bugün

başrollerinde taner birsel ve başak köklükaya'nın oynadığı, 2001 yapımı çok ama çok başarılı bir zeki demirkubuz filmi.
(bkz: itirafçıların aslında demek istedikleri)
bir can yücel şiiri

Nahit Hanım söyledi yine
neden babama yazmışım da
anama şiir döktürmemişim
Kaç kere yazdım
cebimden uçup gittiler
beni,on yedi yaşında beni yıkayan
Anneme şiir yazacak kadar şair değilim!

Güle Güle (1993) adlı şiir kitabından alınmıştır.
Başkaları tarafından bilinmesi sakıncalı görülen bir gerçeği saklamaktan vazgeçip açıklama, söyleme, bildirme. (kaynak: TDK)
------------spoiler içerir------------

2001 yılında çekilmiş, tekrar dvd, vcd olarak basılmış zeki demirkubuz filmi. başak köklükaya'nın performansı takdire şayandır, fakat her karede taner birsel'in salya sümük ağlayıp evrende başka kadın yokmuş gibi ille de nilgün demesi, arkadaşının eşinden aldığı duyumlar neticesinde aylar sonra tekrar kadını bulup her şeye rağmen kabullenmesiyle, bittikten sonra insanı sinir eden film. ne aşkmış deyip nilgün olmak istiyor insan.. ama böyle deli aşıklar sadece filmlerde oluyor galiba..
zeki demirkubuz'un filmlerinde kullandıgı kendiliginden açılan kapılar seramonisine bir de pencereyi ekledigi film. masumiyet ve kader'in ardından izleyince, biraz boş geldigini söylemek gerekir. demirkubuz'un filmlerinde zaten süper atraksiyonlar beklemesek de, burada sahneler hiçbir artı yöne çekilemeyecek ölçüde uzun tutulmuş. anladıgım kadarıyla her filminde uzun bir nutuk çeken bir oyuncu mevcut (her biri haluk bilginer'in kırdaki tiradına uzaklardan el sallasa da).
bu film ''karanlık'' üstüne öyküler'in yazgı'nın ardından 2'inci ayagını oluşturmakta.
zeki demirkubuz bu filmin her şeyi. zaten bundan önce iki tane -hatta "benim" diyene bir tane de yeter- demirkubuz filmi izleyen zaten kesinlikle anlar o'nun filmi olduğunu. neden mi?
durağanlık var, sıkmaya kadar götürebilen.
genelde az ve klasik diyaloglar var, ama bir coştu mu da insanın ta kalbine küt diye çarpan.
gıcırdayan kapı, açılan pencere, durmadan çalan telefon gibi demirkubuz imzaları var.
filmi yarıda bırakan gibi duran ama aslında sağlam bir "nokta" olan son var.
ve oyunculuklar var mükemmel.

ustanın en iyi filmlerinden, içten ve yıkıcı ve biraz da olsa durağan. ama çok etkiliyor o bir gerçek.
mehmet akif ersoy'un şiiridir;

safahât'ımda, evet, şi'r arayan hiç bulamaz;
yalınız, bir yeri hakkında "hazin işte bu!" der.
küfe? yok. kahve? hayır. hasta? değil. hangisi var ya?
üç buçuk nazma gömülmüş koca bir ömr-i heder!
Çok şeye alıştım

senden sonra.

Çok şeyle barıştım evet...

Yüzünü özledim fakat.
gene oldukça psikopat gene oldukça arıza, insanı haftalarca üzerinde düşündüren bir zeki demirkubuz filmi. film içinizde diğer zeki demirkubuz filmlerinde olduğu gibi derin bir iz bırakıyor. taner birsel'in kendisini vefakar bir dost sanan arkadaşının ailesine yıllar sonra arkadaşının ölümünden dolaylı olarak sorumlu olduğunu anlattığı sahne moviemaker ile kesilip pc de ya da cep telefonunda saklanacak cinsten. karakterler yanlış zamanda tanışmış masum birer aşık mı? yoksa şerefsizlerin önde gidenleri mi? gereken cezayı çektiler mi? yoksa ilahi adalet denen şey vuku bulmadı mı? belkiden hepsinden birazcık yaşadılar.. bilmem, tuhaf.
özellikle kavga sahnelerinin samimiyetiyle dikkatimi çeken müstesna bir zeki demirkubuz filmi.insan psikolojinin çok iyi yansıtıldığı bir film.tavsiye edilir...
(bkz: zeki demirkubuz)
bir insanın kendisine yada bir başkasına vicdan azabi cektigi seyleri anlatmasidir. * *
film sonunda herhalde evin ve arabanın anahtarlarını verip çekip gidecek diye düşündüren ama benimle gelirmisin deyip izleyenleri dumura uğratan biraz tutuk fakat gerçekçiliği takdir edilesi bir zeki demirkubuz filmidir.
(bkz: seviyorum)
insanların söylemek istedikleri,ancak farklı sebeplerden dolayı söylemeye çekindikleri kelimeler bütünün dışa vurumu.Genelde eylem gerçekleştirildiğinde insanda bir rahatlama olur,geçiçidir yan etkileri vardır.
karanlık üstüne öyküler nambır tuu...zeki'ce...

tanınmış birkaç oyuncu ve zorlama bir ek hikaye( başak köklükaya'nın başına sonradan gelen olaylar misal) olmasa, al belgesel diye arz et sağa sola, talep bulur. canlı ve gerçek. zaman zaman sıkıcı çoğu zaman sigara yakmaya bile fırsat vermeyen bir takip etme hissiyatı... bir başka kaybedenler grubunun hayatından bir başka kesit. rus edebiyatı gibi. sükut istiyor. yalnızlık istiyor. ve belki de biraz kış...

kerameti diyaloglarından menkul zeki demirkubuz sinemasının bu nadide örneği (böyle deyince de ne afilli durdu be, içime atilla dorsay mı kaçtı lan yoksa? atilla abi çık dışar allasen) buyur burdan yak dedirten bir diyalog ile de nihayete eriyor.

-herşey geçiyor
+hiçbir şey geçmiyor. geçen yalnızca zaman.
-başka çaresi var mı?
karanlık üstüne öyküler üçlemesinin ikinci filmi.
bir durumun, duygunun, davranışın, ya da işlenmiş bir suçun genelde pişmanlık ile açıklanması, kişi kamu vicdanının aklanması... karalardan karanlıklardan pisliklerden arınma çabası.
şeytanın fısıldadıkları adlı kitapta " küçük her zaman daha büyüğünü gizlemek için itiraf edilir." şeklinde özetlenmiş gerçekler.
izledikten sonra duş almama sebep olmuş bir zeki demirkubuz yapıtı.
durağan yapısından ötürü herkese cazip gelemeyecek bir film. yanılmıyorsam filmde müzik de yoktu. lakin anlatılan hikaye ile verilen duygu filmi izlenilmeye değer kılıyor.
son sahnede, adamın tüm olanlara rağmen başkasından hamile kalmış eski eşini, tekrar birlikte olmak için çağırması; izleyicilerin "oha" demesine neden olabilir.

--spoiler--
-benimle gelir misin?
+ya olup bitenler?
-olan oldu. her şey gelip geçiyor.
+hiçbir şey geçmiyor. geçen yalnızca zaman.
-başka çaresi var mı?
+yok.
--spoiler--
aldatma ve aldatılmanın insanlardaki yansımasını gözler önüne seren zeki demirkubuz filmi. oldukça da başarılı bir film. başrolde taner birsel (harun) ve başak köklükaya (nilgün) kamera karşısına geçmiş. özellikle kavga sahnelerinde başak köklükaya, aldatan ama aynı zamanda incinmiş kadının duygularını çok iyi yansıtıyor izleyiciye.

demirkubuz filmlerindeki karanlık bu filmde neredeyse filmin tamamını ele geçirmiş. gecenin karanlığı ya da gündüzün ışığı değil kastım, filmlerde duygusal yönden çöken insanların içine düştüğü karanlık bu. kendini karşısındakine ele vermeyi zayıflık olarak gören insan, ne istediği hayatı yaşayabiliyor ne de duygularını vurduğu prangalarla mutlu olabilir. işte harun da böyle bir insan. sıradan, bildiğimiz erkek tipi, bir özelliği yok. sonunda karanlığından kurtulmayı seçiyor ve nilgün'e "benimle gel" diyor. bunu söyleyebilmesi karanlığını yırtacağının bir göstergesidir bana göre.

demirkubuz filmlerinin başka özelliği de film sonunun net olmamasıdır. sanki devam edecek düşüncesi ve beklentisi veriyor, bu filmde de olduğu gibi. belki de demirkubuz filmlerinin izleyen üzerindeki etkisinin bu denli fazla olmasının sebebi de budur. izleyici, filmin sonunda biten karenin devamını zihninde canlandırıyor ve olmasını istediği şekilde filmi kendince sonlandırıyor. izledikten sonra birkaç gün zihninizi meşgul etmeyen bir film, asla zeki demirkubuz filmi olmaz, olamaz. bu filmin devamında ne oldu; nilgün harun'la diyarbakır'a gitt mi; mutlu olabildiler mi yoksa yine bir aldatma ile yüzleşmek zorunda mı kaldılar? işte bu soruların cevabı ve filmin devamı izleyenin zihninde. herkes filme istediği gibi bir son yazabilir. reklam repliğindeki gibi, "gerisi size kalmış".

itiraf etmenin, suçu işlemekten daha zor olması, aslında kabul etmenin zorluğuyla bağlantılıdır. kabul ettiğinde gerçeğin içine düşer, onunla yüzleşirsin. harun'un yapmak istediği de buydu. gerçekle yüzleşip, daha önce en yakın arkadaşının karısıyla olan ilişkisinden duyduğu vicdan azabını bastırmaya çalışmak. arkadaşının ölümüne sebep olmasının sorumluluğunu üstünden atmak. evet, itiraf edince olan kötü olaylar silinmiyor, lakin kişi psikolojik olarak rahatlama yaşayabiliyor. harun'un en yakın arkadaşı taylan'ın annesinin evine gidip, yaptıklarını itiraf etmesinin sebebi de buydu. sonrasında toparlanmasını da bu itirafa bağlayabiliriz.

aldatma ve aldatılmanın insana neler yaptırdığını, bu hissin insandaki etkilerini görmek için filmi mutlaka izleyin derim. kabul etmek istemediğiniz gerçeklerinizle yüzleşin.

(7/10)
(#6500496)
(bkz: sözlük yazarlarının itirafları)
edecek bir durumun yok ise bahçedeki ottan ne farkın var, onunda itiraf edecek bir şeyi yok. Eğer çok ise de cennete yerin zor böyle bişey işte itiraf.