" olarak değil, bazı canlara inat, canımızın parçası, ruhumuzun ta kendisi Mustafa Kemal Atatürk'ümüz olarak anladık, anlatıyoruz.


KAYNAK: Prof. Fethi Murat DOĞAN
son dönemlerde izlediğim "iyi film" kategorisine rahat rahat sokabileceğim başarılı yapıt. açıkcası televizyonlarda da geniş geniş reklamı yapıldı, yapılıyorda. atatürk'ün gündemin ortasına oturması ilginç bir o kadar da karizmatik de olmadı değil hani. neyse, film çoğu çehreler tarafından çok farklı gözlerle izlenip yorum yapıldığından izlemeden yorum yapanları da göz önünde bulundurursak son derece ilginç duygular uyandırmıştı. izlemeden önce okuduğum köşe yazarları ve dinlediğim televizyon programları neticesinde can dündar'ın yapıtına "ön yargı" muhasebesi oldu fakat yine bu ön yargının ne kadar gereksiz ve boş iş olduğunu izledikten sonra anlamış bulundum.

atatürk'ün bilinmeyen yönlerini gözler önüne seren bu film için alavere yapacak pek bir şey yok. fakat entry'mdeki ana düşünceye geleyim;

atatürk sevgisi rakı masasıyla, çapkınlık hikayeleriyle gözden düşmez, aksine "insan" olmanın herkes gibi atatürk üzerinde görünen etkilerini görüp de yaptıklarıyla kıyaslarsak başarılarını bir daha alkışlatır. yine film neticesinde atatürk'ü gözünden düşüren cahil ve yobaz kesim -bu yobaz kesim radikal entellerin muhafazakar kesime karşı kullanıldığı gibi anlam taşımamaktadır.- atatürk'ü gözünden düşürmeye bahane arayanlardır muhakkak.

iyi film olmuş iyi, atatürk'ün rakı masasının konuşulması bile kurmaca ergenekondan iyidir!
gitmeyecektim aslında. pek merak etmiyordum, hep söylenen şeylerin anlatıldığını düşünüyordum ki bence gerçekten de öyleydi. ancak 2 gün önce neredeyse her gazetede filmle ilgili hala haberler çıkması üzerine, bir film vizyona girdikten 2 hafta sonra ilk kez izlemek için sinemaya gittim. sonuç dediğim gibi, hep anlatılan şeylerdi.

tartışmalara gelmek istiyorum. yiğit bulut'un yazısı geldi aklıma. bu adama saygım var, ekonomi bilgisi gerçekten çok şık. ama film yorumu yapma be abi sen. neymiş 12'den küçükler gitmesinmiş, atatürk'ü diktator gibi tanıtıyormuş. hocam atatürk diktatör gibi davranmadıysa bir dönem söyle de açık açık biz de vizyonumuzu geliştirelim. filmde anlatılan alkolik, ateist, yalnız ve duygusal olduğu zaten bilinenlerdi, eğer çocuğunun bunları öğrenmeden onu putlaştırarak yaşamasını istiyorsan o senin bileceğin iş. yok eğer sana atatürk'ün karakteri battıysa ve bunu kapalı bir üslupla ancak bu şekilde ifade edebiliyorsan, ben ozaman senin gazeteci kimliğine sokayım afedersin.

filmin tek atladığı nokta, kanımca atatürk'ün ölmeye yakın canlandırıldığı zamanlarda yaklaşık 100 kiloluk bir dublörün kullanılmasıydı. olmamış.
ürdün'ün önemli bir tarihçisidir. bu adam ürdün'ü ürdün yapan tarih kitaplarına imza atmış ve halk tarafından çok sempatik bulunan anlatımıyla gönüllerde taht kurmuştur. herkes de onu yakın hissettiğinden dolayı "mustafa" diye çağırır.
kötü niyetli olmayan insanların içinden pis bir şey bulamayacağı filmdir.
can dündarın atatürk hakkında -mustafa demek bile tabu yapıldığına göre atatürk hakkında demeliyiz- çektiği belgesel filmidir. * * koskoca göya kurumsal firmamızın yönetim kurulu'nda dahi tartışmalara neden olan bu filme kulakları tıkamak imkansız lakin sırf bu kadar konuşuldu diye görmesem de olur ben de konuşayım diyenlerin -o yüksek seslerine aldanmamak gerek siz mutlaka sorun izledin mi diye- filmi izlemediklerini öğrendiğimizde ettikleri kelamı nasıl kaale alırız bilemiyorum! negatif önyargılarını kırmaya müsait biriyimdir lakin pozitif önyargılarım daha sağlamdır dolayısıyla bu kadar bok atıldıktan sonra can çekişen can dündar hakkında endişeler içine düştüm önyargıları bunca gürültüden sonra başarmak ne kadar mümkünse o kadar başarıyla dışarda bırakarak filme gittim. *

--spoiler--
çıktığımda özetle; bu denli eleştiriyi haksız buldum mutlaka izlenmeli demiyorum -ama tabii hakkında konuşmayı zevk edinmişler önce bir izlemeli- etkileyici birkaç sahnesi var; dağ başını duman almış marşı sahnesi, çakalların sahnesi, 4 mevsim tablosuyla filmin başlangıcı güzel bir görsellik sunuyor. kronolojik bir özet olması açısından öncesinin es geçildiği sadece cumhuriyet ilanı ve meclis görüntülerinden oluşan belgesellere kıyasla bir eksiği kapatmış. zaten başlıbaşına yola çıkış düşüncesiyle de bir eksiği kapatmak istemiş filmi eksik bulanlara filmin yerini doldurmalarını tavsiye ediyoruz.

arkadaşlarla film çıkışı yapılan yorumlardan toplama olarak; tabii çok eksik var tam işte burda demişti herhalde şu özlü sözünü diye beklerken başka sahneye geçiyor, nutuk'un birazı veriliyor lakin 'ne mutlu türküm diyene' yi duymuyoruz bildiklerimizi zihnimizden tamamlamamız istenmiş belki de, filmin bazı yerlerde de 'eee yani' diyoruz bulgar güzeliyle yazışmaları yerine hayatında çok önemli yeri olan fikriye'nin varlığına daha çok değinilseydi diye hayıflanıyoruz sözkonusu kişi bazılarınca peygamberleştirilmiş, bazılarınca hala tehlikeli bir düşman bellenmiş ve insani yönü saptırılmış bir kişi hal böyle olunca atatürkü putlaştıranlar onun için nasıl böyle derler 'ah atam göreydin bu halleri vah vah püü yazıklar olsun' diye dövünmekteler çok korktukları karşı cephe onlar kadar bağırmıyor 'atatürkün içkiciliğini, dine dair göndermelerini, yalnızlığını'. can dündar'ın bu filme dair en büyük yanlışı bence şudur; yıllardır taraf olmaya çağrılan düşünmesi, yargılaması, yorumlaması kısır bir halka ben sana belgelerin içinden seçtiklerimi sunuyorum -bu seçimin nedenleri can dündar'ın bakışı sponsorlar etkileyen faktörler vs. tartışılabilir- sakin sesimle olanı anlatıyorum ayrıca yorumlamıyor sana bırakıyorum demesidir bu yaptığı hatayla kendi ipini çekmiştir çünkü illa ki onun taraf olmasını bekleyenler hayalkırıklığına uğramışlardır.

zira sığ beyinler çevrelerine baktıklarında aslında herkesin özellikle başarılı insanların -işyerinizdeki başarılı yöneticilere bakın kaç dostu vardır işyerinden- yalnızlık yazgısını, kafası düşüncelerden yorgun düşmüş bedeni yorgun ama beyni genç yapacakları çok ama zamanı kısıtlı birinin içkiyle bir nebze teselli buluşunu, -sahi hangi lider içkiyle bozulmuş ben bile ne kadar içersem içeyim midemden fire veriyorum ya da uyukluyorum lakin süper egom beni koruyorken bir lider içip kendini bozabilir mi içki onun duruşunu ne kadar etkileyebilirki- yıllarca erkeklerle içiçe anasına ve kardeşine bile uzak bir askerin kadınlara merakını ve bir o kadar onlara karşı beceriksizliğini -çevresi kadınlarla dolu ben bilirim adamları bile çözemezken kadınları asker biri ne kadar anlayabilirki kadın ruhundan-, dönemin şartları gereği öyle söylenen bugün için bu hale getirdiğimizden ötürü çözümsüzleşen sorunların o dönemde farklı bakış açısıyla değerlendirilişini, lale devirleri yaşamış bir halkın torunları topkapı sarayının ihtişamlı altından çanakların mirascıları olarak atatürkün bulunduğu yere nazaran zevk düşkünü değil aksine ne kadar yalın sade yaşadığını -bugünkü liderlerin lüksüne bakılıp dahi anlaşılabilir osmanlı ihtişamından sonra ve döneminin avrupadaki liderlerine kıyasla atatürkün lüksü nedirki- vs. insani ayrıntıları kendilerine bile açıklayamazlar ve parlattıkları putlarının zarar gördüklerini düşünüp dövünürler.

kendi adıma putlaştırmadığımdan saygıyla eleştiri yapmam gerekirse atatürk'ün militarist kişiliğini eleştirebilirim filmde avrupada yüzyıllarda yapılan devrimlerin türkiyede on yıldan kısa sürede gerçekleştirildiği söyleniyor buna çoğu kişi gülümserken ben vahlanıyorum işte onun içindir ki bugün buralardayız birşeyleri kanıksamadan sindirmeden dikta ile taklit ile üstüne giyinen halk yıllar sonra bugün geriye dönüşte de aynısını yapmaktadır. zamanında paşa sevdasına kitaplara, dile, müziğe, sanata ilgi duymazken -o zamanların aydınlarını ve bu zamanların bir avuç aydınını dışında tutarak- sadece giyinip kuşanıp şapka takınanların torunları şimdi de türban takınmaktadırlar belkide... bu ülkede eğer afife jalenin kıymeti bilinseydi şapka kanunu çıkarıldığı zamanlarda bir baba kızı sahneye çıktı diye ona fahişe demesiydi kesinlikle bugün farklı olurduk pek tabii günün şartlarıyla ortamıyla halkın dini inançlarıyla bir fransız ihtilali beklenemezdi ancak şu günlere gelmemizde hızlandırılmış değişimin geri tepmesi var diye düşünmekteyim.

ata'nın mirasçıları şimdi rejimi korumak için ne diyorlar 'yaşasın asker' 'gerekirse darbe' 'cumhuriyet için yürüyelim' bu ülkede ne zamanki kalemle, düşünceyle değişir birşeyler topukların vurulması kaşların çatılması komik bir geçmiş olur ancak o zaman gerçek değişim yaşanır. atatürk'ün kısa ömrüne sığdırdığı görmek istediği toplumun başlangıcını yaptığı gerçekten cumhuriyetci, ileri halk o zaman hayalden veya göstermelikten gerçeğe dönüşür.

umarım film öncesi konuşurken 'kara çarşaflıları sallandıralım' diyen arkadaşıma çözümün bu olmadığını insancıl yolla olması gereği konusundaki derdimi yukarıda yazdığım üzre anlatabildiğim gibi okuyanlara da anlatabilmişimdir...

filmi izlerken bir kez daha anladım ve yineliyorum şu anda ülkemizin başındaki iktidar -ki monarşi- zeki ve planlı hareket etmektedir. amaçlarını atatürk'ün devrimlerini geriye sararak planlı bir şekilde gerçekleştirmektedirler neyse ki onun kadar hızlı ve başarılı değiller ancak korktuğumuz bu gerileme onların istediği gibi gerçekleşse dahi birgün geri tepecektir çünkü geçmişimizde şapkanın altındakini geliştirmeden şapka takınanlar bugün inanç ne bilmeden örtünmektedirler.

tepki çekeceğimi, anlaşılmayacağımı, suya yazı yazdığımı biliyorum sanıyorum uyutulmalıyım...
--spoiler--
ne dersek diyelim atamız böyle tanıtılmış ve bunun gibi bir başka belgeselimiz yok, sene 2008...
yazık hepimize.
herkesin bir ucundan tutmaya çalıştığı can dündar filmi. sanırım bu durumdan en çok filmin yapımcısı memnundur, an itibariyle 770 000 den fazla insan filmi izlemiş.

bu arada film, atatürk'ü her yönüyle anlatmaya çalıştığı için rahatsız olanlar olmuş, benimseyenler olmuş, yorumsuz kalanlar(filmi anlamayanlar) bile olmuş. geçen haftaydı galiba, ruhat mengi televizyonda, "benim atatürk'üm karanlıkta uyumaktan kormaz, zaten atatürk uyumaz ki. mustafa kemal bir yere yürüyerek gitmez, direkt uçuşa geçer!" falan gibi bişeyler söylüyodu, hemen değiştirdim kanalı, ucuz atlattım.

neyse konuya gelelim: düne kadar atatürkçü olduğunu iddia eden insanların bağırlarına bastığı, milliyet gazetesinde köşe yazarlığı yapan, türkiye'deki ilköğretim öğrencilerinin tamamına yakınının en az bir defa izlediği belgeselleri çeken, atatürk aşığı can dündar kişisi bugün atatürk'ü farklı bir bakış açısıyla anlattığı için yerden yere vuruluyor, ilginç...

bense filme şöyle bir bakınca gayet farklı, özgün, pekçok kusurun yanında ayakta durabilen bir belgesel görüyorum. benim ne gördüğümün ne gibi bir önemi var, onu bilemem.

yine de şunu söyleyebilrim adamım: biraz fazla eleştirel bir gözle filme yaklaştık, haliyle gözümüz bozuldu, bütün olay bu.

bir tane "gökten indiği sanılan dogmalar" lafını insanlar nerelerinden anladı. hatta önce anlamadılar, "atatürk böyle bir şey demez!" gibisinden bir şeyler dedi kimisi; sonradan anlaşıldı cümlenin kuruluş amacı. herkes biraz olsun rahatladı falan. bazıları da atatürk devriminin özünü, temelini anlayamadığından afalladı filmi izleyince.

atatürk devriminin özü, dini birey seviyesine getirmek ve devleti uygar medeniyet olma yoluna yönelebilmekti. dinin devlet işlerinden tasfiye edilmesini henüz hazmedemeyen adam filmi izlerse donup kalır zaten, ne bekliyodunuz. olayın bu açıdan ele alınması oldukça güzel bir yorum. bu bakımdan can dündar'ı tebrik etmek lazım. bu filmi bu şekilde izleyiciye sunmanın zamanı mıdır, değil midir bilemiyorum ama kesinlikle orijinal bir belgesel olmuş diyebilirim.

can dündar yıllar önce (20 ağustos 1998'de) yazdığı bir köşe yazısında, cumhuriyetin 100. yılına kadar bir "atatürk" filmi çekilemeyeceğini söylüyordu. can dündar bir "mustafa" filmi çekti.

türkiye cumhuriyeti'nde bir "atatürk" filmi hala çekilemedi.
can dündar'in miladi olan filmdir , basarmis ve kendini tarihe yazdirmistir ancak altin harflerle degil kursun kalemle ...
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar