bugün

recep tayyip erdoğan için söyleneni muhtemelen devlet bahçeli tarafından keşfedilmiş bir sendromdur. tıpkı 1 metre kuramı ve iktidar formülü gibi. recep tayyip erdoğan için ortaya atılmıştır. aslında mazisi çok eskidir ancak chail cesareti ile birisinin faşist olduğu gerçeğini dile getirmek arasında ne alaka var çözmüş değilim ama yok lan adamlar haklı bir anda fevzi şıhanlıoğlu ve daha önce bu kesim tarafından katledilmiş insanları unutmuşum hakkaten doğru tespitmiş.
bir kişinin, bilgisi olsa da olmasa da her konuda lider olmak istemesi durumudur.

(bkz: cahil cesareti)
niteliksizliginin farkinda olamama, yeteneklerini abartma, gercek yetenegi gormeme ozellikleri olan, egitimle yetenekleri gelistirilirse niteliksizliginin farkina varan kisiler icin kullanilan tibbi durum.
kendini dev aynasinda gorme gibi bir hal.
siyasilerin arada bir halkı bilgilendirmek amacıyla ortaya attıkları söylem.
digeri için
(bkz: izan)
http://www.radikal.com.tr...egoryID=98&ref=bulten
(bkz: dunning kruger etkisi)
işinde çok iyi olduğuna yürekten inanan "yetersiz" kişiler, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve haddi olmayan görevlere talip olmaktan en küçük bir rahatsızlık duymayacaktır. Aksine bunu bir "hak" olarak görecektir.
"Uyanıklık" bilecektir.

Bu arada, gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar ise çalışma hayatında "fazla alçakgönüllü" davranarak kendilerine haksızlık edecekler, öne çıkmayacaklar, yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmayacaklar, kıymetlerinin bilinmesini bekleyecekler (ve bilinmeyince için, için kırılacaklar ve kendilerini daha da geriye çekecekler) ve muhtemelen üstleri tarafından "ihtiras eksikliği" ile suçlanacaklardır. Üstleri de zaten, genelde" aynı yoldan geçmiş" insanlardır.

Buna, insan kaynaklarının, iki benzer CV arasından, "kendine güvenen ve iyi sonuç alma olasılığı
yüksek" adayı tercih edeceği gerçeğini de eklerseniz, Dunning-Kruger Sendromu'nun Peter Prensibi'nin (*) yatağını yaptığı da ortaya çıkar.

Sonuçta, "kifayetsiz muhterisler" her zaman ve her yerde daha hızlı yükselecekler ve daha yukarılara çıkacaklardır.
Etrafınıza bir bakın, uzmanlara hak vereceksiniz.

Kifayetsiz muhterisi nasıl tanırsınız?

1- Gücünü delegasyon bahanesinden alır. Ekibinin orkestra şefi havalarına girer.
2- Çok gürültü patırtı eder, çok şey yapıyormuş havası estirir.
3- Koridorlarda hızlı hızlı, düşünceli edayla yürür.
4- "Beşer şaşar" diye düşünür. Ama genellikle şaşan beşer başkası değil, kendisidir.
5- Ne olursa olsun,hazırlıklıymış, olacakları önceden biliyormuş gibi davranır.
6- Üstlerine karşı son derece kibardır; altındakilere (özellikle de en çok ihtiyaç duyduklarına) kötü muamele eder.
7- iktidar ilişkileri ve göstergeleri onun için çok önemlidir. Astlarına kimin üst olduğunu hatırlatmayı sever.
8- ilk denemede başarılı olamazsa, başarısızlığının belgelerini yok etmeyi unutmaz.
9- Talimatlarını post-it ile, e-postayla veya sekreteriyle verir böylece astlarıyla yüzleşmekten kaçar.
10- Toplantılarda son sözü mutlaka o söyler, gerekirse başkasının sözünü tekrarlamak pahasına..
çalışma, niteliksiz insanların niteliksizliklerini fark edemeyerek, nitelikli insanlara oranla daha öz güvenli olmaları ile ilgili bir teoridir.
Televizyon izlerken birilerine bakıp da "Ya bu adam bu sığlıkla nasıl buralara kadar gelebilmiş.." diye düşündüğünüz oldu mu hiç??
Ya da işyerinizde bazı görevdeki bazıları, sizde büyük bir şaşkınlık uyandırdı mı? Onlara bakıp da "Bu cahillik, kendini bilmezlik nasıl fark edilmez? diye iç geçirdiniz mi? Justin Kruger ve David Dunning adlı iki ABD'li bu hissi çok yaşamış olacak ki, bu iki psikiyatri uzmanı, 10 yıl kadar önce bir teori ortaya atmış:
"Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır." ve bunun üzerine bir araştırma başlatılmış. Fizyolojik ve zihinsel alanda yapılan çeşitli uygulamaların sonucunda şu bulgulara ulaşılmış:
· Niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler.

· Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedirler.
· Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların
niteliklerini görüp anlamaktan da acizdirler.
· Eğer nitelikleri, belli bir eğitimle artırılırsa, aynı
niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar.
ve bitmedi...
Cornell Üniversitesi'ndeki öğrenciler arasında bir test yapılmış ve klasik "Nasıl geçti?" sorusuna öğrencilerden yanıtlar istenmiş...
Soruların yüzde 10'una bile yanıt veremeyenlerin "kendilerine güvenleri" müthişmiş. Onların "testin yüzde 60'ına doğru yanıt verdiklerini" düşündükleri; hatta "iyi günlerinde olmaları halinde yüzde 70 başarıya bile ulaşabileceklerine inandıkları" ortaya çıkmış.
Soruların yüzde 90'ından fazlasını doğru yanıtlayanlar ise "en alçakgönüllü" denekler; soruların yüzde 70' ine doğru yanıt verdiklerini düşünüyorlarmış. Tüm bu sonuçlar bir araya getirilmiş ve Dunning-Kruger Sendromu'nun metni yazılmış:
"işinde çok iyi olduğuna" yürekten inanan 'yetersiz' kişi, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve aslında yapamayacağı işlere talip olmaktan hiçbir rahatsızlık duymaz! Aksine her şeyin hakkı olduğunu düşünür! Ancak bu 'cahillik ve haddini bilmeme'
karışımı mesleki açıdan müthiş bir itici güç oluşturur. 'Eksiler' kariyer açısından 'artıya' dönüşür. Sonuçta, 'kifayetsiz muhterisler' her zaman ve her yerde daha hızlı yükselirler. Bu arada, gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar çalışma hayatında "fazla alçakgönüllü' davranarak öne çıkmaz, yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmaz, kıymetlerinin bilinmesini beklerler...
Tabii beklerken kırılır, kendilerini daha da geriye çekerler...
Muhtemelen üstleri tarafından da 'ihtiras eksikliği' ile
suçlanırlar..."
Ne olur fazla mütevazi olmayın!...
"Siz de çevrenize şöyle bir bakın" diyeceğim ama eminim bu satırları okurken bile aklınızdan bir dolu yüz, bir dolu isim ya da malum isim geçmiştir...
Dunning ile Kruger'in, bu çalışmalarıyla 2000'de, Nobel yerine Harvard Üniversitesi'nin IQ Nobel'ini alma nedeni "cahil olmamalarıydı". ve yazıyı Bertrand Russel'in bir sözüyle bitiriyoruz:

"Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken, aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır.
muhtemelen fakir ve eziyet görmüş bir çocukluk geçiren bazı kişileri, uzman olmadığı halde, bir köprünün nereye yapılacağına karar verecek kadar inşaat ve çevre mühendisi, hangi sanat eserinin "ucube" olduğuna karar verecek kadar "sanatçı" olmak gibi garabet işler yapmaya sevk eden ve egoizmle sendromdur.

bu kişilerin ortak özelliği, yetersizlik ve cahilliklerinin farkında olmamaları, her işte öne çıkmaları ve herşeyi bildiklerini iddia ettikleri, düşünce ve eylemlerinin mutlak doğru olduğuna inanmaları ve bu nedenle yalan yanlış da olsa çok seri karar alabilmeleridir. yanlış yaptıklarını hiçbir zaman kabul etmemeleri ve hatalarının kendilerinden değil, hep başkalarından kaynaklandığına inanmaları nedeniyle özeleştiri, utanma duygusu ve vicdan muhasebesi kavramından da habersizdirler.

bu sendromun görüldüğü kişiler, cahil, beceriden yoksun ve bilgisiz olmalarına rağmen, yaptıkları her işin ve sözün doğruluğundan ve başka hiç kimsenin kendisi kadar doğru düşünmediğinden emindirler. bu nedenle eleştiriye ve itiraza hiç katlanamazlar. onların gözünde eleştiri ve itiraz, ihanet ve hakaret ile eşdeğerdir.

öte yandan, bunların karşıt kutbundaki zeki, beceri sahibi ve bilgili kişiler ise, uzman olsalar bile, mütevazı bir karaktere sahip olduklarından "emin olamazlar" ve bu nedenle çekinik davranırlar, keşfedilmeyi beklerler ve bir türlü keşfedilmeyince kırılıp kendi kabuklarına çekilirler. böylece toplumsal hayat, ün, para ve iktidar sahibi olma konusunda yetenekli ama, kişiliği arızalı sendromla malul cahil, beceriden yoksun, bencil ve toplumun çıkarlarını önemsemeyen vicdansız kişilerin kontrolüne girer.

bu rahatsızlıkları olan kişiler, çıkar ve egoları için toplumu etkilemeyi iyi bilirler ve toplum için büyük tehlikedirler.

böyle rahatsızlıkları olanlarca yönetilen ve yönlendirilen bir toplumda adalet, barış, akılcılık ve kaliteli bir yaşam düzeyi tutturmak imkansızdır. bu hastalıktan muzdarip olanlardan kurtulmayı başaramazsak, toplum olarak geleceğimiz hiç parlak değildir.
,
Asosyal ineklerin uydurdugu safsata.
rte ve yandaşlarının muzdarip olduğu rahatsızlıktır.
ilk anda diane kruger diye okuduğum.
iki profesöre nobel ödülü kazandırmıştır bir çalışmadır. asosyal inekler uydurmamıştır.

en mühim önermesi; "insanlar, bir konu hakkında ne kadar az biliyorsa, o kadar çok sanki konuyla ilgili her şeyi biliyormuşcasına bir özgüven sahibi olur." şeklinde özetlenebilir.

bizde bu durum; "cahil cesareti" olarak bilinir.
dunning ve kruger adında iki psikiyatr cahil ve niteliksiz insanların kendilerinden daha bilgili, kültürlü ve nitelikli insanlardan daha çok kendilerine güvendiklerini, kendilerini toplumsal yaşamda daha çok öne çıkardıklarını ileri sürerler.

geliştirdikleri teoriyi deneysel olarak doğrulamak amacıyla cornell üniversitesi öğrencileri arasında bir deney yaparlar.
bir imtihan sonrasında bütün deneklere imtihanın nasıl geçtiğini sorarlar ve aldıkları cevaplar ile imtihan sonuçları arasındaki çelişki tam da iki psikiyatri uzmanının tahmin ettikleri gibi çıkar.

imtihan sorularının yüzde 10 una bile cevap veremeyen, başarısız öğrenciler soruların en az yüzde 60 ını doğru cevaplandırdıklarını hatta belki yüzde 70 lere varan oranlarda başarılı olmaları gerektiğini ileri sürerler.

buna karşılık sınıfın en başarılı ve yüzde 90 üzerinde doğru cevap veren öğrencilerde soruların yaklaşık yüzde 70 ini bildiklerini düşünürler.

kısacası en başarılılar sonuç tahmininde oldukça ihtiyatlı davranırken sınıfın en başarısızlarının kendilerine aşırı derecede güvendikleri doğrulanmış olur.

dunning, kruger ikilisi yaptıkları bütün araştırmalara ve deneylere dayanarak kendi isimleri ilen anılan teorilerini yayınlarlar ve üniversite tarafından ödüllendirilen teorilerine göre;

- niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler.
- niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedirler.
- niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamakta da yetersiz kalırlar.
- eğer nitelikleri, belli bir eğitimle artırılırsa, aynı niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar sonuçlarına varırlar.

aynı teori doğrultusunda da “işinde çok iyi olduğuna” yürekten inanan "yetersiz" kişi, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve aslında yapamayacağı işlere talip olmaktan hiçbir rahatsızlık duymaz!

aksine her şeyin hakkı olduğunu düşünür!

ancak bu "cahillik ve haddini bilmeme" karışımı mesleki açıdan müthiş bir itici güç oluşturur. eksiler kariyer açısından artıya dönüşür.

sonuçta, "kifayetsiz muhterisler" her zaman ve her yerde daha hızlı yükselirler..

bu arada, gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar çalışma hayatında "fazla alçak gönüllü" davranarak öne çıkmaz, yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmaz, kıymetlerinin bilinmesini beklerler. tabii beklerken kırılır, kendilerini daha da geriye çekerler.
yetersizliğimizin yetersizliğimizi farketme gücümüzü maskelemesi şeklinde özetlenebilir. david dunning bu sendroma "günlük hayat anasognozisi" diyor. anasognozi, daha çok felçli hastalarda görülen, hastanın vücudunun felçli bölgenin felçli olduğunun farkında olmamasına ya da buna inanmamasına sebep olan sinirsel hastalık. anasognozik bir felçli hastanın elinin önüne bir kalem koyup bunu kaldırmasını isterseniz, ‘yorgunum’ veya ‘kaleme ihtiyacım yok’ gibi cevaplar alırsınız. kalemi istese de alamayacağının farkında değildir. dunning-kruger sendromu da tıpkı bu rahatsızlığın psikolojik versiyonu gibi. yetersiz kişinin yetersizliği öyledir ki yetersiz olduğunu fark etmesini engeller. yalnız durum sadece bundan ibaret değildir. yeterli kişilerin kendini yetersiz görmesi de dunning-kruger sendromudur. yeterli bir kişi, kendisinin yeterli olduğu bir faaliyette herkesin yeterli olduğu yanılgısına düşer. bunu da toplum içinde mütevazilik olarak niteleriz.

dunning-kruger etkisinin temelinde illusory superiority (üstünlük vehmi) denen durum yatmaktadır. bu durum kişinin kendini ortalamadan üstün zannetmesi durumudur. toplumda yüzyıllardır farkında olunan bu durum, bilimsel olmasa da tanımlanmıştır. "bir tek akla nazar değmez, çünkü herkes aklını çok beğenir’’, "akıllar pazarda satılığa çıkarılmış, herkes kendi aklını satın almış’’ gibi atasözlerimiz bunun net göstergeleri.

bir başka açıdan,şöyle bir "tasnif" de var. kişiler dörde ayrılır,

1-bilmez bilmediğini de bilmez
2-bilmez bilmediğini bilir
3-bilir bildiğini bilmez
4-bilir bildiğini de bilir

buradaki birinci ve üçüncü kişi sınıfları dunning-kruger sendromu kapsamındadır.
recep tayyip erdoğan için yakıştırdığım sendromdur. ayrıca türkiye'de ki
spor yorumcuları
futbol hakkında yorum yapanlar
kahvede siyaset konuşanlar
evli olmayıp evlilik hakkında konuşanlar
ve tüm türkiye...
Akıllıların hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendinden emin olması durumudur.
homo sapiens sapiens türünden sayılmaması gereken kişilerin yaşadıkları sendrom.

soyler yazmış durumu: #10575756

(bkz: recep tayyip erdoğan)

ekleme: burada daha iyi açıklanmış;

http://onedio.com/haber/-...-tanimanin-10-yolu-346563
Başarıya götüren ilginç yollardan biridir.

izleyenlerin aklı almaz. Sendrom sahibi tüm gözler önünde hiyerarşinin en tepesine çıkar.
Cahilin, cahilliğinin farkında olmayışı durumudur. Kendini zeki sanar, yeni bilgilere kapalıdır, kulaktan dolma bilgileri doğruymuş gibi savunur bilimsel verilere gerek duymaz.
1999 yılında ortaya atılan görüş, Justin kruger ve david dunning'e psikoloji alanında nobel kazandırmıştır.

insanlar Bir konu hakkında ne kadar az biliyorlarsa, o konudaki az bilgisi aslında ne kadar az bikgi sahibi olduğunu fark etmesini engrllediği gibi, sanki konuyla ilgili her şeyi biliyormuşcasına bir özgüven kazandırmaktadır.
ülkecek sahip olduğumuzu düşündüğüm sendrom. basitçe bir çeşit cahil cesareti ya da cahil olduğunu bilmeden büyük bir özgüvene sahip olma durumu.
"Boş teneke çok ses çıkarır. "

Dunning-Kruger etkisi .

Justin Kruger ve David Dunning isimli psikologlara atalarımızın binlerce yıl önce yaptıkları saptamayı deneysel olarak ispatladıkları için 2000 yılında psikoloji dalında Ig Nobel Ödülü verilmişti.

Etrafımıza şöyle bir bakalım. Vasatlar hayatın her alanında sığlıklarının getirdiği öz güvenleri ve hırsları sayesinde her zaman daha ön plandalar.

Yüzeysellik özgüveni ve deha çekingenliği arasındaki paradoks...

Tanıdığımız bir çok yazar,düşünür hayattayken yazdıklarının bir satırını bile yayımlatamamışlardır.

işbirliğine ve süregelen bu monogamiye yanaşmayanlar ancak öldükten sonra kıymete binerler. Ölüler zararsızdır çünkü...içi boş aykırılığın ve marjinalliğin adeta günah çıkartır gibi kutsanması boşuna değildir.Vasat, en çok vasat olmayanda aranacaktır.Çirkinde güzel...
Konu hakkında kopyala-yapıştır bilgilerden ziyade bu sendromun dunning ve kruger isimlerine (bkz: ignobel) kazandırma nedeni üzerine de düşünülmesi gerekiyor. zira ben ortada bu kadar absürt bir bilgi göremiyorum. belki de ignobel ödüllerinin daha önceki kazananlarının bazılarının gerçekten tuhaf olmasından dolayı böyle bir algı oluşmuştur. o da ayrı bir şekilde tartışılması gereken bir konu