bugün

çevrecidir duyarlıdır asidir olması gereken tipte bir rockcıdır.fikirleri nedeniyle bir dergide bilmemne para fonu zımbırtısı başkanlığı için tek aday olarak gösterilen u2 solistidir.
(#119308)
Belirli bir sürenin sonunda, belirli bir paranın, belirli bir kimseye ödeneceğini belirten senet, emre muharrer senet*
gerçek adı paul hewson dur...
lakabının tamamı bono wox tur...
birde kitap ismidir. Hayatını anlatır bu şarkıcının. Michka assayasisimli gazetecinin büyük katkısı olmustur.
(bkz: bono vox)
Bir şirketin vade tarihine kadar belirli aralıklarla faiz ve belirlenen vade dolduğunda da belli bir miktar para ödeyeceği vaadini gösterir belge.
"The Million Dolar Hotel" filminde lobideki adam..
U2 grubunun solistinin adıdır..
emre muharer (yazılmış;yazıya geçirilmiş) senet
yeni yılın ilk günlerinde insanlık yararına yaptığı çalışmalar neeniyle şövalyelik unvanı alacak sanatçı.
(bkz: şövalye bono)
ülkemiz açısından bakacak olursak, uygulaması diğer kıymetli evraklara kıyasla daha fazladır. ancak ticaret kanunu poliçe üzerine kurulu olduğundan ticaret kanunuda sadece dört madde ile geçiştirilmiştir. Poliçeye ilişkin hükümlerin çoğu bonoya kıyasen uygulanır.
u2'nun gotundeki kilini agartip hala sahnelerden inemeyen dingil solisti. gozune gozlugu takip etrafta gerizekali 'unn doss tress' diye sarki yapinca cok entel oldugunu sanan sahis. bi de hali koymus klipte vaay anasini ne kadar otantik. gencliginde de adam degildi zaten simdi de dallamanin en onde gideni. with or without you'yla dunyanin en ibnemsi sarkisina imzayi atmis ve genclerin sevgisini kazanmis, sonra da entel entel konusup, 'vaay bonoya bak kiz ne kadar maricinal' diyen kizlarin duvarlarini suslemis olabilir ama artik kendisinden bunal geldi. ha bi de 'turkiye'ye gelmem insan haklari yok' cak cuk diyomus. insan haklari bahane kesin bi anadolu gencine asik olmustur da yuz bulamamistir ya da soad'in stratejisini onceden belirleyip 'ulaa belki ilgi cekerim turkiye uzerinden' seklinde davrandigi kesin. ne oldugu fark etmez sonucta insan haklarina ihlalin ise yarayacagini kim dusunebilirdi ki..
bono'nun şekil unsurları;

1- 'bono' veya 'emre muharrer senet' kelimeleri veya bu kelimelerin hangi dilde yazıldıysa o dildeki karşılıkları senet metninde yer almalıdır.

2- belirli bir bedelin kayıtsız şartsız ödeneceği vaadi senette yer almalıdır. eğer ödeme vaadi şarta bağlıysa bono geçerli değildir.

3- bono'daki miktar kime veya kimin emrine ödenecekse onun ad, soyadının (tüzel kişi ise ttk.na uygun şekilde ad veya ticaret ünvanının) yazılı olması yani lehdar'ın belirtilmiş olması gerekir.

4- senedi tanzim edenin imzası bulunmalıdır. sadece adı ve soyadı yetrli değildir. imza var ama ad soyad yazılmamışsa bu geçerliliği etkilemez.

5-- senetin tanzim tarihi ve tanzim edildiği yer.
tanzim yeri gösterilmemişse, bonoyu tanzim edenin adının yanında yazılı olan yer kabul edilir. ikisi de yoksa bono geçerli sayılmaz.

6- ödeme yeri gösterilmelidir. ancak ödeme yeri gösterilmemişse senetin tanzim edildiği yer, o da yoksa senedi düzenleyenin adının yanında yazan yer ödeme yeri kabul edilir. hiçbiri yoksa o senet bono değildir.
"saçında çiçeklerle dolaşan bir hippi değilim, sızlanıp duran bir liberalde..." cümlesini sarfetmiş şahıs.
irlanda kanı taşımasına rağmen sevilmeyesi "şey". sosyal sorumluluk projeleri denen göstermelik bklara katılmayla adam olunmadığının kanıtı. türkiye'de insan hakları yokmuş efendim o yüzden asla gelmeyecekmiş o ülkeye bla bla bla.. çok meraklıydık zaten kıçımın kenarı.
birgün oturduğum apartmanın altındaki boyacı çocugun yanında görürsem hiç şaşırmayacagım vs vs vs özelliklere sahip gerçek insan*
(bkz: the biggest shit on earth)
göteleğin teki. afrika daki yoksullara yardım etmek için kıçını yırtan ama ortadoğu yu görmezden gelen bi adam. irlandalı falan ama feci amerika bağlantıları olan şarkıcı. bush hayranı.(kendi söyledi)
kısaca; pabucumun rockçısı.
41 numara pabuçlarımın hümanisti ve dahi aktivisti. bilmem kaç milyon dolarlık yatında amerikalı model kızlarla gününü gün ederken yakalanmış. yok, dünyada onca açlık, sefalet varken çıtırlarla fingirdemek yakışıyor mu falan diyerek popülizmin dibine vurmak değil niyetim. parası var, yatını çeker altına, paşa gönlü ister kızlarla takılır, evliliğini tehlikeye atıp atmamak onun özgür iradesine ve paçasına kalmış. sinir bozucu olan g 7 zirvelerine gidip patron devletlerin liderlerine maymunluk etmek, milyon dolarlık yatlar alıp ondan sonra açlıktan, sefaletten, haksızlıktan, kırımdan, kıyımdan söz etmek. aziz bono ha. kıçımın kenarı.
dalkey'de oturmaktadir.
vakt-i zamanında büyükçekmece'de bir müzikholde playback yaparak insanları eğlendirmeyi deneyen bir çalışan, sıradaki serdar ortaç şarkısını "şimdi türkiye'nin en iyi sanatçısından bir parça geliyor" diye anons etmişti.

üçüncü sınıf bir şarkıcıydı, vizyonu, büyükçekmece'nin hâlâ 1980'lerin sonlarında yaşadığını sanan insanlardan ibaretti, fantezi müzik dinleyerek büyümüştü, eğitimsiz bir kulaktı, ama en önemlisi ve garibi: samimiydi!

bono'ya gelelim; hakkında yüzlerce methiyeler dizilmiş garip bir ikon bono.
bu methiyelerden en garibime gideni, bono'nun yaşayan en büyük rock vokalisti olduğuna dairdir ki, şahsi görüşüme göre bono kesinlikle, bırakın dünya üzerinde, sadece irlanda'dan çıkan vokalistleri düşündüğümde bile, vasatın altında bir şarkıcıdır.

hayatı boyunca izzet yıldızhan dinlemiş bir müzikhol playback'çisinin, serdar ortaç'ın müziğini efsanevi bulması anlaşılabilir, ama enteresan yan; bono'nun dinleyici kitlesinin, entellektüel, müzikle yakinen ilgili ve genelde eğitimli kulaklar olması.
belki ben müzikten hiç anlamıyorum, ama bana kalırsa bono, sıradan bir pop vokalisti.

işin müzikal kısmını geçtiğimizde, ortaya dünya liderlerinin huzuruna rahatça çıkabilen, afrika'da açlığın bitmesi için mücadele eden (en azından öyle görünen) bir melek* bono çıkıyor.

işte benim derdim de bu bono'yla aslında.

sudan, zimbabve, nijer, etiyopya ve çad'ın imf'e olan borçlarının bir kısmının silinmesi için yırtınırmış gibi görünen bir insanın, senelik güneş gözlüğü masrafının dokuz yüz bin dolar olmasını saçma, pasifik kıyılarının temizlenmesini isteyen birinin, yirmi altı milyon dolarlık yatının güvertesinden okyanusa işerken objektiflere yansımasını samimiyetsiz buluyorum.

"ırak'a gidip canlı bomba olacağım" diyen bir adamın,* yetmiş beşinci akademi ödülleri töreninde, bir micheal moore kadar olamayıp, ona buna teşekkür edip, sahneden inmesini gülünç buluyorum.

ancak amerika'lıların beğenebileceği bir beceriksizlik ve basiretsizlik içinde olması yüzünden birleşik devletler'de devam ettirdiği hayatına bakmadan, tahtımın* varisi chris martin'dir diyebilecek cesarette olmasına şaşıyorum.

"rock müziğin beyhudeliğinin farkındayım" diyen bir adamı seven "yu-çu süperb yaa"cıları hiç ama hiç sevmiyorum ben. albümlerinin satış rakamı artsın diye vakt-i zamanında kemcirdiği amerika birleşik devletleri bayrağına sarılmış, dolce gabbana gözlük ve kirli sakala sahip bir surat görmekten içime fenalık basıyor.

depeche mode - violator konserlerinin turnesinde, dave gahan'ın yanından ayrılmamasının sebebinin, sonradan dave gahan'ın anlayacağı gibi, depeche mode'un henüz yayınlanmamış şarkılarını önceden çalıp u2 bünyesine geçirmeye çalışmasını, hatta bunda başarılı olmuş olmasını hazmedemiyorum.

sadece iyi bir hristiyan olması sebebiyle, nobel barış ödülü'ne aday gösterilmesini kafaya takabiliyorum mesela.

yani ben bu adamın tatlı su muhalifliğini yaptığı değerlerin tam kucağına oturmasını mide bulandırıcı buluyorum. vakt-i zamanında aynı hataya "amerika birleşik devletleri çıkışlı malları kullanan andavallar" gibi bir cümle kurmaktan çekinmeyip, her konserine mor bir fender strat'la çıkan harun tekin beyefendi de düşmüştü, çocukluğuna verebilmiştik, ama aynısı bir konserinde iki yüz bini aşkın seyirciyi susturup, ellerini on saniyede bir çırpıp "her elimi çırptığımda afrika'da bir çocuk ölüyor" demiş bir adama yakışmıyor. seyircilerden birinin "o zaman bırak ellerini çırpmayı" diye bağırdını da eklemeliyim tam bu noktada.

lafın özü; senden de, türkiye'de insan hakları yok o yüzden oraya gitmem" (abd de insan haklarının kralı var çünkü) (türkiye de benim boktan müziğimi dinlemek için 300 dolar verecek mal yok demiyor da) diyebilme yüzsüzlüğünü de, sadece jetsosyetenin gittiği yerlerde açtığın, kıyrıtık bir penyeye yetmiş euro fiyat biçilmiş bonoshop'larını da sevmiyorum.

işte bu yüzden benim içim, eğer bono "yaşayan en büyük rock vokalisti"yse, serdar ortaç'da "memleketin en büyük sanatçısı"dır anasını satayım.
hatta ikiniz de bir bok değilsiniz, o playback'çi çocuk hepinizden daha samimi, o bence en kralı.

peki seni hiç mi sevmedim? yalan söylemeyeyim eşin ally'le, lise aşkı olduğunuzu ve bir röportajında karına hâlâ çok aşık olduğunu söylediğinde için ısınmadı değil.

ve fakat bence az sonra, okuyucuların tıklayacağı linkteki görüntüleri ally hanım görünce, dünyadan ziyade, önce kurtarman gereken bir evliliğin olduğunu düşüneceksin:

kepazesin bono!

http://fotogaleri.hurriye...d=17218&p=2&rid=2
(bkz: emrühavalesine)
Across the Universe filminde beni kendimden geçiren adam.

--spoiler--
"The home of Dr. Geary, another outlaw, like myself. We're navigators, we're aviators, we're eating taters, masturbating alligators. Bombadiers, we got no fears, won't shed no tears. We're pushing the frontiers of transcendental perception. What's weird is we haven't met yet, on this or any other plane."
--spoiler--
devlet bakanı (bkz: egemen bağış) tarafından türkiye'ye davet edilen U2 grubunun solisti. bakanımız kendisine türkiye'ye gelirse boğaz köprüsünde konser yapma sözü vermiş. köprü geçiş ücretleri 200 tl konser keyfi paha biçilemez.
güncel Önemli Başlıklar