bugün

zorunlu insomnia halidir. okurken buram buram kahve kokuları ve sapsarı dişlerinizle gülümser, karman çorman saçlarla, paspal dolaşmak zorunda kalırsın.
her gittiğiniz mekana, amanın bu şöyle olsa, şöyle olurdu; çok kötü tasarlamışlar diye eleştirel gözle bakarsın. sonra yolda yürürken kafana binadan kopan bir parça düşer, hay ben seni yapan mimarın dersin, sonra kendini tokatlarsın...*
mimar ne yapar?
analiz eder, düşünür, çözümler, tasarlar, çizer ve uygular lakin burda yazıldığı gibi kolay değildir efendim.
mimar garip bir eğitim sürecinden geçer. genellikle hiç bir piyasa deneyimi hatta şantiye yüzü görmemiş hocalardan ders alırlar ki bu işiniz mezuniyetten sonra çok zor olacağının alametidir.
mimarlık eğitimi boyunca sizi özgür düşünmeye iterler, ki çok iyi bişeydir, ama gelin görün ki gerçek yaşam öyle değildir. kaldı ki bu özgürlük malzeme ve teknik bilinciyle birleşmeyince olmaz.
inşaat müh. aksine kızlarca secilmiş bir bölümdür. bu bölümün puanını yükselten gerekçelerden biride budur zaten. yoksa kimselerin bunca mimara ihtiyacı olduğunu düşünmemekteyim. oysa inş. müh daha çok iş yapar haldedir.

tüm mühendislik fakültelerinde okuyan erkekler salyalarını akıyarak mimarlık fakültesi önüne kamp kurarlar, hatta mimarlık kantinini, kütüphanesini (ki bizim ki boğaz manzaralı idi adamlarda haklı) bilgisayar odasını ve masalarını kullanırlar. illa manita yapılacakmışcasına girer çıkarlar fakülteye.
mimar erkekler ise bunca kız içinde artık kız sohbetlerinden gına gelir; kaçmaya çalışırlar buda ayrı bir abukluktur efendim.
ama genelde yaz gelince, tüm kış güzel güzel sohbet ettiğiniz kız arkadaşlarınızın 'karşı cins' olduğunuzu keşfedersiniz. artık arkadaşsınızdır ki iş işten geçmiştir. sevgili olamazsınızdır. baharla beraber genel kanın kıpır kıpır olması ve karşı cinse olan zaaflarını bastırmaya çalışırsınız. zaten çokda vaktiniz yoktur 'sevgili' olmaya. çokca çizim yapmanız gerekir çünkü.
evet çizersiniz.. hemde öyle böyle değil..
günler.. geceler. haftalar boyunca... buna tahammül etmeniz gerektiği gibi hiç bişeyi beğenmeyen hocalarla uğraşmanız gerekir. sanki bir haftadır çizdiğiniz şey o kadar dandikmiş gibi 15 dakka içinde hoca projenizin içine eder. bunu yaparkende yaptığınız yanlışlıkları sizin onaylamanızı ister ve sizde koyun gibi onaylarsınız ... kendinizden soğursunuz.
sonra maketler vardır. uhu koklamaktan beyninizin bir bölümünü yitirdiğinizi yıllar sonra anlayacaksınızdır. ama o bitmeyen geceler boyunca çizim yapar ve maketi sona bırakarak, proje jurisine bir kaç saat kalana kadar uğraşırsınız durmadan. okulda illaki proje ile birlikte maketinde içine edeceklerdir.
tüm arkadaşlarınız yarı gergindir juri zamanları, uykusuzdur, bir süre sonra cinsiyet, zaman ve mekan kavramını yitirisiniz. siz 'her hangi birisinizdir' artık , projesini yetiştirmek zorunda olan.

bi de hocalar vardır ki anadoludan gelmiş öğrencilere düşman gibi ramazanda oruç tutarken burnunuza sokar gibi 'kokteyl' verir koridorda. herkese şarap 'ısmarlar'. kimsenin ne içtiği, ne zaman içtiği umrumda olamamasına rağmen hatta bunu dindeki 'hoşgörü' ile bağdaştırmama rağmen; sizin ramazan içerisinde 'şarap' içmiyor olmanız 'mimlenmenize' sebep olabilmektedir. fakültedeki en garip olaylardandır.

yalan stajlarda bile, okulda öğrendiklerinizin gerçek hayatla çokda alakalı olmadığını görmeye başlarsınız.
en sonunda mezun olur ve mimarlık ünvanı alırsınız.

tüm bunlara rağmen çok güzel bir bölümdür mimarlık. yukarda yazılı olan tüm kötü imajların arkadaşlık bağlarını arttırdığını ve kendi karakterinize yakın insanlarla birlik oluşturduğunuzu görürsünüz. matematik, fizik, kimya ve ağır analitik hesaplar asla görmezsiniz. aldığınız en baba türev bile lise 3 dekine denktir. mimarlık sayısal bölümün sözel fakültesidir. en sosyal yapıya sahip olacağınız ve kişisel gelişminize en çok yarayan bölümdür. koyun gibi gidip gelemezsiniz, illaki sosyal guruplara katılmak zorundasınızdır. 10 kişilik proje gruplarında ve ya diğer derslerde ortak analiz ve değerlendirmeler yapmak sizin ufkunuzu açacaktır. ama mezun olduğunuzda bambaşka bir dünyaya doğduğunuzu göreceğiniz gerçeği hala yanı başınızdadır.

vel hasıl dikkat edilesi bir bölümdür ama mimarlıkla övünecek kadar da sevdiğim, nacizane okuduğum bölümümdür.
binaları yapısal ve sanatsal anlamda tasarlama diploması verilen bölüm. içerisindeki kimi dersler iç mimarlık içinde sizi elverişli hale getiriyor. öğrencileri çoğunlukla şu diyaloğa marus kalmaktadır;

- ne okuyorsun
* mimarlık
- iç mi dış mı?
* nası yani??

dış mimarlık diye bir mimarlık türü olmadığını anımsatmak istiyorum. *
özgür düşünce, tasarım, hayalgücü ve zekadır.
odtü'de hakkında en çok efsane üretilen bölümdür. rivayete göre; bir kız(ana kahraman hep dişidir) proje ödevi için gece demeden gündüz demeden çalışmış. kafayı yeme derecesine gelen kız, ödevi bitridikten sonra kendisini mimarlık binasının tepesinden aşağı bırakmış. yine bir rivayete göre; mimarlık bölümü öğrencileri her hafta içlerinde en başarılı olanlardan iki tanesini aynı binanın tepesinden aşağı atıp olaya intihar süsü verirmiş.
ismi cismi afilli gelen, fakat kendisi olsa olsa biberli şekerdir.
ne yazık ki türkiye'de doğru düzgün, tam olarak icra edilemeyen mesleklerden sadece birisidir. mimarsan eğer büyük olasılıkla müteahhitlik yaparak para kazanabilirsin.
ilk kez büyüyünce ne olacaksın dediklerinde söylediğim meslek, üniversite sınavına kadar yine hiç bir zaman istemekten vazgeçmediğim meslek, sınavdan sonra da puanlar geldiğinde de hep aklımda olan tek meslek , tercih listemde ondan başka bir bölüm yazmadığım meslek, kazandığım ve okuduğum meslek.
ömrümden şimdiden dört sene götürmüş bir bölümdür.hala mezun olmaya çalışan biri olarak diyebilirim ki güzel bölümdür,okuması zevklidir.ilk zamanlar incik boncukla uğraştırırlar bir yandan da mozart,chopin falan dinletirler.projeler grup halinde olur.sıra size geldiğinde herkesin içinde projenizi savunursunuz,heyecandan ölecek gibi olursunuz ama bir bakmışsınız artık ne bir heyecan kalmış ne de bir tutku,artık işin orospusu olmuşsunuzdur,ama bu durum size topluluk içinde konuşma,insanları yönlendirme ve onlara liderlik etme yeteneği kazandırmıştır.ilk senelerden sonra artık dersler daha sıkıcı gelmeye başlamıştır.hem ilk senelerdeki heyecanınız kalmamıştır hem de statik betonarme gibi sayısal dersleri görmeye başlamışsınızdır.sonra bir bakmışsınız a.q dört senesi bitivermiştir ama hala vermeniz gereken dersler vardır.işte benim mimarlığım böyle geçti.yine de 4 sene boyunca yaşadığım onca güzel anılar için okunmaya değer.
mimar ebeveynleriniz veya sizi finansal olarak destekleyecek ve iş almanızı sağlayacak yakınlarınız yoksa tercih edilmemesi gereken bölümdür.
aksi takdirde çapsız adamların mause u olarak hayatınızı sürdürmek zorunda kalabilirsiniz.
diyelimki destekleyen ve iş veren birileri var. işiniz kolaylaşır mı? tabi ki hayır.
zira herhangi bir eğitime ve görgüye gereksinimi olmadan sadece para sahibi olan bir adam (bkz: müteahhit) bu işin tepesindedir.
yiyosa istediğini yapmayın.
(bkz: parayla tokatlamak)
bir çok iktisadi fakülte öğrencilerinin 4 sene boyunca çalıştığı ders saatini tek bir yarı dönem projesi için çalışıp, aynı projenin ara jüride yerle yeksan edilmesini mor bir renkle izlemektir mimarlık.
itü taşkışla daki şubesi için ders programı;

http://earth.sis.itu.edu.tr/plan/CEV/201010.html
üniversite sınavında hayvan gibi puan yapıp bölüme girmek değildir marifet. özgünlüktür, yaratıcılıktır, sanatsal ve kültürel birikimin olup olmamasıdır. fakat bunları bünyesinde barındıran mimar bir arkadaşla karşılaşılamamıştır henüz.
sanatın ve tekniğin iç içe olduğu bir meslek. iç mimarlık,peysaj, şehir planlama gibi çeşitlenebilmekle birlikte üniversitede akademik kariyer de yapabileceğiniz bir meslek. insan kazanınca yan gelip yatarak bitirebileceğini sanardı eskiden, lakin bölüme girdiğinde ne kadar çok çalışması gerektiğini anlıyor. yazarın dip notu: adayı için (bkz: taaa)
http://www.mmf.gazi.edu.t.../mimarligayarisanlar.html Mimarlığa Yarışanlar kulağa ne kadar güzel geliyor deil mi , Mimarlık Savaşları Vs... zor bi bölümdür ama diğer tüm iğrenç bölümlerden 10 kat daha zevkli bir eğitim alırsınız ,bitirince de çok iyi hayat şartları beklememektedir lakin bu tüm meslekler için geçerlidir , fakat gerçekten mimarlık yapan bir insan kadar hiç bir mesleğin tatmin edeceğini düşünmüyorum..
bir kaç üniversite dışında 2006 yılından beri mezunlarına verilen diplomada ünvan olarak mimar yazmayan bölümdür. * nedeni ise avrupa birliği uyumu süreci çerçevesinde ülkemizdeki mimarlık eğitimi süresi içinde verilen kredi/ders saati sayısının yetersiz oluşu gösterilmektedir.

şahsi fikrim: haklılar.

avrupa da bu eğitim nasıl veriliyor bilmiyorum. mimarlık eğitimi sadece öğrencilere eskiz üzerine eskiz koyarak tasarım yaptırmak,uykusuz bırakmak, jürilerde teslimlerde onlara hakaret etmek/emeklerine yetersiz olsalar dahi yapıcı değil yıkıcı eleştiri getirmek, maket yaptırmak ya da hayat görüşü kazandırayım derken ukala tipler yaratmak olmamalı. onları mesleki hayata en iyi şekilde hazırlamanın yolu aranmalıdır. bunun için ilgili imar mevzuatlarına hakim, az da olsa işletme ve büro yönetimi bilgisi ile liderlik ve girişimci ruhu kazandırılmalıdır. ayrıca onlara tulum giydirip bir kaç m2 lik duvar ördürmeli, duvar boyatmalı, marangozluk yaptırmalı, yapı malzemelerini ezbere tanımayı ve detay çözümlemeyi öğretmeliler.

çünkü her mimarlık bölümü mezunu projeci olmuyor/olamıyor. kimi satış görevlisi, kimi şantiye sorumlusu, kimi değerleme uzmanı, kimi devlet memuru, kimi bir mimarın yanında tekniker ve az bir kısmı da tasarımcı oluyor. ama genelde iş buluyor *
bu mesleğin öğrenim hayarında proje dersi diye birşey vardır. pek anlamaya çalışmayın. sadece çalışıyor gibi gözükün arkadaşlar. ehe onu yaptım hocam muhu bunu çizdim hocam diye dolanın. böyleleri alıyor notu sonra üzülmeyin.
geleceği planlayan/yaratan insanların mesleğidir.
çocukluğunu inşaatlarda geçiren yaşıtları top oynarken,kumdan kale yaparken babasının yaptığı harca su katan birey olarak okuyacağım bölüm.onu bunu bilmemde insanın kendi evini çizmesi kadar güzel bir şey yoktur.hatta çizip müteahhitliğini de yapması kadar.5 yılda bitirip üstüne birde dubaide yüksek dalgadan yapılırsa paraya para denmeyecek meslek vesselam.
inşaat mühendisliğinde okuyan kişiler için potansiyel eş adayının bölümü. Ben bulamadım daha o ayrı.
inşaat mühendisliğinde okuyan kişilerin genelde hazzetmediği bir bölüm. işin %90ı inşaat mühendislerine aitken, gererk proje gerek uygulama aşamasında, bu kişilerin kasım kasım kasılarak bakın ben yaptım havalarını pek sevmez inşaat mühendisleri, etkisizliklerinin de farkındadırlar mimarların. ha karı kız açısından bakılırsa, elbet her inşaat mühendisinin gönlünde bir mimar eş yatar. *
mesleğim diye söylemiyorum ama bu ülkede yapılacaksa eğer bu meslek, insanda çelikten sinirler olması gerek. hele ki işini yaptığınız müşteriniz bu konularda bilgisi zayıfsa hepten sıçtınız. daha ön projenin kararına varılmasından bir gün sonra, bakınız rakamla -1- gün sonra gelip ne oldu bizim ruhsat çıktımı diyenler olabilir. o yüzden yanınızda bir tane golf sopası bulundurun. lazım olur.

edit: bu arada inşaat mühendisi bayanlara selam ederim.*
her zaman içimde ukte olarak kalıcak meslek. hiç alakası olmayan bir bölümde okusamda bu benim suçum değil bu beni hiç bir zaman sevmeyeceğim bir bölümde okumama sebep veren sistemin suçudr.
mimarın, şantiyeden şantiyeye koşarken, kıçını yatay düzlemle buluşturamamasıdır.
zordur.