bugün

turkiye'yi kurtaracagi iddia edilen bir maden. o kadar gucluyse kendisini kurtarsin bir yeraltindan sonra gelsin konusuruz.
insanın kendine yakışanı giymesidir. şöyle ki; ülkemiz bor minarellerini işlese, kişi başına düşen milli gelir artsa, hepimiz kendimize yakışanı giymez miyiz? dolayısı ile bor insanın kendine yakışanı giymesidir.
türkiye yi hiçbir yere getirme ihtimali olmayan maden zira dünyada o kadar bora ihtiyaç yok.
sanildiginin aksine türkiye'yi kurtarma ihtimali olmayan magden.söyle ki; zaten çikarildigi takdirde (az olan sey degerli olur) felsefesiyle de rahatca anlasilacagi gibi bugünkü parasal degerini yitirecektir ayrica bu magden tek basina kullanilamaz, birlikte islendigi maddelerde türkiye'de yoktur.haliyle ya yardimci maddeler disaridan gelerek islenecektir ki bu parasal açidan ek yük getirir ya da islenmeden disariya satilacaktir.borun tencere tava sanayiinde ve uzay teknolojilerinde kullanildigi düsünülünce tava üretimi hariç kullanildigi sanayi dali türkiye'de olmamasi sebebiyle ham olarak disari satilmasi kuvvetle muhtemeldir.bu durumda findik gibi bugün bordan daha degerli olan "maden"imizi abd'nin belirledigi bir fiyatla satiyorsak boru da kesinlikle onlarin belirledigi bir fiyatla satmak zorunda kaliriz, bütün bu gerçekler her ne kadar karamsar olsa da kahve muhabbetlerinde sikça geçen su bor olayi palavradan ötede birsey degildir.
Bor, Niğde iline bağlı ilçe ve bu ilçenin merkezi olan kent. Niğde'nin 14 km güneyindeki 1100 metre rakımlı Bor Ovası'nda (ya da yaylasında) yerleşmiştir. Merkez bucağına bağlı 7, Kemerhisar bucağına bağlı 16 köyü vardır. Yüzölçümü 1354 km² olup, nüfus yoğunluğu 39’dur. ilçe topraklarının büyük bölümü Obruk Platosu'nda yer alır. Doğu, kuzey ve güneydoğusu dağlıktır. Doğusu Aladağlar, kuzeyi ise Hasan ve Melendiz dağları ile çevrilidir. Başlıca akarsuyu Küçüköz Deresidir. Bor Ovası, Ereğli Ovası'nın devamıdır.
Ekmek arası iyi gider.
--spoiler--
borumuz hakkında bir süre önce yazdığım bir yazı
--spoiler--

Mutlaka size de maille gelmiştir. Ülkemizde şu kadar borumuz var ama bor madenlerimiz elden gidiyor diye. işte size bu konu ile ilgili yaptığım bir araştırma..

Araştırmama göre Türkiye'de dünya borunun baya çoku var, ama borumuza sahip çıkmıyoruz. Ama uzmanlar diyor ki "Borumuz bu kadar değil, daha keşfedilmemiş çok borumuz var."

ABD'de yapılan bir araştırmada borumuzun çocuk mamasından ataça, roket yakıtından buzdolabına, tuvalet kağıdından tekerlek sibobuna kadar onbinlerce farklı kullanım alanı olduğu ortaya çıktı. Borumuzun bu kadar çok işlevi olmasına şaşıran Amerikalı bilimadamalrı isviçreli bilimadamlarına danışınca, ortaya daha da ilginç bir sonuç çıktı. Dünyada bizim borumuz kadar kaliteli (18-22cm arasında parçacıklı) madenelr başka ülkelerde bulunmamakta. Örneğin Nijerya'da borun uzunluğu 13cm, Japonya'da ise 8cm. Yüksekova Üniversitesi Maden Fakültesi bu konuda yayınladığı bir makalede "Big in Japan" kalıbının kökünün bu olgu olduğunu iddia etti.

Ayrıca Ege Bölgesi'nde yapılan araştırmalar sonucunda toprağın sadece 30cm altında bile borumuz bulunduğu, ABD'de bu rakamın 300-400m arasında değiştiği tespit edildi. Madencilik açısından da bizim borumuzu topraktan kaldırmanın ABD borunu topraktan kaldırmaktan 50 ila 100 kat daha kolay olduğu gösterildi.

Peki borumuzun kıymetini neden bilemiyoruz? Açıkçası bu konuda bir çok teori var. Yapay bir element olduğu için doğada bulunmadığı halde Türkiye'de 127.000 ton rezervi olan neptünyum için geçerli olan yanıt burada da karşımıza çıkıyor: Çokuluslu şirketler ve oynadıkları oyunlar.

Yapılan arşiv taramalarında, 20 ila 24cm arası uzunluk, 5-7cm arası çapa sahip borumuzun 17. yüzyıldan itibaren evlerde kulalnıldığı tespit edildi. Kullanım amacı tam olarak anlaşılamayan bordan yontulmuş aletlere de rastlandı. Ancak 1950 sonrasında borumuzun kullanıldığına ilişkin hiçbir belge bulunamadı.

Dünyada bormuzu pazarlayabilecek iki büyük şirket bulunmakta. Ancak bu şirketler Kazakistan'la anlaşma yaptıkları için borumuza el sürmeye bile korkmaktalar. Anlaşmaya bu şirketlerin borumuza dokunmamaları için madde koyan Kazak yetkililerin borumuzun boyut, işlev, performans ve kalitesiyle başa çıkamayacakları için önceden sinsi planlar kurdukları kulislerde dolaşmakta.

Peki borumuzu neden biz kullanmıyoruz? işte bunun sebebi hala tam olarak açık değil. Şemdinli Yüksek Teknoloji Enstitüsü'nün bir araştırmasına göre yapılacak 10 ile 15 milyon dolar arasında bir yatırımla kurulacak tesislerde borumuzu işeyebilir; evlerde, okullarda, işyerlerinde, hatta sokaklarda kullanılacak şekle getirebiliriz. Tek gereken girişimcilik ve borumuza karşı önyargılarımızın silinmesi.

Türk gençliği uyuma, boruna sahip çık!!!
adamlar kilosuna 50kr verip alırlar. sonra alkalin pil yapıp tanesini 2liradan satarlar. pis bişi bor, üretmeyelim bence de. işe yaramaz yani. di mi? di mi? tu kakaaa.
Bor yakıt değildir. Bor karbon türevi yakıtla çalışan motorlar için oksijen tutucu olarak kullanılıp yakıt verimliliğini arttırmaya yarar. Bor ile çalışan motorlar sanıldığı gibi bor tüketmez. Motorda bor sabit miktarda kalır, azalmaz bir yandan karbon türevi yakıt tüketmeye devam eder. Diğer bir deyişle motorda valf sayısının artması ile benzer işlev görür. lütfen cahilliğimizle bor üzerinden milliyetçilik yapmayalım.
amariğa bor modenlerimizin islemesine izin vermiuo.
türkiye şuan ki hali ile dünyadaki bor rezervinin %65 ini karşılıyor.

ve bunu ham madde olarak satıyor dışarıya,

sözde 2023'e kadar satamadığımız madeni, her yıl 700.000 ton ila 1.000.000 ton arasında dışarıya satıyoruz.
avrupa'nın 300 milyon dolara alıp 89 milyar dolara işleyip ihraç ettiği fosil ürün. türkiye ise dünya rezervinin yüzde 75'ine sahip olduğu halde ne teşvik ne de yatırımlarla bu madeni işleyip üretmek aklına gelmiyor aklına geliyorsa da işine gelmiyor. mühendisse eksik olan piyasada bir dünya işsiz mühendis var gerekli teknoloji yoksa 2,5 milyar dolar bütçe ayırdığın diyanetten biraz borç alıp gerekli makinelerde temin edilebilir. bu ülkeyi anlamak mümkün değil.
Niğde'nin bir ilçesi.
borla çalışan araba yapmışlar abi, ama amerika izin vermiyomuş.
(bkz: sokaktaki adam)
"geçti bor un pazarı sür eşşeğini niğde ye" atasözüne esin kaynağı olmuş niğde ilçesi.