bugün

ittihat ve Terakki Cemiyeti

Osmanlı Devleti;nin son dönemi olan 1908-1918 arasındaki siyasal kuruluşlardan en önemlisi, ''ittihat ve Terakki Cemiyet''dir. Bu kuruluş, 1908 - 1918 yılları arasında on yıla yakın bir süre içinde Türk siyasi hayatını yönlendirmiş ve damgasını vurmuştur.

Sonradan ittihat ve Terakki Cemiyeti adını alacak olan bu örgüt, 1889 Mayıs ayında ittihad-ı Osmanî adıyla istanbulda kurulmuştur. Bu gizli cemiyetin ilk kurucuları, Askeri Tıp Okulu öğrencilerinden ibrahim Ethem (Temo), ishak Sukuti, Mehmet Reşit ve Abdullah Cevdet, ve Hüseyin Zade Ali Bey dir.

ittihatçılar, ülkede yeniden Meşrutiyet yönetimi kurmak, Kanun-i Esasi ile verilmiş olan hak ve hürriyetlere yeniden sahip olmak için, Osmanlı Sultanı II. Abdülhamite ve yönetimine karşı mücadeleyi temel amaç olarak belirlemişlerdi.

Cemiyet, ilk kuruluşunda örgütlenme modeli olarak italyan Carbonari Cemiyetini örnek almıştır. Kuruluşundan sonra bir süre sessiz kalan cemiyet, daha sonra Askeri Tıbbiye, Harbiye, Mülkiye ve Bahriye gibi okullarda hızla örgütlenmiştir.

Subaylar arasında, askeri ve sivil yüksekokullarda, medreseler ve tekkelerde taraftarlarını artıran cemiyet, üyeleri kanalıyla da çeşitli illerde örgütlenmiştir. Cemiyetin böyle hızla yayıldığı, taraftarlarını çoğalttığı günlerde II. Abdülhamit yönetimi, cemiyetin varlığından haberdar olarak, üyelerini takip ettirmiş ve tutuklatmıştır. Takip ve yakalanmaktan kurtulan bir çok cemiyet mensubu yurt dışına kaçmıştır.

Yurt dışına kaçan cemiyet üyeleri burada da kendilerinden önce Avrupa ya gelmiş olan Genç Türk (Jön Türk)lerle ilişkiye girmişler ve bulundukları yerlerde örgütlenmeye çalışmışlardır. Burada ismini de Osmanlı ittihat ve Terakki Cemiyeti olarak değiştiren cemiyetin Ülke dışındaki örgütlenmesi başlıca Üç merkezde yoğunlaşmıştır. Bunlar; a) Paris Şubesi b) Cenevre şubesi c) Kahire şubesi.

4-9 Şubat 1902 de yapılan büyük Jön Türk Kongresinde&, ülkeye yeniden kazandırılacak olan Meşrutiyet yönetiminin uygulanması konusunda beliren görüş ayrılıkları cemiyeti ikiye bölmüştür. Prens Sabahattin Bey in öncülüğünde bir grup üye cemiyetten ayrılarak Teşebbüs-ü Şahsi ve Adem-i Merkeziyet Cemiyetini kurmuşlar ve Terakki Gazetesini çıkarmaya başlamışlardır. Ahmet Rıza Bey başkanlığında temsil edilen diğer grup ise, kongre sonrası ilk icraat olarak osmanlı ittihat ve Terakki Cemiyetinin ismini Osmanlı Terakki ve ittihat Cemiyeti”ne dönüştürmüştür.

Öte yandan, Selanikte de 1906 Eylülünde içlerinde Bursalı Mehmet Tahir Bey, Kazım Nami Bey (Duru), Ömer Naci Bey, Talat (Paşa) gibi sonradan ittihat ve Terakki Cemiyetinin (Partisi) önde gelen isimlerinin yer aldığı Osmanlı Hürriyet Cemiyeti adıyla yeni bir cemiyet kurulmuştur. Bu cemiyet, yurt içinde ve yurt dışında kurulmuş olan Jön Türk cemiyetlerinin bir devamı değildir.

Aynı günlerde, 1906 Ekiminde Şamda Vatan ve Hürriyet adlı gizli bir cemiyet kurmuş olan Mustafa Kemal Selanike gelmiştir. Burada, kurduğu cemiyetin Selanik Şubesini oluşturan Mustafa Kemal daha sonra Suriyeye geri dönmüştür. Ancak, bir süre sonra Vatan ve Hürriyet Cemiyeti, Osmanlı Hürriyet Cemiyetiyle birleşmiştir. Böylece Vatan ve Hürriyet Cemiyeti ortadan kalkmıştır.

Osmanlı Hürriyet Cemiyeti kısa zamanda Rumelinin her tarafına yayılmıştır. Makedonyanın bütün şehir ve kasabalarında ve özellikle Türk Alaylarının bulunduğu yerlerde genç subaylar arasında taraftar bulmuştur. Böylece, Makedonyada bulunan Osmanlı III. Ordusunun teğmen, yüzbaşı, binbaşı rütbesindeki subayları bu cemiyete katılmışlardır. Osmanlı Hürriyet Cemiyeti 27 Eylül 1907de merkezi Pariste bulunan Osmanlı Terakki ve ittihat Cemiyeti ile resmen birleşmiştir.

Bu birleşmeden güçlenerek çıkan cemiyet, Sultan II. Abdülhamit yönetimine karşı yaptığı mücadeleyi siyasî olmaktan çıkararak askeri bir temele de dayandırmıştır. Abdülhamitin baskıcı yönetimini sona erdirmek amacıyla bazı genç subaylar genel bir ayaklanma çıkarılmasını istemekteydiler. Bu amaçla Kolağası Niyazi Bey Resnede emrindeki kuvvetlerle dağa çıkmış, daha sonra da Enver Bey Tikveşte, Eyüb Sabri Bey Ohride, Selahattin ve Hasan Tosun Beyler Arnavutlukta aynı şekilde Hürriyet Taburları kurarak dağa çıkmışlardır.

Cemiyet, saraya telgraflar çekerek Anayasanın hemen yürürlüğe konulması ve Meclis-i Mebusanın toplantıya çağırılmasını istemiştir. Ayrıca şayet milletin bu isteklerini kabul etmeyecek olursa, tahtından indirileceği Sultan II. Abdülhamite bildirilmiştir. Nitekim 23 Temmuz 1908de Manastırda ve Selanikte Meşrutiyet resmen ilân edilmiştir. Bütün bu gelişmeler üzerine Sultan II. Abdülhamit, yayınladığı bir bildiriyle Osmanlı Devletinde anayasayı yeniden yürürlüğe koyduğunu ve meşrutiyeti ilân ettiğini açıklamıştır.

Artık ittihat ve Terakki ismini kullanmakta olan cemiyet için, Meşrutiyetin ilânından sonra yeni bir dönem başlamıştır. Cemiyetin, 1911 Kongresinde tüzüğünde yapılan bir değişikle ittihat ve Terakki Cemiyetinin merkezi istanbul olan bir siyasal parti olduğu belirtilmiştir. Böylece, Türk demokrasisinde ilk siyasî parti olma özelliği ittihat ve Terakki Partisinin olmuştur.

ittihat ve Terakki Cemiyeti (Partisi) bünyesinde, çok sayıda asker, sivil, fikir adamı, gazeteci, yazar ve şair isimleri barındırmıştır. Ancak, ittihat ve Terakki deyince ilk akla gelen isimler Enver Paşa, Talat Paşa, Cemal Paşalardır. Aynı zamanda bunlar lider olarak da ön plana çıkmışlardır. Milli Mücadelenin önderi Mustafa Kemal Paşa başta olmak üzere Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş yıllarındaki bir çok önemli isim bu cemiyetin bünyesinden çıkmıştır.

ittihat ve Terakki Cemiyeti Osmanlı Devletinin dağılmasını önlemek için Osmanlıcılık veya Pan-Osmanizm düşüncesini ittihad-ı Anasır (Unsurların Birliği) şekliyle benimsemiş ve cemiyet-parti içinde ve devlet yönetimindeki uygulamalarında bunu gerçekleştirmeye çalışmıştır. Bu nedenle; cemiyet-parti bünyesine Türklerin yanında Araplar, Arnavutlar gibi Türk olmayan Müslümanları ve Ermeniler, Rumlar, Yahudiler gibi gayri müslimleri almışlardır. Balkan Savaşları esnasında uğradığı yenilgi ve Türk insanının uğradığı haksızlık ve zulüm, devlet adamlarının ve aydınların savundukları Osmanlılık ve islamcılık fikirlerinden uzaklaşarak Türkçülüğü ön plana çıkarmalarına yol açmıştır. Bu nedenle ittihatçılar, Türkçülük fikrini parti programlarına almışlar ve 1913-1918 yılları arasında iç ve dış politikalarında adeta bir devlet politikası olarak uygulamışlardır.
Birinci Dünya Savaşı sonrası Türk milletinin anavatanının, yani Anadolu’nun işgal edilerek milletimizin esaret altına alınmak istenmesi karşısında, ittihat ve Terakki Cemiyeti-Partisine mensup bir çok vatansever Mustafa Kemal Paşa önderliğinde başlamış olan Milli Mücadele’ye katılmışlardır.

Genç ve idealist bir kadroya dayanan ittihat ve Terakki Cemiyeti-Partisi, Osmanlı Devleti’ni parçalanmaktan kurtarmak amacıyla yola çıkmalarına ve iktidara hiç düşünmedikleri kadar kolay ulaşmalarına rağmen, devlet yönetimindeki tecrübesizlikleri ve dönemlerindeki iç ve dış gaileler sebebiyle bu amaçlarını gerçekleştirememişlerdir. Üstelik Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşları ve nihayet I. Dünya Savaşı’yla ülkeyi parçalanmanın ve yıkılmanın eşiğine getirmişlerdir.

Osmanlı Devletinde ikinci defa Meşrutiyeti kazandırmakla ve Türk siyasî hayatına çok partili hayatı getirmekle övünmüş olan ittihatçılar, kendi elleriyle kurdukları çok partili hayatı yine kendi elleriyle katletmişlerdir. Mutlak iktidarları döneminde siyasî rakiplerine ve diğer siyasal partilere hayat hakkı vermemişlerdir. Bu dönemde bazı siyasî partiler kapatılmış veya faaliyetleri yasaklanmış, birçok siyasî muhalifleri tutuklanmış ve sürgünlere yollanmıştır.

I. Dünya Savaşından Osmanlı Devletinin mağlup olarak çıkması ve Mondros Mütarekesinin imzalanması üzerine ittihat ve Terakki Partisi; 5 Kasım 1918de yaptığı son kongresinde partiyi kapatarak Teceddüt Fırkası adıyla kuracakları yeni parti bünyesinde siyasî faaliyetlerine devam etmelerini kararlaştırmıştır

(kaynak: wikipedia)
verdiği yanlış kararlarla birinci cihan harbini kaybetmemize sebep olan parti. bir de bu partinin bütün pisliği enver paşanın üstüne bırakılmıştır. * halbuki esas kodamanlar talat ve cemal paşalardır.
suan chp onlarin devamidir. basarisiz olduklari icin elestirilen bu topraklarda birseylerin yanlis gittigini ilk goren kisilerdir. ataturk itihat ve terakinin icindeki enver pasa gibi hirs kupleri yuzunden bu olusuma hep uzak kalmistir. ama cumhuriyetin getirilmesi bu kisilerin ulkeyi daha onceden adapte etmis olmasi sebebiyle kolay olmustur.
(bkz: chp ittihat ve terakki nin devamıdır).
chp ittihat ve terakki nin devamı değildir.
türk tarihindeki ilk siyasi partidir.
Kökeni 1889'da Askeri Tıbbiye öğrencilerinin devrin padişahı 2.Abdülhamit'e karşı kurduğu bir dernek olan fırka, yurtdışında bulunan sisteme muhalif birçok ismin (bkz: Jöntürkler) katılımıyla oldukça güçlenmiştir. 1902 Pariste yapılan kongre sonucu, hareket Ahmet Rıza önderliğindeki devletçi-merkezçiler ve Prens Sabahattin önderliğineki Liberal-antimerkeziyetçiler(Teşebbüs-i Şahsi ve Adem-i Merkeziyet Cemiyet-i) olarak ikiye bölünmüştür. Bu bölünme Türk siyasi tarihine damgasını vurması bakımından oldukça anlamlıdır. Bu bölünme sonucu oluşan devletçi-merkeziyetçi çizgi ileride ittihat ve Terakki çizgisinden sonra, Anadolu ve Müdafa-i Hukuk Cemiyeti - CHP ve merkez sol çizgisine dönüşecekken; diğer grupta varlığını Hürriyet ve itilaf, Serbest Fırka, DP, AP ve merkez sağ çizgisinde sürdürecektir.

1908'de 2.Meşruiyet'in ilanı ile yapılan seçimler sonucu Osmanlı Mebusan Meclisinde ezici çoğunluğu sağlayan ittihat ve Terakki Fırkası, 1913 yılında hükümeti de tamamıyla ele geçirecektir. Osmanlı Devleti 1914 yılında Birinci Dünya Savaşına girerken, bu kararın altında partinin önde gelen isimlerinden Sadrazam Sait Halim Paşa, Dahiliye Vekili Talat Paşa,Harbiye Nazırı Enver Paşa ve Bahriye Nazırı Cemal Paşa imza atmışlardır. Savaş sonucunda bu isimlerden son üçünün ülkeyi terk etmesi sonucu parti 1918 yılında son kongresiyle kendini fesh etmiştir.

Genel doktrini ve uyugulamaları itibariyle partinin, radikal olmasa da; devrimci,sol,devletçi,merkeziyetçi çizgide olduğu söylenebilir
kuruluşunda masonların etkisi büyüktür. örgütlenmesini, gizli bir örgüt olması sebebiyle, ilk başta masonlar üzerinden gerçekleştirmiştir. örgütün üyeliğe kabul törenleri, masonluğa kabul törenleriyle oldukça benzeşir. pozitivizmden oldukça fazla etkilenmiştir. bu etkinin baş sebebi ahmed rıza ve yandaşlarıdır. ancak pozitivizmin genel düsturu "düzen ve ilerleme"dir. (brezilya'nın şu anki bayrağında yazan da budur.) bu vesileyle ahmed rıza örgütün adının "intizam ve terakki" olmasını önermiş, ancak kabul görmemiştir. bunun yerine "birlik ve ilerleme" anlamına gelen "ittihat ve terakki" kelimesinde karar kılınmıştır. bir de resmi ideoloji tarafından ısrarla mustafa kemal'in ittihat ve terakki ile bağı sınırlı yahut yok gösterilmeye çalışılmıştır. ilk etapta biden fazla cemiyette baş gösteren örgüt, daha sonra tüm cemiyetleri birleştirmiştir. mustafa kemal'in rumeli'de kurduğu vatan ve hürriyet cemiyeti de ittihat ve terakki'nin bileşenlerinden birini oluşturmuştur. mustafa kemal'in ittihat ve terakki'de etkin rol alamamasının başat nedeni, görevi dolayısıyla şam'a gitmesi ve dolayısıyla hareketin merkezi rumeli'ye uzak kalmasıdır.
birleşme ve yukselme cemiyeti olarak turkçe'ye çevrilebilir.
(bkz: şişli terakki lisesi)
cumhuriyeti kuran kadroların yetiştiği parti.
her alanda çağın gerisinde kalmış, "hasta adam" osmanlı'nın sona ermesinin tek sebebi olarak karalanmaya çalışılmakta. biraz tarih bilgisi ve biraz analiz yeteneği ile sonuç çok daha farklı çıkacaktır. bir flashback yapalım osmanlı tarihine,

yıl 1453 osmanlı, çağından en az 200 yıl öndedir ve fatih sultan mehmet bizzat kendi tasarlayıp döktürdüğü dev toplar ile istanbul'u fethetmiş, ortaçağ'ı kapatarak yeniçağ'ın başlamasına sebep olmuş.
(bkz: çağ açıp kapayan ahvadın torunları)

16. yüzyıl padişah 3. murad han'ın 7 gebe cariyesi bir çifteye bindirilmek suretiyle haliç'te boğdurulmuş.

17. yüzyıl osmanlı ilk kez askeri anlamda batıdan geri kalmış ve ilk kez toprak kaybetmiş.

18. yüzyıl "istemezük" çüler padişah indirip padişah tayin etmeye başlamış,

19. yüzyıl ve 20. yüzyılın başı: osmanlı "ümmetçilik" politikasının tesiri ile ve yeniliklere kapılarını kapatmak suretiyle "hasta adam" haline gelmiştir.

şimdi yüzyılların verdiği ataletin tesiri ile ve illa ki yanlış zaman ve çağda uygulanan ve bizi arkadan vuran ümmetçilik safsatası ile çürümüş hantal bir devlet nasıl olur da 5-6 yıl iktidarda kalıp birçok yeniliğe imza atan ve birçok reformlar yapan bir oluşum tarafından batırılmış olur?

(bkz: tarih affetmez)
kısaca "it" denir.
edirnenin batısındaki herkesi sabetayist sananların sevmediği kurumdur. ammavelakin, edirne'nin kuzeyinde de türk vardır. sadece osmanlı devleti döneminde değil, ta ki türklerin anadolu'ya yerleşmesi döneminde bile batı trakya'ya türkler akın etmiştir. yani saygıdeğer arkadaşlarım, üstünden birçok askeri darbeler, sivil darbeler, savaşlar geçmiş, hakkındaki birçok veri ve bilgi farklı sosyal mühendislikler dahilinde ve zamana bağlı olarak aşınmış bir kurum (ittihat ve terakki) hakkında kesin yargılar ortaya atmak (olumlu veya olumsuz) yanlıştır. fakat balkanlardaki türk nüfus hakkında kesin yargılar fevkalade ortaya atılabilir. balkanlardaki türklerin çok çok büyük kısmı ittihat ve terakki'ye destek olmuştur. ve bu türkler, anadolu türklerinden farksızdırlar. saçlarının daha açık renkte olması, daha çok rakı içmeleri onları başka bir millet ya da ırk yapmaz. ayrıyeten, ittihat ve terakki'ye cephe alınmasının en büyük sebebi, abdülhamit'in karşısında yer almış olmalarıdır. idare-i maslahatçılık, ademimerkeziyetçilik ve imparatorluk düzeninin yıkılması, mutlak otorite, merkeziyetçilik ve devlet modelinin yerleşmesi ittihat ve terakki'nin en kesin bilinen ilkeleridir.
gayri millîdir.

(bkz: emanuel karasu)
yaptıkları ile sadece kendi dönemlerine değil memleketin gelecek yüzyıllarına da telafisi zor kara lekeler bırakan topluluktur.

ülke çapında çeşitli faşizan nufüs politikaları izleyerek, çeşitli bölünmelere, kamplaşmalara zemin hazırlayan icraatlara yön vererek yüz yıllardır süren kardeşçe yaşamı baltalamış derin devlet tohumudur.* *

millet i sadıka olarak nitelendirilen bir kitleyi ne boyutlara sürüklemişlerdir hepimiz görmekteyiz. daha da hazini sayısız trajeyi miras bırakmışlardır arkalarında.

anadoluda yaşayan kimi ermeni grupların isyanı neticesinde istanbulda* tabir yerindeyse bir ermeni avi tertipleyen cemiyet bir çok faili malum cinayete sebep olmuştur, istanbul milletvekilleri olan istepan ÇIRACIYAN ,Bedros HALLAÇYAN ve Krikor ZÖHRAP komşularının engelleme çabalarına rağmen askerler tarafından alınıp nezarete götürülür. ilk ikisinin akıbeti bilinmemektedir lakin krikor'un çankırıda başının taşla ezilerek öldürüldüğü kayıtlara geçmiştir...

doğrularımız kadar yanlışlarımızı da bilmeliyiz ki birileri önümüze çıkardığında dik durabilelim !!!
kurucularindan ibrahim temo arnavut, mehmet sukuti ve abdullah cevdet kürt, mehmet resit cerkes, huseyinzade ali ise azeri'dir bu turk milliyetcisi cemiyetin.
duzene karşı olmak ve değiştırılmesıne çalışmak konusunda uzlaşmalarına rağmen yıkılacak yenı duzenın yerıne nasıl bır duzen kurulacağı konusunda uzlaşamayanların oluşturduğu ve bolunerek daha sonra kendisine muhalıf olacak orgutlenmeler yaratan cemıyet. bu cemıyet'ın en buyuk düşmanları cemıyetten kopan eskı ıttıhatçılardı.
--spoiler--
arşivleri ve tutanakları henüz bulunamamış cemiyet.

parti, son kongresini 1 kasım 1919'da yapar. 4 gün sonra kendini fesh edip teceddüd fırkası'na dönüştüğünü teşkilatını ve mal varlığını ise bu yeni partiye aktardığını söyler.

bu esnada partinin merkez-i umumisi'ne[genel merkez] ait bütün evrakların, defterlerin dr. nazım tarafından alındığını mithat sükrü bleda söyler ziya gökalp de doğrular. bu belgelerin akıbetinin ne olduğuna dair bir ipucunu ise "makedonya'dan ortasya'ya enver paşa" kitabının ııı. cildinin 468.

sayfasında şevket süreyya aydemir verir; aydemir, talat paşa'nın dahiliye nezareti'ne ait bir sandık dolusu evrakla arnavutköy'de bir dostunun yalısına giderek evrakları ocakta yaktığını aktarır.

ayrıca teşkilat-ı mahsusa'nın arşivi de peyderpey imha edilmiştir. son kapsamlı imha, mütarekeye kısa bir zaman varken 14 ekim 1918'de kurulan ahmet izzet paşa kabinesinin emriyle yapılır.
posta telgraf telefon idaresinin bazı evraklarının da imha edildiğini bizzat orada görev almış olan h. sadık durakan'ın refik halit karay'a -ki kendisi de bizzat bu kurumun müdürlüğünü yapmıştır- yolladığı bir mektuptan biliyoruz.

dahiliye nezareti emniyet-i umumi müdüriyeti'nin 3 ve 5. şifre kaleminlerinde[yani şifreli telgrafların kaydının tutulduğu yerde] kayıp olan telgrafların niçin kaybolduğunun cevabını da okuyan yazandan arif olsa diyerek size bırakıyorum.

ama yine de osmanlı arşivleri dadrian'nın söylediğinin aksine tamamen güvenilmez kesinlikle değildir. yeter ki iş, arşive girip iman tazelemek amaçlı işine gelen, istenilen, seçilen, belgeleri kullanan kendi kalibresinden habersizlerin milleti salak yerine koyarak çalışmasına kalmasın.
bilimsel ahlak, sorumluluk, metodoloji bunu söyler çünkü.

in nuce
ekşi sözlük

--spoiler--
Anlamı düzen ve ilerleme olup,Brezilya yı hatırlatan cemiyettir.Yani brezilya nın sloganıdır,yani ordem é progressodur.

Çok ama çok küçükken , bu cemiyetin bazı icraatlarını duyduğumda " ben de ilerde böyle bir şey kurucaaam!" diye heveslendiren , birçok ünlü kahramanı,sabetayı,suçluyu yada suçsuzu bünyesinde barındıran bir grup..
osmanlıyı en güçsüz olduğu dönemde 1. dünya savaşına sokarak yıkılmasına sebebiyet veren dönemin chp'si.

edit: mantalite olarak.
bir ihanet çetesi.

2014 modeli piyasaya çıkmıştır, bizi dolu dizgin felakete götürmektedir.
iyi niyet temelinde girilen işin imparatorluğun sonunu getirmiş olması onları tarihimizde kötü sıfatını yapıştırdığımız dönemlerin başına getirir.

abdülhamit baskısından kaçmak için aslını bilmedikleri birçok yerden destek almışlardır. örneğin vedeta mason locası onların ilk toplantılarını yapmaları için mekan ayarlayanlardan biridir. yabancı şirket ve vakıfların arazisine abdülhamit'in adamlarının girememesinden yararlanmışlardır. bu destek altında birçoğu mason olmuştur.

masonluğu dünya barışı için çabalayan gizli bir örgüt olarak gördüklerini ibrahim temo'nun anılarından öğrenebiliriz. bu kardeşliğin aslında farklı temellerin kardeşliği olduğunu birinci dünya savaşı öncesi anlayabilmişlerdir. ki talat paşa bu durumun farkına varınca türk mason locasını kurar.

1908'den sonra osmanlı imparatorluğu'na hiçbirşey verememişlerdir. aslen iyilik için çabaladılarsa da içlerine iyice işlemiş olan derin mason kişililerin çabaları sonucu ezilip gitmişlerdir.

atatürk'ün ittihat ve terakki üyesi olduğu söylense de resmi kayıtlar içinde görülmemiştir. kendisi de anılarında bir gizli toplantıya katıldığını ve bu toplantıya davet ve katılma şeklinin hoş olmadığını ifade ederek bir daha da katılmadığını ifade etmiştir.
türkiye'ye en az 30 yıl kaybettiren totaliter oluşum.
esasında osmanlı'nın diyemeyeceğim belki ama türkiyenin demokrasi'ye geçişinde kıvılcım görevi yapmış bir cemiyet. şimdi burada vay 31 mart vakasıydı, vay efendim 2. meşrutiyetti tarih anlatacak değiliz merak eden araştırır bulur okur ancak bu demokrasi ile tanışma husunda ittihat ve terakkiciler bu yönleri ile iyi bir iş yapmışlardır diyebiliriz.
ancak aynı duyguyu ülke yönetimi hususunda paylaşamıyor, iyi işler yapmışlar diyemiyorum ne yazık ki. zaten yeterince ihtiyar ve hasta olmasına rağmen yine de koca imparatorluğun içine etmişlerdir iş bilmezlikleri ile.
bir de tabi, yeri gelmişken unutmamak gerekir. "ermeni soykırımı" hususu vardır götümüze giren ve yıllardır ne çıkarabildiğimiz ne de açabildiğimiz bir şemsiye. bu şemsiyenin de sorumluluarı bu ittihat ve terakkicilerdir efendim.
osmanlı arşivlerinde yazılı imzalı resmi belge olarak görülen ermeni vatandaşların öldürülme çetelelerini bir bir tutup yetmezmiş gibi, sayıları osmanlıya karşı halkı sevimsiz göstermek adına kat be kat yükselttikleri için.
resmi evrak olduğu içindir ki şimdi bu katliamda ya da karşılıklı boğazlaşmakta öldürülen ermeni vatandaşın sayısını bir türlü ispat edemiyoruz. olayın bir soykırım olmadığını anlatamıyoruz.
bir de koca nazım var tabi;

"biz ki istanbul şehriyiz,
seferberliği görmüşüz :
kafkas, galiçya, çanakkale, filistin,
vagon ticareti, tifüs ve ispanyol nezlesi
bir de ittihatçılar,
bir de uzun konçlu alman çizmesi
914'ten 18'e kadar
yedi bitirdi bizi. "

hey gidi hey, nazım hikmet ran.
iyi niyetlerle ortaya cikip memleketin anasını bellediler. daha cok iktidar gücünü ellerinde bulundurmak icin kendilerinin yaptigi zorbalıkları, hukuksuzlukları yuzunden ve yine kendi kıskırtmalarıyla ayaklandirdıkları insanlara karsı duzmece bir darbeyle (31 mart vakası) padisah II. abdulhamid'i yerinden indirip 2.mesrutiyeti ilan ettiler. (ayni ulkemizde yasanan diger darbeler gibi;halka zulum et, onlar da isyan etmeye baslasın, birkac faili mechul işle, sonra buyuk bir kargaşa var diye gel tbmm'nin tepesine çök)(#5222888)

sonrasinda ise yillardir dogru duzgun toprak kaybetmeyen osmanlının buyuyebilecegine inanan ittihatcilar saldirgan bir politika izlediler. padisah ile birlikte burokrasiyide yaka paça ahlaksız bir sekilde yerlerinden atan ittihatcilar kendilerinden kim varsa yeterlilik aramadan boşalttıkları gorevlere getirdiler. sonrasi ise tam bir felaket. girilen savasların tumunden yenilgi ve osmanli devletinin bitisi, binlerce askerimizin ölmesi sadece 9 seneye sıgdırılır. bu yenilgilerden padisah suclanırken asıl yonetimi elinde tutanlardan hic bahsedilmemesi şerefsizliktir. genislemeyi hedefleyen bir enver pasa'ya karsilik küculup gucunu toplamayı akıl eden bir mustafa kemal vardi allah'a şükür...

demek ki iyi amaclarla yola cikip vatan'ın felaketine yol acmakta varmış.
edit: bir başka salaklıklarını yazmadan edemeyecegim. 2. abdulhamit'in ne olur ne olmaz diye musul ve cevresinde arastirma yaptiktan sonra petrol belirlenen alanlari kendi mulkune gecirmesine ragmen bu akılsızlar hangi *bne'nin aklına uydularsa o arazileri tekrar devlet topraklarına katarlar. ozel mulk olsaydi hangi ülkenin eline gecerse geçsin elimizde olurdu.