bugün

insanlar çoğu kez, inanmak isterler. bunu da, gündelik yaşamlarının ya da yaşamak istedikleri yaşamlarının ayakları altından kaymasını istemedikleri için yaparlar. bazen, inanmak istemekten yorulabilirler ama, bunu gündelik yaşamları tehlikeye girer diye yok sayarlar. çoğu zaman kendi kendine bir çözülme yaşanır ve kişiler inanmak istemekten vazgeçmek zorunda kalırlar. ancak, her şeye rağmen günün değerlerine, tanrıya ya da inanmak istedikleri şeylere sımsıkı sarılırlar...
nasıl ki sevdiklerimizi güzel görüyorsak, inandıklarımız da öyle kutsaldır....
insan inandığı bir işi yaparken, onun güçlüklerine göğüs gerecek enerjiyi kendisinde bulur.
Bir şeyin imkansız olduğuna inanırsanız aklınız bunun neden imkansız olduğunu ispatlamak üzere çalışmaya başlar. Ama bir şeyin yapılabileceğine inandığınızda, gerçekten inandığınızda aklınız onu yapmak üzere çözüm bulmanıza yardım etmek için çalışmaya başlar. DR. DAVID J. SCHWART
insanları tanıdıkça zorlaşır.
güven eyleminin yarattığı huzurun kalbe olan iz düşümüdür."gözümle görmeden inanmam" şeklinde de somutlaştırılabilir.
inanılan olgudan yenilecek bir kazığa kadar süregelen bir duygudur..
basarmak bolu ikidir.
hiçbir şeye benzemez, bir şeye inanmanın tadı.
(bkz: sen hiç ateşböceği gördün mü)
şüphesiz, inanmakla inanmayı istemek arasında varlığı yadsınamaz bir bağ vardır. ve bu bağ bazen öylesine güçlenir ki...
kazık yemenin ilk evresidir.
herhangi bir düşüncenin, oluşun ,duygunun doğru veya yalan olduğunu umursamadan onun gerçekçiliğini kabullenmektir. bu sadece istemekle alakalıdır.
hayal kırıklığının diyarına tek gidişlik bir bilet almaktır inanmak. neye inanırsak inanalım er ya da geç mutlaka yanıldığımızı gösterir hayat bize. inanmanın insanları güçlü kıldığı söylenir hep, öyle ya inandığı şeyler uğruna savaşır insan ve onlar için yaşamaya devam eder. oysa inanmak zayıf düşmektir. zira, şüpheden arınmış bir akıl düşünme işlevini de yerine getirememektedir çoğu zaman.
teslimiyettir.
hiçbir zaman başarının yarısı değildir, çok istenilenin gerçekleşmediği gibi.
derinlik, görecelidir. görece, görenlere mahsustur. göremiyorum o halde yok demek salaklıktır;

inanmak, çocukken geçirilen bir ateşli hastalık.
(bkz: inanmak başarmanın yarısıdır)

Gerçekten de öyle.
kalp ile beyin arasındaki bağlantının şüphe uyandırmayacak şekilde tam olması.
hiçbir zaman kesinliğinden tam olarak bahsedemiyeceğimiz kelime.
dini konular dışında da inanılan noktalar vardır.
insanın zamanla kaybettiği eylemdir.
nedeni her zamanki gibi inandığın değerlerin seni incitmesidir.
belkide insanın en yalnız olduğu zamanlarda bile yoldaş olan tek şeydir inanmak.
(bkz: veya inanmamak) *
''bugün ne olacağına inanmışsan, yarin da o olursun'' inanman yeterli..
nedense o büyülü kelime bir yaratıcıya peygambere ya da dine algılanıyor nedense.inanmak umudun kalbidir bir insana bir neyse ye ya da insan üstü bir varlığa inanırsın boşluktayken o inandığım kişinin yardım elini beklersin.inanmışsındır çünkü ona inanmışsındır.sadece inanmışsındır.bunun ötesi yok.ama en güzeli de insanın kendine inanması sanırım sadece kendine.
--spoiler--
şimdi aramızda noksan olan şeyin ne olduğunu biliyorum...bu eksik sana değil bana ait. bende (bkz: inanmak) noksanmış. beni bu kadar sevdiğini inandıramadığın için sana aşık olmadığımı zannetmişim.
--spoiler--
gerçek inanç "recep tayyip erdoğan'ın birlik ve beraberliğine inanmakla" başlar.