bugün

güçsüz erkeğe tahammülün olmaması

bir boksör düşünün ringin köşesinde hunharca dayak yiyen bir boksör. sağlı sollu yumrukların arasında kalmış, ağzı yüzü kanlar içinde bir boksör. ilk etapta üzülürüz bu boksöre, yeter lan biri havlu atsın diye bekleriz, adamı öldürecek ibne deriz. ama gelgelelimki o boksör kendine gelip atağa kalktığında, diğer elamanı yumruklamaya başladığında birden oturduğumuz yerden kalkıp destekleriz. hiç tanımasakta, kim olduğunu bilmesekte birden o boksörün sevgisiyle dolar içimiz. 'vur lan, vur' diye bağırırız. güçsüz insana hiç tahammülümüz yoktur çünkü, kızarız, hayıflanırız, acırız...

veya 4-0 dan 5-4 maçı kazanan bir futbol takımı...

nasıl seyir zevki yüksektir, bizi nasıl heyacanlara boğar. sanki 40 yıllık tanımadığımız takımın taraftarı gibi olmuşuzdur. her golde çılgınlar gibi seviniriz. hele rakip çok dişli biriyse...

hülasa insan oğlunun güçsüz birine tahammülü yoktur. ebeveynler bile çocuklarının hep güçlü olmasını ister, kimseye ezilmemesini, muhtaç olmamasını, kendi ayakları üzerinde durmasını ister. aslında bu kötü değil iyi bir şeydir. ileride zararından çok yararını görecektir.

sadece kızlar değil, dünyadaki hiç bir canlı güçsüz birini sevmez ( ulan bu entrynin sonunu bağlayamıyorum . vapurlar martılar falan diyecem kendimi zor tutuyorum)

atlar!!!

evet evet atlar bile yavrusunu doğurduğu zaman ayağa kalkmasını bekler, ayağa kalkmadıkça ona süt vermez. güçlü olmasını daha ilk saniyeden aşılamaya başlar. martıya değilde ata bağlayıp noktalarım ben bu yazıyı.