bugün

görsel
Kendine odaklan, insanlar gelir geçer.

Hayat da öyle. Ne zaman öleceğimizin hiç garantisi yok, kendimi hasta edene kadar kafama taktığım şu düşünceleri şu boktan dünya için kendime ettiğim eziyetleri görünce çok kızıyorum.
yaşamın öyle noktalara gelecek ki, eski çerçevesinden çıkıp dört bir yana açılam yol ağızlarında duruyor olacak; ama göreceksin ki, bu yoklar hiç de yeni yerlere ulaşmıyor. hatta hiçbir yere ulaşmıyor "çıkmaz sokak" hepsi...

yaşamın "çıkmaz sokak" lara çıkmakla geçecek. hem de bunlardan değil çıkmak, giremeyeceksin bile onlara!
yaşamın çıkılamazlıklara girememekle geçecek.
Sükutun da bir sesi vardır,
Onu duyacak yürek lazım.
’tarih sırasına göre anımsaya çalışıyorum. kış, bahar ya da yaz farketmiyordu, aynı geçiyordu günler. gece vakti allahtan karanlık vardı, yoksa bir günün bitip bir günün başladığını fark edemezdim“
küçük politik esnaflıkların dışında, dünya bütün küçük ve ruhi desteksiz hayalleri eritici bir büyük hesaplaşmanın kaosuna, büyük değişimlere gebe bir yere geldi!..

salih mirzabeyoğlu - adımlar
"tanrı varsa, ki ben olmadığına gerçekten inanıyorum, insan aklının sınırları olduğunu da bilir. yoksulluğu, haksızlığı, açgözlülüğü, yapayalnızlığı, bütün bu karmaşayı o yaratmadı mı? mutlaka çok iyi niyetlerle girişmiştir bu işe, ama sonuçlar bir felaket. tanrı varsa, bu dünyayı erkenden terk etmeyi seçen yaratıklara karşı cömert davranacaktır, hatta bizleri burda vakit harcamaya zorladığı için özür bile dileyebilir... "

Paulo Coelho - Veronika Ölmek istiyor
Ben yirmi beş yaşındaydım (...) Bence bu, en zor ve en sinir bozucu yaştır. Hem var olup hem de görmek. Kişi belli bir zekâya sahiptir ve ona her yönden bir yetişkin gibi davranılır. Ama bazı insanlar onu hâlâ ergenlik döneminde görürler, çünkü onları yalnızca tecrübe anlayıp içine sindirebilir.
“ Acım keskin ve kimse için iyi bir dünya dilemiyorum. Cezam sürmeye devam edecek. “

(bkz: american psycho)
(bkz: patrick bateman)
(bkz: brett easton ellis)
Unutmayınız ki, halkın cehaleti, kabalığı, alkol düşkünlüğü, hastalıklı oluşu, sefaleti, kötü ahlâkli oluşu, bütün bunların hepsi sizin kendi utancınız ve suçunuzdur.( Beyaz zambaklar ülkesi 'dan bi alıntı).
“bir çiçeğe sahip olmak isteyen onun güzelliğinin soluşunu seyretmek zorunda kalır. ama bir tarladaki çiçeğe sadece bakmakla yetinirsen, o hep seninle olacaktır. çünkü çiçek akşamın ve gün batımının ve nemli toprağın ve ufuktaki bulutların bir parçasıdır. orman bana bunu öğretti. senin hiçbir zaman benim olmayacağını, o yüzden de seni hiç kaybetmeyeceğimi öğretti. bundan sonra aşkın özgürlük olduğunu hep hatırlayacağım. öğrenmesi çok uzun yıllar alan ders işte buydu.”

Paulo coelho - brida
"Doğru veya yanlış, kişiler hakkında söylenenler, çoğu zaman onların hayatlarında ve özellikle de kaderlerinde, eylemleri kadar yer tutar."
"Niye gün ortasında akşam oluyorum?"
"Fena bir nesil yetiştiği hakkındaki iddialar ne derece doğru olursa olsun, gençliğe hücum etmekte haksızız. Haksızız, çünkü yaptığı heykeli yumruklayan bir heykeltıraş vaziyetindeyiz. Gençlik bizim eserimizdir."

Peyami Safa-Eğitim Gençlik Üniversite.
bilmeyi bilseydin, allah resûlü’nün sünnet ve hadîslerini, “o’nun ölümünün üzerinden 200-300 sene geçtikten sonra birileri toplamış!” diye fare kafası ve kenef ağzıyla reddetmezdin.

salih mirzabeyoğlu - berzah sf: 137
'' çok derine düştüm üstat, der ışığın savaşçısı, buranın suları çok derin, çok karanlık, korkuyorum.
üstadı cevap verir. suya düşmek boğulmak için yeterli değildir. asıl suyun dibinde kalırsan boğulursun ''

hatırladığım kadarıyla aktarmaya çalıştım.

(bkz: paulo coelho)
(bkz: ışığın savaşçısının el kitabı)
görsel
Kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım.

Oğuz Atay
Tutunamayanlar
Belki de sürdürdüğüm yaşam, sürdürmem gereken yaşam değildir?

lev tolstoy, ivan ilyiç'in ölümü
"Ve onunla 100 hayat yaşasak
Yeniden doğup yeniden ölsek birlikte,
Aldığı hiçbir nefesi;
Benim için vermezdi, bilirdim."
Ancak aptallar ve namussuzlar kırk yaşına kadar yaşarlar. Dostoyevski - yeraltından notlar
"Hiçbir zaman ne hırsızlardan ne de canilerden korkarım. Bunlar dış tehlikelerdir, küçük tehlikeler.
Kendi kendimizden korkalım. Önyargılar, işte hırsız bunlar; kötülükler, işte esas katil bunlar. En büyük tehlikeler bizim içimizdedir. Başımızı ya da kesemizi tehdit edeni umursamayalım! Asıl ruhumuzu tehdit edeni düşünelim."
Sen de fark ettin mi? Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi…
Bu yüzden, belki de, az çoktan fazladır. Belki de az, hayat ve ölüm kadardır! Belki de, seni az tanıyorum demek, seni kendimden çok biliyorum, demektir. Bilmesem de, öğrenmek için her şeyi yaparım, demektir. Belki de az, her şey demektir. Ve belki de benim sana söyleyebileceğim tek şeydir.
Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana, dünyada başka türlü bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin. Bunu sonuna kadar götüremediysen, kabahat senin değil... Bana hakikaten yaşamak imkânını verdiğin birkaç ay için sana teşekkür ederim. Böyle birkaç ay, birkaç ömür kıymetinde değil midir?
"Senin de fikirlerin, tıpkı giysilerin gibi başkaları tarafından üretilmiş."
Adam kadına yalvarır gözlerle baktı.
"Dünya bir yana sen bir yana" dedi.
Kadın...
Anlamadı.

görsel
güncel Önemli Başlıklar