bugün

devlet egemenliklerinin zayıf olduğu günlerde sayıları oldukça fazla olan,günümüz dünyasında da hala tek tük bulunan,denizlerde gezerek özellikle ticari gemilere saldıran ve o gemilerdeki değerli eşyaları gasp eden topluluk..
(bkz: korsan hazinesi)
(bkz: korsan cd)
zardan adamın bildiğim tek albümü
direc t ten bilge nin şarkısıdır*.şöyleki" target="_blank" rel="nofollow noopener" >http://www.direc-t.com~.şöyleki;

indir kazaa dan butun şarkıları
indir kazaa dan butun şarkıları
akşama kuracaz yolda tezgahı
akşama kuracaz cd tezgahı

aman gruplar album çıkarsın
aman gruplar kaset çıkarsın
banka hesabımız dolup taşsın
sert rakibimiz dolup tassin

tuttu karışık mp3ler
tuttu karışık mp3ler
çıkaramaz oldu album şarkıcılar
çıkarmaz oldu kaset müzisyenler..ooh..dans..dans edelim kızlar..
Programcıların kendini geliştirebilmesi için kullanılabilecek en güzel programları alıp kopyalayıp satmak olarak nitelendirilebilir.Fakat satanın da en az faydalanın faydalanması kadar program firmasını zarara uğrattığı berbat bir piyasadır.Günümüzde gittikçe artan ve durdurulması oldukça zor olan piyasadır.
(bkz: jack sparrow haric korsana karsiyiz)...
uçak kaçıranlara verilen isim.
kor üretimi yapan, zonguldak'da bulunan, üretiminin %50 lisini ihraç eden bir firmadır.
(bkz: sonu san ile biten işletmeler)
(bkz: pirates of caribbean)

ve tabii ki (bkz: jack sparrow)
--spoiler--
http://www.turkkorsanlari.com
--spoiler--
sürekli savaş açılan ama bir boka yaramayan, izinsiz kopyalanan yazılımların genel adı.
(bkz: yaşasın korsan)
(bkz: bleed a monkey)
kütahya dan yayın yapan bir rock müzik dergisi.
ne yazık ki önüne geçilemeyecek olan yaşam tarzı. *
(bkz: körsan)
Dijital kopyalama aletlerinin ve teknolojisinin ucuzlayıp yayılmasıyla (yüzbinlerce insanda internet, cd yazıcı filan var) sanatcı-yazar vs. ile tüketici arasındaki aracının pozisyonunu tehlikeye düşüren piyasadır. Yani 20 milyona satılan bir cd'de sanatcıya 2 milyon gidiyorsa burda bir problem var.

Yıllarca kazıklanmanın acısını çıkarana kadar korsana "evet" diyorum, ama bu intikam vaziyeti yatışınca da üreticiden tüketiciye doğrudan yeni bir pazarlama ağı kurulmalı. En basitinden şunu düşünün, bir cdyi dükkandan alıp 20 milyon vereceğine (zaten veren yok) ve bunun 2 milyonu sanatcıya gideceğine, arkadaşından 500 bin masrafla kopyala 2 milyon da sanatcının banka hesabına havale filan yap. Bir örnektir yani, daha sistematik, her şeyi hesaba katan ve ucuz bir alternatif neden ortaya çıkmasın diye düşünüyorum.

Korsancıların yaptıkları kara da vatandaş yolunu bulucak deyip geçiyorum.
somalide hala rehin tutulan gemilerin bulunduğunu, hala bu zamanda eli silahlı adamların gemilere girip personeli rehin aldıklarınını, ve gemiyi gaspla yetinmeyip, şirketten para aldıklarını, ve hatta personeli de öldürdüklerini öğrenince, bu dünyanın ne kadar gelişirse gelişsin, aslında hiç gelişemeyeceğini bize kanıtlayan organize suçtur.

bir denizci olarak, bu işin ne kadar zor olduğunu bildirmekle birlikte, gözü paradan başka birşey görmeyen kaitalizmin kölesi olmuş birtakım denizcilik şirketlerinin de bu suça ortak olduğu kanısındayım. çünkü, saldırıların yapıldığı yerler belli. korsanların cirit attığı yerler belli. gönderme kardeşim oraya gemini. seferi bağlayan sensin. üç kuruş daha fazla para kazanacağım diye neden o bölgeye gemini gönderiyorsun?

ben ileride kaptan olursam, milyar verseler gitmem. sokakda mı buldum lan?

http://www.denizhaber.com...in-Elindeki-Gemiler-.html
south park'ta çok güzel anlatılan bir olaydır. biz internetten şarkı indirmeye devam edersek korkarım ki müzik camiası ortalama lüks bir hayat sürmek zorunda kalacak.
(bkz: barbaros hayrettin paşa)
Başrollerinde Kıvanç ekin, Aslı çiçek, Burcu Olguner, Banu dağcıoğlu, Emre Kaynarsu, Sertan Yetkinoğlu, Aslı Ayhan, Gökçe Telkıvıran, Yarın Mançe, Tolga iyiuyarlar, gamze Yıldırım ve suat Yeşiltepe'nin rol aldığı, müziğini Adolpohe Charles Adam'ın, koreografisini de Vasiliy Medyedev'in yaptığı izmir Devlet Opera ve Balesi tarafından sergilenecek olan 3 perdelik bale.

Korsan'ın konusu Byron'un aynı adlı şiirinden alındı. Dünyada ilk kez 23 Ocak 1856'da Paris'te Mazilier'in koreografisiyle sahnelenen eser, mimik ağırlıklı olması ile ünlü. ilk oynanışından sonra Avrupa'da ve Rusya'da pek çok koreograf tarafından sahnelenen eser, ülkemizde ilk kez 14 HAziran 1995'te Ankara Devlet Opera ve Balesi tarafından Antalya'da sahnelendi.
büyük bi paradoks. kime sorarsanız korsana karşıyım abi, resmen ekmek hırsızlığı... vb düşünceler ile korsanın ne kadar kötü olduğunu savunur. ama öyle değildir. gidin bakın o insanların hepsinin evinde korsan bi kitap,dvd,vcd aklınıza ne gelir o ise işte korsan olan bi şey muhakkak mevcuttur. sonrasında ise yeaaa ne yapalım onlarda bu kadar pahalı yapmasınlar kardeşim diye savunurlar kendilerini. her iki durumda da haklılardır vesselam.
http://www3.bobiler.org/u...hotographs/185913452t.jpg
müzikteki terimi için ;

(bkz: scene)
cezalar ne kadar ağır olursa olsun türkiye'de engellenemeyecektir.

neden?

türkiye'de gelir ve alım gücü son derece düşüktür. bir ay boyunca anasından emdiği süt burnundan gelen adam üç kuruş para kazanmaktadır ve o para zorunlu ihtiyaçlara bile yetmemektedir.

bu adam kitap, sinema, tiyatro, sergi, spor karşılaşması gibi pek çok şeyden zaten mahrumdur. ancak çapına göre bir şeylere ulaşmak ister. bunun en ucuz yolu ise bilgisayar ve internettir.
ülkemizde eli yüzü düzgün bir bilgisayar için asgari ücretin yaklaşık iki katı para harcamanız gerekmektedir. bu bir kere verilecektir ve içinde hiçbir yazılım falan da gerekmeyecektir.
bilgisayarı kurduktan sonra aylık en az 60 lira telefon ve internet ücreti ödemek gerekecektir.

ayda bin lira kazanıp hiçbir sosyâl yaşamı olmayan kişi tabiî ki harcadığı paranın karşılığını almak ister. bunu da nasıl yapar? yasal olarak ulaşması maddi sıkıntılar nedeniyle pek de olası olmayan şeyleri yasadışı olarak elde ederek.

nedir bunlar?

işletim sistemi:

windows'un en dandik versiyonları bile uçuk rakamlara satılmaktadır. kimse çıkıp da ücretsiz yazılımlar var demesin. yukarıda bahsettiğim kişinin unix'ten linux'tan pardus'tan falan haberi yok. olsa bile internet kafelerdeki çocuklardan internet ve msn'e girmeyi öğrendiği windows'tan vazgeçemez. bunu da doğal olarak korsanla giderir. zaten bir-iki maaş vermişken donanıma bir de işletim sistemine bir maaş domaltamazsınız bir adamı.

bu adamın kişisel ilgi ve beğenilerine göre müzik, sinema, spor, oyun gibi çeşitli istekleri olacak.

ilk zamanlarda olmayan arşiv yetmeyecek; mecburen ya yüzlerce lira harcayacak ya da korsan kullanacak. neredeyse 4000 şarkılık arşive sahibim. bunları internetten satın alsaydım yaklaşık 4000$ harcamak zorunda kalacaktım. cd almak daha da pahalıya gelecekti çünkü tek şarkı için alınan albümler ortaya çıkacaktı. kimse bana "ttnet müzik" var demesin... ne arşivleri yeterli ne kaliteleri.

sinemaya gidemediği için ya korsan dvd alacak ya da internetten indirecek. özgün dvd'lerin ülkemizdeki satış bedelleri 20 liradan başlamaktadır. tek sinema bileti 10 lira civarıdır. haftada bir filme gitse bu adam eder size 80 lira. yolu, içeceği, patlamış mısırı derken yüz lirayı geçer. hele hele bir de sevgilisi-eşi varsa çarp ikiyle.

ülkemizde spor pek yaygın olmadığından çoğu dal yarı profesyonel olarak yapılıyor. bunları izlemek sorun değil çünkü şifresiz kanallara yalvar-yakar yayınlatılıyorlar zaten. ilgi çeken tek spor futbol ise digitürk'te fahiş fiyatlara satılıyor. kaldı ki o digitürk daha haklarını satın aldığı maçları yayınlamaktan aciz. varsa yoksa istanbul+trabzon. şampiyon olan bursaspor'un kaç maçı canlı yayınlandı geçen yıl? adam yılda sekiz kere takımını izlemek için niye o kadar para saçsın? justin tv'yle falan babalar gibi idare eder.

oyun... aha zurnanın zırt dediği yer. ülkemizde oyunları yasal olarak satılan çoğu şirket zaten çok uluslu ve çok büyük şirketler. ea, microsoft v.s. gibi. bu adamlar da yeni çıkan oyunları için kapıyı 60 liradan açıyorlar. sonuç? beğenip beğenmeyeceğimi hatta oynayıp oynamayacağımı bilmediğim bir oyuna en az 60 lira vereceğim. yer mi? yemez!

haaa! ayda on bin civarında kazanan ve tek başına rahat rahat yaşayan biri tabiî ki korsan kullanmasın. kullanmaz da zaten salak değilse. ama aybaşından bir hafta sonra cebinde para kalmayan birine de "sen müzik dinleme, maç-film izleme, oyun oynama" derseniz o adam sizi döver.

ne zaman ki bu ülkede asgarî ücret bugünün parasıyla iki bin lira seviyelerini devirir işte o zaman ağır yasalar konur ve uygulanır.

bir de "emeğimizi sömürüyorlar" diyen şarkıcı-türkücü takımına iki çift lâfım var:

bir kere sizin emeğinizi sömürenler herkes ve her şeyden önce yapımcılarınız. bunu siz de adınız gibi biliyorsunuz. çıkıp söylesenize "bize yasal olamayacak kadar ağır şartları olan kontratlar imzalatıyorlar. mecbur kaldığımız için de bir şey yapamıyoruz" diye. yemedi mi?
polis zaten ara ara basıyor korsan cd satıcılarını. bu da mı yetmedi?
illâ sıradan müzik dinleyicisine mi kastınız? peki o zaman şuna yanıt verin:

kaçınız kentin dışında, it başını sokmaz gecekondularda veya lâz müteahitlerin apartmanlarında can güvenliğiniz olmadan yaşıyorsunuz?
kaçınız akşam eve ekmek götüremediğiniz için karınızın-çocuklarınızın yüzüne nasıl bakacağınızı kara kara düşünüyorsunuz?
kaçınız kazandığının yarısını devlete vergi olarak çatır çatır maaşını eline almadan ödüyor?
kaçınız son otobüse yetişemediği için üç-beş kilometre yürümek zorunda kalıyor?

zamanında bu insanların aldıkları albümlerinizle sizler milyarlar, yapımcılarınız çok daha fazlasını götürdü. hayranlarınız hâlâ gecekondularda yarı aç yarı tok yaşıyorlar. pekiî siz nerede nasıl yaşıyorsunuz?

ben 28 yaşına gelmiş, çok iyi derecede ingilizce bilen, radyo-tv-sinema üzerine lisans eğitimi almış (bitti bitecek), seslendirme-dublaj üzerine kursa gitmiş bir adamım. bilenler bilirler, genel kültürüm oldukça yüksektir. buna rağmen hâlâ eğitimini aldığım mesleği yapamıyorum. sırf adam gibi bir radyoda geceleri iki-üç saât yayınım olsun diye okudum ben o okulu. paylaşacak şeylerim vardı. ama gelin görün ki olmuyor. büyük kanallar fırsat bile vermiyor. küçük kanallar ise (çok da haksız olmayarak) emeğinizin karşılığını veremiyorlar. kendi'den eksiğim ne? tv'lerde program sunduklarını iddia eden konuşma engellilerden ne eksiğim var? dizi çekimlerinde yönetmene saç baş yolduranlarınızdan? kaçınız benim yarım kadar yeterlisiniz o işlere? mesleğinizi bile çoğunuzdan iyi yapıyorum! neden ben işsizim ve bu yaşımda hâlâ bir baltaya sap olamadım da siz binlerce lirayı bir gecede saçacak kadar rahatsınız? "türkler 1,5 milyon ermeni, otuz bin kürt kestiler" mi demeliyim illâ? yoksa oradan buradan çalarak kitap mı "yazmalıyım"?

gözümüz yok; oğulcanlarınıza aldığınız ve bir devlet memurunun, maaşını bir ömür hiç yemeden biriktirerek bile alamayacağı arabalarda. ama sizin de bizim "kültürlenme" hakkımızda gözünüz olmasın. internet çağına ayak uydurun. nasıl olsa albüm satışlarından para kazanmıyorsunuz; albümlerinizi internet'ten ücretsiz yayınlayın. sonra da konserlerden, ekstralardan gene kazanın kazanacağınızı. biz engel olmuyoruz.

(bkz: okan bunu makina da okusa ya)

not: düzeltme-ufak bir ekleme.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar