bugün

bilim, dinlerin çürütülmesi için bir araç veya yöntem değildir ve olamaz.

bilimin işi, gücü, uğraş alanı vs. tamamen ve sadece doğa ile ilgilidir: yani atom, dna, gezegenler, elektromanyetik, hız, ısı gibi hadiselerin nasıl çalıştıklarına bakar, bu kadar. bilime bu işinin dışında görevler yüklemek anlamsız ve verimsiz bir çabadır. aynı beyhude uğraş bilime bakarak dini ispatlamaya çalışanlar için de geçerli.

kişi bilimsel bulgulardan feyz alarak inançlarını ve hayat felsefesini sorgulayabilir, bunda birşey yok. başka bir kişi de kendi fikirsel dönüşümünü sanata bakarak yaşayabilir, bu da mümkün.

"dinin çürümesi" iddiaları, din dikkate alınmadığı anda zaten tamamlanır. çünkü istisnasız tüm dinler ispat ihtiyacı duymadan, sadece "yorumlama" yöntemiyle bir takım hikayeler satma peşindedir: tarihsel, toplumsal ve ahlaki masallar. dinin iddialarını yersen herşey, ama herşey senin için o dini ispatlar. aynı iddiaları yemiyorsan zaten o dinin senin üzerinde bir hükmü kalmaz. bunun bilimle falan bir ilgisi yok.

şöyle düşün: modern bilim ortaya çıkalı beşyüz sene olmuş. oysa dinleri yemeyen insanlar, ki "kafirler" olarak varlıkları kutsal kitaplar tarafından da defalarca kabul edilmiştir, "yemeyen" varlıklarıyla binyıllardır var: bütün dinler bu "yemeyenler"den nefret etmiş, onları cehennemle tehdit etmiş -ve gülünç olmuş. yarın bir kaza olup bilim komple ortadan kaybolsa bile kafirler varolmaya ve masalları yememeye devam edecektir. birileri bunların dinlerinin ancak çocukları ikna edebileceğini sürekli hatırlatacaktır, hiç şüpheleri olmasın.

yarın birgün birisi çıkıp tamamen bilimsel bulgulara uygun bir öğreti uydursa ve bilimle çürütülemese ne olacak? "bilimle çelişmiyor demek ki doğru bir din" mi denilecek? ya da başkası çıkıp içinde hiçbir doğa hadisesinden bahsedilmeyen bir söylem geliştirse, yani ortaya çıkan hikayede bilim hiçbir rol oynamazsa ne ile çürütülecek o iddia?

insan dinlerinin tek ilacı insan aklıdır. ve aklın bir hikayeyi deşifre etmesi için kendisinden başka bir rütbeye ihtiyacı yok...
cürüttüğü yoktur.
gelip en sonda ilk madde kendiliğinden oluştu ve çarpışarak, bölünerek çoğaldı diyorlar.
e zaten sorun o kendiliğinden oluşma meselesi. nasıl kendi kendine oluşur.

hadi dinler inançtır ve allah ın ezelden ebedden beri var olduğuna inanır ama bilim ispat edemediği bir kabulu yapamaz.
Hergün bilimin farkı bir tezi çürütülüyorken bunu söyleme cesaretine girişebilmek!!!
aslında islam hiç bir zaman hiç bir şey anlatmamıştır. yalnızca sürekli kendini doğrulayıp bile bile manyaklaşanlar vardır. bunlar gizli, büyülü anlamlar aramaya çalışır.
Hala devam mı * .
(bkz: kuranın bilimsel mucizeleri).
bazı çomarlar ısrarla lafı göt deliğinden anlamakta ısrar ediyor.

islamı yalanlayan hiçbir bilimsel veri yok mu?

ulan kitap baştan aşşağı yaratılış efsanesini söylüyor. bak hazreti adem diyor havva diyor, çamurdan yarattık diyor aç oku ulan oku.

bu nedir? tüm canlıların tek bir ilkel primat yaşam formlarından türediğini savunan evrim teorisiyle 180 derece taban tabana zıt bir şeydir. ve bu evrim teorisi dediğimiz nane tüm bilimsel çevrelerce artık kesinliği kabul görmüş ve canlı familyası sınıflandırılması da ona göre yapılmış bir şeydir. ulan adamın götüne soktum dedim ki ''en basitinden canlıların sınıflandırılması dahil bu teoriye göre yapılmıştır. mesela bir örnek: insanoğlu yani bilimsel adıyla homo, primatlar yani maymunlar takımının insansılar familyasının goril ve şempanzeyle birlikte 3 üyesinden biridir.''

el insaf yahu el insaf! bu kadar da gerizekalı olunmaz ya. tamam haklısın kardeş de sus kendi içinde neye inanıyosan inan ama şurada daha fazla rezil olma. yazdıkça gülüyoruz burda.
yoktan var olabilen enerji örneği diye tutturan zerzevatlar bana da bunun cevabını versin. madem yoktan var olabilen enerji yok tanrı nasıl var oldu o zaman. kitabınızda o yoktan var edilmemiştir ilelebet vardır diyor. madem yoktan var olan enerji yok bana bunu açıklayın hadi bakalım. işte dini anlayış burada tıkanır. ama ben şöyle dersem:

her şeyin kendi içinde bir iç devinimi/çelişkisi diyalektiği vardır. yani başlangıç noktası sıfır kendi içinde çelişerek 1'i yani var olmayı yaratmıştır. ardında bir itici güç yoktur.

bunu desem çelişmem. siz bi yerde tıkanıyorsunuz. ama diyalektik bilim anlayışının tıkandığı hiç bir yer yok. bu konuda gayet ayaklarımız yere basıyor yani siz rahat olun.

ikincisi: ademle havva'nın yaratılışının evrim aracılığıyla gerçekleşmesi düpedüz inandığınız dine küfür veya en hafif tabirle çelişkidir. ''bilim beni çürüttü oradan buradan yararlanayım da bilimle zıt olmayım'' demenin bir başka yoludur. ama senin dinin dünyayı düz de kabul ediyor, sadece arap toplumundan çıktığı için kutupları da hiçe sayıyor (namaz oruç vakitleri kutuplarda 6 ay gündüz 6 ay gece olması) 180 derece taban tabana zıtsın boşuna kendinizi yırtmayın.

hayır kimsenin inancıyla bi derdim yok da üstelemeyin sazan gibi. ben böyle mutluyum diyip kendi içinizde istediğiniz şekilde yaşayın. aksi halde komik ve acınası hallere düşüyorsunuz sizin yerinize ben utanıyorum sonra.
Meseleye konu olan iddia bu ise eğer, bu kocaman Kuyruklu bir yalandır. ilmi veriler arttıkça kainattaki muazzam dengeyi fark edersiniz. işin aslı esası dengede. Bu muazzam denge rabb olmadan asla mümkün olamaz. Evet işte o halde kainat allahü teala hz tarafından yoktan var edilmiştir. neden ? Çünkü bu muazzam dengeyi sağlayan kudret sahibi ancak onu yoktan var edebilir. Bakalım ;

-----spoiler-----

1948 yılında George Gamov, Big Bang'e bağlı olarak yeni bir iddia ortaya sürdü. Buna göre evrenin büyük patlama ile oluşması sonucu evrende bu patlamadan arta kalan bir radyasyonun olması gerekiyordu. Üstelik bu radyasyonun evrenin dört bir yanına eşit ölçüde yayılması zaruriydi. 1965 yılında astronom Arno Penzias ve Robert Wilson'ın uzayda geri planda varolan radyasyonla ilgili gözlemleri Gamov'un iddiasına son verdi.

"Kozmik Fon Radyasyonu" adlı bu radyasyon uzayın belli bir tarafından gelen radyasyondan farklıydı. Olaganüstü bir eşyönlülük arzediyordu. Başka bir ifade ile yerel kökenli değil, evrenin tümünü ilgilendiren bir radyasyondu. Böylece uzun süredir evrenin her yerinden eşit ölçüde alınan 3 Kelvin'lik ısı dalgasının, Big bang'in ilk dönemlerinden kalma olduğu ortaya çıktı. Üstelik bu rakam bilimadamlarının önceden öngördükleri rakama çok yakındı.

Böylece Big bang'in ikinci büyük delili olan . "Kozmik Fon Radyasyonu" adlı bulgu, başlangıçta hiçbirşey yok iken bir anda herşeyin büyük bir patlama ile varolduğu gerçeğini pekiştirdi. Böylelikle gözlemsel delilleri inceleyerek evrenin bir başlangıcı olduğu ve biliçli bir yaratılışın ve Yaratıcı'nın varolduğu sonucuna vardık. Bu noktada -düşünce ufkumuzu geniş tutarak- kainattaki muhteşem sisteme bakarsak yine aynı sonuca varırız. Zira kainatın varoluşu ve işleyişi tesadüfi nedenlerle açıklanmayacak kadar karmaşık bir düzen içerir. Başka bir ifade ile, evrenin milyarlarca yıldır sürekli genişlemesi ve bu sistem içersinde, içinde bulunduğumuz galaksinin ve tüm gök cisimlerinin düzenli seyretmesi çok hassas dengelere bağımlıdır. Bu "ilahi denge" başlangıçtaki sıcaklıktan evren maddesinin yoğunluğuna, atomik parçaların birbirini çekme kuvvetlerinden evrenin genişleme hızına kadar herşeyin muhteşem tasarımını içerir. Bilinen bir bilimsel dergi bu tasarımı şöyle ifade ediyor:

"Eğer evren maddemizin yoğunluğu, bir parça daha fazla olsaydı, O zaman Einstein'ın genel görelilik kuramına göre evren, atomik parçacıkların birbirini çekme kuvvetleri dolayısıyla bir türlü genişleyemeyecek ve tekrar küçülerek bir noktacığa dönüşecekti. Eğer yoğunluk başlangıçta bir parça daha az olsaydı; o zaman evren son hızla genişleyecek; fakat bu taktirde atomik parçacıklar birbirini çekip yakalayamayacak ve yıldızlarla galaksiler hiçbir zaman oluşamayacaktı. Doğaldır ki bizde olmayacaktık! Yapılan hesaplara göre, evrenimizin başlangıçtaki gerçek yoğunluğu ile ötesinde oluşması imkanı bulunmayan kritik yoğunluğu arasındaki fark, yüzde birin bir kuvadrilyonundan azdır. Bu, bir kalemi sivri ucu üzerinde bir milyar yıl sonra da durabilecek biçimde yerleştirmeye benzer... Üstelik, evren genişledikçe, bu denge daha da hassaslaşmaktadır."

Yeryüzünde hayatın varolması, evrenin yoğunluğundaki hassasiyet kadar evrenin genişleme hızına da bağımlıdır. Stephen Hawking "Zamanın Kısa Tarihi" adlı kitabında genişleme hızı ile düşüncelerini şöyle açıklıyor:

"Evrenin genişleme hızı o kadar kritik bir noktadadır ki, Big Bang'ten sonraki birinci saniyede bu oran eğer yüz bin milyon kere milyonda bir daha küçük olsaydı evren şimdiki durumuna gelmeden içine çökerdi."

http://www.harunyahya1.or.../Din-ile-bilim-catisir-mi
çomarların içine düştüğü girdap.

burada konu enerjiden ziyade bir şeyin yoktan var olup olmaması meselesidir. ve bende bir şey yoktan var olamazsa (ki bunu siz diyorsunuz) bana tanrıyı açıklayın dedim. göt gibi kaldılar böyle. ''yok tonro onorjo doğoooolllll'' lan zaten burda konu tanrının enerji olup olmaması değil bir şeyin yoktan var olup olmaması. enerji, madde, yarrak, kürek vs. ben bunla ilgilenmiyorum... ben sizin dediğiniz ''bir şey yoktan var olamaz'' tezinize konuşuyorum.

ayrıca tanrı madde değil enerji değil ne lan bu tanrı o zaman?

çok komik durumlara düşüyorsunuz daha fazla rezil olmayın bence. hadi uza.

edit: unutmuşum arada karambole gitmesin. kuran'ın dünyayı düz kabul ettiği sayısız ayet vardır. en basiti namaz oruç vakitlerinin güneşin doğuş batışına göre düzenlenmiş olması lakin kutuplarda gece gündüz farklarının aylara varacak derecede çok olması. sanırım göt oldu birileri. neyse daha fazla yazmasın onlar rezil oluyorlar rezil.
Rabbimizi salt kısmi akılla anlamaya çalışırsa insan çıkmaza girer esas.

Son din islam bu yüzden var zaten. allahü teala hz. Nakil ile din ile tanınabilir, onun bize bildirdiği kadarı ile.

Zatı kendinden kaim ve daim allah evvel ezeli ve ahir ebedi, zamanı zemini mekanı ve ezcümle mahluku da yaradan olduğundan, kendisinden başka ilah yok ki onu bir yaratan bulunsun. işte tam burada akıl yerinden kayar.

Akıl varlıktır. mahluktur. haddi hududu vardır. Sınırlıdır. Bu nedenle vahye Mahkumdur. Mahluk halıkın yardımı olmadan onu nasıl bilsin tanısın ? Aklın bir şeyi tam manası ile anlayabilmesi idrak edebilmesi için öncelikle ilme sonra müşahadeye (görmeye) ihtiyacı vardır. Ee o halde nasıl iman edecek ?

görseydi allahı, herkes iman ederdi. Rabbül alemiyn böyle diledi. imtihan ve sır bu zaten. görmeden iman edecek. Alametlerinden anlayacak ve tanıyacak.

Bu nedenle bu günkü bilim kendi işine baksın. Kendi konusu ile ilgilensin. daha kendi ipe sapa gelmez teorilerini kanıtlayamazken inanmadığı inkar ettiği kabullenmediği yok saydığı ile uğraşıp zaman kaybetmesin.

Allah hem zahir hem de batın. Hem açık hem gizli. Ama görene ve bilene. Anlayana. iman akıl işi değil kalp işi. O halde aklıyla kalbi ithama kalkışan önce kendi aklını koysun da orta yere meydana görelim ....!

Hodri meydan...
Dini çürütmeye çalışan bilimi ciddiye alamıyorum.
bu kucuk zenci isimli cahil,evrim inancının yahudilikten gelme olduğunu bile bilmez.

yahudiliğe göre insanlar 2 ye ayrılır.

1-yahudiler
2-yahudi dışındakiler, goyim

goyimler maymundan türemiştir.tabii yahudilere göre.

ayrıca bu şahıs,charles darwin in yahudi olduğunu bilmez.
katılmadığım önermedir. amaç olarak farklı ama çelişen noktaları olan iki yaklaşımın ileri sürdükleri üzerinden yapılan kör dövüşünün içerisinden bir cümledir.

Hayır evrim teorisine karşı değilim. evrim teorisi, canlı bir organizmanın çevresel koşullara kendini adapte edebilmek için değiştiği ile ilgili bir teoridir ve bu teoriyi salt insan yaradılışını açıklamaya hapsetmek abesle iştigaldir. evrim teorisi bize sosyal bilimlerde bile yön gösterir ki genetik bilim dalı da evrim teorisinden türemiş bir bilim dalıdır.

ancak, deneysel ve bilimsel yaklaşımla ilgili katılmadığım durum, bilimin olan biten herşeyi açıklamaya yetmesi düşüncesidir. kanımca bu da farklı bir yobazlıktır çünkü etrafımızda olan biteni bugünkü insan mamulü araç, gereç ve düşünceye hapsedersiniz. bu doğru değil ki.
Tonlarca örneği var, eskiden yanıkları kızgın yağ ile tedavi etmek doğru bir tıbbi yaklaşımdı mesela. bugünkü doktorlara söylesen tepki gösterirler, ama eskiden öyleydi. ya tüm hayat düzenimizde eksik olan ayrıntılar varsa? ya dünyayı olduğu gibi yanlış ya da eksik algıladıysak, mümkün olamaz mı?
işte din ve maneviyatın fonksiyonu da burada devreye girmeli, akıl yoluyla çözümleyemediğimiz, yanıtını bulamadığımız bir konuda varsayarız, inanırız. inanmak, bilmemenin bir adım ilerisidir.
ama sağolsunlar biz ne yapıyoruz, eskiden bilinmeyen konularla ilgili geliştirilen inançları bugünün bilimsel gerçeklerine karşıt olarak sunuyoruz. ama olmadı ki? bizim kullar olarak Allah'ın bize bahşettiği aklı doğru kullanmamız gerekmiyor mu?

dolayısıyla dinlerin çürütülmesi çok saçma bir ifadedir. insan zihni tek başına daha sırlarına vakıf olamadığımız, dahası elektron akımının ötesinde açıklayamadığımız bir alan. nesiller boyu milyarların içinde yaşadığı inanç sistemlerini gömmek çok ağır bir yaklaşım. ama elbette ülkemizde ağırlığını gün geçtikçe hissettiğimiz inanç sistemi ve dogmaların akla baskın gelmesi de bir o kadar kötüdür, şuna katılırım, illa tercih yapılacaksa, ilkinden çok ama çok daha kötüdür.
Tamamen göreceli. Tüm dinlerin bilimi çürütemeyeceğini kanıtlayamadıkça gereksiz bi iddia olarak kalır.
Bilimin bilinçli yada isteyerek yapmadığı faaliyet. Evet hırsızın hiç suçu yok.
doğru olmayan önermedir. bilimin dinleri çürütmek gibi bir derdi yoktur. bilim dinleri umursamaz çünkü dinlerin işleyiş sistemi biliminkinden çok daha farklıdır. bir tarafta objektif, kanıt ve doğrularla konuşan, tutarlı, insanlığın yararına çalışan, yıllarca insanların emekleri sonucu birikerek büyüyen bir sistem; diğer yanda kanıt göstermeksizin doğruluğunun kabul edilmesi beklenen, bulanık, dağınık ve sürekli kendi içerisinde çelişen, insanları yönetmek için uydurulmuş ve sistem olmayı becerememiş bir olgu. (sistem olmayı becerseydi tüm insanlar aynı dine inanır, saçma savaşlar olmazdı)

evet bilim, dini siklemez. (burçları da)
Evreni oluşturan maddelerin daha sadece yüzde 3 ünü çizebilmiş bir bilimin ben her şeyi biliyorum demesi alfabedeki tek harfi öğrenmesi ile onlarca kitabı yazdığını söyleyen bir çocuğun iddiası gibidir.
Son olarak da ne zaman ki bu evrimci arkadaşlar bir ayet paylaşırsa gidip diyanet işlerinin ki ile karşılaştırma yapıyorum ve hiç bir şekilde aynı çeviriyi giremiyorum, nedense(!) illa biraz sağından solundan kesiyorlar...
Kafayı dinleri çürütmeyle bozmuş, acınası ideolojisine bilimi meze yapan cahil zırvası.

Mesele bilimse eğer, bilim her şeyin önünde ve tek yol göstericiyse, şunu o taş kafalarınıza iyice sokun artık: bilimin dinleri çürütmek gibi bir derdi yoktur.

Ayrıca diyelim ki bilim dinleri çöpe attı, bilime en büyük katkıyı sunanlar da dini inancı olan kişilerdir. Faraday, Newton, ibn-i heysem gibi dünyayı değiştiren efsane isimler hepsi inanan insanlardı. O zaman dinin bilime bir zararı da yoktur, hatta katkısı vardır. dünyayı kim yönetiyor, bilime kimler yön veriyor diye bir bakıyorsun, ateistlerin esamesi okunmuyor.

Dinsel konularda geri kafalılık yapan, her türlü bilimsel gelişmeye karşı çıkan öküzlerin yanında ateist olup işi gücü inançlara saldırmak olan sığırların kalitesi denktir.

Bunlarla uğraşacağına git gerçekten bilime katkı sağlayacak işlere emek harca. Hadi canım, hadi gülüm, hadi yavrum.
Evrim teorisi, bilim kisvesi altında sunulmaya çalışılan siyasi ve dinsel bir düşünce akımıdır.

bilimle uzaktan yakından bir alakası yoktur. zaten dikkat ederseniz evrim yanlıları evrimi hep şöyle savunur: "ulan ne cahilsiniz yaeee, insan azcık bilimsel olur amk. dünyadaki tüm bilimciler kabul etti, biz siz edemediniz amk yeaaa." hakkaten çok bilimsel bir açıkşama değil mi?

ayrıca genç arkadaşlarıma şunu da belirtmek isterim. arkadaşlar dünyada bilimsel çalışmaların neredeyse yarısı yalan dolandır. ülkemizde ise maalesef %90ı yalan dolandır. şimdi bunu yazdığım için hayatında bilimle alakası olmayan bir sürü insan ayaklanacak, beni topa tutacak buradan. ziyanı yok. zamanla bu işlerin içine bizzat girmeye başladıklarında kendi gözleriyle görecekler zaten.

neyi mi kastediyorum? bakın, bilimsel veriler sabittir, değişmez ve tekrarlanabilir. ancak kurgu size aittir. sonuçları siz alırsınız. siz yazarsınız. siz yorumlarsınız. istediğiniz sonuçları çalışmaya dahil etmek ya da etmemek sizin elinizdedir. sonuçların yorumu ise tamamen sizin bilimsel kimliğinize, vicdani ve etik değerlerinize kalmıştır. sonuçlarla oynamak, çarpıtmak, istediğiniz tarafa çekmek çok ama çok kolaydır. karakter ve etik yoksunu iseniz, para karşılığı çalışma yapıyorsanız, ısmarlama bilimsel yayın yapıyorsanız istediğiniz bilimsel çalışmada istediğiniz sonucu çıkartırsınız.

evrim teorisi için bilim bilim diye yırtınanların dayanağı işte bu yayınlardır.

daha da ayrıntıya girmek konusunda hiç sıkıntı yok, siz sorun ben anlatayım...
yobazların asla kabul etmeyeceği gerçektir.
insan beyni her şeyi kavrayamaz, beynin de bilimin de ötesinde bir şey vardır.bilim hipotezler üretir ve geniş geçerliliği varsa bu teori olur.teorilerin tümü doğru mudur bu tartışılır ama bilinmesi gereken bir şey varsa o da evrenin insan yaşamına en uygun biçimde, mükemmel bir düzene ve devamlılığa bağlanması. geçelim bunları peki ölüm neden var.bilim bunu biyoloji bilimini kullanarak açıklar ama neden niçin öldüğümüzü açıklıyor mu?neden ölümsüz değiliz?yani bilimin de açıklayamadığı çok şey var. açıklayamaz da.insan beynine göre her şeyin bir başlangıcı var.peki yaratıcı nasıl yaratıcı oldu başlangıcı ve sonu nasıl yok.beyin error verdi şimdi değil mi? üstüne basarak söylüyorum insan beynine göre başlangıçlar vardır, Allah bizi öyle zor bir sınava tabi tutmuş ki bunu anlamak biraz beyin ister sayın ateizler.
işin felsefesine girersek bir çok şeyi çürütebiliriz. Ancak dünyevi boyutunuda katmak zorundayız bana kalırsa. bilim adamları bana her şeyi kanitlarsa ozaman inanabilirim. Her sey nasıl bukadar kusursuz olabilir bu nasıl bir düzen?
Belki de bilim bütün dinleri destekliyordur dediğim başlık.
Olaya hangi açıdan bakmak istediğine bağlı.
bakıyorum da bugün sözlüğe girmedik diye çomarlar arasında baya saçmalayanlar olmuş. evrim teorisine yahudi ürünü diyip darwin'i yahudi ilan eden şebeklere mi yanarsın, kanıt diye harun yahya gibi tc tarihinin en büyük şarlatanlarından birinin sitesinden paylaşım yapan mı dersin, ''kocok zonco koyoploroo koroştoooo zaa xd'' kafasındaki orangutanlar mı uyuz olursun, ''yoktan enerji var edilemez'' diyip allahçılık oynayanlara mı yanarsın.

bu son dediğim allahçılık oynayan kesim o kadar salaktir ki ''yoktan enerji var edilemez'' diyip bana tanrının olmadığını kanıtla'' dediğinde ''sende tanrının olduğunu kanıtla'' dersem göt gibi kalacaklardır ortada. evrenin oluşum sürecinde zaten yoktan bir enerji var edilmiyor diyalektik ve devinim yasası gereğince milyarlarca yıllık süreçte evren büyüyor, genişliyor, gök cisimleri kütle çekim kanununa göre oluşuyor. bu dünyadaki düzeni falan örnek vereceklerdir de bu dünyadaki işleyişin bilimin çoktan kanıtladığı maddi yasalarla olduğunu bilmez, arkasında varlığı meçhul bir ilahi güç ararlar. o ilahi güçün kitabında da ne hikmetse hiçbir bilimsel veri içermez (denizlerin karışmaması demeyin kalp kırarım onun da açıklaması var)

kanıt istediklerinde bende onlara ilahi bir güç tarafından işletildiğinin kanıtını isterim o zaman. öyle arap toplumundan çıkma muhammed'e hangi kadınların helal olduğunu, hırsızların kollarının çaprazlama kesilmesini, kadının miras hakkından yarım pay almasını söyleyen çağ dışı bir kitapla gelmeyeceksin. bana gerçekten tanrının varlığını ispat edeceksin.