bugün

şu devirde güvenebileceğin bir işin yoksa imkansız olan şeydir.

Neredeyse 1 aydır ev bakıyorum lan evleneceğim kira vermektense az biraz biriktirdiğim paranın üstüne kredi çeker ev alırım dedim... imkansız be kardeşim fiyatlara bakınca anlıyorsun bunu. 90 bine kulübe gibi bir şey veriyorlar insana... birde fırsatçı herifler yok mu? ah ulan tam katil olma sebebi tipler çıkıyor hep karşıma.

dün internette inşaat firmasından satılık bir daire ilanı gördüm aradım buyurun gelin dediler gittim taa anasının nikahında zaten merkezde olsa nerede alacaksın sıfır binada o fiyata daireyi. ilanda yazan aynen şu şekildeydi "2.katta olan satılık sıfır dairemiz 75.000 TL dir." tam aklımdaki fiyat üstüne çekeceğim kredi miktarı vesaire bana göre, fotoğraflarda fena değil. gel gelelim eve baktım beğenmedim mutfağını salona yapmışlar ama amerikan mutfak falan değil öyle hayal etmeyin bildiğin salona mutfağı koymuşlar anasını satayım! düşün misafirin gelmiş yemek yemişsiniz adamı buyur edeceksin oturmak için salona etrafta bulaşık kirliliği vesaire... iğrenç! sırf ilana 2+1 demek için yapmışlar bunu. yoksa o evin 85m2 olduğuna bir allahın kulu beni inandıramaz-ki zaten bürüt metre karesidir yok mok dedi ama buna inanamadım tabi... neyse dedim'ki

+ fiyatınız güzel 75.000 yazmışsınız biraz pazarlık payınız'da vardır. *

- beyefendi bir yanlışlık olmuş sanırım bu daire 80.000 alt kattaki daire 1.kat 75.000...

+ nasıl yani? ilanda 75 yazıyor ve 2.kat yazıyor hadi fiyatı yanlış yazdınız katı neden yanlış yazdınız? katı yanlış yazdınız fiyatı neden yanlış yazdınız?

- şey işte olmuş yaneee

he amk he... sırf pazarlık yapıldığında yine aynı fiyata kakalamak için olmasın sakın? ulan ne adamlar var ya bunlar nasıl bir ticari zekaya sahip anlamış değilim. zaten evleri yapıp satanın tipini ve şivesini gördükten sonra "gel kardeş sana 40.000'e veriyoruz" deseler yine almam anasını satayım! doldurmuş bütün barzoları apartmana düşük fiyata bizi düzgün gördü ya yüksek çekecek rakamı! bak hele dürzüye.

kısacası efendim biz fakirlerin yaşamaya hakkı yok. kiracı geldik kiracı gideceğiz anasını satayım!
ağzıma edecek durum.

yıllarca kaçıyorum bu durumdan.dokunmayın bana diyorum. ailem de başımın etini yiyor al al diye. ya kimse kimsenin durumunu bilemez ama artık annem abarttı olayı.en sonunda beni sıkıştırdılar. bağladılar krediyi şimdi kendimi hiç bir şey yapamazmışım gibi, tatile vs gidemiycem gibi hissediyorum. ben daha okumak istiyordum ne okuması artık para kazan dediler.

3 gündür zor nefes alıyorum. ya şimdi iş değiştirmek için 100 bin kere düşünücem. dün burgera girdim bir menü 15 lira dedim ne kadar pahalı. hiç böyle bakmamıştım burger bile lüks oldu bir anda.

10 sene sonra evim olacak. 39 yaşımda. en güzel yıllarım. arjantine gitmek istiyordum ben, finlandiya da yüksek lisans yapmak istiyordum. hayatımı siktiniz tebrikler.

3+1 neyime. allahım sen en iyisini bilirisin. yardımcım olsun.
boş icraat. serseri ruhumu beton duvarlar arasına haps... şaka lan paramız yok alamıyoz biz.
aile büyüklerinden bir miktar yardım çıkmazsa bankalara gidip abi s.kin beni diye yalvarmaktir.
Bir ev aldık. Balkonu akar imiş. Üst katta oturan, kiracı. Söyledik, oralı olmadı. Bir gün misafirimiz var. Balkonda ki sese, uyanır. Sarkar bakar, üst kattaki. Hemen yıkar balkonu.
Eskiler ev alma komşu al demişler. Nede doğru söylemişler.
Aşık olmaktan çok daha mantıklı bir eylem. (bkz: yatırım yapmak)
ortadoğu toplumlarında bolca görülen "başımı sokacak bir yerim olsun" kafasının bir tezahürü olarak bunun aşırı mantıksız şekillde karşımıza çıktığını görebilirsiniz.

en basit finansal değerleme hesaplarında dahi, özellikle türkiye gibi emlak sektörünün görece "balon" haline geldiği ülkelerde (ki aslında sadece türkiye'ye özgü bir durum sayılmaz, oecd raporlarına bakarak özellikle gelişmekte olan ülkelerde plansız büyümeden kaynaklı olarak metropol bölgelerinde biriken köyden kente göçenlerin oluşturduğu bu talep fazlası kaynaklı şişirilmiş ev fiyatlarını görebilirsiniz) ev almanın diğer finansal kararlara göre çok daha mantıksız ve "feasible" olmadığını görebilirsiniz.

bu noktada şirketler doğası gereği hanehalkına göre biraz daha mantıklı olduğu için kiralama yolunu daha fazla tercih ediyor ama insanımız için ev almak basit bir a mı yoksa b'mi seçeneğinin ötesine geçiyor ve en kötü ihtimalle "evladıma kalır" diye düşünerek varını yoğunu satıp ev alıyor. tabi işler pek planladığı gibi gitmiyor çünkü ne kadar varsıl olursa olsun "varınızın yoğunuzun" toplamı genellikle hemen bir ev alabileceğiniz fiyatlara yetişemiyor. hal böyle olunca da ömrünü ipotek eden kredi tuzağına düşüyor üstelik satın alma kararınızı bilen satıcılar da pozisyonlarını buna göre alarak normalde satmaya razı oldukları fiyatların üzerine çıkıyor ve doğal olarak ve maalesef bu fiyatlarda da alıcı bulmaya devam edebiliyorlar. aşırı "predictable" bir alıcı olarak kendinizi şişirilmiş fiyatların ortasında buluyorsunuz ve yetmiyor, bunu kodlarınız gereği bir "challenge" unsuru alarak satın alma kararınızda ısrar etmeye başlıyorsunuz. (normal şartlarda düzenleyici olarak devlet otoritesinin buraya müdahil olup tavan fiyat uyguamasını getirmesini beklemek de yine "oyunun kurallarına" henüz alışmakta olan gelişmekte olan ülkeler için genelde tercih edilmiyor bu da kontrolsüz fiyat artışının devamı demek oluyor. otoritenin müdahil olup olmaması gerektiği ise burada değinilemeyecek kadar uzun ve tartışmalı bir konu. neyse..)

bu kredi tuzağı düşündüğünüz gibi basitçe kreditöre gidip finansman ihtiyacınızı karşılayıp belli bir faiz oranı üzerinden belli vadelerde anlaşılarak halledilmiş bir seçenekten biraz öteye gidip problemlere de yol açıyor. kredilerini ödeyebilmek için en basit hayat standartlarından "feragat" etmeye zorlanan bireyler düşünün ve bunlardan binlerce, milyonlarca olduğunu düşünün.

ülkemize gelen turistlerle ufak bir konuşma yaparsanız ne o kadar da zengin olduklarını ne de evlerinin olduğunu işitirsiniz. tercihlerini ev almaktan yana değil kendilerini mutlu ettiklerini, hayat standartlarını yükselttiğini düşündükleri diğer seçeneği alıp evlerinden binlerce km uzaktaki bir ülkeye tatile gelip kaliteli zaman geçirebiliyorlar. eğer dünyayı gezme fikri kendilerini pek açmıyorsa kendi ülkelerinde kendilerini mutlu ettiğini veya değer kattığını düşündüğü şeylerle iştigal olmaya devam ediyorlar.

ev almak her şeye rağmen karmaşık bir karar alma süreci. nihayetinde ev almanın da bütün bunları bir kenara bıraksak dahi avantajları yok değil. örneğin ev alan bir insan en basitinden kendilerinin aylık masraf chart'ında en yüksek kalemi tutması muhtemel barınma giderinden kurtarmış oluyorlar. tabi bu giderle kredi ödemiyorlarsa ya da ikinci bir ev daha almak için kullanmayı düşünmüyorlarsa.

işlerin karmaşıklaştığı ve anlamsızlaştığı yer tam olarak burada başlıyor, çünkü fazla fonlarını bilindik borsa, hisse senedi, kambiyo işlemleri ve hatta kripto markette değerlendirmek yerine daha fazla ev alarak bunun bir değer kapısı, daha doğrusu gelir kapısı olarak görülmesi biraz sıkıntılı bir durum. çünkü bu fazla kaynaklar kapitalist bir düzende bu bozuk sistemi feed'lemek yerine yeni iş alanlarında değerlendirilmesi, istihdama katkıda bulunması ya da en azından o ülke için makro düzeyde finansal piyasalara akışkanlık kazandırması açısından oralarda değerlendirilmesi gerekir. bu elinizdeki fazla fonla bulduğunuz ilk çiğ köfte franchasing'ine atlamaktan çok hisse senedi satın alarak iş alanlarının gelişimine katkıda bulunup teşvik etmekle alakalı bir durum aslında.

batı bu konuda daha akıllı ve mantıklı kurum ve anlayışa sahip olduğu için de bugün devletlerden daha güçlü şirketlerin varlığına şahit oluyor. sizin sadece üç beş wall street delikanlısının ya da "drop-out" college nerd'lerinin bir garajda kurduğunu düşündüğünüz yazılım şirketlerinin arkasında bu fonları buralarda kullanmak isteyen ve zaman zaman başlangıç yatırım düzeyinin bile (angel investment) 1 milyon doları bulabildiği durum yatmaktadır.
her şeyden önce ev almak demek orospu çocuklarıyla dans etmek demek. çünkü müteahhit ayrı emlakçı ayrı, banka ayrı düzenbaz. hepsini atlatabilir ve sürekli size akıl veren eşi-dostu da bir kenara koyabilirseniz ev sahibi olabilirsiniz. ancak '' ev almak için ne gerekli ? '' diye bir soru varsa aklınızda, ev almak için, para gerekli. '' nasıl ev sahibi olabilirim? '' diye soran arkadaşınıza sigaranızdan bir fırt çekerek '' parayla '' diye cevap verebilirsiniz. hiç öyle '' kira öder gibi ev sahibi olun '' gibi tırt laflara kanmayın. paranız yoksa kucaktan kucağa geziyorsunuz.

bazı temel finans meseleri var örneğin; 60 ay vadenin üzerinde konut kredisi çekerek girişilmemesi gereken bir eylem ev almak. bankaların kucağına oturuyorsunuz. malum faiz zevk olsun diye haram değil. insanı siken bir mesele olduğu için kötü. evi 200.000 tl fiyata alacaksanız 100.000 tl peşin vermeniz gerekir. hadi bu sikik ülkede kaldıraçlar balon yapmış oynak vaziyette en azından 75.000 tl civarında bir peşinat çıkarın yoksa o ev size zindan olabilir. bankanın dediği gibi yüzde 25 peşinat verin gerisini çekebilirsiniz mantığı yanlış.

işin diğer kısmı emlakçı meselesi. oturduğunuz gibi size imzalatılan kağıt sayesinde o evi alırsanız ( siz veya yakın bir akrabanız da olur ) o emlakçıya yüzde 3 komisyon ödersiniz. bundan kaçış yok. hatta emlakçıyı aradan çıkartıp mal sahibinden evi alırsanız ve bunu emlakçı öğrenirse ( ki öğrenir ) o zaman yüzde 5 ceza da ödersiniz. sike sike alırlar sizden bunun. o yüzden ya emlakçıya hiç bulaşmayacaksınız bulaştıysanız da paşa paşa emlakçıyla pazarlık yaparak onun '' hakkını '' vereceksiniz.

kredi meselesine gelince, her bankayı gezip faiz oranı hakkında indirim istemekte fayda var. 1.09 olan faizi 0.87 civarına kadar düşürüyorlar. daha da düşerler. iş bankasına girip '' akbank 0.89 diyor hacı sen ne diyorsun '' demekte fayda var. ancak burada masrafları da hesaba katın. malum '' banka '' dediğimiz kurumun tek amacı : '' kapıdan gireni nasıl sikeriz. nasıl daha iyi sahtekarlık yaparız? '' olduğu için. '' masraflar nelerdir ? '' sorunuza '' 1.200 tl '' diye cevap verip sonradan '' tabi eksper ücreti de var o zaten standart, bi de sigorta var o da standart '' gibi abuk cümlelerle son dakika golü yiyebilirsiniz. sonuç olarak banka banka gezip toplam maliyeti çıkarmak faydalı olabilir.

gelelim işin ev kısmına. evin tapusunu belediyede, kaymakamlıkta bir tanıdığa göstermek faydalı olabilir. deprem v.b meseleler için bir tespit yapılabilir. yine emlakçı tanıdığınız varsa onun aracılığıyla başka emlakçılara gitmekte de fayda bulunabilir. bulunmayadabilir. çünkü emlakçı her yerde emlakçı, çakal her yerde çakaldır. parası olmayanı da parası olan siker.

bütün bu pislikten geçtikten sonra, kirada oturduğunuzun evin 10 da 1 kalitesinde bir yerde 5 sene yaşayarak ev sahibi olabilir, kredileri ödeyebilir sonunda da o evi satarak tekrar ilk kiraya çıktığınız ev standartlarında ev alabilirsiniz. demek ki mesele neymiş. paraymış.

bunlar parası olmayanlar için ev almanın yollarıydı. ev almanın ikinci yolu, çalışıp para kazanmaktan ve o parayla gidip ev almaktan geçiyor. onu zaten anlatmaya gerek yok, tapu dairesinde başlayıp orada biten bir süreç. 2 saatinizi alıyor.

peki bunlar olanlar, olması gereken nedir? 60 yaşına kadar çalışıp, yiyip, kirada paşa paşa yaşamalı sonra da göçüp gitmeli bu hayattan. betona yatırılan parayı da artık bosna'da, katmandu semalarında veya bira içerek harcayabilirsiniz. evet tekin bir hayat değil. ama daha zevkli. bu mesele bir tarz meselesi. doğrusu yanlışı yok. kimisi ev bark sahibi olur, kimisi bir sikim sahibi olamaz. kimisiyle oturduğunuzda size saatlerce eve yeni aldığı mutfak dolabını anlatır kimisi de geçen gün gittiği konseri. siz neyi dinlemek istiyorsanız ona göre yaşayın.

'' ikisi de olamaz mı? '' der gibisiniz. '' olamaz '' ya bankanın kapısından içeri girmişsindir ya da girmemişsindir. hem orada hem burada yok.

not: '' kredili ev almak '' modern kölelik sistemine giriş için ilk yoldur. 10 yıl ayda 3.000 tl krediniz varsa, patronun daşşağını yalamak, şefe yalakalık yapmak zorudasınızdır. 1 ay işsiz kalırsanız o evden sizi dakikasından atarlar. adalet kurumunda haciz meselesinin ne kadar hızlı işlediğine tanık olsanız şaşarsınız. yani baba şimdi sen bazen gece yatarken terliyorsun da stresten sonra diyorsun ya kendi kendine '' ulan en olmadı herşeyi bırakır gider şunu yaparım '' ha işte o iş artık öyle olmayacak bilesin. sike sike o para kazanılacak.

son olarak ; "bilmez misin ki, gerçekten göklerin ve yerin mülkü tamamen allah'a aittir. size de allah'tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır! " bakara / 107
2 senedir evlenmek için para biriktirdikten sonra 6 küsür yıllık biriciğinizin sizi terk etmesi sonucunda eşrafınızın "bi salaklık yapma" baskılarıyla biriken parayı değerlendirme yollarından biridir, kendinizi tapu dairesinde gergin bir memur karşısında bulursunuz. muhafazakar ve garantici bir yoldur. *
daha serseri ve serkeş çözümler için: spor araç almak, tekne almak, uzak doğu ve pasifik tatiline çıkmak, yüksek işçilikli mücevherat almak gibi seçenekler gösterilebilir.

memur çocukları serseri ve serkeş çözümlere asla yönelemezler. *
istanbulda 250 liraya ev mi?

ev olduğundan emin misin kardeş kümes filan olmasın.
şu zamanda oldukça zordur. ev fiyatları oldukça pahalı olmasından dolayı insanı en az 8 10 yıl bankaların kucaklarına oturmaya iter. Bu devirde kim ayda 1 500 2000 tl gibi bir parayı 8 10 yıl boyunca aydan aya ödeyebilecek. Insanın bu süre içinde başına ne geleceği nereden belli. Bir kaç ay ödeme direk alırlar evini.
paranız olduğu sürece, kiralayabildiğiniz tüm evler sizindir.
calisan icin artik zor olan hadise.

Surekli eski Turkiye diye bok atiyorlar 70 lere 80 lere 82 de emekli oldugun zaman aldigin tazminatla kaliteli bir semtten ev alinabiliyormus. Su an dedigim o ev 450 bin tl. ben emekli olunca alacagin tazminat o evin tek odasina yetmiyor maalesef.
kur farkı nedeniyle şu sıralar girişildiğinde zarar ettirecek eylemdir.
türkiyede evler fiyatını yansıtmıyor. ev fiyatları aslında normal ama neye göre normal? eğer evlerin yalıtımı tam olarak yapılıysa ve gerçekten 1. kalite malzeme kullanılırsa normal gelgelelim yurdum müteahhitlerinin bir kısmı ses yalıtımı ve ısı yalıtımı malzemelerinin başka malzemeler olduğunu bile bilmiyor. daha kötüsü, aynı malzemeyi kullanıp ballandıra ballandıra reklam yapıp işten anlamayan kerizlere o daireyi 700.000'e okutuyor.