bugün

etmesi bile anlamsız.

boş... bu da boş...
belki olur diye beklenen..
orhan asena oyunu.
ayağının altından dünyanın çekilip alınması gibi bir anda, boşlukta öylece kalakalmak gibi. tanımı ne olursa olsun ürkütücü.
çekilmiş dere yatağı gibi öyle bomboş zamanlarınızda, elma dersem çık armut dersem çıkma diye bağırdığınızda, tek bir yaprağın bile kımıldamadığı durgun bir dünya gibi birşey bu hayal.
benim merak ettiğim şey, bu yüzümüzde patlayan hayatı, hayallerimizle dizginleyebilirmiyiz acaba. yoksa tam tersimidir.
eskiden ipe sapa gelmez bir ton hayalim vardı,şu olsa, böyle olsa falan falan falan derdim. şimdi bilmiyorum yorgunmuyum, yarınımı artık iplemiyormuyum, beklemiyormuyum birşey hayattan ne verirse razı mıyım. hayal kurmayı unuttuğumuz içinmi yorgunuz, yorgun olduğumuz içinmi artık hayal kurmuyoruz bilemiyorum artık.
"... edebileceğiniz her şey gerçekte vardır, bugün değilse yarın mutlaka olacaktır."

sadece edin!
kurması yeni dünyaların kapılarını açan, yoğun ışık, gürültü ve kuru kahkaha içerisinde farklı renkler vaat ederek gülümsetebilendir. hayal kurmak korkutucu değildir, hayalleri yıkmak korkutucudur, hayaller yıkılırsa sevgili dünyanın korkutucu gerçekçiliğinde insan rehin kalır, ne zincirlerini kırabilir ne de hücresinden çıkabilir.
tutunabilecek en ince daldır. o da koparsa hiçbir şey sizi hayata bağlamaz.
hassas ve kırılabiliritesi yüksek olandır, silinip de gidesice..
Hayaller insanlığın düzenini bozar. Onu yavaşlatır, yıpratır, yalınlaştrır, yorar. Öyle ki; sizi motive ettiğini sandığınız düşünceler aslında hayal değil, istediklerinizin imgelerle somutlaştırılmış soyut halüsinasyonlardır ki sadece bağımlı ve yahut ruhsal yönden zarar görmüş/görmekte olan kişiler görmez halüsinasyonları...

Hayal; insanların, o soyut halüsinasyonlardan ince bir çizgiyle ayrılan, istediğinizi sandığınız suje ve objelerle ilgili olma olasılığı olmayan faraziyelerdir.

Yorarlar... Olmayacak bir işin peşine sürüklenirsiniz.

Yıpratırlar... Yeri gelir bağımlı,yeri gelir sürüngen olursunuz.

Yavaşlatırlar... Asıl yapmanız gerekenleri ifa edemezsiniz.

Yalınlaştırırlar... Sadece ama sadece o fantezinin peşinden koşarsınız.

Başka bir şeyle ilgilenmek istemezsiniz. Bunlar sizi günlük hayatın dışına iter, doğasına uygun olarak özgür doğmuş insanları köleleştirir. Yaşamla olan bağınız hayal ettikçe biraz daha körelir,en sonunda yaşamla ilişkinizi koparırsınız. Hayaller, egonuzun size bir oyunu, bir sömürüsüdür. Bu nedenle hayal etmeyiniz. "Hayallerime ulaştım!" derler ya, işte o söz isteklerinizin gerçekleşmesi durumudur. Hayallerinizin değil.istenilen düşünce ile faraziyelerinizin arasındaki ince çizgiyi klişe ama basit bir örnekle açıklarsak; üniversite sınavına hazırlanan bir bireyin üniversite isteğiyle- bakın adı üstünde- ilgili düşünceleri onu motive edebilir lakin hayaller bunu yapamaz. Oysa idealler farklıdır. Bunlar o konuda kişiye çalışma azmi sağlarken, hayaller vakit kaybettirir. Azmin elinden kurtulamayan bir iç geçiriş, hayallerinizin arasından kayar.
Tekrar vurgulamayı gerekli görüyorum; insan hayal edip kazandığını sanar aslında düşüncelerin somutlaştırılıp, ortaya bir "şeyler" koyulmasıyla olur, boş fantezilerle değil. Hayaller boynunuzu bükmesin... Hayallerle yaşanmaz... Tabi ki hayatta bir ceviz kabuğu kadar yer kaplamak istemiyorsanız.
gerçekleşinceye kadar varlığını sürdüren düşünce.
özlemekle başlayan, umut katılarak devam eden, gözyaşıyla biten bir kendini kandırma biçimi. avutur mu? evet, biraz. ama kırılır sonunda işte. o bir damlacık avunma da burnundan gelir insanın. hayal budur işte. bile bile vazgeçilmeyen, hepimizin kurduğu, başkalarının yıktığı.
pul grubunun bir parçası.

http://www.pulrock.com adresinden dinlenebilir ve yakında zaten çokça duyulacak gibi.
her şey düşünülen şeyler.
tüm detaylar düşünülmüş olan şeyler hayallerden türüyor işte.

prens isterim, atı da olsun. atı beyaz olsun. (zorro'nun hiç şansı yok.)
evimiz olsun isterler, panjuru olsun, o panjurlar da pembe olsun.
evlenelim boy boy çocuklarımız olsun. (aynı boyda olsa ne olcaksa?)
pembe panjurlu evin bahçesi de olsun, çocuklar oradan oraya koştursun, kesinlikle neşe içinde olmalılar.

tavşan gibi kunlamışsın, o kadar çocuğu aynı anda nasıl mutlu edeceksin salak. araba da olsun, ferrari olsun, o da kırmızı olsun. o kadar çocuk nasıl sığacaksa? bu arada atı niye istemiştin? fantazi?
edebiyatın başlangıcı...
insanlar eğer hayallerine vergi ödeselerdi en fazla vergiyi hayallerine öderlermiş.
zihnin doğrudan deneyimi olmadan durumları, nesneleri, canlıları soyut ve duyarlı biçimde canlandırma yetisi.
(bkz: yatayim yarin erkenden kalkip ders calisirim)
hiçbir hayal, gerçekleşmediği sürece mutlak değildir. *
bir hayalim vardı
kokusu senin kokundan
gerçek olamayacak kadar saf
ben kadar ben, sen kadar sen olan...

hayaller karşıma çıkmazdı hiç
ve şimdi korktuğum rüya sensiz olan...

günlerim geçti biteviye
ve şimdi sana açım, sana susuzluğum
o güzelim gözlerine dalarken
söyle bebeğim hepsini dinleyeceğim
hiç susma hiç bitmesin senli zamanlar
çünkü ben söz verdim hayalime, koynunda öleceğim...
sinirsiz ve zamansiz bir sekilde boyutu olmadan kurulan hayat.
size ait olan bir dünya.
keşkeler umutlar cümlesinin ana teması.
büyük boy hayal yararlıdır,suya düşüp çektiğinde ruhumuzu sıkmaz.
hayal kırıklığı gibi bir fatura çıkaran bir nevi planlama. bu planlama iki kişilik yapıldığında faturayı genellikle tek kişi öder.
kırılabilir ve kırılınca çok acıtır. bi de hayallerinizi küresel krizin tam göbeğinde hedeflemişseniz sancılar içinde kafanıza bi huni alıp gezebilirsiniz, ek olarak bla bla bla sesi de çıkarabilirsiniz bilmiyorum. yeter ki kırılmamalarına özen gösterin. hadi kırıldılar, mümkünse üstüne basılmadan toplayın.
güncel Önemli Başlıklar