bugün

Tabiat bile hoş görmeyip eler.
Kişi cinsiyetini seçemiyor ne yazık ki.
erkek gücün simgesidir güçlü değilse gereksiz erkektir.
her insanın güçsüz olduğu zamanlar vardır.sevdiğini kaybeder üzülür,üzülmelidir de. kadınların istediği duygusallık kendilerinde olması bir erkekte duygusallığın olması ne kadar aptalcadır. duygusu olan bir adam güçsüzse, gözden düşüyorsa seven yaranamıyor demektir. o zaman hiç neden aldatılıyoruz terk ediliyoruz diye kaderlerine küsmesinler madem öyle işte böyle dedirtir hayat.hele bir de seni seviyorum filan denilsin hepten çöküştür bir erkek için. erkek aşık olmaz erkek aşık eder. o zaman bu erkek de hiç bir durakta beklemez haberi olsun böyle düşünen zavallı bayanlarda. o zaman bunca duygusal hüzün dolu şarkıları yazanlar tüy sıklet insanlardı, oysa güçsüz denilen o insanlar kas beyinli olanlardan yüz kat daha güçlüdür. sevgisine sahip çıkmasıyla verdiği değerlerle insanlığıyla duruşuyla..
takatsizlik ve tahammülsüzlük;

toplumsal ön yargıların bahtsız özne insanı. doğunca poposuna yediği şamarla hüngür gözünü dünyaya açan bebek, bitmeyen şamarların ringinde şamar insanına döner, adını koyarız güçsüz insan.

nice dünyası böyle kara insan dolaşır çevremizde, daire merkezine bakar korkar. ebedi çekiniktir. dairenin sarmaladığı şanslı insanlar, kah bakışlarıyla, kah mimikleriyle, hatta sözleriyle ezmenin derin sarhoşluğunu yaşarlar.

fakirse kılığından, zenginse ufalanmış egosundan sünepeleştirilmiş insanlara, en hafif deyimiyle insan müsveddesi. kahkahalar patlar, sanki nükte nobeli.

gün gelir ya intihar haberidir küçük punto, ya sarhoş kolik klinik. aslında bilinmeyen, onu ezip ufalayanın güçsüzlüğü. ne diyebiliriz, allah ıslah etsinden maada.
sorun erkeklerin güçsüzlüklerini içlerinde saklamasıdır. Suç kadına atılmamalıdır. Elbette ki haklı olarak kadınlar mızmız erkeklerden hoşlanmazlar, çünkü toplumdaki söylemlere onlar da erkekler gibi kulaklarını kapayamamışlardır. 'erkekler ağlamaz' , 'erkek evin direğidir' vs. Ama tabiki erkekler de insandır onlar da ağlayabilir onlar da sorunlar karşısında çözümsüz kalabilir. Bu durumda yapacakları tek şey kendilerini yalnızlığa terk edip dırdır eden kadını bırakıp, birer ağlayacak omuz bulmalarıdır.
insan denilen yaratığın başlı başına güçsüz olduğu evrende, erkeğin güçsüz olması pek de durumda bi şahikalık oluşturmuyo aslında.

başlığa baktım, durdum. düşündüm bi an. ''erkek? güç?'' tabii lan, dedim. erkek diyince akla böyle ''vurdum mu duvara yapıştıracak, taktı mı koluna da yakıştıracak'' bi adam canlanıyor. bi dakika, dayak değil burada değinmek istediğim...

ya, erkek lan işte. ''güç''ün sembolu.
ağlamıycak falan, fellik fellik kaçacak bütün hassas noktalardan. arayacaksın, misal en boktan gününü yaşıyorsa dahi;

- alo sevgilim nasılsın?
+ iyiyim, iyiyim tabii.
- bi şey mi var diycem ama, eğer varsa da sen halletmişsin zaten.
+ şey aslında..
- onu bunu bırak da iş çıkışı nereye gidelim?
+ ...

(bkz: al al kırdın işte) basitliğinde bi olay.

yukarıda 3 noktayı koyduğum satır varya, hani erkek adamın kötü olduğu, ama kadının konuşturmadığı an. heh, işte sokmuş kadınların bi kısmı aklına ''erkekler hep güçlüdür, her olayı yener, yıkar geçer, eytt'' minvalli diye. ki aslında cesaret terk adamdır erkekler...

öyledir, erkek denilen var oluş; şefkate en ihtiyacı olan, yardım isteyen, kesinlikle destek çıkılması gereken bi birey. ister abi olsun, ister eş, ister sevgili...

bırakmalı kadınlar, ''bugün alışverişte bi pembe oje aldım, sonra da leoparlı tayt aldım'' demeyi. bi erkeğe nasılsın diye sorarken iki kere falan sormalı. adamlar öyle konuşmaktan, anlatmaktan korkmuş ki, ''iyiyim işte ne olsun, iş güç, koşturmaca'' diyip tek nefeslik cevabı verirler yoksa.

peşi sıra şu da var, erkeğe güç veren kadının var olmasıdır. müspet bi kadın -ki burada müspetlik derken erkeğin nabzına göre kıvam alabilmektir kasıt- erkeğin ne zaman zayıf olacağını takip eder. aldığı nefesten takip etmeli erkeği işte. olaylar hep içiçe. erkekler takip edilmezse, bilahare ''güçsüzdüm, ilgi bekliyordum. ilgi göremedim başka kadınlarda ilgi buldum'' demeye de getirirler olayı.

bazı zamanlar sırf ikili ilişkiler üzerine düşünüyorum. dinliyorum. ana konuda ''erkeklerin nefes almasından, yaşama sebepleri''ne kadar gidiyo... ve hep aynı; erkeklerin tek amacı güç bulabileceği bi kadın bulmak. değişmiyor, şaşmıyor!

''güçlü erkek'' dediğimiz tanımlamaca varya hani ''akıllı kadın''la birleşiyo nazarımda. kimi kadınlar hayatın şaaşasından gözünün önündeki erkeklerin ağladığını, hassas anlarını, zayıf noktalarını görmezden geliyorlar hoyratça.

''benim sevgilim hep süperman!'' tabii ya, sen de ''her daim zeyna mıydın?'' yok böyle bi dünya işte. erkeğe bunu sezdirince sonra ''güçlüyüm ben ağlamam da, duygulanmam da.'' diyor, uğraş dur sonra.

bence bu da bi erkeği uzaklaştırma metodu. adam dertlerini evde eşine, yahut sevgilisine anlatacağı varsa da, duygusal yönümü görmesin diye, gidiyor bi meyhane. ''hobaa içelim güzelleşim'' modunda giriyor o biçim en ağır konulardan, çıkarana aşk olsun.

ve her iddiasına girerim ki, çoğu erkek bu halde sevdiği insana yakalanmak istemiyor. istemez de. niye? takınılan sığ, leş gibi olan tavırdan. erkeklerin omzuna bırakılan, ''sen her zaman direk gibi olacaksın, aman sen ağlamazsın, hatta senin göz yaşın var mıydı'' tadında misyonların yüklenmesinden.

hee, şu da var. en leş erkek, güçsüzlüğünün ardına saklanandır. evet, erkek de ağlayacak, ''bugün üstüme gelme bi tuhafım'' diyecek ama bunu bahanelerle sunmayacak...

eşşeklik iltifata tabii değil diye biliyorum zira, erkeğin de en çekilmezi bu olsa gerek netice itibariyle.

işte bi incelik var. onu yoklayıp bulmak lazım. keşfetmek gibi bi şey bu da.

herkes, bütün kainat, bütün var oluş güçsüzken ta ki bi üstü çıkana kadar.. bu çaresizlik içinde, erkeklerin de hassas olmasını ütopik bi durummuş gibi var eden insanları yekten saatlerce tefekküre davet etmek istiyorum.

erkeklerin gücünü takdis ve takdir ederim fakat ince yanlarını, ağlama ihimallerini de gözardı etmemek lazım.

hani diyoruz ya, ''ayı gibi erkek, düşüncesiz öküz.'' var böyle tanım. işte bu tanımın kadında zuhur eden yanı da ''erkeği anlamayan'' daha doğrusu ''dünyayı hep pıtırcık halinde düşünüp, pembeymiş gibi hayal edip, berkecanın ona hep neşeli şarkılar eşliğinde gitar çalacağını sanan cansudur, pardon öyle bi kızdır.''

dava basit. denklemi kolay. iş; inceliklere inmek ve mutlu olmakta yatıyo.

karşındaki kim olursa olsun, ağlama payını yok saymamak ve insan olduklarını hissettirmek yer yer kompliman yaparak içini almakla, üzüntüsünü baloncuklar halinde çıkartırmakla orantılı...*
(bkz: darwin)
güç..

3 harfli bi kelime.. bütün dünya bunun etrafında dönüyo.. filolog olsam en çok bu kelimeye takık olurdum herhalde..

güç neleri çağrıştırıo ? para , silah , kas , sosyal çevre..

bi de geride kalmış şeyler var.. söylenmesi doğru olmayacak , kimsenin düşündüğünü kabul etmeyeceği fakat tam olarak hepimizin düşündüğü şeyler..

güç ; para silah kas sosyal çevre şiddet ! , siktiri çekip gitmek ! , ruhsuz olmak ! , duygusuz olmak ! , ağlamamak ! , takmamak ! , siktir et abi ya demek ! , bi sürü ilişki! , prezervatif ! , öfke ! , seks !

güçsüzlük neleri çağrıştırıyo ? parasızlık , işsizlik , arkadaşsızlık , duygusal olma , karı gibi olma , minyon olma , saf olma ,

geçelim kötü tarafa : masum olma , umutlu olma , seni çok üzerler kızım denen kız olma , abi çok seviyorum başkasını sikemem diyen çocuk olma , gözleri hemen dolan bi sulugöz olma..

duyguların başlı başına güçsüzlük sayıldığı bi dünyada yaşıyoruz lan..

değil ki bi erkeğin ağlaması , bi kadının ağlaması bile artık "kuul" olmayan davranış.. değil ki bi erkeğin delice sevmesinin değerli olması , en çok sikip atan kimse o değerli artık..

seven adama , karı mı yok lan sana diyoruz.. aldatmayan adamın altına ( bkz : keriz ) diye bakınızlar veriyoruz..

böyleyiz bu hale geldik.. yani feysbuka rezim koymalık hayatlar yaşıyoruz.. ya da mesela , başkalarına kuul gelmelik.. haber programlarının bile reyting alıp dizilerle yarıştığı bi ülke burası..

herşey göstermelik..

bi erkek varsa ve ağlıyosa ve kadın onu bu yüzden siktir ediyosa , kadın güç istiyorum diyosa , bırakın gitsin.. o kadın zaten gitsin.. kendine şiddet uygulayıp , öyle adam olduğunu sanan bi hırta yar olsun..

yatakta sert seviyo karılar olm , diyen sevişmekten sadece inleme anlayan porno yıldızlarına yar olsun..

güçsüz olmakla sizi itham eden adamlar bırakın etsinler.. onlarınki gibi güçlü olacağıma , güçsüz bi insan olurum daha iyi..

duygularından korkmadan , sizin duygularınızla uğraşmaktan korkmayan , size düştüğünüzde sizi kaldırmaya harcayacağı vakti dimdik ayakta duranın koluna girmeye harcamayandan , -mış gibi değil harbi yaşayanlardan bulur umarım başlıktaki güçsüz erkekler..

umarım onlar da , son demlerini yaşayıp sikerim lan diyip , güçsüz ve duygusuz vicdansız makinalar haline dönüşmezler..
binlerce yıllık genetik birikim ve sosyal rolün hala geçerli olduğunu gösteren önermedir.
toplumun ve insanın gözünde erkeğin hala; avcı-toplayıcı dönemde olduğu gibi ailesine bakan, koruyan, hiçbir güçlükten korkmayan, yılmayan adam olmasıdır. ancak böyle olursa neslini devam ettirebileceği kadını (milyon yıl öncesi gibi) bulabileceğinin gizliden gizliye kulağa fısıldanmasıdır.
(bkz: parçala behçet)
bir boksör düşünün ringin köşesinde hunharca dayak yiyen bir boksör. sağlı sollu yumrukların arasında kalmış, ağzı yüzü kanlar içinde bir boksör. ilk etapta üzülürüz bu boksöre, yeter lan biri havlu atsın diye bekleriz, adamı öldürecek ibne deriz. ama gelgelelimki o boksör kendine gelip atağa kalktığında, diğer elamanı yumruklamaya başladığında birden oturduğumuz yerden kalkıp destekleriz. hiç tanımasakta, kim olduğunu bilmesekte birden o boksörün sevgisiyle dolar içimiz. 'vur lan, vur' diye bağırırız. güçsüz insana hiç tahammülümüz yoktur çünkü, kızarız, hayıflanırız, acırız...

veya 4-0 dan 5-4 maçı kazanan bir futbol takımı...

nasıl seyir zevki yüksektir, bizi nasıl heyacanlara boğar. sanki 40 yıllık tanımadığımız takımın taraftarı gibi olmuşuzdur. her golde çılgınlar gibi seviniriz. hele rakip çok dişli biriyse...

hülasa insan oğlunun güçsüz birine tahammülü yoktur. ebeveynler bile çocuklarının hep güçlü olmasını ister, kimseye ezilmemesini, muhtaç olmamasını, kendi ayakları üzerinde durmasını ister. aslında bu kötü değil iyi bir şeydir. ileride zararından çok yararını görecektir.

sadece kızlar değil, dünyadaki hiç bir canlı güçsüz birini sevmez ( ulan bu entrynin sonunu bağlayamıyorum . vapurlar martılar falan diyecem kendimi zor tutuyorum)

atlar!!!

evet evet atlar bile yavrusunu doğurduğu zaman ayağa kalkmasını bekler, ayağa kalkmadıkça ona süt vermez. güçlü olmasını daha ilk saniyeden aşılamaya başlar. martıya değilde ata bağlayıp noktalarım ben bu yazıyı.
ataerkil düzen gereği ortaya çıkan durumdur. diğer taraftan da güçlü kadına tahammülün olmaması gerçeği söz konusudur.
sadece erkeklere has olmayan durumdur.
dünyanın * güçsüzlere tahammülü yok, ben bunu anladım.
(bkz: toplumdaki güç algısı)
(bkz: erkek)
terketmeyi gerektiren durumdur.
hatunların haklı tahammülsüzlüğüdür. biz erkeklerde tam tersi vardır. hatun kısmı bize ihtiyaç duysun it gibi yalvarsın isteriz. öyle ki biz olmazsak yaşayamasın, bizi arasın... e sen bunu istersen hatun da senden 7/24 güçlü olmanı ister. yapar yani bunu...
kasli erkekler prim yaptigindan cok dogru bir tespittir.
kastedilen zayıf karakterli olmaksa, gerçektende tahammül edilmemesi gereken durumdur. zayıf karakterli insanlardan her türlü aptallık, kazık, ihanet ve benzer şeyler gelebilir insanın başına. her olumsuzlukta yenilen, sürekli şikayet eden, kendi başına gelenleri dünyada sadece onun başına geliyormuş gibi anlatan, olumsuz olaylarda direnmeden teslim olan, nefsine hakim olamayan, sadece erkek değil; tüm insanlardan uzak durmalı.
manevi güçten söz ediyorum. kimsenin zayıf erkeğe katlanmamasından...

klasik güdümlemelerle büyütüldük. "aslan oğlum" "koçum benim" "paşam" vs vs. yeri geldi "sen de ona vursaydın oğlum" denilerek azar işittik sırf kavgadan uzak durduğumuz için, yeri geldi "erkek adamsın sen olur böyle şeyler" diye avutulduk. ne üzülmeye hakkımız vardı ne de ezilmeye. kendimize güvenimizin tam olması gerekiyordu. çünkü vahşi doğada güçsüze yer yoktu. hem kendimizi korumamız gerekiyordu hem de son derece narin yetiştirilmiş kınalı yapıncakları... onlar da hep güçlü erkeği aradılar. bizim için en safı, en narini makbul iken onlar da nasılsa av olacağız bari sırtımızı sağlam duvara dayayalım dediler. haklıydılar.

gözlerimiz doldu, yumruklarımızı sıktık. ve hatta yetmedi, bazen duvarları yumrukladık. sandalyeyi duvara fırlattık, şişeyi kırdık, masayı devirdik. üzüntümüzü sinirimizle örtbas ettik. dimdik durduk hep.

büyüdükçe dirayetimizin kırılabileceği anları da gördük. bu defa tutamadık göz yaşlarımızı. süzüldüler usulca yanaklarımızdan. bazen arttı şiddeti, hüngür hüngür ağlamak oldu adı. kalbimiz parçalandı defalarca. dibe vurduk. düştük. çöktük. meze ettik derdimizi eşe dosta. bunları yapınca da anında güçsüz damgasını yedik alnımıza.

364 gün aslan gibi durup da 1 gün ağlayınca "sen aslında göründüğün gibi güçlü değilsin", psikolojimiz alt üst olduğunda ve dolayısıyla dibe vurduğumuz dönemlerde "bu kadar düşme, benim yanımdaki adam güçlü olmalı" dediler ve birer birer terk ettiler. reva görülmedi zira. hakkımız yoktu. katlanmadı kimse. yalnızlığımıza gömüldük sonra.

ağlayabileceğimiz ve ağladığımızda yadırganmayacağımız bir omuzdu oysa tek isteğimiz.