bugün

kelimelerden
kelimeler
kelimelerden

derken ben, birbirine açılan saray avlularına çıkıp çıkıp kendimi, defalarca gene o duvarları çinilerle süslü salonda, kızın üç beş adım yakınında buldum ama, sonunda oradan uzaklaştım.

çok eskişehir çok.
bu gecelerin hiçbiri asla bir diğerine benzemeyecekti tabi;

biz..herbirini yazılmamış bir kitap tadıyla okuyup, okunmayacak bir kitap tadıyla yazdığımız ve her birinde çocukluğumuzla ihtiyarlığımızı baş döndürücü bir hızla hemen hemen aynı anda yaşadığımız için, hepsi ayrı tatta ayrı renkte ve ayrı uzunlukta olacaktı.
postmodern edebiyatın romantizmle bütünleşen boyutundan yola çıkılarak yazılmış, metinlerarası ilişkilerin kurgusallığı ve yaratıcılık açısından oldukça başarılı bir eser.
uzun bir düşünüşün ve ihtimalın romanı. bol tasvir ve duru bir türkçenin hakim olduğunu belirtmek gerek.
gölgesizler minvalinde bir olay örgüsünü bekleyen okurlar için şaşırtıcı bir kitap olucaktır.
''Kendi kendime bir açıklama yapsam bile, hangi kendime yapacaktım? masanın birinde genç, birindeyse yaşlı ve yorgundum. ben bana, ben bana bakıyordum. daha sonra, bu bakışım sırasında, ayrı zamanların çakışmasından apayrı bir zaman mı doğdu pek bilemiyorum ama, birdenbire kendimle göz göze geldim.''
okumakta olduğum kitap. alaaddin i arıyorum boyuna. bakalım nerede bulacağım. tabi öyle biri varsa.

edit: kitabı bitirdikten sonra hasan alinin diline bir kez daha hayran kaldım. bu kitap hasan alinin yazarken nasıl en zevk aldığı kitabıysa, bende okurken aynı zevki aldım. şimdi bin hüzün çöktü üzerime, olsun. ne de olsa hüzün herkesin sahip olamadığı bir lüks!
okuduğumuz hasan ali toptaş kitaplarından en derin olanı .
kelimelerin eğilip büküldüğü, şekilden şekle girdiği, okunası hasan ali toptaş kitabıdır.
"Insan en çok kendi yarattığı cehennemde rahat edebilirmiş, orası onun cenneti gibi gelir bana".
Yazar Hasan Ali Toptaş eserini söyle anlatmış:

Hikayenin bütünlüğü daha fazla çözülmesin diye, bu bölümde de boş bırakılmış birkaç sayfa tadı bulunsun istiyorum çünkü ve böylece hikaye, bir süre de olsa benliğimin sınırlı bakışından kurtulup rahat bir soluk alabilsin, kendisi kalabilsin, ya da anlatmakla ben onu bir yandan yaşatıp bir yandan öldürüyorsam bu güzel Günahın birazı da sizin olsun istiyorum.

Türk Romantizminin başyapıt eserlerinden biridir.
"oysa, uzun süredir buralarda kimse kimseyi tanımıyor artık. yalnızca, tanıyormuş gibi yapıyor..."

kelimelerin sınırlarını zorlan hasan ali toptaş romanı.
Ezberlemek zorunda olduğum ve sonucunda koca bir hiç elde ettiğim vasıfsız sınavın bitimini bir hasan ali toptaş kitabına başlayarak kutlamaya karar verdim. Şimdilik her şey binlerce hüzün. Tam da istediğim gibi.
'... kadın birdenbire kayboldu.
Hayır, bir düş gibi değil; bildiğim, tanıdığım, sıcaklığına alıştığım ve sanki peşinden koşarken birkaç kez yakalayıp nereye giderse gitsin diye bile isteye serbest bıraktığım birisi gibi kayboldu.
Bense, kalakaldım..'

gibi cümleleriyle şöyle bir durup düşünmenize sebep olan kitaptır kendisi..
kitabı ilk okuduğumda içimden:

"bu kitaptan tek bir cümle bile çıkarılamaz, sistem çöker." gibi şeyler geçirmiştim.

hasan ali toptaş ile ilgili bir belgesel izledim ardından ve hasan ali toptaş orada;

"birinci cümleyi yazdıktan sonra ikinci cümleyi yazarken bir ve ikiyi harmanladığını, üçü yazarken bir iki ve üçü harmanladığını ve yola öyle devam ettiğini" belirtiyordu,
mutlu olmuştum.

çok hoş bir kitap gerçekten.
Kelimelerin akışı gökyüzünde süzülen bir uçurtma gibi.

Kelime deryasında balık olmak isteyenlerin mutlak suretle okuması gereken 1999 cevdet kudret edebiyat ödülü almış, güzel bir hasan ali toptaş kitabıdır.

“... aslında hiçbir zaman hiçbir yere gidilmiyor da, yalnızca gidilmiş gibi olunuyor. Ancak kelimelerle gidiliyor ya da , kalınacaksa kelimelerle kalınıyor, kelimelerle yaşanıyor, kelimelerle gülünüyor, kelimelerle ağlanıyor ve sonunda kelimelerle kös kös geri dönülüyor.”

“...ormandan ancak ormanın içindeyken, dışını hayal ederek çıkabileceğimi düşündüm.”