bugün

Bu zamanda çocuk sahibi olmanın tek korkutan tarafı sanırım çocuğu arzulana şekilde eğitememe düşüncesidir. Ailelere ne kadar bilinçli olsa da, çocuklarına ne şekil eğitim ve terbiye vereceklerini önceden planlayıp tasarlasa da çocuğun çevre ile irtibatı sonucu verilen bütün emeklerin boşa çıkma ihtimali hep var. Çocuğun eğitimi için hazırlık yapan ebeveynlerin bile endişe yaşaması gerekirken, çocuğun eğitimi, terbiyesi hususunda nerdeyse hiçbir fikri olmayan, en ufak bir şeyi tasarlamayan anne babaların çocukların istikbali anlamında ne derin bir vahamet içinde bulunduklarını sizlerin takdirine bırakıyorum.

Burada eğitim kelimesini biraz açmak gerekiyor. Bizim anladığımız eğitim çocuğun maddi taraflarından önce ve ziyade manevi taraflarının geliştirilmesi, olgunlaştırılması ile alakalı bir terbiye ve öğretme sürecidir. Maneviyat adına en ufak bir şey bilmeyen, Allah’tan ve Peygamber’den bihaber, islam hakkında hiçbir malumatı olmayan bir çocuğu en iyi okullarda okutmak, en kaliteli hocalardan ders aldırmak.. çocuğa iyi bir eğitim verdirmiş olmak anlamına gelmiyor. Maneviyat eğitimi dediğimiz islam eğitimini her şeyden önce çocuğa vermezseniz, onun ardından yapacağınız her türlü çaba maalesef karşılıksız kalmaya mahkum olacaktır. En iyi okullardan mezun ama dini, diyaneti bilmeyen bir insanın topluma, arkadaşlarına, ailesine ve hatta kendisine ne tür bir faydası olacaktır.

Yoğun bir rekabet kültürünün bilinçlere her türlü imkanlar kullanılarak yerleştirildiği modern zamanlar, dini eğitim almayan çocuğu bencil, narsist, kendi menfaati için her şeyi feda edebilecek derecede ahlaki değerlerden mahrum bir birey haline getirecektir. Böyle bireylerden müteşekkil toplulukların, hayvanlar ve çevre de dahil herkes, bütün insanlık için potansiyel bir felaket kaynağı olduğunu görmek için uzaklara bakmaya hacet yok. Kapitalist batı dünyasının değerleriyle demek içimden gelmiyor zira bir değer taşımıyor haddi zatında, kabulleriyle, ilkeleriyle büyüyen, yetişen bir nesil hemen yanı başımızda duruyor.

Ancak, asli değerlerinden yalıtılmış, uzaklaştırılmış bir jenerasyonun pak ve temiz bir nesil yetiştirmesini beklemek heyhat ki sadece gafilliktir. Anne babanın yaşamına bakın, çocuğunun ne olacağını kolayca tahmin edin. Acımasız dışarı hayatını da üzerine ekleyin işte karşınızda canavar bir neslin cani evlatları. Anne babanın bilinçsizliğini ve vurdumduymazlığını cehaletiyle birleştirin, evlerimize gönüllü aldığımız internet ve televizyon truva atlarını da ekleyin ve berbat karışımı, bu bal şekline girmiş zehiri çocuğunuza sunun. Zehirden şifa bekleyemezsiniz. iki tane lastik bir kaportayla ortaya araba çıkartamazsınız. Çocuğunu yetiştirdiğini, eğitimini verdiğini zanneden ailenin sonunda hüsranla karşılaştığında buna aklının yatmamasını tarif edecek bir kelime varsa o da ahmaklıktır.

http://www.genchacilar.or...ageID=KoseDetay&id=30
Sayın ve sevgili başbakanımızın kimseyi şaşırtmayacak şekilde sarfettiği cümle.Diline ve dinine sahip çıkan bir gençlik istiyormuş.
Tabii ki sırf bu yüzden kendisini irticai unsur olarak görmüyoruz. Ama şimdi, inananı inanmayanı geçtim, çeşit çeşit dine inananı var, bu dinlerin içinde türlü türlü mezhebe, bu mezheplerin içinde türlü türlü cemaate üye olanları var. Bu insanların her birinin iyi kötü anlayışı bir yerde farklı, kısa bir ayetin küçük bir kelimesinin her birinin kafalarında canlandırdığı şey farklı.
En basiti her birinin aklındaki cennet tasvirleri bile bambaşka.
Peki sen hangisine sahip çıkılmasını istiyorsun? Tahmin edeyim, kendininkine... Anlatmaya çalıştığım şey, ne kadar dini kardeşlik duygularıyla çoşsanız da, din bireyseldir, ''toplumsal'' değil. işte bu yüzden laiklik diye bir şey var.
kenan evren'in gerçekleşen hayalidir.
türkiye'de müslümanım diye geçinen andavalların neden karşı çıktığını anlamadığım nesildir. dinci değil de dindar nesilse yetiştirilecek olan, sonuna kadar arkasında durulmalıdır.

ayrıca hristiyan da olsa yahudi de olsa dindar nesil onları da kapsar. dindar denilince müslüman diye anlayan var lan sadece.
Içinde bulunduğum nesildir.
dindarlık tamam kabul her birey dindar olsun, dinini dilediği gibi yaşasın ama dinini kendisi seçsin. zorla sünni islam dayatılmasın. benim çocuğum dilerse dindar bir hristiyan olarak yetişebilsin. dindarlıkta bunu gerektirmez mi?

mesela budist isem ben veya deist isem bunu da dilediğim gibi yaşayıp dile getirebileyim. her hangi bir dayatmayla karşı karşıya kalmayayım. müslüman bir bayan nasıl dininin gereği olarak özgürce kapanabiliyorsa bende farz-ı misal budist bir birey gibi giyinip gezebileyim.. eğer bu söylediklerim kabulse varım, dindar bir nesil yetiştirilmesinde en büyük katkıyı ben sağlayacağım söz...
geçenlerde cüneyt özdemir e konuk olan tinerci çoçuğu hatırlarmısınız bilmem ama izlemeyenler varsa bir karıştırsınlar siteleri ve bir izlesinler konuşma doğaçlamadan ziyade ezberletilmiş sözler mevcuttu sureklı yapılan tekrarlardan ama olsun mesaj güzel ve yerinde bir hareketi lakin kör olanlar görmüyorlar duymuyorlar o çocuk konustu ama kime konustu bunu düşünmek gerek aslında. dindar nesil istiyoruz deyip tepki görenler daha sonra bizler gelecek nesilde düşüne bilen modern usul erkan bilen gençler istiyoruz diye kıvrılan cümlelere destek veren insanlar bunu anlayabildilermi. bence anlamadılar anladıkları şey insanlar sözlerimizden korktular galiba durun şuraya modern kelimesini koyalımda ılımlı bir anlayış sergilediğimizi düşünsünler diye milyonlarca insanı kendi inandıkları yalana inandırmak istediler. tabi buyursunlar modern olsunlar kimsenin lafı tabiki yok ama efendim şöyle bir durumuda göz ardı etmememek lazım yetiştireceğin o güzide nesil ne yapacak ne halt yiyecek gelecekte durun şöyle bir düşünelim ve bir senaryo uyduralım;

sene 2023 den sonra bilemedin 2024 bilemedin 2025 kpss sınav sonuçları açıklanmış iki memur adayı mulakata çağrılmış ve aranılan öncelikli özellikler;

1-hafızlık diploması
2-ihl mezunu
3-bilgisayar kullanmak

mulakatta sorulan ilk soru. namazda okunan sureleri söylermisin....

yog artık daha neler demeyin sakın. haa inançlı arkadaşlar bu yazıyı okuyup vay kafirin yaptığına bak deyip allaha havale etmesinler. lakin yıllarca bu şekilde olmasada buna benzer durumlar söz konusu değilmi ilk polislik sınavları ile başlandı sorular bir taraflara verilerek daha sonra kpss sınavı sonra öss sınavı yetmedi şimdide memurluk sınavlarında bazı gruplar kendi dersanelerinde ucretsız ders veriyorlar ama herkese değil belirli kişilere siz tahmin edebilirsiniz kimlere olduğunu. yapsınlar efendim durmasınlar dahada yapsınlar dun başkaları yapmış simdi kendileri yapsınlar asıl merak ettiğim adaletsizlik şu dün başkaların kucağına oturmamış gurur sahibi mümtaz insanlar var bu insanlar bugunde kimsenin kucağına oturmuyorlar peki bu adamların sucu ne kucak dansı yapmamalarımı. ayıptır haksızlıktır hak hukuk işi değildir. inanç gönül işidir allahı sevmek ayrı bir durumdur. hele sevdirmek çok daha ayrı bir durum böylemi sevdiriliyor. devam edilsin efendim yolda kalanı tinerci diye yolda bırakılsın öğrenci saçı uzun siyah giyindi küpe taktı diye sınıfta bırakılsın. bu ülkede nede olsa kimsenin günü gelmiyor kimse hak ettiğini bulmuyor.
ilköğretimlerde bilgisayar dersi yerine arapça dersi konuluyormuş,ne güzel.dincilik dindarlık farkını övgü ile karşılayanlar artık yeni 'dindar neslini de' başarılı bir şekilde topluma entegre edebilirler.öyle ki bilimsellikten uzak insan ve doğa sevgisinden yoksun, eleştiriye kapalı olup eleştirmekten de korkan korktukça kaçan yani boyun eğen yepyeni bir nesil.ayakta alkışlanması gereken bir 10 yıl bıraktık geride,yağmalanmış,satılmıs ve tamamen rant haline dönüşmüş bir ülke ve gittikçe yobazlaşan bir toplum. aslında 90 lardan başladı bilimden uzak maneviyatçı nesil ve elbet ki yanlı değişimler ile sürüyor,malesef.
tinerci olmayan nesil.
dindarlık nasıl engin bir kavram, aynı zamanda nasıl bir manyaklık. ulan dindar ama hangi dine dar olacağız? dedemizin dinine? yo yoo kim siker ataerkilliği. genşşşler insanların kulaklarından, burunlarından kutsal kitap sokmayınız. şüphesizdir ki; yaratıcı insana değil, aklına hükmeden insana sunmuştur dini. burada kesiyorum yoksa az sonra kendi dinine tapan ilk tanrı olarak ateizm tarihine geçeceğim.

modifiye şahinli entel artık narsist.
Cennetlik nesildir.
onurlu, tinerli nesil kadar olmayandır efenim.
üstad necip fazıl kısakürek, yılar evvelinden, gençliğe hitabesinde tasvir etmiş dindar nesli;


Devlet ve milletinin 7 asırlık hayatında dört devre... Birincisi iki buçuk asır... Aşk, vecd, fetih ve hakimiyet... ikincisi üç asır... Kaba softa ve ham yobaz elinde sefalet ve hezimet... Üçüncüsü bir asır... Allahın, Kur'ân'ında 'belhüm adal-hayvandan aşağı' dediği cüce taklitçilere ve batı dünyasına esaret... Ya dördüncüsü? .... Son yarım asır! .. işgâl ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle, madde plânında kurtarıldıktan sonra ruh plânında ebedî helâke mahkûmiyet... işte tarihinde böyle dört devre bulunduğunu gören... Bunları, yükseltici aşk, süründürücü satıhçılık, çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür diye yaftalayan ve şimdi, evet şimdi... Beşinci devrenin kapısı önünde nur infilâkı yeni bir şafak fışkırışını gözleyen bir gençlik...

Gökleri çökertecek ve son moda kurbağa diliyle bütün 'dikey'leri 'yatay' hale getirecek bir çığlık kopararak 'mukaddes emaneti ne yaptınız? ' diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik...

Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin dâvacısı bir gençlik...

Halka değil, Hakka inanan; meclisinin duvarında 'Hakimiyet Hakkındır' düsturuna hasret çeken, gerçek adâleti bu inanışta bulan ve halis hürriyeti Hakka kölelikte bilen bir gençlik...

Emekçiye 'Benim sana acıdığım ve seni koruduğum kadar sen kendine acıyamaz, kendini koruyamazsın! Ama sen de, zulüm gördüğün iddiasıyla, kendi kendine hakkı ezmekte ve en zalim patronlardan daha zalim istismarcılara yakanı kaptırmakta başı boş bırakılamazsın! ' diyecek... Kapitaliste ise 'Allah buyruğunu ve Resûl emrini kalbinin ve kasanın kapısına kazımadıkça serbest nefes bile alamazsın! ' ihtarını edecek... Kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin, aşkına, vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrâkine sahip bir gençlik...

Bir buçuk asırdır türlü buhranlar içinde yanıp kavrulan ve bunca keşfine rağmen başını yarasalar gibi taştan taşa çalarak kurtuluşunu arayan batı adamının bulamadığı, Türk'ün de yine bir buçuk asırdır işte bu hasta batı adamında bulduğunu sandığı şeyi, o mübarek oluş sırrını, her sistem ve mezheb, ortada ne kadar illet varsa devasının ve ne kadar cennet hayâli varsa hakikatinin islâmda olduğunu gösterecek ve bu tavırla yurduna, islâm âlemine ve bütün insanlığa model teşkil edecek bir gençlik...

'Kim var? ' diye seslenilince, sağına ve soluna bakmadan fert fert 'ben varım! ' cevabını verici, her ferdi 'benim olmadığım yerde kimse yoktur! ' fikrini besleyici bir dâva ahlâkına kaynak bir gençlik...

Can taşıma liyakatini, canların canı uğrunda can vermeyi cana minnet sayacak kadar gözü kara ve o nispetle usûle, stratejiye uygun bir gençlik...

Büyük bir tasavvuf adamının benzetişiyle, zifirî karanlıkta, ak sütün içindeki ak kılı farkedecek kadar gözü keskin; ve gerçek kahramanlık mâdeniyle sahtesini ayırdetmekte kuyumcu ustası bir gençlik...

Bugün komik üniversitesi, hokkabaz profesörü, yalancı ders kitabı, demagog politikacısı, çıkartma kâğıdı şehri, muzahrafat kanalı sokağı, takma diş fabrikası, fuhuş albümü gazetesi, mümin zindanı mâbedi, temeli yıkık ailesi, hâsılı kendisini yetiştirecek bütün cemiyet müesseselerinden aldığı zehirli tesiri üzerinden atabilecek, kendi öz talim ve terbiyesine memur vasıtalara kadar nefsini koruyabilecek, destanlık bir meydan savaşı içinde ve bu savaşı mutlaka kazanmakla vazifeli bir gençlik...

Annesi, babası, ninesi ve dedesi de içinde olsa, gelmiş ve geçmiş bütün eski mümin nesillerden hiçbirini beğenmeyecek, onlara 'siz güneşi ceplerinizde kaybetmiş marka müslümanlarısınız! Gerçek müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başımıza gelmezdi! ' diyecek ve gerçek müslümanlığın 'nasıl'ını ve 'ne idüğü'nü her haliyle gösterecek bir gençlik...

Tek cümleyle, Allahın, kâinatı yüzü suyu hürmetine yarattığı Sevgilisinin fezayı bütün yıldızlariyle manto gibi saran mukaddes eteğine tutunacak, ve O'ndan başka hiçbir tutamak, dayanak, sığınak tanımayacak ve O'nun düşmanlarını ancak kubur farelerine lâyık bir muameleye tâbi tutacak bir gençlik...

işte bu gençliği, bu gençliğin ilk filizlerini karşımda görüyorum. Şekillenmesi, billurlaşması için 30 küsur yıldır, devrimbaz kodomanların viski çektiği kamış borularla kalemime ciğerimden kan çekerek yırtındığım, paralandığım ve zindanlarda süründüğüm bu gençlik karşısında, uykusuz, susuz, ekmeksiz, başımı secdeye mıhlayıp bir ömür Allaha hamd etme makamındayım. Genç adam! Bundan böyle senden beklediğim şudur: Tabutumu öz ellerinle musalla taşına koyarken, Anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da gediğine koymayı unutma ve bunu tek vasiyetim bil! Allahın selâmı üzerine olsun...

Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes!

Ey kahbe rüzgâr, artık ne yandan esersen es! ...
zarar vermez.

edit: bunu kötüleyen arkadaş o kafaya nasıl ulaşmış bilinmez ama hayatımda dindar insandan zarar görmedim. dinine bağlı bir insan ne kötülük yapabilir la? zamanında dindarlarla alıp veremediklerinin olmadığını, dincilerin kendilerinin düşmanı olduğunu söyleyenler, başbakanın "dindar bir nesil yetiştirmek istiyoruz" sözünden sonra çark edip dindarlara da bulaşmaya başlamışlar. ikiyüzlülük böyle bir şey işte.
eğlence kaynağımızdır. hepimiz dindarız diye gezilebilir ya da her olay bu konuya bağlanabilir. ayrıca onlar gelirse ben giderim.
bağımlı olmasından hayırlı ve faydalı olan bir nesil.*
Dini konu da bilinçli , inancı doğrultusuna haraket eden , hem dünya hem ahiret için çalışan bireylerin yetişmesidir.
cumhuriyetin aydın bilim kadınlarından prof.dr.muazzez ilmiye çığ'ın bu konudaki sözleri herşeyi açıklıyor. şöyle ki;

"Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ağzından çıkan yeni bir inciyi gazetelerde okudum ve TV'lerde kulağımla duydum: Muhafazakâr / Dindar Gençlik Yetiştireceklermiş. Biz eskiden muhafazakâr denince gerçek imanlı, ayni zamanda çağa ayak uyduran kimseler olarak anlardık. Rahmetli babam ve annem onlardandı. Hala öyle olanların var olduğunu biliyorum, ama sözüm onlara değil, alınmasınlar. Şimdi, Dindar geçinenler iki yüzlü. Atatürk zamanında böyle olanlar laiklik çıkınca hemen kendilerini gösterdiler. Eğitimi olmayan rahmetli annem bunu çok güzel gözlemiş ve anlatmıştı bana. "Kızım, millet dinini bırakmaya ne de istekli imiş. Laiklikle inancınızda özgürsünüz, kimse kimsenin inancına karışmayacak, denince herkes dinlerini bırakıverdi, sanki Atatürk onlara, dininizi bırakın dedi! " demişti. Evet, o zamanlar zorla, onun bunun baskısı, ayıplanma, korkusu ile zorla dinlerini yapanlar rahatlayıvermiş, bırakmışlardı. Çünkü kimse onlara, camiye gitmiyorsun, içki içiyorsun diyemiyor, onlar da vicdanlarının istediğini yapıyorlardı. Şimdi ne oluyor ? Camilere birbirinden çekinip gidenler, dindar görünüp bir şeyler kapmak isteyenler aldı yürüdü. içki açıkta içileceğine evlerde gizli içilmeye başlandı. Gazetelerde en çok içkinin Konya'da tüketildiğini duyunca hiç şaşırmadım. Çünkü en dindar yer orasıymış! iki yüzlü insanlar çevirdi etrafımızı. Biz din ve imanın en başta dürüstlük olduğunu öğrendik. Önce olduğun gibi görüneceksin. Ne istemeyerek dindar görüneceksin, ne de istemeyerek çağdaş görüneceksin. Bizim bildiğimiz gerçek dindarlık abdest namaz değil, dürüst olmak, çalmamak, çalanları, kötülük yapanları korumamak, iftira atmamak, yalan söylememek, devlet malını kendi malın gibi korumaktır. Kadına, kıza kendi kardeşin, kızın gibi bakacaksın. Şimdi bunların ne yazık ki, hepsi dama kaldırıldı. Mayolu resimler, çıplak yapma mankenler, başı açık kadınlar erkekleri tahrik ediyormuş. Benim gençliğimde ve daha sonra arkadaşlık yaptığımız erkeklerden duymadık böyle laflar. Ne oldu insanlarımıza?

Başkasının çalışmasını kopya ederek kitap yazan ve suçundan dolayı üniversiteden atılan, profesörlüğü kaldırılan bir şahıs devletin en üst yerine getiriliyor. Dış ülkede yardım olarak toplanan paraları yedikleri, oralardaki mahkeme ile kanıtlananlar, mevkilerinde bırakılarak korunuyorlar. Onları suçluluğunu gösterecek yargıçlar işlerinden atılıyor. Ülkenin dürüst gazetecileri, en üstün bilim adamları, büyük bir güvenle dayandığımız şanlı ordumuzun seçme komutanları, neden bile gösterilemeden hapse atılıyor ve yıllarca orada çürümeye bırakılıyor. Bu mu din, iman? Bu mu adalet? Peygamberimizin "Bir saatlik adalet bir yıllık ibadete bedeldir" sözü nerede?

Dindarlık diye zavallı gençlerimize bunları gösterirseniz, bunları öğretirseniz Türkiye Cumhuriyetinin adı kalmaz. Onlar da ikiyüzlü olacaklar. Evet, ikiyüzlü olacaklar. Bir taraftan çağın önlerine serdiği olanaklar, diğer taraftan Ortaçağ kafasıyla yasaklar, günahlar ve ayıplar. Düşünemeyen, kendi kendine karar veremeyen, bu yüzden boyuna karar değiştiren gençler. Benden kanıt isterseniz, en önemli örnek ülkeyi idare edenlerimiz. Ben TV de gördüm ve duydum, Cumhurbaşkanımızın ve Başbakanımızın laikliğin dinsizlik olduğunu söylediğini. Ona karşılık 6 Şubat 2012 tarihli Sözcü gazetesinde, Cumhurbaşkanının laiklik ilkesinin anayasamıza girmesinin 75. yıl dönümü nedeniyle yayınlattığı mesajda Türk milleti, Cumhuriyetin diğer nitelikleri yanında laiklik ilkesi üzerinde güçlü bir anlayış birliği içinde imiş ve laiklik toplumsal barış açısından önemli bir işlev görmekte imiş. Başbakan da laikliğin Türk milletinin ortak paydası olduğunu, birlik ve beraberlik içinde geleceğe yürüyüşün teminatı olmaya devam edeceğini söylüyor. Vay, vay, vay!! Bu ne büyük geri dönüş ve nasıl bir kararsızlık!? Hani laiklik dinsizlikti ?

Laiklik dinsizlik mi? Yoksa laiklik, dine karışmadığı, insanları vicdanlarında özgür bıraktığı için mi onlara barış getiriyor? işte ikiyüzlülüğün, kararsızlığın en somut örneği. Hem de Devletin başları yapıyor bunu. Onların eşlerini yüzleri, gözleri boyalı, acayip kıyafetlerle kollarına takıp oraya buraya götürmeleri hangi muhafazakârlık/dindarlık? Atatürk'ün getirdiği laik Cumhuriyet olmasaydı, öyle gidebilirler miydi? Eğer halkımız hala özgürlük içinde ise, 80 yıl içinde dünya çapında kadınlı erkekli bilim insanlarımız, sanatçılarımız yetişmişse, partiler kurulmuş üniversiteler açılmışsa, o zamanın laik gençlerinin kurduğu düzen, attığı temel sayesinde olmuştur, unutmayalım! Zorla dindar yapılan iki yüzlü gençler değil, inancında özgür vatanını, milletini seven, halkını dinli dinsiz, şu bu diye ayırmayan, çıkarları için kendilerini satmayan, yalan söylemeyen, cesur, ahlaklı, sorup öğrenmeye meraklı gençler yetiştirelim ki, ülkemiz yücelsin ! "

Muazzez ilmiye Çığ
http://g1203.hizliresim.com/v/l/3n1kk.jpg
dindar nesil is-te-mi-yo-ruz denilesidir.
bu ülkenin dindar bir nesle değil; araştırmacı,sorgulayıcı, aydın bir nesile ihtiyacı vardır. din,inanç vs kişinin kendisini ilgilendirir bir 2. yahut 3. kişiye bunu yapmak,yorumlamak ya da o kişinin dindar olup olmayacağına karar vermek düşmez.
özgür bir gençlik istiyoruz !
tinerci olmayan nesildir. çünkü ya dindarsındır ya tinercisindir.
(bkz: bitaraf olan bertaraf olur)
hakkında çok şey yazılması gereken nesildir, üzerine kimsenin bu çıkarımları anlamayacağı gerçeği ortada duruken ve sekülerizm hastalığına tutulan değerli yazar arkadaşlarımız varken bu konu hakkında irade beyan etmek, hak adına zulüm olacaktır. anlaşılmayacaktır kısacası. neslin dindar olanı ya da olmayanı devletin ilgi alanı olmamalıdır. devlet nesli yoğurt gibi görüp kaymaklı ya da kaymaksız gibi sınıflara tabi tutmaya çalışmamalıdır. inancının eğitimini almak isteyene bu imkanı sonuna kadar sağlamalıdır. inanç konusunda hassasiyetleri olmayana da karışmamalıdır. hassasiyeti olmayanlarda başı türbanlı arkadaşlarından sözde bilim yuvalarında! rahatsız olmamalıdır. nesiller su gibidir, su da yolunda akar, yönüne karışılmamalıdır.

edit: bu yazıyı eksileyenler, dindar nesilden rahatsız olmamalıdırlar. karşılıklı hak ve refah paylaşımı üzerinde durulmuştur yazıda. hak kavramından ve bilincinden yoksun olanlara duyrulur.
dindar olmayı araştırmacı, sorgulamacı nesil olmamakla bağdaştıranların istemediği nesildir. halbuki ne alakası vardır. aklı başında herkez inanışı ne olursa olsun gerçeği doğruyu tartar ona göre hareket eder.
iletişim danışmanının hazırladığı metine uymayan başbakanın sözü.
islam'a açıkça saldıramayanların saldırdığı kavram.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar