bugün

bir eksiklik değildir. sadece dünya algıları çoğunluktan farklıdır. çoğunluğa uymayan herşeyde olduğu gibi deliler de yaftalanmıştır malesef. oysa insanoğlu birgün varolmadığını öğrenip, delilere haksızlık ettiğini anlayacaktır.
kabuktur, aslında içerisi iki kişiliktir. kişi ikinciden emin olana kadar kimseyi dahil etmez bu kabuğuna.
delilik, belki de kişinin saçmalama özgürlüğünü kaybetmesidir. zira en ufak saçmalıkları karşısında bile birileri deliliklerini hatırlatmayı/ima etmeyi iş edinecektir.
sarhoşluk gibidir, yalnız daha uzun süreli ve daha kötüdür...
dişarıdan bakıldığında övülesi bir duruştur
deliren birey içinse bir kutunun içerisinde hayatını geçirmektir.
tüm perdeler iner
algı dünyasıyla, gerçek dünya farklılaşır
bu dünya şuh kahkahalar ve endişe nöbetlerinin dünyasıdır.

zatan dış gerçeklikle insan arasındaki bağ yeterince gevşekiken birde bu meret çıkıverir,
dış gerçekten koparı verir bir bir insancıkları.

gerçek mi gerçek
yoksa algılar mı gerçek
sorusunun
suratına inen sille gibi bir cevaptır
insanın iç gerçekliğini dışavuruverir

insanın içini dışına çıkartır
patlak plastik top gibi tesini çevirip kafasına takar
döner durur dünya

ilaçlarla tutunmaya çalışmalı diğer insanlara
böyle derler
ama anlanılmalıdır ki
delililer ayrı bir toplumdur
anlaşılması gerekmeyen ayrı boyutun canlılarıdır.

(bkz: sigaranın 10 tl olması)
Bir anlık yapılan bir çılgınlığın geri kalan yaşamında etkin bir rol oynayacağına, belki de uzun süren pişmanlıklar yaşayacağına işaret eden şarkıdır. Oysa ki kararı aldığın anda doğru yaptığına kendini tüm benliğinle inandırmışsındır. sadece üzüntülerin senin yanında olacağını cılız bir ses haykırır. Aklın başına geldiğinde çok ta mutlu olmadığını görürsün. Kaçırdığın fırsatların yer aldığı geçmişin seninle alay eder. O cılız sesi şimdi daha kuvvetli duymaktasındır. "Ben sana söylemiştim... Ben sana söylemiştim..." diye söylenip durmaktadır hala. Korktuğun başına mı geldi ? Artık hayıflanmanın, tasalanmanın anlamı yoktur. Zaman, bir cesaret göstergesiyle sana hediyesi verir ya da sana vereceğinden fazlasını senden alır. Eğerlerle başlayan cümleler kurmaya başlamışsan kendi kendine konuşmaya başladığında şarkılarda avutmaz seni. Sadece yalnız olmadığını bilirsin.
manevi anlam taşıyan bir emri yanlış anlayıp maddi anlamda uygulamaktır.
sıradan cafelerde 5 tl olan kahve çeşitlerine starbucks'ta 13 tl vermek.
gerçek ile olmayan şeyi ayırt edememe hali.
insanın kendisini gerçekleştirmesidir. türkiye'de sanatçı, iran'da eşcinsel, washington'da komünist olmaktır.
delilik herkes farklı bakışa sahip olmaktır.
Delilik, çoğu insana göre oldukça aşağılıkça bir şeydir. bizim toplumumuz da dahil olmak üzere, bir çok toplumda delilere karşı inanılmaz antipatik bakılır. deliler her zaman toplumdan itilmesi gereken insanlar olarak algılanır. gündüz vassaf isimli psikoloğun cehenneme övgü isimli kitabında da bahsettiği gibi, delilik bizim algıladığımız gibi bir durum olmaya da bilir.



bir topluluk düşünün, beyazların çoğunlukta olduğu. burda siyahi biri çoğu zaman itici, antipatik gelir insanlara. ya da bir başka topluluk düşünün, birkaç kişi hariç herkes hetoraseksüel. biseksüellerden nefret edilir. peki ya tam tersi olsaydı? biseksüellerin ve siyahilerin tamamına yakınını oluşturduğu toplulukta hetoreseksüeller ve beyazlar hakkında her zaman kötü düşünülür. ve bu kisiler toplumdan dışlanırdi. delilik de böyle bir durumdur işte. deli olarak tabir ettiğimiz bireylerin azınlıkta olduğu günümüz dünyasında onları iter kakar, toplumun dışında bırakırız. öyle yapıyoruz nitekim. onları tımarhanelere kapatıyor, daha kırsal alanlarda zincirliyor, hatta zaman zaman onları öldürüyoruz. çocuklar mahallelerinde deli akranlarını dövüyor, onlarla dalga geçiyor.



peki ya deliler çoğunlukta olsaydı? kafasında huniyle dolaşan, işe gitmeyip parayla haşir neşir olmayan, doğadan bulduklarıyla karnını doyuran, ki günümüz kentlerinde doğa çöp konteynerlerinden ibarettir. herkesin başına buyruk hareket ettiği, birbirlerini ve özgürlüklerini sınırlayan kuralların olmadığı, herhangi bir otoritenin boyunduruğuna girmemiş delilerden oluşan bir toplumda bizim gibi pragmatist, bencil, kimi zaman narsist, sadist bireyler nasıl algılanırdı? yerde bulduğu akıllıların çağından kalan 100 dolarlık banknotu ince ince kıvırıp burnunu karıştıran bir deli, 100 dolar için kendisini, bedenini, kişiliğini, çocuklarından eşinden ayrı saatlerce işverenlerine, patronlarına kiralayan insanları nasıl görürdü? delilerin çoğunlukta olduğu topluluğun delisi akıllı diye tabir ettiğimiz asıl deliler olurdu. tımarhanelerdede, sokağa çıkıp para kazanmak için kendisini parçalamasından korkan bireyler hapsedilirdi. kendilerine zarar vermeleri delilerce, tımarhanelerde engellenirdi.



sonuç olarak, delilik diyojen gibi gün boyu fıçının içinde keyif yapmaktır. hayatın zevklerini yaşamak, zaman kavramının bize dayattığı aceleciliği gözardı etmek, metaya gereğinden fazla önem vermemektir. biz kendi küçük dünyamızı dünyaya hakim ederek, hayatımızı ev-iş arası ve bu iki gelgitin arasına sıkıştırılmış, toplumun kimi zaman sosyal hayat olarak bize dayattığı, totaliter düzeni; kimi zaman da özel hayat diye lanse edilen yalnızlığı ruhumuza ve bedenimize çerçeve olarak çizmişiz. bırakın her şeyi gelin birlikte delirelim. yüzyıllardır akıllıyız da neler yaptık bizim, insanlığımızın, sözde medeniyetimizin adına?
Delilik illa kendi kendine konusmak veya patal aptal davranmak degildir...

Bazen yalniz kaldigin sessiz bir gecede "Hey, kafanin icinde bir kisiye daha yerin var mi?" sorusunu sormaktir...
istediğin gibi konuşabilme hareket edebilme kimseye hesap vermeden rahatça yaşamanın diğer adıdır . çok abartılı değilse güzeldir . zaten bu devirde artık akıllı mı kalmış ?
Deli olmak icin illa manyak olmak gerekmez. Delilik, yalniz kaldiginda kafanin icerisindeki "Burada ikinci bir kisiye yer var mi?" sorusudur...
aklın kaybedildiği anda ortaya çıkan durumdur. çok ince bir çizgiyle ayrılmıştır aslında akıl ve delilik, bıçağın o keskin tarafı gibi. ya akıllısındır ya da delisindir ortası yoktur.
tek kelimeyle AŞK
bir rüya gördüm. bana deli diyorlardı, şizolloş gibi bişey.*
psikiyatri de hastalık olarak kabul edilen, insanların ruhsal problemlerinin dışa vurumudur.
(bkz: deliliğe övgü)*
her insanın ömrü hayatında kıyısından kösesinden mutlaka gectiği durum.
bir devir kapanırken iki uçlu bir bıçağın ortasında yürümeyi öğrenmeye çalışıyorduk,
hala ve acımazcasına
seninle biz.

çok yamaçlı ve kenarları nefretle kıvrılmış bir haritanın mavi renklerine dokunarak dünyayı tanımaya çalışıyorduk,
henüz ve yüzercesine
seninle biz.

geceyi adımlarken ardında izler bırakıyordun bazen sen, iki deliyi toplayınca iki deliden daha fazlası eden tutkulu bir hatanın üzerine hayatını koyuyordun.

geceden kaçarken ardında virgülüne kadar açık bir kitabenin kısa özetini bırakıyordun
seninle sen.

çok camlı bir dünyada sapanlara dizilen bir övgüyü arka sokaklar boyunca
ardışık sokaklar boyunca
ardışık insanlar boyunca
sanki çok kanlı bir öyküyü kan tutabilirmiş gibi saklıyorduk
seninle ben.

delilik cesaretti çünkü ve her aşk aklını yitirebilirdi bir gün.

çünkü her ayraç
bir kitaba uyabilirdi bir gün.

sahip olmaktan korkmadığın bir tek kelimelerin vardı senin. hangi gaflet anında bir cümle kursan, sanki korkunç bir günah işlemiş gibi, sanki dünyanın geri kalanından özür diler gibi
dudaklarının parçalarını toplayıp kaçıyordun
seninle sen.

delilik cesaretti çünkü ve sana dokunan her parçam aklını yitirebilirdi bir gün.

yüzündeki kelebek lekesi "niye uçmuyor?"du çünkü
ve her mucize
uçmayı öğrenirdi bir gün.
*
pilli bebek'in behzat ç için özel olarak yazdığı şarkı. diziyi izlerken dinlemek acayip etkiler gösterebiliyor sizde, aman dikkatli olun.
--spoiler--

delilik insanın saçmasapanlayabilme özgürlüğüdür.

--spoiler--

bunu yaparken saç ile sapanı ayırmak deli'nin yegane yükümlülüğüdür.