bugün

Teksas amerikada, soyguncular tarafından öldürülen ünlü teksas şerifi John'un mezarı.
afganistanda çoğunluğunun özbek ve türkmenlerin oluşturduğu 4. büyük kent.
bir efsaneye göre, hz. ali'nin yakınları , ali'nin düşmanları o'na sağlığında yapamadığı saygısızlığı cesedine yapmaması için katledilen halife'nin naaşını necef'ten kaçırmaya karar verirler.
buna istinaden bir gece hz ali'nin mezarını gizlice açarlar. cesedi beyaz bir deveye yükleyerek kendilerinin de bilmediği bir yere doğru yolculuğa çıkarlar. cenazeyi taşıyan deve gücünün yettiği, gidebildiği yere kadar gidecek, bitkin düşüp çöktüğü yerde de hz ali'nin yeni mezarı bina edilecek, lakin bu mezardan kimsenin haberi olmayacaktır.
bu şekilde de sonsuza kadar hz ali'nin mezarının yeri korunmuş olacaktır.

devenin peşinden günlerce, haftalarca giderler, çöller ve dağlar aşarlar.
günün birinde yorgunluktan takati kalmayan hayvan artık durur ve yere çöker. böylece hz ali'nin naaşı deve üzerinden indirilerek devenin çöktüğü bu yere gömülür.

hz ali'nin naaşını gömenler işleri bittikten sonra sessizlik yemini eder ve her biri ayrı yönlere dağılmak suretiyle sırra kadem basarlar...

aradan tam 4 asır bir zaman geçtikten sonra hz ali'nin bu yeni mezarının olduğu topraklara selçuklu türkleri hakim olurlar.
o tarihe kadar gizli kalan mezar 1136'da sultan sencer'in rüyasına girer. sencer, devrin en iyi ustalarını toplayarak rüyasında gördüğü bu yere hemen bir türbe ve cami bina ettirir. türbede yatan kişinin keramet sahibi olduğuna inananlar kitleler halinde gelip türbenin etrafına gelir ve yerleşirler, böylece türbe etrafında bir kasaba kurulmuş olur, kasaba'da doğal olarak "mezar" ismini alır.

lakin doğu'dan başlayan moğol istilası ile sultan sencer'in inşa ettirdiği türbe ve caminin ömrü pek uzun sürmez. cengiz han'ın moğolları tüm selçuklu coğrafyası ile birlikte mezar kasabasını da tahrip eder, taş üstünde taş koymazlar.
böylece hz ali'nin türbesinin yeri unutulur gider yeniden, türbe'den ve camii'den geriye tek bir iz dahi kalmaz moğollar'dan sonra...

aradan 300 yıl daha geçtikten sonra bu kez başka bir türk hükümdar olan timur soylu hüseyin baykara bir rüya görür, sultan sencer'in türbe ve cami yaptırdığı yerde ondan daha büyük bir türbe inşa ettirir. böylece türbenin etrafında yeniden bir yerleşim yeri canlanır.
hüseyin baykara'dan sonra bu topraklara hakim olan özbek sultanlar da bu türbe etrafına gömülmeye başlanır, böyle oldukça türbe'nin bulunduğu yerleşim yeri gittikçe büyür ve genişler, nüfusu artar, bir kent haline gelmekle birlikte artık dini kimliğinin yanında siyasi bir hüviyete de sahip olur.
mezar, artık afganistan'da kurulan tüm devletlerin hakimiyet alameti haline dönüşür ve kutsal bir yer olarak algılanır.
orta asya'dan hacca giden tüm müslümanların uğrak yeri haline gelerek daha da büyür ve zenginleşir.

artık ismi "mezar-ı şerif" olmuştur...

işte bu hikayede görüldüğü üzre horasan türkleri hz muhammed ve ehlibeyt'e son derece büyük bir alaka ve bağlılığa sahiptir.

hikayenin aslı şudur ki ehlibeytten imam cafer emevilere isyan eden ve hakimiyeti ele geçiren ebu müslim'e;
"dedesi ali'nin necef'te hakarete maruz kaldığını ve mezarının buradan nakil edilmesinin gerekli olduğunu" bildirir ve talepte bulunur.
bunun üzerine ebu müslim bu isteği uygun görür ve hz ali'nin kabrini daha sonra mezar-ı şerif adını alan bu bölgeye naklettirir...
yani horasan'a, türk diyarına...

peki neden horasan?
ya da horasan'ın ehlibeyt için önemi nedir?

önemi şudur ki hz muhammed islamın ilk yıllarında mekke'den sürgün edilmek istenir, türk hakanına haber yollanır, türk hakanı büyük bir misafirperverlikle hz muhammed'i kabul edeceğini bildirir. işte islamiyet ile türklerin ilişkisi ilk bu yıllarda başlamış olur.

sonraki yıllarda umeyyeoğullarının emevi iktidarı döneminde hz muhammed'in soyuna karşı uygulanan soykırımdan horasan türkleri'ne sığınılarak kurtulur ehlibeyt.
sahabeler ve ehlibeyt horasan türkleri ile iç içedir artık. lakin emevilerin ehlibeyt nefreti bir türlü bitmemektedir, böylece hem ehlibeyt'e hem de türklere karşı birtakım katliamlar gerçekleştirilir.
ehlibeyt nesli ile türkler artık aynı kaderi paylaşan bir topluluğun unsurlarıdır. bu ikisinin karışımından ortaya kutlu bir oluşum çıkar;
(bkz: horasan erenleri)
horasan erenleri ise türklük ve islamiyet ışığını bugünlere taşır...
önce malazgirt'te, sonra bursa'da, sonra istanbul'un fethinde, mohaç'ta(gül baba), sakarya savaşı'nda...

http://tarihturklerdebasl...2012/02/19/mezar-i-serif/
Afganistan’da birçok kadının, ailelerine bakabilmek için seks işçisi olduğu şehir(miş):
http://www.ntvmsnbc.com/id/25436606

Afganistan’ın ‘kültür kenti’ olarak bahsedilen şehir artık fuhuşun başkenti olarak da anılıyormuş.
bulunduğu ülke*'nin başkenti olan kabil e göre göre fersah fersah modern görünen, fakat o ''boşlanmışlık, ya da bir şeyler ters gitmiş ve tedirginiz ifadesi''ni insanların yüzlerine bakarak görebileceğiniz, afganistanın malum fakirliğini de her halükarda suratınıza çarpan şehri. insanları yardımseverdir ama sizin türk olduğunuzu öğrendikleri an. bu arada, topraklarının bakirliği de çıplak gözle rahatlıkla görülebilir.

türk hava yolları direkt uçmaktadır bu şehre.