yönetmenliğini deniz akçay katıksız'ın yaptığı,başrollerinde ahu türkpençe,lale başar gibi isimlerin rol aldığı drama.14 mart cuma günü vizyona girecek.açıkçası merakla bekliyorum,umarım gidip izleyebileceğim bir sinema salonunda vizyona girer.

fragmanı için: http://www.youtube.com/watch?v=NiprbG4DsV0
filmin eleştirisi için:

http://bohemiancomedian.b...om.tr/2014/03/koksuz.html
bilinçli bir şekilde eksik bırakılan film. deniz in ilk uzun metrajlı filmi sanırım. 1.5 ay oldu izleyeli, bir daha izlenebilir mi bilmiyorum.
milf sahnesi iyiydi.
80 dakika içinde kalite dram nasıl olur ve yapılmalı cevabı gibi duran, bazı handikaplarına rağmen şahsım tarafından hayli beğenilmiş, bir hayli alt metin barındıran, mesaj kaygılı, fakat bir o kadar da etkileyici deniz akçay katıksız filmi.

--spoiler--
2 vurucu sahne aklıma kazındı. biri ilker'in satılmış arabanın arkasından baba bizi bırakma dön temalı ağlamaklı sahnesi, diğeri ufaklığın annesine aldığı annesinin beğenmediği hediye sonrası fotoğraf değişikliğiyle aynı hediyeyi farklı silüetle tekrar alması ve annenin bu sefer gerçekten beğenmesi.
--spoiler--

--spoiler--
ben filmin en beğendiğim tarafı olan psikolojik göndermelerine ve şu üstü kapalı bahsettiğim handikabına değineyim. annenin babanın ölümü sonrası dış dünyadan fazlaca kopuşu bir nevi dış çevreye küsmüşlüğü hatta şehirde bir yerden bir yere gidemeyecek durumda olması harikulade resimlenmiş. sanki küçük bir çocuk edasında şehre yabancılaşmak ancak bu kadar kuvvetli gösterilirdi. bunu kaybettiği eşinin odasına giriş çıkışlarla beslediği özlemle, sadece ev işlerine odaklanmasıyla ve izlediği diziler ve programlara yaptığı yorumlarla kendine ait içe kapanık bir dünya kurmasıyla anlamlandırabiliyoruz. aile içi dağılmışlık ve kopmuşluk hissi genel olarak başarılı ve tutarlı yansıtılmış. annenin durumu ortada. ilker ot kafası yaşamakta ve derin derin üzülmekte yine de kendisi kolay olanı seçip bu ailesel dağılmışlığın önünde sürükleniyor. ufaklık psikolojik olarak neyin ne olduğunun farkında olsa da olan biten ona ağır geliyor. abla anneye ve onun psikolojik sıkıntılarına kanalize olduğundan kendi hayatını yaşayamıyor. 32 yaşında fakat iş ağırlığının dışında moral motivasyon olarakta fazlasıyla bitik. evlilik belki de bu ailesel sendromdan kaçış yolu sunuyor. gelelim handikaba. sanki fazla erkek egemen bir söyleme göz kırpıyor köksüz. baba yoksa ailenin başında diğer fertlerin teslimiyetçi bir tavrının olmasını öngörüyor. sanki bir çıkış yolu sunmuyor. baba başta değilse ilker başa geçecek ve aile bir erkeğe yani güce tutunacak. bu söylem kesinlikle teslimiyetçi ve biraz da tehlikeli bana kalırsa. bunu ablanın bir kaçış yolu olarak gördüğü ve yanında olan ilk adamla evlenmesine dek götürebiliriz.
--spoiler--

izlenmeyi hak eden bir çalışma. bu tarz ilk filmler bana moral veriyor ve yeni türk sinemasını neden sevdiğimi ifade etmeme olanak sağlıyor.

etkileyici ve sağlam bir yapıt köksüz. eksisi, artısı, handikabı hepsi içinde. hayatın içinden dram sevenler kaçırmasın.

10 üzerinden 7,5!
Izlemeye deger bir filmdir.Bagimsiz turk sinemasi adina iyi bir yapittir,Aile ici bunalimlari iyi anlatir.Fakat beni sasirtan bir yer var T.C. kultur ve Turizm bakanligin destegini almis bir film olmasina ragmen :
--spoiler--
Ilker in,Halil in annesiyle is pisirmesine,hukumet destekli bakanlik izin verir mi bence vermez.Izmiri ve ordaki halki sirf kotulemek ahlaksiz gostermek icin destegi var bence.Gavur izmir algisi olusturulmak istenmesinin en guzel orneklerinden
--spoiler--
O kadar iyi yorum yapmişsiniz ki tuhaf geldi doğrusu ama ahu türkpence çok güzel de mi yıllar önce asgari ücrete askeri ücret demişti acaba şimdi öğrendi mi malum artık eskisi gibi sohreti yok.
çok güzel ve gerçekçi bulduğum film.

--spoiler--

baba figürünün eksik olduğu ailelerde ne gibi sorunlar yaşandığını, annelerin -ekseriyetle- çocuklarına bağlı değil bağımlı olduğunu, çocukların ya çok sorumsuz olduklarını ya da bütün sorumluluğu ve yükü taşımak zorunda kaldıklarını anlatmış.

erkek egemen bir dünyada yaşıyoruz maalesef. kadınlar erkeksiz de dik durmaya çalışsa bile olmuyor. hayat müşterek. bir şekilde erkekler kadınlara, kadınlar erkeklere tutunmak zorunda. sağlıklı bir aile; anne, baba ve çocuklardan oluşur. baba ölmüşse veya anneden ayrılmış ve çocuklarıyla ilgilenmiyorsa mutsuz ve hem psikolojik hem de kişilik sorunları olan bireyler yetişebiliyor. anne eksikliğinde de aynısı olabiliyor. liseli ilker, sorumsuz çocuk figürü olarak karşımıza çıkıyor. annesiyle olan sorunları nedeniyle arkadaşının annesiyle seks yapması da, kadın eksikliği ve anneye duyduğu özlem olduğu kadar, bir anneyi "becererek" cezalandıracağını düşünmesinden kaynaklanıyor. böylece ilgisiz ve bencil annesinden intikam aldığını düşünüyor. hastalıklı bir durum.

aslında çok övündüğümüz türk aile yapısının parazitliğinden, özellikle anne ve babaların çocuklarını tapulu malları zannetmelerinden artık tiksiniyorum. sorunsuz bir ailede büyümüş olmak benim için avantaj olsa da, çarpık bir toplumda kişiliksiz bireylere denk gelme olasılığımız maalesef yüksek. filmdeki feride karakteri, zincirini kırıp evden gitmek ve ayrı bir hayat kurmak istiyor. anne kızına aşırı bağımlı çünkü. evlenip ayrı hayat kurmasını istemeyecek kadar bencil. bu yüzden karşısına çıkan en makul aday olan gülağa'yı seçiyor. aklı ofisteki yakışıklıda olsa da ona yaklaşmaya imkan bulamıyor. gülağa ile öpüştükten sonra ağlayarak dişlerini fırçalaması çok acıydı. sevmediği bir erkekle sırf o evden kurtulmak için evlenmeye kalkması çok vahim bir durum. çünkü hiçbir kadın sevmediği erkekle sevişmek istemez. seks anlayışımız sevgi odaklıdır.

küçük kız özge'ye gelelim. memnun etmeye çalıştığı annesinin, folklor gösterisine gelmemesi çok acıydı. film boyunca anneyi boğmak istedim. küçük bir çocuğun ruhunda açılan yaralar asla kapanmayacak. en içine kapanık ve denge kurmaya çalışan karakter de o zaten.

--spoiler--

film çok gerçekçi ve sancılıydı. "bencil insanlar en yakınlarımnz bile olsa kurtulun" mesajını sertçe yüzümüze çarptı.
filmdeki hikaye güzel ama herkesin aklında liseli elemanın arkadaşının annesiyle sevişme sahnesi kaldı.

bu millet filmden ne anlar kardeşim.
(bkz: Malcolm x)