bugün

güçsüz erkeğe tahammülün olmaması

insan denilen yaratığın başlı başına güçsüz olduğu evrende, erkeğin güçsüz olması pek de durumda bi şahikalık oluşturmuyo aslında.

başlığa baktım, durdum. düşündüm bi an. ''erkek? güç?'' tabii lan, dedim. erkek diyince akla böyle ''vurdum mu duvara yapıştıracak, taktı mı koluna da yakıştıracak'' bi adam canlanıyor. bi dakika, dayak değil burada değinmek istediğim...

ya, erkek lan işte. ''güç''ün sembolu.
ağlamıycak falan, fellik fellik kaçacak bütün hassas noktalardan. arayacaksın, misal en boktan gününü yaşıyorsa dahi;

- alo sevgilim nasılsın?
+ iyiyim, iyiyim tabii.
- bi şey mi var diycem ama, eğer varsa da sen halletmişsin zaten.
+ şey aslında..
- onu bunu bırak da iş çıkışı nereye gidelim?
+ ...

(bkz: al al kırdın işte) basitliğinde bi olay.

yukarıda 3 noktayı koyduğum satır varya, hani erkek adamın kötü olduğu, ama kadının konuşturmadığı an. heh, işte sokmuş kadınların bi kısmı aklına ''erkekler hep güçlüdür, her olayı yener, yıkar geçer, eytt'' minvalli diye. ki aslında cesaret terk adamdır erkekler...

öyledir, erkek denilen var oluş; şefkate en ihtiyacı olan, yardım isteyen, kesinlikle destek çıkılması gereken bi birey. ister abi olsun, ister eş, ister sevgili...

bırakmalı kadınlar, ''bugün alışverişte bi pembe oje aldım, sonra da leoparlı tayt aldım'' demeyi. bi erkeğe nasılsın diye sorarken iki kere falan sormalı. adamlar öyle konuşmaktan, anlatmaktan korkmuş ki, ''iyiyim işte ne olsun, iş güç, koşturmaca'' diyip tek nefeslik cevabı verirler yoksa.

peşi sıra şu da var, erkeğe güç veren kadının var olmasıdır. müspet bi kadın -ki burada müspetlik derken erkeğin nabzına göre kıvam alabilmektir kasıt- erkeğin ne zaman zayıf olacağını takip eder. aldığı nefesten takip etmeli erkeği işte. olaylar hep içiçe. erkekler takip edilmezse, bilahare ''güçsüzdüm, ilgi bekliyordum. ilgi göremedim başka kadınlarda ilgi buldum'' demeye de getirirler olayı.

bazı zamanlar sırf ikili ilişkiler üzerine düşünüyorum. dinliyorum. ana konuda ''erkeklerin nefes almasından, yaşama sebepleri''ne kadar gidiyo... ve hep aynı; erkeklerin tek amacı güç bulabileceği bi kadın bulmak. değişmiyor, şaşmıyor!

''güçlü erkek'' dediğimiz tanımlamaca varya hani ''akıllı kadın''la birleşiyo nazarımda. kimi kadınlar hayatın şaaşasından gözünün önündeki erkeklerin ağladığını, hassas anlarını, zayıf noktalarını görmezden geliyorlar hoyratça.

''benim sevgilim hep süperman!'' tabii ya, sen de ''her daim zeyna mıydın?'' yok böyle bi dünya işte. erkeğe bunu sezdirince sonra ''güçlüyüm ben ağlamam da, duygulanmam da.'' diyor, uğraş dur sonra.

bence bu da bi erkeği uzaklaştırma metodu. adam dertlerini evde eşine, yahut sevgilisine anlatacağı varsa da, duygusal yönümü görmesin diye, gidiyor bi meyhane. ''hobaa içelim güzelleşim'' modunda giriyor o biçim en ağır konulardan, çıkarana aşk olsun.

ve her iddiasına girerim ki, çoğu erkek bu halde sevdiği insana yakalanmak istemiyor. istemez de. niye? takınılan sığ, leş gibi olan tavırdan. erkeklerin omzuna bırakılan, ''sen her zaman direk gibi olacaksın, aman sen ağlamazsın, hatta senin göz yaşın var mıydı'' tadında misyonların yüklenmesinden.

hee, şu da var. en leş erkek, güçsüzlüğünün ardına saklanandır. evet, erkek de ağlayacak, ''bugün üstüme gelme bi tuhafım'' diyecek ama bunu bahanelerle sunmayacak...

eşşeklik iltifata tabii değil diye biliyorum zira, erkeğin de en çekilmezi bu olsa gerek netice itibariyle.

işte bi incelik var. onu yoklayıp bulmak lazım. keşfetmek gibi bi şey bu da.

herkes, bütün kainat, bütün var oluş güçsüzken ta ki bi üstü çıkana kadar.. bu çaresizlik içinde, erkeklerin de hassas olmasını ütopik bi durummuş gibi var eden insanları yekten saatlerce tefekküre davet etmek istiyorum.

erkeklerin gücünü takdis ve takdir ederim fakat ince yanlarını, ağlama ihimallerini de gözardı etmemek lazım.

hani diyoruz ya, ''ayı gibi erkek, düşüncesiz öküz.'' var böyle tanım. işte bu tanımın kadında zuhur eden yanı da ''erkeği anlamayan'' daha doğrusu ''dünyayı hep pıtırcık halinde düşünüp, pembeymiş gibi hayal edip, berkecanın ona hep neşeli şarkılar eşliğinde gitar çalacağını sanan cansudur, pardon öyle bi kızdır.''

dava basit. denklemi kolay. iş; inceliklere inmek ve mutlu olmakta yatıyo.

karşındaki kim olursa olsun, ağlama payını yok saymamak ve insan olduklarını hissettirmek yer yer kompliman yaparak içini almakla, üzüntüsünü baloncuklar halinde çıkartırmakla orantılı...*