http://www.milliyet.com.t...1/20/siyaset/axsiy01.html

Günümüz Kemalizmi için doğru bir yaklaşım. ideolojik anlamda son derece kemikleşmiş, donuk ve statik bir görünüm sergiliyor..
atatürk üzerinden rant sağlamanın yeni söylemidir.
cevap vermek yersizdir.
polemik yaratmak istedikleri şeydir , yeterdir.
polemikten öte artık sınırlarını aşanların, deyim yerindeyse kaşınanların ileri sürdüğü düşüncedir. çok komiktir. bunu söyleyebilecek olan bugünlere nasıl geldiğimizi unutarak nankörlük yapmış olandır, türkiyemde yaşamayı haketmeyecek olandır. aşağılıktır. böyle bir şeyi yazma teşebbüsünde bulunabildiğinden gereksiz insandır.
izmir'de olmuş olmasıyla insanlara söylenme sebebinde biraz hatta baya daha ipucu veren* eylem olmakla beraber,
bana:
- yani hiiiiiiiiiç ayar veresim yoktu, bak bu ayar, hadi git sen kendi kendine ver düşüncesini aklıma çığıran
hadd hadd canım kışkırmıcam, kışkırtamazsın dediğim önerme.
(#835913)
1920'lerin turkiyesi ile bugunku turkiye'yi ya da turkiye ile diger ortadogu ulkelerini karsilastirarak bile kolayca curutulebilecek yumurtadir. (bkz: altin yumurtlayan lavuk)
bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanların ortaya attığı saçmalıktır. atatürk ilkelerinden birinin inkılapçılık-devrimcilik olduğundan haberi bile olmayan bu arkadaşlara selam ederim.*
ata'nın resimlerinden, heykellerinden dahi korkan zihniyetin yeni söylemidir. cümlenin sarfediliği yeri, ortamı geçtim de, profesör ünvanı almış birinin bunu söylemesi, söyleyebilmesi, budur asıl acı olan.

öte yandan, ne kadar temelsiz de olsa, birinin öne sürdüğü tezi kötülemekten çok anti-tez sunulmasından yana olmak lazım. nedir kemalizm? ya da hangi dönemlerde uygulama alanı bulmuştur ülkemizde? *

verilen beyanda, doğru olan bir nokta varsa, o da 1925 - 1945 dönemi ile 1950 sonrasının beraber değerlendirilemeyeceğidir. doğrudur. çünkü; kemalist düşüncenin egemen ideoloji olduğu ve uygulandığı dönem cumhuriyetin kuruluşundan 1945'lere kadar olan dönemdir. velhasıl, bu dönemde, tüm dünya ekonomik krizlerle *, savaş rüzgarları, küçülen ekonomilerle uğraşırken, cumhuriyet türkiyesi milli ekonomi politikaları ve kalkınma stratejileri ile atılım yapmakta, ekonomik ve siyasi krizlerden etkilenmemekteydi. ve mutlak olarak söylenebilir ki; cumhuriyet tarihinin en parlak dönemlerinden biri yaşanmaktaydı. örnekler derinlemesine açılımlandıralabilirse de, bu yüzeysel yapı bile, kemalizmin egemen olduğu dönemde ülkenin gelişimi açısından bir örnek teşkil etmektedir.

1950 sonrası ise, kemalizm egemen ideoloji olmaktan çıkmış; türkiye, liberal hükümetlerin politikaları sonucu, dışa bağımlı, imf ile dirsek temasına giren, süper güçlere "yaranmak" adına dünyanın uzak uçlarına asker gönderen bir ülke şeklini almıştır. ve gitgide, kemalist düşüncenin öngördüğü demokratik yapı da terkedilmiş, her 10 senede bir darbeler baş göstermiştir. *

velhasıl, 1950'li yıllardan sonra, bu ülkede kemalizm egemen ideoloji olmaktan çıkmıştır. şimdi şöyle bir değerlendirme yapmak gerekir; 1950 öncesi ve 1950 sonrası..karşılaştıralım bir bakalım..hangisinde ilerleme sağlanmış, hangisinde gerileme..bugün gelinen noktada, hangisinin payı daha fazla? kendi ülkesinin muasır medeniyetler seviyesine ulaşmasını, müreffeh bir halde yaşamasını öngören, yüzünü aydınlığa dönmüş kemalist ideoloji mi yoksa dışa bağımlılığı artıran, ülkeyi dış güçlerin güdümünden çıkmaz hale getiren ve demokratik süreci ekseriyetle sekteye uğratan kemalizm sonrası ideolojiler mi gerileme yaratmıştır? karar sizin..
hezeyan geçiren bir liberal demokrat prof.'un sarfettiği sözler.
1950 öncesini ve 1950 sonrasını karşılaştırmak, hangisinde daha çok ilerleme sağlandığını konuşmak herşeyden önce altyapı, yol, köprü, baraj, santral ve fabrika yapımına hangi dönemlerde ağırlık verilmiş buna bakılarak konuşulabilir. bakan da bariz bir şekilde görecektir ki 1950 sonrası bu saydıklarımız açısından öncesine göre kat ve kat fazla ilerlemenin görüldüğü dönemdir. bunda ise tabii ki dışa açılımın payı çok büyüktür.

1950 öncesinden övgüyle bahsedenler dışa kapalı bir ekonominin cari açığının olmamasını öne sürerek ekonomi konusundaki bilgilerini ortaya koymaktadırlar. zira zaten tarımdan başka ihracatı olmayan kapalı ekonomiye sahip bir ekonominin ithalatı çok cüzidir ve cari açığı olması imkansızdır.

1950 öncesi insanların yaşam biçimleriyle 50 sonrasını da göremeyen, tüketim toplumuna geçen ülkenin zengin ve insan gibi yaşamanın bir bedeli olduğunu görmek istemeyenler 1950 sonrasını ülkenin karanlık dönemi gibi görmeye devam edecektir. halbuki ortalama bir çinli tarım işçisi gibi yaşayan 1950 öncesi halkı için zaten tek tip yaşam istanbul jakobeni ve ankara memurunun bir bilgisi olması beklenemez.

kendileri için güllük gülistanlık olan o dönemde her köyde yol, her köyde su ve her köyde elektrik olduğunu sanan bu şapşal kesim bilmez ki bursanın köyüne bile elektrik 70 lerin ikinci yarısında o da bir sağ iktidar döneminde gelmiş.

velhasılı kelam atatürk ve ismet inönü döneminin ekonomisinde bir anadolu insanı olarak yaşamak isteyen derhal elindeki ipodu, evindeki televizyonu, bulaşık makinasını vb beyaz eşyayı bırakmalı, günde iki öğüne ve tahıl ağırlıklı beslenmeye dönüş yapmalıdır ve görmelidir ki günümüz insanının tükettiğinin yarısı devletin kasasında durmuş olsaydı o günkü gibi, bugün de ekonomide şu sorun var bu sorun var demeyecek ve çin gibi cari açıksız bir ülke olabilecektik.

ama nasıl yaşardık, bunu düşünmek lazımdır.
"Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit ilim dir, fendir. ilim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalâlettir."

"Eğitim, kültür ve bilgi aydınlığa açılan en geniş penceredir."

"Gerçek kurtuluş ancak cehaletin ortadan kaldırılmasıyla olur. Cehalet kaldırılmadıkça toplum yerinde kalıyor demektir, yerinde duran bir şey ise geriye gidiyor demektir."

"ilim ve fennin yaşadığımız her dakikadaki safhalarının gelişmesini kavramak ve izlemek şarttır."

(bkz: mustafa kemal atatürk)

(bkz: bu şeriatçılıksa ben şeriatçıyım)
(bkz: ben sana prof olamazsın demedim ki adam olamazsın dedim)
(bkz: tahsil chaleti alır)*
öncelikle başlığa ismini veren önermenin doğru olmadığı kanaatindeyim, algılayış olarak atatürkün yaptıkları ilerlemeden çok gerilemedir anlaşılacak olan bü cümle aslında özünde kemalist olmayan atatürkten değil kemalist olan kraldan fazla kralcılardan kaynaklanmakta.

kendini kemalist diye niteleyen siyasi çevrelerin 50'den sonraki bütün seçimlere projesiz ve sadece laiklik ve kemalizm elden gidiyor çığırtkanlığıyla girdiğine ve ordunun desteğiyle ve nadiren de halkın seçimiyle başa geldikleri her seferinde insanları karnelere mahkum etmeleri, yine kendini kemalist olarak niteleyen inönünün zamanında ülkede ciddi bir ilerlemenin olmaması kemalistim diyenlerin aslında ülkeyi geriye götürdüklerini gösteriyor.

en sonunda kemalizm zaten kadrocuların icat ettiği bir ideoloji değil mi? kadro hareketini durduran atatürkse, atatürkün kemalizm gibi bir ideoloji kurmak için çalıştığını söylemek ne kadar doğrudur.

atatürk pragmatisttir, evet doğru... atatürk makyevelist midir? en büyük ve başarılı makyevelistlerden biridir hem de... ancak bu bilgileri yorumlamak için önce sağlıklı bir kafa yapısı gereklidir ve hiçbir insanın bilgilerine tek başına sahip olmadığını anlatmak lazımdır bunlara. kemalistlere göre atatürk herşeyi kendinden var etmiş birisidir, onlara göre atatürk abdülhamidin okullarında ve almanyada eğitim almamış olsa da harika bir asker olabilirdi. yine onlara göre atatürk hem yüzyılın en iyi mimarları anketinde birincidir, hem de dünyanın en iyi ekonomistidir.

gerçek şu ki dünyanın "en"leri sayısal bir gösterge olmadığında tartışmaya açıktır. ancak atatürk'ün başarılı olduğu da tartışılmazdır. yeter ki kemalistim diyen kafalar tartışmaya gelebilir hale gelebilsin, işte o zaman bu ülke daha yaşanır olacak.
o zaman keşke gerilesek de cumhuriyetin laikiyle yaşandığı dönemlere gitsek ve hep orda kalsak dedirten sözdür
cumhuriyetin tek partili olarak büyük bir demokrasi örneğiyle(!) yaşandığı günlere özlem duymaktan dolayı söylenebilmiş olacağını düşündüğüm sözdür, bu yönden bakınca doğru durdu.
(bkz: kemalizm terakkiye manidir)
söylendikten sonra içinde devrimcilik ilkesini barındıran bir ideolojinin nasıl gerileme yaratıcağının da açıklanması gereken önerme.
kaşınmakla, yüzeysellikle ilgisi yoktur, beyin, vizyon ve vicdan sahibi herkesin 'görebileceği' bir gerçektir. kemalist olmamak vatanı sevmemek falan da değildir. hamasiyete, retorik kahramanlığına lüzum yok. bazı kavramları benimsemeyi kerameti kendinden menkul olarak benimsemek, sonra yan gelip yatmaktır vatana, millete asıl 'yamuğu' ,kötü niyetli olmaksızın da olsa, yapmak... yoksa, elbette başta büyük atatürk olmak üzere kurtuluşumuzu sağlayan gazi ve şehitlerimiz büyüktür, bizimdir; bu ayrı konudur...
(bkz: bi siktir git dedirten laflar)
hadi bu sözü söyleyen cahildir de bu sözü destekleyenler cahillerin önde gidenleridir. kemalizmin ne olduğunu bilmeyen, muhabbetine uzaktan kulak misafiri olmuş kişilerdir. kemalizmi statik olmakla suçladıkları yetmemiş. bir de kemalizme "gerilemektir" diyip kemalizmi bilmediklerini tasdik etmişlerdir.
kemalizmin ana ilkelerinden biri "devrimcilik" tir. doğrudur devrimcilik ilkesi 1950 lerden sonra gözden uzak tutulmuştur. ancak kemalizmin vazgeçmediği temel ilkelerdendir. içinde devrimcilik ilkesini barındıran bir ideoloji nasıl olur da statik olur, gerileme demek olur? biri bana anlatsın. unutulmamalıdır ki cumhuriyet bugun her fikrin konuşulabildiği demokratik platformlara sahipse bunu kemalizme borçludur. zaten mustafa kemal atatürkün kemalist ideolojisine devrimcilik ilkesini eklemesinin amacı onun her çağa ayak uydurabilicek, durağanlıktan kurtaracak bir ideoloji yaratmak istemesinden gelir.
kemalist devletçiliğide bir kez daha açıklamak gerek. kemalist devletçilik o tarihlerde ülkede güçlü kapitaller olmadığı için bir zorunluluk olmuştur. halkın zorunlu ihtiyaçlarının devlet yatırımları ile giderilmesini içerir. kemalist devletçilik yap-işlet-devret modelidir. bu modelde devlet yapar, bir zaman işletir ve işletmeyi satın alabilicek bir "yerli" kapital ortaya çıktığında ona devreder. kemalizmin ekonomi anlayışı özel sermayeyi dışlamaz tersine özel teşebbüsü teşvik eder ve ona yardım eder. hiç bir sanayi kuruluşunun olmadığı bir ülkede o zamanlar tabiki öncelik halkın ihtiyaçlarına verilicekti. sümerbank etibank et-balık kurumu şeker fabrikaları demir çelik fabrikaları çimento fabrikaları ve daha niceleri kemalist ideoloji tarafından kurulmuştur.bunlar "kit"lerdir. bunlar öyle kurumlardır ki 2000 li yıllara kadar devlet vergi gelirlerinin yüzde 30-35 ini karşılayıp devlet gelirlerinde önemli yer tutacaktır. ayrıca halkın ihtiyaçlarını ucuz yolla karşılayacaklar, iktidarların tüm karşı tutumlarına rağmen kalkınmaya katkıda bulunucaklardır.
kemalist ideolojiye gerileme diyenler lütfen gençliğe hitabeyi okusunlar. atatürkün sözlerinin anlamlarını çözsünler. atatürkün düşüncelerinin bugünlere bile ışık tuttuğunun farkına varsınlar. gaflet ve delalet içinde bulunmaktan vazgeçsinler.
(bkz: izmler akla giydirilmiş deli gömlekleridir)
(bkz: cemil meriç)

peşin edit : kemalizm deyince ben atatürk'ü, ideallerini, fikirlerini, düşüncelerini falan anlamıyorum kusura bakmayın, kemalizm deyince atatürk'ün arkasına sığınan atatürk tacirlerini anlıyorum, onu putlaştıran, düşünmeyen yobazları anlıyorum, nasıl ki abd müslümanlık deyince müslümanlıkla alakası olmayan terörizm anlıyorsa(belki de işine öyle geliyor, belki gerçek müslümanlar kendini anlatamıyor) ben de aynı şekilde bunu anlıyorum, atatürk'le alakasız olarak, atatürk'ün yaptığını düşündüğüm yanlışları ayrıca dile getiriyorum, böyle alttan alta giydirme niyetim yok kısaca, girilerimizde yazdık biz bunları, kitaplarımızda var filan. bkz. yaşar nuri öztürk üslubu.
tipik akp zihniyetine sahip bir insan söylemi. pekte kale almamak lazım. bu vatandaşa sorulması lazım aslında;''m.kemal atatürk olmasaydı? sen bugün o mecliste vekil koltuğunda oturmak yerine, hangi fransız ya da ingilizin odasında ki masayı silip çay servisi yapiyor olacaktın''
ulu önder sadece zemini sağlamlaştırıp temeli atmıştır. bu yapıyı yükseltmek bizlerin görevidir. ama böyleveli göçermodeli hükümetlere başta oldukça, deniz kumundan apartmanlar gibi, yıkılmamız an be an meselesidir...
devletin kapalı ekonomi olmasını eleştirmişiz gibi anlayan bazı süper zekalar ve malümatfüruşlar var aramızda, halbuki kendilerine yıkılmış bir miras alınan bu devlette 1950 ye kadarki olan dönemi abartmayın çağrısı yaptık, heyhat anlatamadık.

bizim karşı çıktığımız konu 1950 ile öncesini bir çırpıda ayıran, 50 öncesini her konuda zaferlerle taçlandıran, sonrasını ise tek kusuru yine sağ iktidarlarda bularak karalayan bu zihniyet.

tekrar anlatmak ihtiyacı doğdu ise anlatalım:

kapalı ekonominin doğru bir karar olduğu evet ekonomik buhranda belli olmuştur. ama kapalı ekonominin seçimi bir başarıyken buhrandan etkilenmemizin nedeni de bu olmuştur. yoksa türkiye de elbet etkilenecekti. ancak tek sanayisi ve ihracatı tarım üzerine olan ülkemizde buhranın etkilerini aramak abes olacaktır.

devletin o yıllarda tarım ülkesi olmasının farkına vararak tarım üzerine sanayileşmesi sözkonusudur, taşkömürünün bulunmasıyla da belli bir oranda demir-çelik sanayisi de geliştirilmiştir. demiryolu ağı ise zaten ana demiryollarını osmanlıdan miras almış sadece işletmelerini millileştirmiştir. yani tarım üreticisi zaten abdülhamid zamanında da ürününü ülke içinde harekete dahil etmişti.

enflasyonun olmaması ise zaten az varyasyonlu ekonominin yani temel ihtiyaç maddelerinin hepsinin devlet kontrolünde üretilmesinden ve petrol tüketiminin çok az olmasından ileri geliyordu.

türk lirasının değer kaybetmesi ise zaten kambiyo denen olayın yasak olması nedeniyle söz konusu değildi. bir bakınız isterseniz osmanlı parası yıllar yılı ne kadar değer kaybetmiş?

dünya üzerinde tek para birimine dönüş yılları olan 56 sonrası ile o günleri karşılaştırmayın, amerika o yıldan sonra para basarak para kazanır olmuştur.

velhasılı kelam, olay şudur ki şu an geldiğimiz noktaya ister kötü ister iyi deyin bunlar birbirinden bıçak sırtıyla ayrılmış dönemlerin eseri değillerdir. dönemlere yanlış aramaktansa dönemleri kendi şartlarına göre değerlendirmeliyiz ve ekonomi bilmeden ekonomi hakkında konuşmamalıyız.

tekrar hatırlatıyorum, büyük ekonomistler yetiştirmiş bir millet değiliz ve atatürk kesinlikle bir ekonomist değildi.
polemik ve provokasyon girişimidir.
edit: kemalizm ve inkılapların gösterdiği yol ortadayken, desteksiz atmaktır. atatürk' ün yolunda yürüyen ve türkiye' nin kalkınmasını düşünenlere saygısızlıktır. kınanandır.
eğer burada bahsedilen kemalizm okullardaki sınıflarda türk bayrağı yokken atatürk resminin olması ve sokakta bayrak sallarken bana "bak atatürk!" diyen bir çocuğun yetişmesine sebepse eleştirilmesi çok doğaldır.