bugün

37. antalya film festivali nin en çok ödül alan derviş zaim filmi. siyaset mafya örgüt üçgeninin çok koyu bir şekilde ele alındığı bir film.türk sinema tarihine damgasını vurmuştur. ali sürmeli, bülent kayabaş, haluk bilginer, sanem çelik, uğur polat gibi oyuncular rol almıştır. müziklerini serdar ateşer üstada aittir.
(bkz: filler tepişirken olan çimenlere olur)
"bir film izledim, hayatımda hiçbir değişliklik olmadı" diye bir tabir olsaydı kesinlikle bu film için kullnırdım. olaylar kopuk kopuk, karakterler vurgusuz, zaman akmıyor sanki filmde, takılı kalıyor. sonra film bitiyor, durmuş zaman bir anda akmaya başlıyor, insanın beyni dumur yaşıyor.
derin devlet kavramını, siyaseti mafyayı medyayı ve dönen oyunları çok iyi anlatan, izledikten sonra şaşkına dönülecek filmdir. imgeli bir anlatım vardır filmde, dikkatli izleyiciler için çok lezzetlidir izlemesi. içiniz yanacak, aklınız karışacak izlerken.
37. antalya film festivalinde; en iyi yönetmen, en iyi kadın oyuncu, en iyi yardımcı erkek oyuncu, en iyi sanat yönetmeni, en iyi kurgu ve jüri özel ödülü almış filmdir. nacizane yorumlarım:

açık hava çekimlerinin sürekli puslu havada, kapalı mekan çekimlerinin ise karanlık, loş ortamlarda olması; mafya, bürokrasi, siyasetin birbirine karışan çıkar ilişkileriyle harmanlanmış ülke ikliminin nasıl puslu olduğunu gösterir gibidir.

birbirleriyle bağlantılı olmayan hayatların sürekli karşılaşmaları herkesin az ya da çok bu karanlık ortamdan zarar göreceğini/etkileneceğini vurgulamaktadır.

bürokrasi ve siyaset aygıtları, herşeyi devlet için yaptıklarını söyleyerek kişisel çıkarlarını koruma telaşındadır. bu telaş içinde birbirleriyle çekişmeye başlayarak, parçalı bir görünüm sergilenmektedir.

simgesel anlatım yoluyla sürekli bir mesaj verilmektedir. mesela, otel sahibinin oğlunun isminin "devrim kansız" olması. kafamda hemen bu iki kelimeyi yer değiştirerek düşündüğümde; "kansız devrim" oluyor ki, bu da beni meşhur "devrim kanlı mı, kansız mı olacak" söylemine götürüyor. belki gereğinden fazla anlam yükleyerek, tekeden süt sağmış olabilirim. bilemiyorum.

filmin belki bir çok yerine takılabilirsiniz. ben en çok, tuncelili iki kişinin "...asker dağdaki gerillalara yardım ediyorsunuz dedi..." cümlesine takıldım. söylemlerin kelimeler üzerinden inşa edildiğini hesaba kattığımızda, asker niye gerilla gibi bir tanımlama da bulunsun? olsa olsa terörist derlerdi. burada ilinti kurulan yapı ile kullanılan kelime arasında çelişki vardı.

beğenip beğenmediğime gelince; hayli daldan dala atlanmıştı. iç içe geçmiş ilişkiler ağına sıradan insanların hayatlarını eklemleme çabaları yerine tek bir konuya detaylı olarak odaklansa daha iyi olacaktı.
filmin en önemli mesajı şudur: "filler tepişir, çimenler ezilir."
sanem celik, ali surmeli, haluk bilginer, ugur polat, taner birsel, bulent kayabas, ezel akay, teoman * lı kadrosuyla bekleneni veremeyen tabldot gibi bir film. çok ilgi çekebilecek bir konuyu işlemiş halbuki...
Çok iyi bir senaryonun, çok sağlam oyuncu kadrosuna karşın sinemasal anlatıma uyarlanamaması nedeniyle eksik kalmış bir film. Bununla beraber içeriğinin sağlamlığı nedeniyle bol ödül almıştır. Ancak sürekli konuşan ve yürüyen, bir binadan bir diğerine giren, arada da cinayet işleyen bir takım insanların kesişen hikayeleri şeklinde hafızalarda belli belirsiz bir iz bırakmaktan öteye geçememiştir.
(bkz: filler oynaşırken olan çimenlere olur)

bu coğrafyadaki her daim mevcut devlet, mafya, aşiret-örgüt karmaşasını açık bir dilde anlatmış 2001 tarihli bir derviş zaim filmi. ve fakat sinemasal boyuta ne ölçüde ulaşılmıştır o tartışılır. yine de sağlam oyuncu kadrosu ile iyi niyetli bir yapım. izleyiniz derim.

(bkz: taner barlas)
(bkz: arif akkaya)
(bkz: nadi güler)
(bkz: rıza sönmez)
(bkz: emin gürsoy)
(bkz: berke üzrek)
(bkz: mustafa uzunyılmaz)
(bkz: goncagül sunar)
(bkz: berkun oya)
(bkz: mustafa turan)
(bkz: mesut akusta)
(bkz: ümit çırak)
(bkz: celal perk)
(bkz: semir aslanyürek)
(bkz: mehtap bayrı)
yaşanan olayları sadece ucundan bucağından ima etmesine rağmen, çoğu kişinin ufkunu açmış olan, gayet başarılı, yapıldığı yıla göre zamanın ilerisinde bir vizyonla hazırlanmış filmdir.
ara sıra türkmax'ta yayınlanan, sonlarında biraz sıkılanabilecek, duygusal bir türk filmi.
filmin en büyük eksisi sonu. daha güzel bağlanabilirdi hani. bir de mesut akusta'nın çaresiz polise evrilmesi iyi güzel de, en baştan zaten bile istiye yaptıklarından sonra pek de inandırıcı olmuyor. gene de izlenmesi gereken bir yapım, mit-hükümet çekişmesinden mit'i çekin yerine gene 3 harfli tsk'yı koyun, işte size ergenekon operasyonu.
güzel şeyler anlatmaya çalışan ama olayları çok fazla karıştıran ve dolandıran bir film. ha yönetmeni liberallik mevzuna yaptığı göndermelerle takdirimi fazlasıyla kazandı o ayrı..
olmamis sanki. en azindan tabutta rövasata'dan sonra dervis zaim'e yakismamis. daha önce öyle bir film cekebilmis birisinden filler ve cimen'den daha fazlasini bekliyor insan.
inanılmaz derecede karanlık bir havas olan film. bilerek mi böyle yapmışlar sorusunu getiriyor akıllara ister istemez. ayrıca filmdeki konuların birbirine bağlanması hoş olmamış. kopuk kopuk ilerliyor film.

haluk bilginer ve ali sürmeli nin oyunculukları ise mükemmel.

--spoiler--
hele ali sürmeli nin uçak muhabbetleri ve kokain i içerkenki hali görülmeye değer.
--spoiler--
filmin sonundaki kırmızı balık muhabbetini ve olayın (yönetmenin ağzından duymuştum) hızır aleyhiselam ile bağlantısını çözemediğim film.
mabel matiz şarkısı.
her bir cümlesini ayrı ayrı vurgulamak istiyorum ama abartmış olmak hususunda çekincelerim var.

çimenler fillerle de güzel
kalbin korkularıyla cesur
firarlar yakalanmak için
ihanet aslında sadakatin tavrını sever
elinde bir paslı makas
kestikçe zaman, uzuyor acının saçları
hatırlayarak yaşamak boynumuzun borcu ama
ölürdün unutmasan
kaybederek çoğalırsın
gözyaşının rahmeti can üstüne
uzak bir deniz kıyısında
kendi yara kabuklarını yar ederek kendine
ah nice kez üzeceksin
gördüğünün zahmeti gönül üstüne
uzak bir çigan masalında
çayda kederli çıralar tüttürerek
barışırsın ötekinle
ki yalatır o
sen tükürürsen.
iki kereden fazla dinlendiğinde, insanın sümüklü selpak yığını içinde kalmasına sebep mabel matiz eseri.

http://fizy.com/s/1jq3yl
sözlerinin gerçekten mükemmel oluşuna hayranım.ya da sözlerin gerçek oluşuna.mabel matiz in en iyi şarkısıdır bana kalırsa.
Final sahnesinde silgiler ile silin bu sistemi diye mesaj veren bir Derviş ZAiM filmi.
ya arkadaş nasıl bi şarkı öyle ya. göz doldurmaması imkansız.
ulen mabel ne adamsın.

çimenler fillerle de güzel
kalbim korkularıyla cesur
firarlar yakalanmak için
ihanet aslında sadakatin tavrını sever
elinde bi paslı makas
kestikçe daha uzuyor acının saçları
hatırlayarak yaşamak boynumuzun borcu
ama ölürdün unutmasan

kaybederek çoğalırsın
gözyaşının rahmeti can üzülmek o
uzak bi deniz kıyısında
kendi yara kabuklarını yar ederek kendine
ah nice kez küseceksin
gördügünün zahmeti gönül üzülmek o
uzak bi şigan masalında
çayda kederli çıralar tüttürerek
barışırsın ötekinle
yalatır o sen tükürürsen

lala laa la la la la..
Sadece adıyla bile birçok şey anlatabilen filmdir.
izlenilmese bile sırf adından dolayı takdir edilmelidir.
ilk vizyona girdiğinde sansüre uğradığını hatırlar gibiyim.
sorunlu bir filmdi.
baştan sona izleyemedim henüz ama kadro ve işlenen konu sağlam.

(bkz: derviş zaim)
nasıl güzel bir şarkıdır bu yahu dinledim dinledim bağırdım kendi çevremde... yüreğine sağlık sayın mabel matiz!

'hatırlayarak yaşamak boynumuzun borcu ama ölürdün unutmasan'
konuları birbirine bağlamada başarılı bir film bazen yavaşlasada sizi hep içinde tutmayı başarıyor.
bugün kurtlar vadisi vb yapımlardaki anlatılan türkiye yi o yıllarda bir ucundan tutup anlatan film.