bugün

Aşırı ağdalı ve edebi olmak için kasıntı bir üslup kullanan yazar. Kayda değer olay örgüsü içermeyen kitaplarındaki açığı böyle kapatmaya çalışıyor gibi.

Gölgesizler adlı romanı fazla abartılmış olsa da saçmadır ve hiçbir yere varmaz.
hasan ali toptaş... iki- üç kitabı haricinde okumadım. Birkaç sene evvel okuduğumda, bugün bakıyorum ki her kitabı aklımdan uçup gitmiş. öyküleriyle ilgili bir tanesi haricinde hiçbir bilgim yok.
büyülü gerçeklik denen türde öyküler yazdığını biliyorum. ama borges, marquez ve Yaşar kemal’den sonra bu tür için arayışta bulunamadım. borges ve bilhassa Yaşar kemal’in Büyülü gerçekçi tatları bana yetti ve kafamın asla uyuşmayacağı muhafazakar ingiliz- arjantinli bana yetti.
toptaş’ın öykülerini muhteşem bulan postmodern, ikinci yenici tip tanıdıklarım var/dı.eyvallah.
işin taciz kısmı hukukun sorunudur.
eyvallah. tepki kısmı ahlaki bir durumdur.
Buna da eyvallah.

Ama canı önceden de yanmış bir kadının feveranını es geçemeyiz. erkek denen bu yaratığın, ben de dahil ziki kalkınca her istismarını eril zırvalıklarla aklamaya kalkması tam bir adilik. hemfikirim.

linç kötü bir sosyal olgu ama; bazen aklı başa devşirmenin şiddet içermiyorsa en olgun yolu. bu bağlamda, özür dileyip itiraf eden yazarın, şiddetsiz linçten nasibini almasını onaylıyorum. öyle her itiraz da linç olmuyor. beni linç ettiler iddiası da zırboş. bazen linç adil olabilir.

şaka şaka. hiçbir linç adil değildir. Tabii itirazı linç diye sunma kurnazlığı yapmıyorsanız.

Tabii sarkastizmi bir yana bırakırsak; Hasan Ali Toptaş'ın, statüsünün verdiği cesareti kötüye kullanması, gerçek yaşamın edebiyattaki kurguyla örtüşmeyeceğini, kötülüğün kurgu olarak kalmayıp insanların ruh dünyalarına vereceği zararı bu kadar geç farkettiğini beyan etmesi, özrünü haklı çıkarmaya yetecek türden değil.

Türkiye'de siyasetten edebiyat dünyasına, eril dil ve cinselliğinin hegomanyasına hep birlikte karşı çıkmak elzem, kadınların maruz kaldıkları tacizi cesaretle dile getirmelerini, gelecekte bu tür olayların önüne geçilmesi açısından değerli buluyorum.
Hayal kırıklığı nedir, neler hissettirir sorusunun yanıtı, hasan ali toptaş' tır ve berbat hissettirir...
Onca duygu, hayran olunası kalemi, okurken hissettirdikleri... Püfffff diye uçup gitti...
Kendimi aldatılmış, hüsrana uğratılmış gibi hissediyorum.
Erdem, her şeyden önemlidir, yokluğunda her değer anlamını yitirir.
Üzgünüm.
Emrah serbes'i bile masum bıraktı nazarımda. Çünkü taciz çok başka bir şey.

sen taciz ettiğin kadının müdürü, yöneticisi veya patronu yahut metroda dizini ille de dizine değdirmeye çalışan yan koltuktaki yabancı Herhangi biri değilsin ki; o kadınların hayranlığına mazhar olmuş, idolleri haline getirdiği bir insansın. Bir insanın bir insana sunabileceği en masum, en kıymetli şeydir bu. Hayranlık sevginin en yoğun, kristalleşmiş halidir.

bak işte sen; diğerlerinin yaptığı gibi; bir kadına güzelliğinden, güler yüzünden veya olası herhangi bir anlık kontrolsüzlüğünden dolayı kendini suçlu hissettirmenin yanında; işte bu en masum şeyini de, güzel şeylere, güzel duygularına olan umudunu da hiç ediyorsun.

belki de ülkece ilk defa duyduğumuz ''eril faillik'' böyle bir şey olsa gerek?

gerçekten çok üzüldüm. ne diyeyim; umudum kabahat özrü aşmamış, gerekli yerlere ve amacına ulaşmış olsun.
Aşırı bayık ve kasıntı bir yazar, hatta bu "özür" açıklamasında da "eril faillik" tanımlası bana göre edebiyatını tanımlıyor, boş ve beleş yani.

Taciz olayına gelirsek, edebiyat ve sanat dünyası bu kuzum. Aslında bu adamlara iyi/güzel/örnek insan olmaları zorunluluğunu biz yüklüyoruz. Bu insanlarin böyle bir misyonu yok oysa ki. Andre gide ve oscar wilde pedofilidir. Okumayalım mı, afaroz mu edelim. Yetmez, mezardan çıkıp kemiklerini yakalım. Gerçi pedofiliyi de lgbt gruplarına dahil edenler de var ama mainstream görüşten bahsediyorum. Bunun sonu gelmez.

lovecraft, rudyard kipling, josehp conrad ırkçı, knut hamsun hitlerci, prandello ve ezra pound faşist, salvador dali, camilo jose cela ve tolkien franco'cu, naipaul müslüman karşıtı vs...

Geçiniz, suç varsa yargı var. Edebiyat dünyasından tasfiye etmek doğru bir yaklaşım olmaz.
Adam pislik cıktı rıza baba. O değil de imzalı kitapları vardi bu adamın bende. Tam bir hayal kırıklığı. Toplumun ince ruhlu olmasını beklediğimiz -belki de onlara yakistirdigimiz- bir kesiminden ismin bu olayla anılması şahsımı üzdü. Tanımadan guvenmicem bir daha kimseye.
Kuru bir özür ile yaşattıklarının üstünü örtmeye çalışıyorsa edebi yönü de epey zayıf kalıyor insani yönüyle beraber..
Hakkında iftira atılan adam. adını ilk kez duyuyorum ama kanıtsız ifadeyle suçlama olmaz. Savcıya verin madem bu kadar meraklısınız vermeye ifade.
Çok üzüldüm o kadar da nahif bir insan gibi duruyordu ki. Çoğu kitabını okumuşumdur yazık oldu. Doğruluğu yanlışlığını tartışmıyorum bile. Neden ya, öyle güzel yazılar hep kötü yaşanmışlıklar barındırıyor. Ağlamak istiyorum.
Arkadaşlar maalesef ki edebiyat gerçekten güzel şeyler yazmış berbat adamlarla dolu.
Edebi dilini sevdiğim bir yazardır, lakin şu durumu bir kadına yaşatmış olma ihtimali bile gayet mide bulandırıcı.. umarım doğru değildir ve nefret ediyorum edebiyatını sevdiğim yazarların kişisel hayatlarında kötü şeyler yapmasından. Zihnim okumaya devam et derken, kalbim buna para mı kazandıracaksın diyor.. Neyse en kötü korsan kitaplarını alır, intikamımızı alırız..

Ayrıca konumunu kullanarak, kadınlara istediği gibi yaklaşma hakkını kendinde gören insanlar gerçekten kötüsünüz, gerçekten.
Söylenene göre genç kadın yazarları taciz etmiş olan yazar.
Cehenneme yolu var.
Oldukça mütevazi, biraz da utangaç; yazdıklarından ziyade kişiliği beni çok etkilemiş olan yazarımız..
'' O kadar çok konuşmuşum ki bir gün, kendimden utandım. Halbuki o kadar çok konuşmaya lüzum yok, yer yüzü zaten yeterince gürültülü.'' Biraz da kendimi bulduğum için midir bilmem fakat oldukça sevdiğim ve yazmaya devam etmesini istediğim bir kişilik. Umarım devam eder...
kitaplarının çıkış tarihleri;

bir gülüşün kimliği (1987)
yoklar fısıltısı (1990)
yalnızlıklar (1990)
sonsuzluğa nokta (1993)
ölü zaman gezginleri (1993)
gölgesizler (1995)
kayıp hayaller kitabı (1996)
ben bir gürgen dalıyım (1997)
bin hüzünlü haz (1998)
uykuların doğusu (2005)
harfler ve notalar (2007)
heba (2013)
başlarken yalnızsın bitirdiğinde daha da yalnız (2014)
kuşlar yasına gider (2016)
geçmiş şimdi gelecek (2016)
gecenin gecesi (2017)
Beni Kör Kuyularda (2019).
"artık vazgeçmiştik tırnaklarımızı kesmekten
göğe tutunmak için
yalnızlık biraz da vazgeçmektir."

Göğe tutunmak için vazgeçilenlere kaldırıyorum o vakit kadehi. Saygılar hasan ali bey’e.
Türk ve dünya edebiyatında pek tanınmayan fakat tanıyanların okumaktan vazgeçemediği bir yazar. Kuşlar yasına gider ve heba gibi güzel kitapları vardır. Anadolu hüznünü postmodern bir şekilde toptaş'ın kitaplarında bulabilmeniz mümkün.
kendi anlatımıyla edebiyat : son derece güzel eserler de yazılıyor elbette ama bir aynılaşmadan da söz edebiliriz. teknolojik gelişim nedeniyle bir çeşit hız çağında yaşıyoruz ve ister istemez hız her şeyin ağırlığını hafifletiyor. hayatın giderek artan bu hızlı temposu yüzünden, artık dirseğimizi dayadığımız masa yirmi yıl önceki ağırlığında değil bugün; selamlaşmalar, aşklar, yemekler, sohbetler, yani akla gelebilecek her şey yirmi yıl önceki kadar ağır değil. her şey çok hızlı ve hızı oranında da hafif. bu hız işte aynılaşmayı yaratıyor bir ölçüde. aynı zamanda bu hız edebiyatta aforizmasal bir söylemi de getiriyor kendiliğinden, ki bu, edebiyat çağımızın hastalığıdır bana göre. halbuki edebiyat zamanın hızına müdahaledir.
Tam da okuduklarım hep birbirinin "tekrarını tekrarı" ben artık farklı ve ilginç bir şeyler okumak istiyorum dediğim bir zamanda tanıştım kendisiyle. Üslubu, imgelem gücü büyüledi beni. Betimlemeleri hiç kasıntı değil. hakikaten kelime işçisi gibi normalde asla birbiriyle bağdaştıramıcağımız kelimeleri öyle güzel kaynaştırıyor ki ruhunu doyuruyor okudukların ve adamın yaratıcılığına hayran kalıyorsun. Şükrediyorsum anadilinin Türkçe olduğuna ve kendisine Türkçeyi arşa çıkardığı için teşekkür ediyorsun. Acaba o dünyayı öyle görüyorsa kendinin dünyayı ne kadar düz gördüğünü sorguluyorsun.zaten Öyle yazıyor ki, ister istemez okudukların etkiliyor seni ve hafızana kazınıyor. Örnek vereyim kapkara bir tespih demiyorsun "zindan karası tesbih", diyorsun, güvercine bakınca "aynalı güvercin" görüyorsun, makası kaldırırken "kalaylanmış bir çift tas göz" düşlüyorsun, sabunlu yuzune bakarken aklına romandan şeyler geliyor gerçek yaşamda da. Müthiş bir kalem. HayattaykenMaddi ve manevi olarak kıymeti bilinsin isterim. Ben şahsen Bilemiyorum diğer yazarları artık nasıl okurum

Not: yazar kendisini postmodernist olarak tanımlamıyor fakat kitaplarında çokça hakim bu durum. O nedenle somuta meraklı kişilere yazarın uslubunun çok hitap etmeyeceğini düşünüyorum.
sonsuzluğa nokta adlı kitabıyla tanıdığım yazar. sakin anlatım tarzıyla sizi kitaba çeker. imza gününde de gördüğüm kadarıyla karakteriyle de kendini sevdiren değerli yazar.
dili, yüreği,merhameti , avlusu , güneşi kalbime bakan bir kitabı'' kuşlar yasına gider''i yazmış, usta yazardır hasan ali toptaş.
Bana göre kitaplarında aşırı süslü,romantik bi dil kullanan yazar.sadelikten yana olduğum için beğenmiyorum.
bir yazar.
kelimeleri hislere bulayıp, cümlelere lezzet katmış. tadı damakta kalan cinsten.

bazen cümleler, hislere dar geliyor. xl giyiyormuşsun da sana s verilmiş gibi. bu öyle değil.

kabına sığmaz olunca bana koşardı eskiden, şimdi bunu yapmıyor; kırgın. kırgınlığının nedenini çözemiyorum bir türlü, artık gözleri çok uzaklaştı, okunmuyor.

------------------------------o--------------------------------

gene de, sevmemiştim sokakları. insan onları gezip dolaştıkça, yaşamın değişebilirliğine daha çok inanıyordu. hatta, uzaktan uzağa da olsa, öteki insanların varlığına yaslanıp kendi varlığını, yalnızlığını ve tekdüzeliğini yeniden kavrıyordu.

uu gök gürledi tamam tamam uyudum zzzz..
Özellikle son kitabı "Gecenin gecesi" adlı eseriyle beni hayal kırılığına uğratan yazar. Hasan Ali'nin ağır yazan biri olduğunu biliyoruz. Bunun üzerine son dönemde iki kitabı - neredeyse- peşpeşe çıkartması biraz endişelendirmişti. Ki son kitabındaki dil çatısı bu endişeyi haklı çıkarttı.
bugün imza gününde kendisiyle tanışma fırsatı bulduğum çok zarif şahsiyet. canlı olarak görünce fark ettim ki mütevaziliğin zerafete dönüştüğü yere bir boğum atmış ve kalmış orada. varoluşun en sade sorgulayıcısı.
Geçmişi küçük anlarda, geleceği de düşlerde arayıp bulmaktan başka seçeneğimiz yoktu.